• Sonuç bulunamadı

Hitit Krallarının Dini Sistem İçerisindeki Yeri

2.8. MEZOPOTAMYA MEDENİYETİNDE SOSYAL HAYATIN KONTROL ARAC

3.1.1. Hitit Krallarının Dini Sistem İçerisindeki Yeri

Hitit devlet yönetiminde yetki, Fırtına Tanrısı’nın yeryüzündeki temsilcisi konumundaki Büyük Kral’ın elinde toplanmıştı. Hitit kralları yönetim hakkının kendilerine tanrı tarafından verildiğine inanmışlar ve yönetimdeki bütün faaliyetlerinde kendilerini tanrıya karşı sorumlu hissetmişlerdir. Bu anlayış sebebiyle Hitit kralları önce beylikten meşruti monarşiye daha sonrasında da Eski Yakındoğu anlayışındaki gibi tanrısal güçlerle desteklenen mutlak hâkim durumuna gelmişlerdir. Nitekim Hitit kralları kendilerinin mutlak hâkim olduklarını göstermek adına bazı unvanlar kullanmışlardır. Hitit kralları Eski Krallık zamanında kendilerinden sadece “LUGAL- Kral” olarak bahsetmişlerdir461. Yeni Krallık zamanlarında ise Hattiler döneminin yalın “Kral” unvanı artık kalkmıştı. Fırtına tanrısı Tarhunda’nın ve onun kraliçesi Arinnalı Güneş Tanrıçası’nın vekili olarak, krala artık “Güneşim” diye hitap ediliyordu462

. Ayrıca “Haşmetmeab” diye tercüme ettiğimiz “Güneşim” deyimi, Yeni Hitit İmparatorluğu krallarının yaşamakta iken kendilerine verdikleri bir unvandı463. Bu sıfat kral sembolü olarak kullanılan ve mühürlerde Hitit hiyeroglifleriyle yazılmış kral adının üstünde bir çatı oluşturan kanatlı güneş figürünün sözlü anlatımı olarak karşımıza çıkmaktadır464

.

Nitekim Hititlerde, Arinna’nın Güneş Tanrıçası ve güneşe verilen büyük önem kralların mühür baskılarında da açıkça görülmektedir. Örneğin IV. Tuthaliya’nın Suriye’de Ras-Şamra (Ugarit)’da bulunan bir tablet üzerindeki mühür baskısında, orta alanda “Majeste” anlamına gelen kanatlı güneş altında Tuthaliya’nın adının hiyeroglifleri yer almaktadır. Aynı mühür baskısında Tuthaliya figürünün sol yanında Güneş Tanrıçası ve çifte güneş hiyeroglifleri görülmektedir (Ek. 3). Bu noktada güneş kursları da üzerinde durulması gereken bir konudur. Güneş kursları kanatlı ve kanatsız

459 V. Ünsal, a.g.e., s. 47. 460 V. Sevin, a.g.e., s. 168. 461

V. Ünsal, a.g.e., s. 51.

462 Seton Lloyd, Türkiye’nin Tarihi, (Enver Varinlioğlu), TÜBİTAK Popiler Bilim Kitapları, Ankara

2012, s. 46.

463 Sedat Alp, “Hitit Kanunları Hakkında”, A.Ü. DTCF Dergisi, C. 5, S. 5, 1947, s. 469. 464

131 olmak üzere başlıca iki kategoriye ayrılmaktadır. Yukarıda sözünü etmiş olduğumuz “kanatlı güneş kursu” krallık simgesi olarak kullanılmıştır ve “Güneş-Kral=Majeste” anlamına gelmektedir. Krallar tarafından kullanılmış olan bu sembol, hükümdarların isimleri ile bağlantılı olarak ortaya çıkmaktadır. Kanatlı güneş kursunu sembol olarak ilk kez kullanan I. Šuppiluliuma olmuştur. I. Šuppiluliuma’dan sonra Hitit kanatlı güneş kursu, kralların ve kraliçelerin ikonografilerinin bir parçası haline gelmiştir. Hitit yazılı kaynaklarında geçen güneş kursları genellikle Arinna’nın Güneş Tanrıçası ile ilişkilendirilmektedir465

. Kanatlı güneşin çivi yazılı metinlerdeki karşılığı ᶛUTUˢᶦ’dir466. Hükümdara atfen kullanılan “Benim Güneşim” ifadesinin, I. Hattuşili’nin Vasiyeti’nde ve Zitanda’nın Kizzuvatna Kralı Pilliia ile yaptığı anlaşmalardan anlaşıldığına göre Eski Krallık Dönemi’nde de kullanıldığı belirtilmektedir467.

