• Sonuç bulunamadı

2. KAYNAK ÖZETLERİ

2.4. Borlu Gübreleme ile İlgili Çalışmalar

El-Gharably ve Bussler (1985) pamuğun (Gossypium herbaceum-Etawa) alt ve üst kritik B seviyelerini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmada; Bor noksanlığı kritik seviyesinin köklerde 103, genç yapraklarda 61 ve yaşlı yapraklarda 78 mg kg-1 olduğunu ve kritik toksisite seviyelerinin ise sırasıyla 129, 80 ve 91 mg kg-1 olduğunu belirtmişlerdir. Pamuğun maksimum gelişimi, suya uygulanan 1 mg kg-1 B dozundan elde edildiğini ortaya çıkarmışlardır. Yüksek B dozlarına bağlı olarak bitki Zn, Fe ve Mn içeriği azalırken B ve Cu konsantrasyonlarının arttığı, B uygulamaları ile ölçülen parametreler arasında önemli korelasyonların olduğu bildirilmiştir.

Alpaslan vd. (1996) tarafından sera koşullarında besin çözeltisiyle yetiştirilen buğday bitkisine, artan düzeylerde bor ve azot uygulanmış ve bitkilerin gelişmesi ile bor, azot ve nitrat kapsamları üzerine etkileri araştırılmıştır. Çalışmalar sonucunda artan miktarlarda uygulanan B, buğday bitkisinin kuru madde miktarını ve nitrat kapsamını azaltırken, B kapsamını arttırmıştır. Azot uygulaması, bitkinin kuru madde miktarını, azot ve nitrat kapsamlarını arttırırken, Bor kapsamını azaltmıştır. Yüksek dozlarda azot uygulaması bitkide B toksisitesini azaltmıştır. Düşük B düzeylerindeyse bitkide nitrat biriktiği gözlemlenmiştir.

Guertal vd. (1998) 4 farklı lokasyonda yapraktan uygulanan B’ lu gübrelerin pamuğun kuru madde verimine, bitki B içeriğine ve B alımına etkisini araştırmışlardır. Her bir bölgede, B uygulaması sonucu bitkilerin B alımının ve bitki B konsantrasyonunun önemli ölçüde değiştiği bildirilmiştir. Ayrıca bor kaynağı olarak, suda çözünebilirliği yüksek ve yapraktan beslemeye uygun olan sodyum boratın (Na2B8O13-4H2O) kullanılabileceğini bildirmişlerdir.

Güneş vd. (2000) domates bitkisinde, toprağa uygulanan 10 ve 20 mg kg-1 bor düzeylerinde toksisite belirtilerinin ortaya çıktığını ve bu durumun bitkinin yaş ve kuru ağırlığını belirgin bir şekilde azalttığını belirterek çinko uygulaması ile borun gelişme üzerindeki sınırlayıcı etkisinin kısmen giderildiğini bildirmişlerdir.

Topal vd. (2002) yaptıkları çalışmalarında tarla şartlarında bir makarnalık buğday çeşidine belirli miktarlarda Bor uygulaması ile buğday bitkisinin gelişimine etkilerini araştırmışlardır. Elverişli B içeriği düşük olan kireçli bir toprakta yapılan

çalışmalar sonucunda dane veriminde, başakta dane sayısında ve başak sayısında artış meydana geldiğini gözlenlemişlerdir.

Ermiş (2002) arpa üzerinde yapılan bir araştırmada bitkilerin yapraklarına bor püskürtülmesiyle N, Cu ve Zn konsantrasyonlarının değişmediği; P, Ca, Mg ve Mn konsantrasyonlarının azaldığı; K ve B konsantrasyonlarının ise arttığını tespit edilmiştir.

Yorgancılar ve Babaoğlu, (2005) Orta Güney Anadolu tarım bölgesinde yaygın olarak yetiştirilen makarnalık (Triticum durum Desf., Kızıltan-91, Kunduru-1149, Selçuklu-97) ve ekmeklik (Triticum aestivum L., Bezostaja-1, Gerek-79, Gün-91) buğday çeşitlerinde farklı bor uygulamalarının çimlenme üzerine etkileri in vitro ve saksı denemeleri ile incelemişler ve bitkilerin bor içeriklerinin 29.16 mg kg-1 altına düştüğünde bitkilerde bor noksanlığının başlayacağını bildirilmişlerdir. Gülümser vd. (2005) yaptıkları çalışmada fasulyeye (Phaseolus vulgaris L.) yapraktan ve topraktan uygulanan farklı bor dozlarının (0, 0.5, 1.0, 1.5 ve 2.0 kg ha-1) verim ve verim unsurlarına etkilerini incelemişlerdir. Analiz sonucunda, bor dozlarının ilk bakla yüksekliğine, tanenin bor içeriğine, çimlenme oranına, 1000 tane ağırlığına ve tane verimine önemli düzeyde etkisi olduğunu bildirmişlerdir. Sonuç olarak, borun yapraktan ve topraktan uygulanmasının önemli derecede etkili olduğunu saptamışlardır.

Oluk vd. (2006) bor fazlalığının Ayçiçeği bitkisinin kök gelişimi ve anatomisi üzerine etkilerini incelemişlerdir. Ayçiçeği tohumlarının in vitro (kontrollü) koşullarda çimlendirilip ortama belirli miktarlarda bor verilerek bitkinin kök gelişimine etkileri araştırmışlardır. Yapılan çalışmalar sonucunda bor fazlalığı kökün ksilem borusu sayısında bir azalmaya yol açarken lateral kök oluşumunda ise bir artışa neden olduğu belirlenmiştir.

