• Sonuç bulunamadı

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3. KiĢinin kendi isteğiyle ġamanlığı seçmesi yoluyla ġamanlık görevi: Ġnsanın kendisinin ġamanlık yolunu seçmesi ve ġaman sırlarını öğrenmek için uzun bir

1.3. ġamanizm’de Tanrılar ve Ruhlar

1.4.2. Horoz ve Tavuk

Proto-Türk ya da Hun devrine ait Pazırık kurganlarından çıkarılan eserler arasında deriden kesilmiĢ veya lahitler üzerine oyulmuĢ ya da elbiselerde yer almıĢ

bir Ģekilde karĢımıza çıkan horoz-tavuk figürleri büyük olasılıkla kötü ruhları kovan koruyucu simgelerdi. Özellikle horoz günün ağarıĢını haber vermesiyle bu anlamı ifade etmektedir. Genel olarak altın tavuk Türklerde hükümdar ailesinin, gümüĢ tavuk ise hükümdar ailesinden olmayan soylu kiĢilerin timsalidir. Emel Esin, Türk kozmolojisinde barıĢ unsurunun hayvan biçimli timsali, tavuk ve horozdur demektedir. Tavuk on iki hayvanlı Türk takviminin yıl simgelerinden birisidir. Horoz‟un ise, cesaret, savaĢçılık, dürüstlük, nezaket, Ģeytan‟ı def etme gibi vasıfları, onun bu kavramların simgesi olarak algılanmasına yol açmıĢtır (Çoruhlu, 2002: 148).

1.4.3. Kartal

ġamanizm‟de atalar, ruhlar ve onlarla insanlar arasındaki iletiĢimi sağlayan Kamlar genellikle bir hayvan ile özdeĢleĢtirilmektedir. Bu nedenle de hayvan ana-ata kültü oluĢmuĢtur ve kartal da böyle bir hayvan-ata olarak kabul görmüĢtür (Radloff, 1976).

Ögel (1991: 110) “Şamanlar zaman zaman bir kartal şekline girer, gökleri dolaşır ve yeryüzüne inerlerdi. Her Şaman‟ın şekline girebileceği bir hayvan vardı” demektedir. ġüphesiz kartal bu hayvanlardan biriydi.

Ayrıca Kartal (KarakuĢ), Altay mitolojisinde de en büyük Tanrı sayılan Ülgen'in yedi oğlundan birisidir (Akalın, 1993). Gökte bulunur ve Ülgen‟in kendisi gibi iyi tanrılar (aruu tös)‟dandır. Ülgen‟in vücudundan ayrıldığına inanılır, Ģerefine yapılan ayin ve törenler Ülgen‟e yapılanlardan farksızdır (Ġnan, 2000: 33).

ġamanist inançta, ġamanların yeryüzüne bir kartal tarafından getirildiği ve kartal‟ın Tanrı‟nın gölgesi olduğu düĢüncesi hâkimdir. Öyle ki, en büyük yeminler onun adına yapılır, kısır kadınlar çocuk vermesi için ona yalvarır ve bundan sonra meydana gelen çocuğa "kartaldan türemiş" denirdi (Uzun, 2007).

1.4.4. Kurt

Türk mitolojisinde kurt, renklerine göre; Bozkurt (Gök Börü), Ak Kurt, Kızıl Kurt, Kara Kurt; Türk boylarında ve efsanelerinde ise; Börü, Börte, Börcü, Asena, Sina, Cina, Cine, Cino, Yaşkar olarak isimlendirilmektedir (Uraz, 1994: 143-144).

Kurt, Ön-Türk topluluk tasarımlarında, göksel kökenli olduğuna inanılan ve göksel koruyucu ruh olarak algılanan hayvan-tanrı‟dır (totem). Oğuz mitolojisinde, tanrısallığın göksel belirtisi olarak algılanan ve ıĢıkla birlikte ortaya çıktığına inanılan gök hayvanıdır (gök kurt). Altay mitolojisinde, göksel kökenli olduğu kabul edilen ve kendisinden türenildiğine inanılan hayvan-ata‟dır. Altay tasarımlarında, saflığı, temizliği ve erdemi simgeleyen göksel hayvandır (ak kurt). Oğuz mitolojisinde, Ģiddeti simgeleyen yerel hayvandır (al kurt). Orta Asya tasarımlarında eril olarak algılanan, egemenliği ve yiğitliği simgeleyen; hükümdarı, beyi ya da onların devletini temsil ettiğine inanılan düĢsel hayvandır. Türk mitolojisinde topluluğun yol göstericisi olarak algılanan rehber hayvandır. Türk astrolojisinde, bir arabayı çeken iki at olarak algılanan Küçükayı burcunu kovalayan, Büyükayı burcunu oluĢturan, göksel yedi hayvandan her birisidir (Korkmaz, 2003: 104).

Kurt, proto-Türk topluluklarında bir totemken, Hun devrinde ata kültünün bir parçası haline gelmiĢtir. Türk dünyasının çeĢitli yerlerinde kaya veya mezar taĢları üzerinde ya da ġaman elbisesi ve malzemelerinde tanrı-kurt olarak tasvir edilmiĢtir. Kurt hakkında yine, bir Çin yıllığında, “Sancaklarının başına altından kurt başı takarlar. Muhafızlarına savaşçılarına fu-li (börü) derler. Çin dilinde anlamı kurt demektir, yani kurttan doğmuşlardır…” denilmektedir (Çoruhlu, 2006: 138-139).

