• Sonuç bulunamadı

2. KAYNAK ÖZETLERİ

2.6. Humik Madde ile İlgili Çalışmalar

Lee ve Bartlett, (1976) farklı ekstraksiyon metodları ile elde ettikleri humik asidin mısır ve alg gelişimi üzerine etkisini incelemişlerdir. Elde edilen sonuçlara göre, humik madde uygulamaları ile düşük organik madde içeriğine sahip topraklarda, mısır ve alg kuru madde miktarında sırasıyla % 30-50 ve % 100 lük bir artış bulmuşlardır.

Lobartini vd. (1997) toprak humik maddelerinin, bitkilerin beslenmesinde doğrudan ve dolaylı olarak etkili olduğunu belirtmişlerdir. Humik asidin dolaylı etkileri: suyun tutulması, drenaj ve havalanma gibi, toprakların fiziksel özelliklerinin iyileştirilmesi ile topraktaki besin elementlerinin yarayışlılığının değiştirilmesi ve kökler tarafından besin maddelerinin absorpsiyonu ile ilgilidir, Humik maddeler metalik iyonlar ile kileytli bileşikler ya da metalik hidroksitler oluşturarak suda çözünebilir formları meydana getirirler. Aynı zamanda bu elementlerin birçoğunun çözünürlüğünü de kontrol ederler. Bitkilere doğrudan etkisinin ise kök gelişimi ve bitkiler tarafından absorbe edilen besin elementlerinin metabolizmalarını etkilemesi ile olduğunu bildirmişlerdir.

Dursun vd. (1999) humik maddelerin domates ve patlıcan bitkilerinin makro ve mikro besin elementi içeriklerine olası etkilerini araştırmışlardır. Çalışma sonucunda humik asidin, domates ve patlıcan fidelerinin makro ve mikro besin içeriklerini kontrole göre arttırdığı bildirilmiştir.

Bidegain vd. (2000) kompostlaştırılmış kavak talaşından elde edilen humik maddelerin, deliceotu yapraklarında P içeriğini arttırarak, yaprakların kuru ağırlığını da arttırdığı vurgulamışlardır.

Sharif vd. (2002) yürüttükleri saksı denemesinde yetiştirdikleri mısır (Zea mays L.) fidelerine, 0, 50, 100, 150, 200, 250 ve 300 mg HM kg-1 ile N, P ve K uygulamışlardır. Deneme sonucunda 50 ve 100 mg HM kg-1

dozlarının, mısır gövde ağırlığında % 20’lik ve % 23’lük artışa sebep olduğunu ve toprağın % N içeriği ile bitki N alınımının kontrole göre belirgin olarak arttığı belirtilmiştir. Pilanalı ve Kaplan (2002) katı ve sıvı formdaki humik madde uygulamalarının çilek meyve rengi üzerine etkisini araştırdıkları bir çalışmada; katı formdaki humik maddenin (% 85 humik asit, Agrolig) 0, 10, 20, 30, 40 kg da-1 dozları dikimden önce; sıvı formdaki humik maddenin (% 15 humik asit, Blackjak) 0, 250, 500, 750, 1000 ml da-1 ay-1 düzeyleri ise damla sulama ile verilmiştir. Denemede humik madde ile beraber 20 kg da-1 N, 10 kg da-1 P2O5 ve 40 kg da-1 K2O içeren gübreler damla sulama ile uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre katı ve sıvı formdaki humik maddelerin, çilek meyve rengi üzerine önemli etkisinin olmadığı ve toprağın bitki besin madde kapsamları ile meyve rengi arasındaki ilişkilerde, sıvı humik madde uygulamalarının katı humik maddeden daha etkili olduğu bulunmuştur.

