• Sonuç bulunamadı

BASEL II ve ŞİRKET DERECELENDİRME

2.4. BASEL II, KREDİ RİSKİ ve ŞİRKET DERECELENDİRME

2.4.2. Basel II ve Kredi Riski

2.4.2.2. İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşım

İçsel derecelendirme yaklaşımı (Internal Rating Based – IRB) bankalara kendi derecelendirme yöntemlerini kullanma olanağı vermekte ve bankalar firmalara verdikleri krediler için kendi ratinglerini kullanmaktadırlar. Bu nedenle bu yaklaşımın bankaların kendi risk yönetim yöntemlerini geliştirmeye teşvik etmesi ve daha geniş bir hareket alanı sağlaması beklenmektedir. Bankalara verilen bu hareket serbestisi aynı zamanda önemli bir sorumluluğu da beraberinde getirmektedir. Bu da resmi otoriteler tarafından da kabul edilme zorunluluğu bulunan içsel derecelendirme yöntemlerini geliştirme gereğidir43.

Bazı standartlara bağlı kalmak kaydıyla bankalara borçlunun kredibilitesini kendi dahili yöntemleriyle belirleme izni verilecektir. Bankanın her bir borçlu için yapacağı hesaplar, gelecekteki olası bir zarar tahmini cinsinden ifade edilecek, bu da asgari sermaye gereklerinin temelini oluşturacaktır44.

43 Güler ARAS, “Basel-II Uygulamasının Kobi’ lere Etkileri ve Geçis Süreci”, İstanbul, 2006

http://www.sbe.yildiz.edu.tr/BASEL%20II.pdf

44 TBB, “Basel Komite Yeni Sermaye Yeterliliği Düzenlemesi”, Ekim 2002,

Kaynak : Giese GUIDO, Basel-II Çerçevesinde İçsel Derecelendirme Sürecine Giriş, Dr. Guido Giese, “Basel II Çerçevesinde İçsel Derecelendirme Sürecine Giriş”Melek Acar BOYACIOĞLU çevirisi, 2003, Bankacılar Dergisi, Sayı: 46, s. 71, http://www.tbb.org.tr/turkce/dergi/dergi46/DR%20Giss.doc.

Şekil 2-2 : Derecelendirme Sürecine Genel Bir Bakış

Veri Bankası

İçsel derecelendirme yönteminin temel uygulama süreci sırasıyla, risk kategorilerinin sınıflandırılması ve gerekli veri setlerinin belirlenmesi, teminatların değerlendirilmesi, risk ağırlıklarının kalibrasyonu ve portföy hassas değerlendirme düzeltmelerinin yapılması safhalarından oluşmaktadır. İçsel derecelendirme yaklaşımı, "Temel İçsel Derecelendirme Yaklaşımı" (Foundation Internal Ratings Based Approach - FIRB) ve "Gelişmiş İçsel Derecelendirme Yaklaşımı" (Advanced Internal Ratings Based Approach - AIRB) olarak ikiye ayrılmaktadır.

Temel içsel derecelendirme yaklaşımında, bankalar portföylerinde bulundurdukları kredi müşterileri için temerrüde düşme olasılığını (Probability of Default-PD) kendileri tahmin etmek durumundadırlar. Diğer risk bileşenleri, ulusal

Derecelendirme Aracı

Verileri Girme

• Her bir borçlu açısından ve yıllara göre bilanço verileri • Diğer kantitatif/kalitatif veriler • Borçluların temerrüd durumları

Verileri İşleme

• Borçlulara ve yıllara göre oranların hesaplanması

• Hatalı girişlerin, istatistiksel sapmaların v.b. ortadan kaldırılması

Kullanım

• Borçluların derecelendirmeleri / PD hesaplamaları

• Modelin geriye dönük testi

• Modelin sürekli olarak iyileştirilmesi

Model

• Önemli bağımsız değişkenlerin seçimi (mümkün olan en yüksek kesinlikte) • Seçilen bağımsız değişkenlerin

ağırlıklarının hesaplanması • Derecelendirme sınıflarının tanımı

denetim otoritesi tarafından veri olarak sunulmaktadır. Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımında ise, PD'nin yanı sıra, temerrüt halinde kayıp (Loss Given Default- LGD) ve temerrüt anındaki risk tutarı da (Exposure at Default-EAD) bankalar tarafından kendilerine ait içsel veriler kullanılarak tahmin edilmektedir. Söz konusu parametrelerin Basel II Uzlaşısı'nda belirtilen formüllerde kullanılması suretiyle sermaye yeterliliği hesaplanmaktadır. Perakende portföyde yer alan alacaklar için bankalar kendi PD, LGD ve EAD parametrelerini tahmin etmek durumundadırlar. Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımında bankalar, müşterilerini derecelendirmeye tabi tutmalı, müşterinin ratingine bağlı olarak temerrüde düşme olasılığını, temerrüde intikal eden firmalarla ilgili olarak yapılan tahsilatlardan hareketle temerrüt halinde kayıp oranını ve yine kendi içsel verilerinden hareketle temerrüt anındaki risk bakiyesini hesaplamalı, anılan temel parametreler ve IRB'de geçen diğer parametreleri de kullanarak bu kredi için beklenen ve beklenmeyen kayıp tutarlarını hesaplamalı ve optimum düzeyde sermaye ayrımına gitmelidirler.

