• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 5: HISTORIA NOVA VE BATI ROMA’NIN ÇÖKÜŞÜ

5.2. Historia Nova’da Hunlar: Kavimler Göçü

Modern literatürde “Kavimler Göçü” başlığı altında incelenen dönem, Gotların 376 yılında Tuna Nehri’ni geçerek, Roma topraklarına doğru ilerlemesiyle başlamış ve Lombardlar’ın 568 yılında İtalya’nın kuzeyine gerçekleştirdikleri istila ile son

616 Bury, The Later Roman Empire, 1923; Von Ernst Stein, Geschichte des spatrömischen Reiches I

(284-476),1928 ve Histoire du Bas- Empire II. De la disparitionde l’empire de l’ocident à la mort de Justinien (476-565), 1949; Jones, The Later Roman Empire, 1964.

617 Edward Arthur Thompson, A History of Attila and Huns, Clarendon Press, Oxford, 1948.

618 Peter Heather, The Goths, Blackwell Publishing, Oxford, 1996.

619 Peter Heather, The Fall of the Roman Empire: A New History of Rome and the Barbarians, Oxford University Press, Oxford, 2006; Peter Heather, “Goths and Huns”, CAH, ed. Alan K. Bowman, Peter Garnsey ve Averil Cameron, C. 13, Cambridge University Press, Cambridge, 2008, Cambridge University Press, s. 487-537.

620 Christopher Kelly, Attila the Hun: Barbarian Terror and the Fall of the Roman Empire, Bodley Head, Londra, 2008.

bulmuştur621. Klasik kabule göre bu göç dalgasını harekete geçiren temel faktör Hunların Don, Dinyeper ve Dinyester nehirleri arasında yaşayan Gotları yerlerinden etmesidir. Nitekim Karadeniz’in kuzeyinden önce Alanlara saldırarak Germen kavimleri önüne alarak gelen Hunlar, dördüncü yüz yılın sonlarına doğru Roma topraklarına ulaşmış ve köklerine körü körüne bağlı Romalı tarih yazarları tarafından Batı Roma’nın yıkım sebebi olarak görüldüklerinden çoğunlukla lanetle anılmışlardır622. Zira Hunlar tarafından Tuna’yı geçerek Roma topraklarına girmek zorunda bırakılan Gotlar, uzunca yıllar Roma İmparatorluğu’nun en büyük düşmanları olmuş ve Batı Roma’ya ilk hezimeti 378 yılında Hadrianopolis Savaş’ında yaşatmışlardır623.

Gotların Hunların etkisiyle Roma topraklarına girdiği kabul edildiğinde Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü çerçevesinde Hunların Roma İmparatorluğu’ndaki ilk varlığını sorgulamak, Geç Antikçağ tarih yazımındaki yansımalarını incelemeyi gerektirmektedir. Bu bağlamda Zosimus öncesinde, Hunlara dair ilk bilgilerimizi eserlerini dördüncü ve beşinci yüzyıllarda oluşturmuş olan Eunapius’un günümüze kalan fragmanlarından ve Ammianus Marcellinus’un Hunlara ayırdığı çok bilinen bölümünden edinmekteyiz. Eserlerinin içeriğinde yer alan Hun tasvirlerini karşılaştırmalı bir analiz ile inceleyeceğimiz bu yazarların ve sonraki antik tarihçilerin modern literatürde “Hun” ismine karşılık gelen adlandırmalarının birbirinden farklı oluşu dikkate değerdir. Beşinci yüzyılın kilise tarihçisi Theodoretus ve yine beşinci yüzyılın en büyük siyasi tarih yazarı olarak addedilen Priscus, Hunları tanımlamak için “İskit” adını kullanmayı tercih etmişlerdir. Oysa ki “İskit” ismi daha önceki tarihlerde Gotları tanımlamak için kullanılmıştır. Örneğin Eunapius, Philostorgius ve çok daha sonra Zosimus, Hunlara dair giriş yaptıkları bölümlerinde Hunlar624 tarafından saldırıya uğramış bir “Scythia

halkı”ndan (Σκύθες) bahsederken bizzat Gotları kastetmişlerdir625. Ek olarak Hieronymus