Hitit kralları Mısır ve Mezopotamya kralları gibi “Evrenin Kralı, Kahraman, Hatti Ülkesinin Kralı, İmparator ve Tanrının Gözdesi”, gibi uzun unvanlar taşımalarının yanı sıra, anallerinde kendilerinden “Güneşim” diye bahsetseler de, yaşamları süresince hiçbir zaman tanrısallaştırılmamışlardır468

. Ancak kralların kendileri hayattayken tanrı değilse de, buyrukları tanrı buyruğu kadar baş eğdirici idi. Karşı gelmenin cezası ölümdü. Nitekim kralın gücünü tanrılardan aldığı kabul edilirdi469. Hitit kralları ancak öldüklerinde “Tanrı oldu” ifadesiyle anılmışlardır470

. Öldükleri zaman tanrı olan Hitit kralları kendilerini Güneş Tanrısı’na bağlamışlardır. Kralların öldüğünde büyük olasılıkla Güneş Tanrısı oldukları düşünülmüştür. Hitit krallarının öldükten sonra tanrı oldukları, büyük olasılıkla da Güneş Tanrısı oldukları II. Muršilli’nin Yıllıkları’ndan çok iyi anlaşılmaktadır. II. Muršilli’nin Yıllıkları’nın ilgili kısmının tercümesi şöyledir:

“…babamın tahtına henüz oturmadan önce çevredeki tüm düşman ülkeleri

savaştılar. Babam tanrı olduğu zaman kardeşim Arnuwanda babasının tahtına oturdu. Arkadan o da hastalandı…kardeşim Arnuwanda tanrı olunca…Hatti ülkesinin kralı olan babası kahraman bir kraldı. O düşman ülkelerini yendi. O tanrı oldu. Babasının tahtına oturan oğlu o da eskiden bir kahramandı. O, hastalandı. O da tanrı oldu…”471

.

465 E. Uncu, a.g.m., s. 357.

466 Sedat Alp, Hitit Güneşi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara 2011, s. 24. 467

Fiorella Imparati, Hitit Yasaları, (çev. Erendiz Özbayoğlu), İtalyan Kültür Heyeti, Ankara 1992, s.29.

468 V. Ünsal, a.g.e., s. 52. 469 M. D. Alparslan, a.g.e., s. 51. 470 A. Kuhrt, a.g.e., C. I., s. 363. 471

132 Bu ifadenin bir diğer örneği de Telepinu Fermanı’nda karşımıza çıkmaktadır, “Hantili’de yaşlanınca, tanrı olmaya başladı.(ölüm yatağına düştü)472. Hitit kralları

tanrı değildi ama tanrılarla çok yakın bir ilişkisi vardı. Hitit kralı IV. Tuthaliya’nın Yazılıkaya Tapınağı’ndaki kabartmasında bir tanrının ona sıkıca sarıldığı görülür. Bu sahnenin minyatürü bazı kraliyet mühürlerinde de görülmektedir473

.

Ancak kurban listelerinden ve diğer belgelerden anlaşıldığı üzere ölen krallar “gerçek tanrılar” gibi görülmemişlerdir. Zira ölen krallara tanrı gibi muamele edilerek kült tahsis edilmiş ve kurbanlar sunulmuş olsa da474

bunların adları, diğer tanrılar gibi, antlaşma metinlerindeki yeminlerde geçmemektedir475

.

Aşağıda Eski Hitit Dönemi’ne ait ölmüş krallara ve onların eşlerine yapılan öküz ve koyun kurbanlarına ait örnek bir metin verilmiştir:

“Kral Labarna’ya bir sığır (ve) ay[nı sekilde] bir koyun, Kraliçe Kadduši’ye bir

sığır (ve) aynı sekilde bir koyun, Kral Mursili’ye bir sığır (ve) aynı sekilde bir koyun, Kraliçe Kali’ye bir sığır (ve) aynı sekilde bir koyun, Kral Pimpira’ya aynı sekilde sığır, Hakmis’li adam Kral Huzziya’ya [bir] sığır (ve) aynı sekilde bir koyun, Kral Hantili’[ye] bir sığır (ve) aynı sekilde bir koyun, Kraliçe Harapšeki’[ye] bir sığır (ve) aynı sekil[de] bir koyun, Kral Ammuna’[ya] bir sığır (ve) aynı sekil[de] bir koyun, Kraliçe Tawanna’[ya] bir sığır (ve) ay[nı sekilde] bir koyun476

.

