• Sonuç bulunamadı

Hutbe sözcüğü kelime olarak anlatmak, vaaz etmek, tavsiyede bulunmak, topluluğun karşısında yetkin bilgi vermek anlamlarını ifade etmektedir. Terim olarak ise hutbe, Cuma ve bayram namazları başta olmak üzere bazı belli ibadetlerin gerçekleşmesi zamanında topluluğa karşı vaaz ve nasihat irad etmektir.255

Hutbe irad etmenin duruma göre farklı hükmü bulunmaktadır. Mesela, Cuma hutbesi vacip, bayram hutbesi sünnettir.256 Hutbenin şartı, rüknü ve diğer ilgili hükümleri ilmihallerde ayrıntılı olarak yer almıştır. Buradaki konumuz ise, hutbe irad etmeninin karşılığında ücret alınıp alınmayacağı meselesidir.

Hutbe irad etmenin karşılığında ücret alma hakkında iki görüş bulunmaktadır. Birinci görüşte hatibin irad ettiği hutbenin karşılığında alacağı ücret, imamlığın karşılığında alınan ücretle aynı hükme tabidir. İmamlıkta hüküm ne ise, hutbede de aynıdır.257

254 İbnü’l-‘Arabî, Ârıdatu’l-Ahvezi, II, 13. )ةقدص وهف یلماع ةنؤم و یلایع ةقفن دعب تکرت ام :ملس و هیلع هللا یلص یبنلا لوق( 255 Baktır, Mustafa, “Hutbe”, DİA, XVIII, 425; “Hutbe”, Mv.F., XIX, 176.

256 Kasanî, Bedâʾiʿu’s-sanâʾi, II, 195; “Hutbe”, Mv.F., XIX, 176.

54

İkinci görüşte, hutbe irat etme karşılığında alınan ücret, müezzinin okuduğu ezanın hükmüne tabidir.258 Ezan halka namaz vaktinin duyurusu olduğu gibi, hutbe irat etmek de

onların huzurunda dinle ilgili olan hususları duyuru ve halk ile paylaşmaktır. Ceziri, el-Fıkh ale'l-mezahibi’l-erbaa adlı eserinde hutbe irad etme karşılığına ücret almanın caiz olmadığı görüşünü nakletmiştir.259

Kanaatimizce hutbe irat etmek hatibin sorumluluğu altında olduğundan dolayı, imamlığın hükmüne nispet etmek daha uygun ve isabetlidir. Günümüzde camilerde hutbe irat etmek için ayrıca bir kişiye hatip olarak görev verilmemektedir, hutbe irat etmek imamın görevi olarak sayılmaktadır.

Konuyla bağlantılı olarak İbn Kudâme şöyle demektedir: “Sünnet olan, namazın kıldırılmasıyla görevli kişinin hutbeyi de irat etmesidir. Zira Hz. Peygamber (s.a.v) ikisini de kendisi yapardı. Nitekim ondan sonra halifeleri de onun gibi yapmışlardı.”260

Sonuç olarak Hutbe irat etmenin karşılığında ücret almak, aynen imamlık ve müezzinlik karşılığında ücret almak gibidir. Fakihler arasında tartışılan bu fıkhi mesele, imamlık ve müezzinlik ile ilgili görüş farklılığına tabidir.

Güncel meselelerden olup hutbe irat etmeye benzer bir diğer konu ise vaaz edip karşılığında ücret alma meselesidir. Televizyon programlarında veya bazı özel toplantılarda davetli şekilde dini konuların başkalarına bedel karşılığı anlatmak da bu kapsamda karşımıza çıkmaktadır. Aslında dini ilimleri karşılıksız olarak anlatmak bütün İslam âlimlerinin sorumluluğudur. Çünkü âlimler peygamberlerin temsilcileridir. Onlardan hiçbiri yaptıkları tebliğin karşılığında bir şey istememişlerdir. Karşılığını yalnızca Allah Teala’dan beklemişlerdir.

Vaizlerin aldığı ücret ile ilgili olarak fıkıhta farklı görüşler ortaya çıkmştır.

a) Bazıları tebliği peygamberlik görevi olarak gördüklerinden buna bir karşılık almanın caiz olmadığı kanaatindedir. Bu meseleyi Kur’an-ı kerim öğretilmesine benzetmektedirler. Dolayısıyla ona kıyas ederek ücret almayı caiz görmemektedirler.261

b) Diğer görüşte olanlar zaruret durumunu ve vaizin ihtiyacını esas alarak yaptığı tebliği karşılığında ücret almasına caiz demişlerdir.262 Caiz görme nedeni de yine Kur’an-ı kerimin

258 İbn Hacer el-Heytemî, Tuhfetu’l-muhtâc, VI, 156; Şahin, Ahzü’l-mâl alâ a’mâli’l-kureb, s.202. 259 Cezîrî, el-Fıkh ale'l-mezâhibi’l-erbaa, III, 126.

260 İbn Kudâme, el-Muğnî, III, 177.

261 Kâsânî, Bedâ’i‘u’s-sanâ’i, VI,14; Merdavi, el-İnsaf, VI,46.

55

öğretimine kıyas edilmiştir. Zamanın değişmesiyle hocalara devlet tarafından verilen maaşların kesilmesi ve onların duyduğu ihtiyaçların karşılanması ihtiyacı ile dini ilimlerin zayi olmaktan korunması ve islam dünyasına yayılması ihtiyacı gündeme gelmiştir. Çünkü maişeti karşılanmaksızın bir kişinin çektiği hayatın zorluğu bir yana, tebliğe veya programlara hazırlanması ya da ilmi hayatın devam etmesi kolay bir iş değildir. Bu nedenlerin öne çıkması sebebiyle zaruret kavramını da kullanarak ücret karşılığında vaaz caiz denmiştir.263

Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığından verilen fetvaya göre de imam-hatiplik ve vaaz için alınan ücretin caiz olması esas alınmıştır: “Günümüzde imam-hatip ve müezzinler, namaz kıldırmalarının karşılığı olarak değil, başka bir işle uğraşmayıp böyle bir görev için mesailerini tahsis etmelerinden (habs-i nefs) dolayı maaş almaktadırlar. Çünkü namaz sadece Allah rızası için kılınır ve kıldırılır. Diğer taraftan, imam-hatip ve müezzin-kayyımların görevleri sadece namaz kıldırmaktan ibaret değildir. Cami görevlileri, vaaz, irşat ve Kur’an öğreticiliği gibi din hizmetlerinin yanında, caminin ibadete açılması, ibadet için hazır tutulması, temizliği, bakımı, korunması gibi pek çok hizmet sunmaktadırlar”264

İbadetlerde niyet ve ihlas, ibadetin en önemli boyutlarından sayılmaktadır. Vaiz maddi bir desteğe ihtiyaç duymadığı için vaaz görevini gönülden yerine getirebilirse onun için büyük bir sevap kazanma şans vadır. Aynı halde üzerine düşen sorumluluğu da boynundan atmış olur. Zor duruma düşmemesi için de ihtiyacına karşılık bir ücret alması için de her hangi bir mani bulunmamaktadır. İbadetin kabul olma şartlarından belki de en önemlisi kişinin niyet ve ihlasıdır. Vaizlik görevinden amaç dine hizmet ise kişi aldığı ücretle başka işlerle meşgul olmak zorunda kalmayacağından daha güzel hizmetlere ulaşılabilir.265