• Sonuç bulunamadı

FİRDEVSÎ-İ RUMÎ’NİN HAYATI, EDEBÎ ŞAHSİYETİ VE ESERLERİ

2.1. ESERİN ŞEKİL, ÜSLÛP VE DİL ÖZELLİKLERİ

2.1.3. Eserin Dil ve Üslup Özellikleri

Firdevsî-i Rûmî’nin Süleymân-nâme adlı eseri dil özellikleri bakımından değerlendirildiğinde Eski Anadolu Türkçesinin özelliklerine sahip olduğu görülmektedir. Ayrıca eser, gerek yazarın yaşadığı dönemin Osmanlı-Eski Anadolu Türkçesi geçiş döneminde yer alması gerekse yazarın dil özellikleri değerlendirildiğinde Osmanlı Türkçesine geçiş özelliği de göstermektedir.

Yazarın eserinin incelenilen ciltlerinde anlatılan hikâyelerin açık anlaşılır bir şekilde yalın bir Türkçe ile yazıldığı görülmektedir. Yazar Arapça ve Farsçaya son derece hâkimdir. Yazar, her iki cildi de incelenilen bu eserde özellikle teşbih ve süslü anlatımlar tercih etmiştir.

Yazar, eserde çok geniş bir söz varlığı kullanmıştır. Eserde dini hikâyeler, tarih, coğrafya, metafizik ilimleri, hekimlik vb. pek çok konuda anlatılar mevcuttur. Bu kadar geniş bir konu yelpazesini ihtiva eden bir eser olarak pek çok kavramı yazar, Türkçe başta olmak üzere Arapça, Farsça az da olsa İbrânice ve değişik dil özellikleriyle birlikte eserini oluşturmuştur.

Yazarın eserindeki dil ve dile ait unsurları özet olarak vermek gerekirse:

Yazarın incelenilen ciltlerinde ve Süleymân-nâme’nin geneline bakıldığında geniş bir söz varlığı ile karşılaşırız. Bu durum, yazarın birçok bilim dalına âit kavram ve unsurları eserinde barındırmasından kaynaklanmaktadır.

Eser atasözü deyim ve kalıplaşmış ifâdeler bakımından çok zengindir. Manzum mensur tüm kısımlarda atasözü ve deyimleri yazar usta bir şekilde metne dâhil etmiştir.

Özellikle manzumelerde, atasözlerini beyitlere şiirin ahengi bozulmayacak şekilde yerleştirmesini bilmiştir. İnceleme kısmında eserde bulunan atasözü ve deyimler örneklendirilmiştir. Burada derlediğimiz malzemeden birkaç tane örnek vermekle yetinilmiştir:

“ķalbüñ devāsı ķażāya rāżı olmaķdur” ( H K, 67/8a).

“her dügünüñ bir mātemi olduġı gibi her gicenüñ daħı Ǿaķabince bir güni vardur” (H K, 67/9a).

ǾĀķil iseñ dut naśįĥat nāmdār Kim cihān ķalmaz kişiye pāydār

Ħūb idi dirlik eger olmasa mevt Furśatı maĥbūb idi olmasa fevt Bu cihāndur ķaśr-ı Ǿāli ķat-ı berk

Lį-kin āh kim içi ŧolu derd ü merk (H K, 67/28a)

Eserde görülen en önemli özelliklerden biri de yakın ve eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılmasıdır. Eserde nesir bölümlerinde yazar ahenge önem vermiş secili nesirle eserini kaleme almıştır. Eş ya da yakın anlamlı sözcüklerin yanyana

kullanılması da bu durumu destekler nitelikte olmuştur. Buna eserden örnek vermek gerekirse:

“…ve baǾżı ayaġın ŧurup śāf ŧutdılar ve śol ŧarafda ġūl Ǿifrįt vü ehremen ser-hengleri daħı avren gibi aġız açışup aġızlarından zehr-i ķātil śaçışup ķara ŧaġ gibi yirlü yirinde ķarār itdilerFįŝāġūraŝ Ĥakįm sen bir efżal-ı ĥükemā ve āǾlem-i Ǿulemā ve ekmel-i kümelāsın ĥāşā sizden ki itdügüñ işe inkār idersin gel rāstın söyle seni ħaśımlarıñdan dilek i’deyin…”(H K,67/17a).

Firdevsî-i Rûmî , Eserlerinin manzum bölümlerinde kaside ve mesnevi bölümlerini yoğunlukla kullanmıştır ancak şairlik yönü çok fazla öne çıkmadığından manzumleri kısa tutup nesira daha çok önem vermiştir. Bu mensur bölümlerde de genellikle sade bir söyleyiş hakimdir.

Mensur bölümlerde, genelikle sözel kültürde halk hikayeciliğinde de sıklıkla kullanılan kimi ithaf cümleleri ve bazı ifadeler eserde yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Bölümlerde genellikle “Ĥükemā-yı müteķaddimįn naķlince”, “bizüm ķıśśamuz ez-ān cānib”, “Ĥakįm kavlince”, “Ĥükemā-yı müteķaddimįn kavlince”,

“rivāyet-i eśśah budur ki” vb. ifadeler sıklıkla geçmektedir. Bu da eserin dil yapısını anlatı kültürüne yaklaştıran özelliklerdendir.

Eserde Arapça ifadelerin ardından bu ifadelerin anlamı da verilmektedir. Bu özelliği ile yazarın dile hakim olduğu ve kullandığı dilin hususietlerini bildiği ortadadır.