Hattušaš’ın ilk kralları tüm eski kültürlerde olduğu gibi en yüksek rahip sıfatı da taşımaktaydı. Nitekim krallar siyasal güçlerini yıl içinde kutsal merkezleri ziyaret edip oradaki dinsel törenleri yönetmesine dayanıyordu477

. Nitekim bu ziyaretler bir noktada kralın siyasi propagandasında bir araç olarak kullanılmaktaydı.

Büyük kral imparatorluğun iç kesimlerine düzenli seyahatlerde bulunur çeşitli tören ve şenliklere katılırdı. Bunlar arasında en uzun olanı 32 gün süren “Büyük Bahar Şenliği” AN.TAH.ŠUM.ŠAR ve 21 gün süren “Güz Şenliği” nuntariyasha olmak üzere bir dizi şenliğe katılırdı. Belli başlı kasabalarda birkaç tören yapılması gerekse de Fırtına Tanrısı ile Arinna’nın Güneş Tanrıçası gibi büyük kültler Hattušaš içerisinde

472 Sedat Alp, Hitit Çağında Anadolu, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara 2002, s. 60. 473 A. Kuhrt, a.g.e., C. I., s. 363.

474 V. Ünsal, a.g.e., s. 52. 475

M. D. Alparslan, a.g.e., s. 51.

476 Fatma Sevinç, Hititlerde Ölülere ve Yeraltı Tanrılarına Sunulan Kurbanlar, Ankara Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih (Eskiçağ Tarihi) Anabilim Dalı Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2007, s. 216.

477

133 toplanmıştı. Böylelikle başkentte düzenlenen büyük şenlikler, halkı kralın kentine çekmekteydi478

.

Hitit kralları başrahiplik görevlerinin gereği ve tanrının yeryüzündeki temsilcileri olmaları sebebi ile dini bayramlarda ve törenlerde yapılması gereken işleri hiç aksatmadan yerine getiriyorlardı. Aksi taktirde tanrıların, kendilerini ve ülkelerini cezalandıracağı endişesini taşıyorlardı. Bu tür dini ayinlerde temizliğe çök önem veren Hitit kralları kıyafetlerine de özen gösteriyorlardı479

. Hitit kralı bu tarz dini törenleri tasvir eden kabartmalarda genellikle Güneş Tanrısı kostümü içerisinde görülmektedirler480

. Yazılıkaya’nın A galerisinin 34 no’lu figüründe görünen Güneş Tanrısı’nın (Ek. 4) giysisi, A galarisindeki 64 no’lu kral figürünün ve B galarisindeki 81 numaralı kral figürünün giysileri ile karşılaştırılırsa, Hitit Kralı’nın giysisinin, bir takkeye benzeyen yassı başlığından uzun cübbesine ve kralın amblemi olan ucu kıvrık asaya kadar her şeyin Güneş Tanrısı’nın giysisi ile tamamen aynı olduğu görülür481.

Daha sonraki yıllarda Hitit İmparatorluğu’nun genişlemesiyle birlikte, krallar artık tüm kült merkezlerini gezemez hale gelmişlerdi. Bu duruma bir çözüm olarak da bölgelerin inanılan tanrıları ana merkezde toplanmaya başlamıştır. Nitekim arkeologlar Hattušaš’ta bu amaçla inşa edilmiş 31 tane tapınak bulmuşlardır482

.