Fontes vd. (2008) Brezilya koşullarında yetiştirilen pamuk çeşitleriyle yaptıkları çalışmada, toprağa artan dozlarda bor uygulanması sonucunda, bitki yaprak bor içeriğinin kimi türlerde doğrusal ve kuadratik olarak arttığını bildirmişlerdir. Chatzissavvidis ve Therios, (2010) zeytin çeşitleri üzerine sulama suyu ile uygulanan B dozlarının (0.27, 0.5, 1, 2.5, 5 ve 10 mg B l−1) etkisini incelemişlerdir. 185 günlük yetiştirme periyodundan sonra bitkiler komponentlerine ayrılmış ve analizleri yapılmıştır. Sonuçlara göre yaprak sayısı

ile B dozunun negatif ilişki gösterdiği, çeşitler bazında yaprak ve bitki boyunda kısalma ile daralma gözlendiği ifade edilmiştir. Öte yandan yaprak ve gövdenin kuru ağırlığındaki değişimlerin önemsiz olduğu, N, P ve Fe içeriklerinin etkilenmediği, K, Ca ve Zn artan B dozlarına karşı azaldığı ve Mn, Mg içeriklerinin arttığı belirtilmiştir.

Koç (2011) yaptığı çalışmada, sulama ağı ile Aşağı Menderes havzasını sulayan büyük menderes nehrinin bor içeriğinin tarım arazilerine olan etkisini araştırmıştır. 2008-2009 yıllarında 7 farklı istasyonda yapılan ölçümlerde suların B içeriği 0.1 ile 0.43 mg B l-1 değiştiğini, tarımsal alanlar ile havza yeraltı su kaynaklarının B kirliliğinden etkilendiğini ve topraklarda ve sızıntı ile yeraltı sularında, sulama ile 9153 kg B yıl-1

aktarıldığı bildirilmiştir. Sulanan alanlarda B birikiminin 670 – 4521 g B ha-1 yıl-1 olduğu ve toprakların, yeraltı sularının, çevre koşullarının olumsuz etkilendiği belirtilmiştir. Nazilli, Sultanhisar sulama sahalarının tehdit altında olduğu ve bu tehdidin Kızıldere jeotermal tesis ile Tekke termal kaplıcalardan kaynaklandığı ifade edilmiştir. Ayrıca meyve, sebze ve tahıl ürünlerinin sulama suyundaki B konsantrasyonundan olumsuz etkilendiği bildirilmiştir.

Panhwar vd. (2011) sera koşullarında, bor ve çinko noksanlığı olan topraklarda, farklı seviyelerdeki bor (0, 0.5, 1.0, ve 1.5 kg B ha-1) ve çinkonun (0 ve 5 kg Zn ha-1) mısır bitkisine ve toprak mikrobiyal dinamizmine olan etkisini incelemişlerdir. Sonuçlar incelendiğinde en yüksek bitki boyu (109 cm), kök uzunluğu (30,67), yaprak alan indeksi, klorofil içeriği ile kök gövde kuru ağırlığı 0,5 kg B + 5 kg Zn/ha uygulaması ile elde edildiğini bildirmişlerdir. Bor ve çinko kombinasyonu ile toprak bakteri popülasyonunda artışlar olduğu, en yüksek rizosfer bakteri popülasyonunun 0,5 kg B + 5 kg Zn/ha uygulamasında görüldüğü bildirilmiştir. Öte yandan 1,0 kg B + 5 kg Zn/ha uygulaması ile toprak bakteri popülasyonunda toksik etkinin görüldüğü bildirilmiştir. Borun biyokütle artışında önemli bir rolünün olmasına rağmen aşırı borun toprak bakteri habitatını zehirlediği bildirilmiştir. Sonuçta 0,5 kg B + 5 kg Zn/ha uygulamasının yüksek mısır verimi ile toprak mikrobiyal dinamizmi ile dost olabileceğini tartışmışlardır. Ullah vd. (2012) yapraktan uygulanan B’ un (% 0.1, 0.2, 0.3 ve 0.4) mandarinin vejetatif ile generatif gelişimine, verim ve meyve kalitesine olan etkisini araştırdıkları çalışmada; uygulanan bor, N, P, K, B ve Zn içeriklerini arttırdığı ve bazı vejetatif özellikler üzerine olumlu etkilerinin olduğu bildirilmiştir. Ayrıca

verim ve meyve kalitesi üzerine etkili parametreler üzerinde de önemli ölçüde artışlar olduğu beyan edilmiştir.

Apostol vd. (2013) 0.5, 1, 2 mM bor dozlarının 6 aylık banks çamı fidanlarında su ve besin elementi alımı üzerine etkilerini araştırdıkları çalışmada, 6 haftalık fidanlarda genel olarak borun bitki gelişimini önemli düzeyde etkilemediği, ilerleyen dönemlerde ise borun bitki gelişimini etkilediği görülmüştür. Bor uygulaması ile stoma iletkenliği, su alımı etkilenirken, K, P, Ca, Mg ve S alımları ile fotosentetik pigment içeriğinin kısa vadede etkilenmediği, ancak uzun dönem B uygulamalarında bu parametrelerin de olumsuz etkilenebileceği belirtilmiştir.