621 “Kavimler Göçü” kavramı ilk kez 18. yüzyıl Alman tarihçi Michael Ignaz Schimdt’in “Geschichte der

Deutschen” eserinde “Völkerwanderung” şeklinde geçmektedir. Ayrıca Çalışmamız dahilinde inceleyeceğimiz göç hareketlerinin ilk dönemindeki topluluklar içlerinde Slavlar, Bulgarlar ve Alanların da bulunduğu Hun kavmi tarafından Batı Roma İmparatorluğu’na doğru sürüklenen içlerinde Gotlar, Anglo Saksonlar, Vandallar ve Frankların da bulunduğu Germen kabileleridir.

622 Ammianus Marcellinus’un Hun tasvirine kıyasla Zosimus’unki daha yumuşak olup bu tasvir aşağıda

incelenecektir. Ammianus Marcellinus, Res Gestae, 31.2.1; Zosimus, Historia Nova, 4.2; Peter Heather, “The Huns and the end of the Roman Empire”, English Historical Review, S.110, 1995, s. 6.

623 Kavimler Göçü ve Hunların kökenine ilişkin geniş bir çalışma için bkz. Menchen Helfen, The World of the Huns; Turhan Kaçar, “Eskiçağ Tarih Yazıcılığında Barbarların Görünüşü: Ammianus Marcellinus’ta Hunlar”, Türk Tarih Kongresi, C. 1, S. 14, s. 83-95.

624 Grekçe Οὖννοι; Latince Hunni ya da Chunni’dir.

ve Paulus Orosius beşinci yüzyılda yazdıkları eserlerinde Gotlardan “Gothi”; Hunlarda ise “Hunni” olarak bahsetmişlerdir626. Gotları “Greuthungi – Theruingi” kabile isimleri ile anan Ammianus’un Persleri tanımlamak için “İskit” adını kullanması ayrıca tartışma konusudur627. İlk bakışta daha şaşırtıcı gelen bir başka örnek, Zosimus’un Hunları tasvir etmeye çalıştığı aynı pasajda ilk terminolojisinden farklı olarak bu kez “İskit” ismini kullanmış olmasıdır. Priscus’un Hunlarının da “İskitler” olarak karşımıza çıktığını hatırlayacak olursak, “İskit” ifadesi Geç Antikçağ tarih yazarlarınca hem Hunları hem de Gotları karşılayabilmektedir. Bu çeşitliliğin sebepleri tartışmalı olup yazarlarının tam olarak nereden geldikleri konusunda şüpheli oldukları “barbar” kavimler için Herodotus’u takip ederek zaman zaman “İskit” ismini tercih ettikleri söylenebilir628. Olympiodorus ise Gotlar, Sarmatlar ve Hunları kendi adları ile kullanmakla birlikte Roma İmparatorluğu ile temasları dahilinde üç grubu da “barbar” sıfatı ile nitelendirmeyi tercih etmiştir629. Bu noktada Zosimus’un bahsi geçen pasajının başında Herodotus’un “hükümdar İskitler” betimlemesini tekrarlaması dikkat çekicidir630. Ayrıca çalışmamızın Zosimus’un kaynaklarını incelediğimiz ilk bölümünde bu atıfla ilgili olarak Zosimus’un Herodotus’u kullandığı belirtilmiştir.

Geç Antikçağ tarihçilerinin belleğinden farklı terimlerle aktarılmış olan ve kavimlerin Tuna’ya doğru hareket etmelerine sebep olarak görülen bu “barbarlar” bizim için Hunlardan başkası değildir. Zosimus’un Hunlara dair bilgiler içeren kitaplarını çoğunlukla Eunapius’tan faydalanarak oluşturduğu bilgimiz dahilindedir ancak her iki yazar da Hunların tam olarak nereden geldikleri konusunda fikir sahibi değildir. Zira eserin dördüncü kitabının yirminci pasajında ilk kez Hunlardan bahseden Zosimus’un, Herodotus’a yaptığı: “Tam da bu noktada631 bir barbar milleti Danube’nin ötesinde

626 Hieronymus, Chronicon, 289; Paulus Orosius, Adversus Paganos, 7.33.

627 Bu iki kabile ismini ilk kez Ammianus’ta görmekteyiz; Ammianus Marcelinus, Res Gestae, 31.3. Ayrıca Tervingiler, Vizigotları Greuthungiler, Ostrogotları karşılamakta olup aynı Tervingiler beşinci ve altıncı yüzyıllarda Galya ve İspanya’da krallıklarını kuracak olan gruptur. Bkz. Peter Heather ve John Maatthews, Goths in the Fourth Century, Liverpool University Press, Liverpool, 1991, s. 16.