Hitit inancına göre insan gibi düşünülen tanrıların bir de yaşadıkları evleri olmalıydı. Sümerceden “tanrının evi” olarak çevrilen É.DINGIR, insanların ibadetlerini gerçekleştirdikleri tapınaklardı. Tapınak kelimesinin Hititçe karşılığı ise, É karimmi/ É

karimna’dır483. Devlet dini oluşturan Hititler’de, bu tapınak yapılarının özel bir odasında, tanrıyı simgeleyen bir de heykel bulunurdu. Bu heykel her gün belirli bir törenle temizlenirdi. Tanrıya sunulmak üzere, onu temsil eden bu heykelin önüne, kurbanlar konulurdu484. Nitekim tapınak görevlileri tanrının temel gereksinimleri için uğraşır, onu yıkar değerli giysiler giydirirler yiyecek içecek verirler, müzik ve dansla eğlendirirler. Tapınak kayıtlarında ele geçen küçük bir tablet parçasından bu çaba anlaşılmaktadır:

478 A. Kuhrt, a.g.e., C. I., s. 363. 479 V. Ünsal, a.g.e., s. 54.

480 Harry A. Hoffner, “Hititler Anadolu’sunda Yasal ve Sosyal Kurumlar”, (çev. Sevgül Çilingir), Tarih

Okulu Dergisi, S. 6, 2010, s. 236.

481 S. Alp, Hitit Güneşi, s. 17.

482 B. Brandau-H. Schickert, a.g.e., s. 57. 483 M. D. Alparslan, a.g.m., s. 270. 484

134 “Ah, efendim Zappalanda’nın Fırtına Tanrısı…karnını doyur, susuzluğunu gider

ve hoşnut ol”485 .

Ayrıca tapınağın bu en kutsal mekânları olan tanrı heykellerinin bulunduğu odalara bazı rahipler, tapınak görevlileri ile kral ve kraliçe dışında kimse giremezdi. Tapınak görevlilerine ilişkin düzenlemelerin yanında Hitit tapınaklarına girmekte ciddi bir biçimde sınırlandırılmıştır. Belli koşullarda bazı kişilere tapınağa giriş izni verilirdi. Tapınağa girme suçu işleyen bir yabancı bunu hayatıyla öderdi. Tapınağa izinsiz girmek ve tanrıya bakmak, kutsiyete karşı işlenen ağır bir suçtu486

.

Görüldüğü gibi Hititlerin gözünde tanrı efendiydi, insanların amacı da tıpkı hizmetkârların efendilerine yaptığı gibi onlara hizmet etmekti. Bunun karşılığında da tanrı iyi bir efendi olarak hastalık, kıtlık ve düşman saldırılarına karşı koruma sağlar ve dinsel görevini ihmal eden kötü hizmetkârları da cezalandırırdı. Böylece Hitit toprakları genişledikçe kralın omuzlarına binen yük de artmaktaydı. Tanrıların en önemli hizmetkârları olarak ülkesindeki bütün tanrıları gözetmekle sorumluydu. Dolayısıyla da imparatorluğu bir bütün olarak tutma konusunda kilit öneme sahipti. Kralın öncelikli görevi tanrıları hoş tutmaktı. Bir şekilde hizmette kusur ederse tanrılar öfkeye kapılırlardı. Bu öfkenin nedenini bulmak, kusurunu düzeltmek ve af dilemek de yine kralın boynunun borcuydu. Böyle durumlarda tam olarak ne kusur işlediğini bulmak zordu çünkü her ne kadar tanrılar insan biçiminde olsalar da, kusurun niteliğini açıklamak için kulların karşısına çıkmıyorlardı. Sıkça rüyalarda mesaj iletirlerdi ama kusurun niteliğini keşfetme işi çoğu zaman kehanete kalıyordu. Kurban bağırsaklarını incelemek, kuşların uçuşunu izlemek ya da ayrıntıları bilinmeyen bir tür piyango yoluyla tanrıların öfkesinin sebebi bulunmaya çalışılıyordu487

.

Tanrı iradesini öğrenmek için başvurulan yollardan biri de omen terimi ile ifade edilen Hititçe sagai, Sümerce GISKIM “işaret, belirti” anlamına gelen doğa dışı olayların verdiği işaretlerdir (ay, güneş ve yıldızların işareti, ay ve güneş tutulmaları, hatalı doğum, doğum olayının gidişatındaki bazı aksaklıklar vb). Boğazköy Arşivleri’nde orijinal dildeki Akadca kehanet metinleri ve bunlardan bir kısmının Hititçe çevirileri ele geçmiştir488.