Turan ve Angin (2004) ısıtmalı sera koşullarında mısır ve ayçiçeği yetiştirerek, 100 mg kg-1 B, 400 mg kg-1 Cd, 10 mg kg-1 Mo ve 100 mg kg-1 Pb ile bulaşık topraklarda farklı dozlarda ve farklı organik kompleksleyici (şelatör) madde kullanarak şelatörlerin etkinliklerinin saptanmasını amaçlamışlardır. Şelatör madde olarak 0, - 2.5 – 5.0 – 10.0 mmol kg-1 dozlarında ve EDTA, DTPA, CA (sitrik asit) ile HA (humik asit) kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, şelatör maddelerin kullanımı ağır metallerin alınabilirliğini ve bitkilerin alımını arttırmıştır. Mısır bitkisinin şelatör etkinlik sırası HA>CA>EDTA>DTPA şeklinde; ayçiçeği için HA>EDTA>CA>DTPA şeklindedir. HA uygulamasının her iki bitkide alımı arttıran en etkili şelatör olduğu belirlenmiştir. Ayrıca ayçiçeğinin mısıra göre daha fazla B, Cd ve Mo alımı gerçekleştirdiği belirlenmiştir.

Ören ve Başal (2006) yaptıkları çalışmada, humik asidin ve çinko uygulamasının farklı doz ve uygulama yönteminin (toprak altı, yaprak) pamukta verim, verim

komponentleri ve lif kalite özellikleri üzerine etkisi ile humik madde dozu ve yönteminin belirlenmesi amaçlanmıştır. Sonuçlara göre 2005 yılında humik madde uygulama yönteminin incelenen parametreler üzerine bir etkisinin olmadığı, uygulama dozunun ise erkencilik, yüz tohum ağırlığı, koza ağırlığı ve verimi olumlu yönde etkilediği ve en iyi sonucun toprak altı 200 g da-1

humik madde doz uygulamasından elde edildiği ifade edilmiştir.

Torun (2009) organik madde içeriği çok yüksek olan (yaklaşık % 50) Gyttja’nın Zn noksanlığı ve B toksisitesine sahip topraklarda tahılların dane verimine ve toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerine etkisini tarla koşullarında araştırmıştır. Tarla denemeleri ekimle birlikte toprağa uygulanan ve toprakta residüal olarak bulunan üç farklı Gyttja (0, 10 ve 30 ton da-1) ve iki farklı Zn (0 ve 2.3 kg da-1

) dozu ve Gerek-79 ve Aslım çeşitleri kullanılarak yürütülmüştür. Çalışma sonuçlarına göre, bakiye Gyttjanın dane verimini % 18, ekimle birlikte uygulanan Gyttjanın ise % 3-7 düzeyinde arttırdığı ifade edilmiş ve Gyttja ilavesiyle toprakların alınabilir Zn konsantrasyonunun kısmen arttığı ve B konsantrasyonunun da azaldığı bildirilmiştir. Elde edilen sonuçların, B toksisitesinin ve Zn noksanlığının olduğu alanlara Gyttja uygulanmasıyla bitkisel üretimin iyileştirilebileceği vurgulanmıştır.

Esringü (2012) yaptığı çalışmada 3 kirletici (Pb(NO3)2, CdN2O- 4H2O, Na2B4O710 H2O) × 2 şelat [humik asit (HA) (0, 500, 1000, 2000 mg kg-1

), EDTA (0, 3, 6, 12 mmol kg-1)] × 1 ajan (Bacillus M3 (kontrol, 1 tekrarlamalı, 2 tekrarlamalı, 3 tekrarlamalı 108 cfu ml-1)) konuları ele alınmıştır. Araştırma sonucunda HA ve EDTA şelat uygulamaları sonucunda bitkinin kök, gövde, tohum, toplam verim miktarlarında azalışlar bulunmuş, ancak Bacillus M3 108 cfu ml-1

uygulamasında ise artışlar belirlenmiştir. Bitki aksamlarının Pb, Cd ve B element içerikleri ve yeşil ıslah parametreleri dikkate alındığında kök, gövde ve tohum aksamlarının element alımı üzerine en etkin şelat ve dozun 12 mmol kg-1

EDTA uygulaması olduğunu bildirilmiştir. Toplam Pb, Cd ve B elementlerinin uzaklaştırılmasında HA 500 mg kg-1 doz uygulamasının daha etkin olduğunu ortaya koyulmuştur. Ayrıca 500 mg kg-1

HA uygulaması ile Pb, Cd ve B kirliliği bulunan alanların temizliği için sırasıyla 5, 24 ve 2 yıllık hasat periyoduna gereksinim duyulabileceğini bildirmiştir.