628 Terimin kullanımına dair bir yorum için bkz. Abdullah Üstün, Geç Roma Tarih Yazımında Hunlar: Batı Avrasya’da Erken Türk Varlığı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2013, s. 71 ve daha detaylı bir inceleme için bkz. Abdullah Üstün, “Kargaşa Esnasında Tarih Yazmak: Geç Roma Müverrihlerinde İskit ve Hun Etnonimlerinin Kullanımı Üzerine”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, C. 10, S. 37, 2013, s. 1-13.

629 Olympiodorus, Fragman, 27.

630 Herodotus, Historiae, 5. 25; Zosimus, Historia Nova, 4.20.

631 Zosimus pasajın başında Valens’in İsaurialıların çıkardığı isyanı bastırmak üzere Antakya’da bulunduğunu belirtmiş ve o sırada aniden ortaya çıktıklarını söylediği Hunların anlatımına geçmiştir.

yaşayan Scythia halkına saldırdı; bu şimdiye kadar bilinmeyen ancak aniden ortaya çıkan bir halktı. Onlar kendilerine ‘Hunlar’ diyorlardı; onlar ya ‘Asil Scythialılar632’ ya da Herodotus’un dediği gibi ‘burnu kalkık ve Danube boyunca ikamet eden adamlar’ olarak da tanımlanabilirdi.” şeklindeki atıf, Zosimus’un Hunların kökeni ile ilgili bilgisinin

yetersiz olduğunu göstermektedir633. Aynı şekilde Eunapius’un da Hunlara dair sunduğu ilk ifadelerde bilgi kaynağının yetersiz olduğunu belirttiğini görmekteyiz: “Eski

yazarlardan topladığım ve olasılık kriterlerine göre seçtiğim Hun tarihinin ilk anlatımları, onların kökenleri ve Avrupa’yı aşıp İskit halkını ezip geçtikleri zaman yaşadıkları yer hakkında hiç kimsenin söyleyecek net bir şeyi olmadığı zamanlarda yazılmıştır.”634 Eunapius’un aktardığı bu pasajın devamında Hunlar hakkında topladığı bilgileri tasnif konusunda, güvenilirlikten ödün vermemek adına kaynak kullanım yöntemine özen gösterdiğini vurgulamıştır. Bu noktada Eunapius’un kaynak tercihi hem eski kayıtlar hem de çağdaş materyallerin bir derlemesi yönünde olmuştur635. Bu sayede eski yazarları takibi bırakmayacağını ancak özellikle sözlü raporlara dayanan yeni bilgiler içeren farklı materyalleri de anlatımını tamamlamak için kullanacağını belirterek bu pasajı kapatmıştır636. Zosimus’un Eunapius’u kaynak olarak kullandığını düşündüğümüz bir sonraki ifadeleri yine Eunapius’un kayıp fragmanını da tamamlar nitelikte olup Hunların ilk kez Roma topraklarında göründüğü döneme tarihlenmektedir:

“Hunlar büyük ihtimalle, Asia üzerinden Europa’ya geçtiler, ayrıca kayıtlarda bulduğum

üzere Tanais tarafından (Don Nehri) Cimmeria Boğazı’na (Kerç Boğazı) taşınan çamurumsu tabaka şekillendirilerek Asia’dan Europa’ya yürüyerek geçmeyi sağlayan bir köprü haline getirildi. Her halükarda atları, eşleri, çocukları ve eşyalarıyla yola koyulduktan sonra Danube yukarısında yaşayan Scythialıların bölgesine yerleştiler.”637