485 B. Brandau-H. Schickert, a.g.e., s. 70-71. 486 V. Ünsal, a.g.e., s. 85.

487 J. G. Macqueen, a.g.e., s. 129. 488

135 Kehanet metinleri tarih, din, saray entrikaları ve Hitit günlük yaşamıyla ilgili bilgilerle doludur; keza tanrısal öfkeyle ortaya çıkan olumsuzlukların nedenlerinin bulunabilmesi için söz konusu günah ve cürümler falcıların huzurunda bir bir sayılmıştır. Ayrıca tıpkı mahkeme duruşmalarında olduğu gibi sayısız tanıklar dinlenmiş, ilahi cezadan aşırı derecede korkulduğu için yalan söylenmemiş ve böylece tüm gizler ortaya çıkmıştır. Tüm bu soruşturma ve itiraflar Hititli kâtipler tarafından kayda alınmıştır489

.

Dinsel temizlikle ilgili kaygılar Hitit metinlerinde sıkça karşımıza çıkan temalardır. Pek çok eylem ve olay dinsel kirliliğe neden olabilir ve bunları göz ardı etmek çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Çünkü kirlilik kendini veba şeklinde belli ederek bütün halkı kırıp geçirebilir. Kudretli Hitit ordusundan genellikle zafer haberleri gelse de yenildikleri zamanlarda ordu kirlenmiş kabul edilirdi. Herhangi bir savaştan mağlubiyetle dönen Hitit ordusunun mutlaka temizlenmesi de gerekmekteydi:

“Askerler düşman tarafından yenildiği zaman ırmağın “arkasında” bir kurban

adanmalı: Biri ırmağın arkasında bir adamın, bir çocuğun ve köpek veya domuzun yavrusunun karnını deşer, yarısını bir tarafa, diğer yarısını öbür tarafa koyar. Onun önüne (bir tür) tahtadan kapı diker, kapıya ip gerer. Sonra kapının her iki yanına ateş yakar. Askerler buradan geçerken, ırmak kıyısına geldiklerinde o kişi üzerlerine su serper”490.

Ayrıca Hititlerin savaş açmayı dahi bir haklılık ve haksızlık sorunu olarak gördüklerini, bu bakımdan, haklı olan tarafın savaşı kazanması için, tanrıların bu konuda yargıya varmaları gerektiğine inandıklarını biliyoruz491

. Bununla birlikte savaşın galibiyetine ya da mağlubiyetine karar veren taraf tanrılar olmakla birlikte, bunun sefasını ya da cefasını çekecek olan taraf da tanrıların yeryüzündeki temsilcileri olan krallardı. Nitekim ordunun yenilgiye uğradığı ve veba salgını baş gösterdiği durumlarda, savaş tutsaklarından bir erkekle bir kadın yakalanırdı. Kral düşman ülkesine giden yolda durur, saray elbiseleri giydirilerek süslenmiş erkek ve kadın, görevliler tarafından kralın huzuruna getirilirdi:

489 Ahmet Ünal, “Hititlerde Fal”, Arkeo Atlas (Anadolu’nun Arkeolojik Atlası: Özel Koleksiyon), İstanbul

2011, s. 278.

490 A. Kuhrt, a.g.e., C. I., s. 360. 491

136 “eğer düşmanın bir tanrısı veba musibetini üstümüze saldıysa, işte bedel olarak

giydirilip kuşatılmış bir adam/bir kadın onunla yetin, o vebayı düşmana geri götürecek”

Ardından kral ve kraliçeye bedel seçilmiş çift, önlerinde süslü püslü bir öküz ve koyunla birlikte düşman ülkesine gönderilirdi. Bu örnekte yenilginin ve vebanın sorumlusu olarak kral ve kraliçenin görüldüğü açıktır. Dolayısıyla kazandığı zaferle Hatti ülkesine kötülük etme ihtimali yükselmiş olan ülkenin tanrıları yalnızca kraliyet çiftini temsil eden kişileri kabul edecektir492

.

Benzeri bir uygulamanın Eski Mezopotamya siyasi hayatında da var olduğu bilinmektedir. Nitekim ordu savaşa çıkmadan önce de dini ritüeller düzenlenirdi. Bu ritüellerde düşmanı simgeleyen iç yağından küçük bir heykel hazırlanır ve bozguna uğradığını göstermesi için heykelin kafası arkaya çevrilirdi. Bu heykelin karşısına kralı temsil eden bir subay çıkarılırdı. Bu kişi kralı felaketlerden korumakla ve yaşamını kurtarmakla görevliydi493