1.4.5. Geyik

Geyiğin de, aynen kurt‟ta olduğu gibi totem olarak tasavvur edildiğine dair bulgular vardır. Zira çok erken devirlerde totem sayılmıĢ olan geyiğin bu özelliğini, Pazırık kurganlarından birinden çıkartılmıĢ atların baĢlarında geyik masklarının bulunması vurgulamaktadır. Bu aynı zamanda atın daha sonraki devirlerde geyiğin yerini aldığını göstermesi açısından da önemlidir. Sonraki dönemlerde ruhlarına sahip olmak için geyiklerin kurban edilmesi de onun bu eski niteliğinden kaynaklanmıĢ olmalıdır. Geyik ayrıca ġaman törenlerinde suretine bürünülen hayvan-ata ya da ruhlardan biridir. Bu nedenle ġaman elbisesi ve davulu üzerinde temsili olarak ya da ona ait bir parçayla görülmektedir (Çoruhlu, 2006: 146).

Geyiğin ġamanist inançtan kaynaklanan kutsallığı Türklerin Ġslam sonrası inançlarına da yansımıĢtır. Ġslam öncesi ġamanlar gibi Ġslam sonrası evliyalarında

don değiĢtirme adı verilen hayvan kılığına girdiklerini gösteren menkıbeler anlatılmaktadır. Buna göre;

Hacım Sultan bir gün, Beğce ve Habip Hacı adındaki iki veli ile Seyyid Battal Gazi‟nin mezarını ziyarete giderler. Bulduk çayırı denilen yere vardıklarında Hacım Sultan cezbeye gelir ve coĢar. Yanındakiler niçin öyle yaptığının sorduklarında “Seyyid‟in ruhu bizi karşılamaya çıktı” der ve eliyle kırı gösterir. Beğce ve Habip Hacı gösterilen yere baktıklarında bir sığın‟ın (dağ keçisi, geyik) uzaklaĢtığını görürler; o anda sığın aniden kaybolur (Ocak, 2003: 84).

1.4.6. Ejder

Ejderha tasarımlarının köken olarak Çin mitolojisine ait olduğu söylenirse de Türk mitolojisinde geniĢ bir yer tutmaktadır. Erken dönem tasarımlarında ejderha, bereket, refah ve güç simgesi olarak algılanan efsanevi bir yaratık biçiminde tasarımlanmıĢtır. Ön Asya kültürleriyle iliĢkiye geçildikten sonra olumlu yanları zayıflamıĢ ya da silinmiĢtir; Ġnsanı doğru yoldan alıkoyan ya da çıkaran kötülük simgesi düĢsel bir varlık olarak algılanmıĢtır. Çin kaynaklarının Hun‟ların bir ejder festivali düzenlediğinden bahsetmesi, yine aynı kaynaklarda Hsiung-nuların baĢkentinin Ejder kenti olarak belirtilmesi, Türklerde ejder‟in ya da ejderha‟nın tapım konusu yapıldığını göstermektedir (Korkmaz, 2003: 61).

Türk kozmolojisinde yer ve gök ejderinden söz edilir. KıĢın yer-su‟nun derinliklerinde yaĢayan, baharda ise kanatlanıp uçan, böylece hem yer-su hem de gök ilkelerine bağlı efsanevi bir ruhtur. Yer-su‟da yaĢarken ejderin kötü yönleri galip gelir. Baharda ise ejder gökyüzüne uçmaya ve böylece yaruk (erkek) ve ateĢli yönünü almaya hazırlanırken, vücudunda kanatlar, baĢının tepesinde uçmaya yarayan bir çıkıntı, boynuzlar ve yaruk cinsinin özelliği olan sakal çıkmaktadır. Bu özelliği ile bulutlara yükselen ejder yağmurun yağmasını da sağlayarak bereket ve bolluğun da kaynağı olarak tasavvur ediliyordu (Esin, 2001: 82).

Uygur devrinde de olumlu bir simge olmaya devam eden ejderin bazen ilahlarla ilgisi olduğu anlaĢılmaktadır. Zira Gök çarkını (yılların, ayların, günlerin vb. oluĢumların tümü) bir çift ejderin çevirdiği düĢünülmektedir. Öte yandan Uygur

mitolojisinde yarı insan yarı ejder özellikleri gösteren ejder hanlarından bahsedilmektedir (Çoruhlu, 2006: 137).

1.4.7. Yılan

ġamanist tasarımlarda, yer altı denizinde yaĢadığına inanılan ve Erlik‟in kamçısı olarak algılanan mitolojik hayvandır. ġamanın yer altı seyahatlerinde, bedenine girdiği yardımcı ruhlardandır. ġaman tasarımlarında Yutba adı verilen çatalkuyruklu, dört ayaklı yer altı canavarıdır. Ayrıca Altay yaratılıĢ efsanesinde, yenilmesi yasaklanan meyveleri korumakla görevli iki hayvandan birisidir. On iki hayvanlı Türk takviminde yıl simgesidir. Yılan, Türk mitolojisinde, dört ana yöne iliĢkin olan dört büyük yıldız grubundan kuzeyi simgeleyen Ülker yıldız kümesinin görünüĢe taĢınmıĢ biçimi olarak algılanan göksel düĢsel bir hayvandır (Korkmaz, 2003: 167).