Ulusal denetim otoriteleri, sermaye yeterliliğinin hesaplanabilmesi için gereken bazı parametreleri sağlamaktan sorumludurlar. Gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımını kullanan bankalar ise parametreleri kendi veri setlerinden hareketle tahmin etmek zorundadırlar. Bankaların temerrüde düşme olasılığını (PD) hesaplamak için kullanacakları tarihsel veri serisi en az 5 yıllık olmalıdır. Temerrüt halinde kayıp (LGD) ve temerrüt anında risk tutarı parametresinin (EAD) hesaplanması için gerekli olan veri seti, kurumsal ve Kurumsal KOBİ nitelikli alacaklar için en az 7 yıllık, perakende alacaklar için ise en az 5 yıllık olmalıdır45.

2.4.2.2.1. İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşımda Risk Bileşenleri

İçsel derecelendirmeye dayalı yaklaşımda; risk bileşenleri, temerrüt olasılığı (Probability of Default-PD), temerrüt halinde kayıp (Loss Given Default-LGD),

Kredi İşlemi

temerrüt anındaki bakiye (Exposure At Default -EAD), vade (Maturity-M), beklenen kayıp (EL) ve beklenmeyen kayıptan (UL) oluşmaktadır.

Temerrüt Olasılığı (Probability of Default - PD), bir alacağın faiz veya anaparasının tahsil edilememe olasılığıdır.

Temerrüt halinde kayıp (Loss Given Default - LGD), bir alacağın temerrüde uğraması halinde kredinin yüzde kaçının kaybedileceğini temsil eden bir parametredir.

Temerrüt anındaki bakiye (Exposure At Default - EAD), bir alacağın ödenmemesi durumunda teminatlar düşüldükten sonra ortaya çıkacak riske maruz değerini verir.

Vade (Maturity-M), bir alacağın geri ödenme dönemidir.

Beklenen kayıp (EL), kredi risklerine maruz bir portföyde beklenen ortalama kayıp oranıdır.

Beklenmeyen kayıp (UL) ise; beklenen kayıpların ötesinde de gerçekleşebilecek, belirsizlik ve beklenen kayıp değerinin ortalaması etrafındaki dağılımdan dolayı oluşabilecek kayıp miktarıdır.

Dahili derecelendirmeye dayalı temel yaklaşımda banka her bir borçlunun ödememe olasılığını (PD) tespit etmekte, denetim otoritesi ödememe durumunda maruz kalınacak risk (EAD) ve doğacak zarar tahminlerine (LGD) ilişkin veriyi sağlamaktadır. İleri yaklaşımda, gelişmiş bir sermaye tahsis yapısına sahip olan bankaya her iki veriyi de sağlama izni verilmektedir. Söz konusu 3 parametrenin hesaplanması sonucu bulunan değerler, bankanın üstlendiği riskler karşısında tutması gereken sermaye tutarını hesaplamak için kullanacaktır. Bankalar, gelişmiş düzeydeki içsel derecelendirmeye dayalı hesaplama metodolojileri kullanılırsa,

bulunacak olan beklenen ve beklenmeyen kayıplar yardımıyla bankanın tutması gereken ekonomik sermaye tutarı bulunacaktır.

Aşağıda Şekil 2-3’de Basel II temel ve gelişmiş içsel derecelendirme yaklaşımlarında kullanılan risk bileşenleri ve bu risk bileşenlerinin belirleyicileri verilmiştir.

Şekil 2-3 : Basel II Temel ve Gelişmiş İçsel Derecelendirme Yaklaşımlarında Kullanılan Risk Bileşenleri ve Belirliyicileri

Temel Yaklaşım (Foundation App.) ƒ İçsel PD ƒ Ulusal otorite tarafından belirlenen LGD, EAD ve M Gelişmiş Yaklaşım (Advanced App.) ƒ İçsel PD, LGD, EAD, M, EL, UL

2.4.2.2.2. İçsel Derecelendirmeye Dayalı Yaklaşımda Kredi Riski Azaltım Teknikleri

Basel II içsel derecelendirme yöntemi ile birlikte, standart metotta var olan teminat sınırlaması ortadan kalkmaktadır. Bankalar, temerrüde düşen kredileri için kayıp oranlarını (LGD), geçmiş veri setlerini de dikkate alarak tahmin edecek ve söz konusu kayıp oranlarını sermaye yükümlülüklerini hesaplarken kullanacakları formulasyonlara dahil ederek kredi risklerini azaltabileceklerdir. Teminatın risk azaltıcı etkisinin ulusal denetim otoritesine ispat edilmesi halinde, her türlü teminat kredi riskinin hesabında dikkate alınabilecektir. Örneğin, standart metotta gerçek müşteri çek senedi risk azaltıcı unsur olarak kabul edilmezken, içsel derecelendirme yönteminde bu teminat türü sermaye gereksiniminde ve kredi fiyatlamasında olumlu

bir etkiye sahip olabilecektir. Sonuç olarak, Basel II'de öngörülen risk ölçümleme yöntemlerinin gelişmişlik düzeyi arttıkça risk azaltım tekniklerinin uygulama alanı genişlemektedir. İçsel derecelendirme yaklaşımı, bankaların kendi içsel veri setlerinden hareketle tahmin yapmalarına imkan tanısa da, kontrol ve onay mekanizmasının daha sıkı bir biçimde işleyeceği düşünülmektedir46.