Buna örnek vermek gerekirse:

“el- cezeǾu i’nde’l-belā-i temāmü’l-mihneti kim dimişlerdür ķażāya rıża virmek Ǿuķalā işidür ve feryād itmek belā vaķtinde cühelā pįşesidür/ kendü eliyle miĥnet deryāsına düşmeye kenārı selāmete muĥkem baśup ŧura kim dimişlerdür lā- libāse ecmelū mine’s-selāmeti (68HK/7A)

Allāh yolından her kim iǾrāż itse kendü eliyle kendüyi helāk itmişlerden olur nitekim eydür men ebdā śafeĥatuhū li’l-ĥaķķı heleke ħuśūśā ki takdįr-i Rabbānį ħod gelür ve olacak nesneyi kimse defǾ idemez olur (68HK/8A)

Yazar Arapça, Farsça kelime ve tamlamaları bazı kısımlarda bir arada her iki dilde de kullanmış bu özelliğiyle de söz dağarcığının çok geniş olduğu ortadadır.

“ĥubūbāt yiyici ve dāne ŧartıcı murġān var ise cennetden çıķan Ŧāvūs ķatına dirneşdürüñ ve daħı ne ķadar deñizlerde ve ırmaķlarda ve dere kenārlarında ve

ırmaķlarda baĥr-i eŧyār cinsi ķuşlar var ise balıķçıl ķatına cemǾ idüñ ve daħı ne ķadar kürre-i nesįmde bulutlarda yumurdlayup yavrı çıķaran hevāyį felegi ķuşlar”

Yazar eserde Arapça, Farsça tamlamalara son derece hakimdir. Arapça kelimelere Türkçe yardımcı fiiller getirerek de ustaca kelime grupları oluşturabilmiştir. Bunlara örnek olarak divan bağla-, vefa kıl-, sual kıl vb. Verilebilir.

Her iki nüshada da bazı kelimelerde kullanılan harflerle kullanılan eklerde yazar tarafından birlik sağlanamadığı da bazı yerlerde görülmektedir. Bu tür kelimelerde standart oluşturmak için bir tanesi yazılmış diğer şekli dipnotta gösterilmiştir. Bu kelimelerin her iki yazımı da dizin kısmında alt alta gösterileceği için buraya birkaç tane örnek almakla yetinilmiştir:

H K

Yazımı tutarsız ya da müstensih tarafından tamamen yanlış yazılan kelimelerin de doğrusu metne alınmış; yanlışlar ise dipnotta verilmiştir. Buna aşağıdaki kelimeleri örnek olarak verilebilir:

Ŧururken (1.c. 3b) Ŧuran (1.c. 4a) Yoķsa (1.c. 6a) Ayaġ (1.c. 6b) Ŧutasın (1.c. 10b) Balıġ (1.c. 11b) Kendüzi (1.c. 15b) Ķaśr (1.c. 47b) Dururken (1.c 3b)

Duran (1.c. 4a) Yoħsa (1.c. 6a) Ayak (1.c. 6b) Dutsan (1.c. 10b) Balık (1.c. 11b) Kendüsi (1.c. 15b) Ġaśr (1.c. 47b)

Her iki nüsha da nesih bir yazı ile yazılmış harekeli ve okunaklıdır. İlk sayfadan itibaren iki nüsha da paralel bir şekilde gitmektedir. 1. Ciltte 58a nüshasından itibaren paralellik bozulmakta konu bakımından çok fark etmese de H nüshasında fazladan birkaç anlatı ifâde edilmek suretiyle metin ve sayfalar arasındaki birliktelik bozulmuştur. Nüshalar metinde kalın harflerle nüshanın ismi ve varak numarasını belirterek: “K16a H16a”örnek şeklinde yazılmıştır.

Süleyman-namenin 29. Ve 30. Ciltelerine çalışan kaplan dil özellilerine yönelik Süleyman-name’nin farklı mevzularda geniş bilgi veren söz varlığı son derece geniş olan bir eser olduğundan bahsetmektedir. Kaplana Göre: “Süleymân-nâme-i Kebîr bu özellikleri taşıyan didaktik bir eserdir. Farklı mevzularda geniş bilgi veren eser, söz varlığı açısından da çeşitlilik göstermekte, manzum ve mensur parçalardan oluşan eserin bir diğer özelliği Türkçe, Arapça ve Farsça sözcüklerin, sözlerin, söz gruplarının, atasözü ve deyimlerin bir arada kullanılmasıdır. yırtıcı 207b/18, sözin 207b/06, ḳuş 223a/07, yitmiş 251b/06, demür 225b/07, iki 234a/01, ilduz 212b/11, tuḫfe213a/01, ḳażā 230a/07, elmas 218a/03, ḥaber 222a/04, düşmān 222b/09, mihnet 212a/13, melāʿîkeler 212b/04, ādemî-zād 230b/19, śovuḳ ye230b/01, iḥrāc it- 201a/08, duʿā ḳıl- 204a/16, ḥaber vir- 204b/14, ʿazm-i ẓulümāt it211b/19, daʿvet eyle- 230b/13, ʿizzet eyle- 222a/16, taʿaccüb ḳıl- 231a/18, lāyıḳ gör228a/12, ḥavf it- 231a/01, ḥāṭıruñı ḥōş ṭut- 241a/12, yüz sür- 251b/06, maʿa‟l-ḳıśśa 254b/07, āḥirü‟l-emr 258a/14 gibi

Dileği (1.c. 22b) Anuñ ( 1.c. 44b) dönüp ardına (1.c. 61a) Didügi (1.c. 2b)

Atuñ (1.c. 44b) dünyā zādına (1.c 61a)

Benzer Belgeler