632 Zosimus’un “asil İskitler” sıfatı Eunapius ve daha sonra Priscus’un Historiae’ında da bulunmaktadır.

633 Herodotus, Historiae, 5.9; Zosimus, Historia Nova, 4.20. Zosimus’un Hunlarla ilgili verdiği ilk bilgiyi Eunapius’un dışına çıkarak Herodotus’tan aldığını söylemesi, Roger Blockley tarafından kabul edilmiştir. Zira Blockley için Zosimus gibi eğitimli bir adamın Herodotus’u da okumuş olabileceğine şüphe edilmemelidir. Bkz. Roger Blockley, Ammianus Marcellinus, s. 181.

634 Eunapius, Fragman, 41.

635 Burada Eunapius’un kaynak kullanımı konusunda bahsettiği kadar titiz davranmadığı konusunda eleştirilen bir yazar olduğu ve görüşlerinin dikkatle incelenmeden kullanılmaması gerektiği konusunda uyarıldığımızı hatırlatmak yerinde olacaktır. Bkz. Treadgold, The Early Byzantine Historians, s. 89.

636 Eunapius, Fragman, 41.

637 Zosimus, Historia Nova, 4.20. Hunlar önce Ostrogotlara ardından Vizigotlara saldırmışlardır. Bkz. Christopher Kelly, Attila: Hunlar ve Roma İmparatorluğu’nun Çöküşü, çev. Turhan Kaçar, Turkuvaz Kitap, İstanbul, 2009, s.21-22.

Zosimus’un, Hunların Kerç Boğazı’nda oluşan doğal bir yapıyı kullanarak Asya’dan Avrupa’ya geçtiklerini anlattığı bu hikaye, diğer Geç Antikçağ tarih yazarlarının kullandığı mitsel anlatıya nazaran daha gerçekçidir. Zira Sozomenus, Iordanes, Procopius ve Agathias kaynağı tam olarak bilinmeyen ancak Aeschylus’un638 dizelerinde karşılaştığımız mitolojik öyküden esinlenerek oluşturulduğu düşünülen bir versiyon geliştirmişlerdir. Hikayeye göre Hunların bir ineği bir at sineği tarafından ısırılmış ve canı yanan inek boğazı geçerek karşı kıyaya geçtiğinde, peşinden koşan çoban daha önce varlığından haberdar olmadığı bu yeni bölgeyi gidip diğer Hunlara anlatmış, Hunlar da topyekün karşı kıyıya geçerek Gotları yerlerinden etmişlerdir639. Bu bağlamda Zosimus’un anlatısındaki bu gerçekçilik dikkate değerdir. Zosimus aynı pasajda Hunların savaş meydanında yayan bir şekilde savaşmaktan bi haber olduklarını söylemiş ancak Gotlara yaptıkları saldırının boyutlarının da altını çizmiştir:

“Ne yetenekliydiler ne de meydan savaşında nasıl dövüşüldüğünü biliyorlardı. Zaten

nasıl bilebilirlerdi ki? Ayakları gün içinde hatta uyurken bile, at üstünde olmaktan sebep yere basmıyordu. Onlar, Scythialılar etrafında doğru zamanda saldırılar ve geri çekilmelerle at üstünde iyi silah640 kullanarak düşmanı yere serdiler. Böylece at üstünde gezinerek anlatılmamış katliam gerçekleştirmişlerdi. Bu şekilde durmaksızın ilerlerken Scythialı halkını öyle bir sona getirdiler ki hayatta kalanlar evlerini Hunların işgaline bırakarak terk ettiler.”641

Zosimus’un iyi at kullanabildikleri için mücadelede başarılı olduklarının altını çizdiği Hunların at üstünde savaşma kabiliyetleri, Hun topluluğundan her an nefretle bahseden Ammianus Marcellinus tarafından yine olumsuz bir tonda kaydedilmiştir. Ammianus’a göre Hunların atları bu denli iyi kullanmalarının sebebi rahatça yürümelerine engel olacak kadar biçimsiz yapılmış ayakkabıları sebebiyle sürekli at üstünde vakit geçirmelerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca Marcellinus Hunların ticaretlerini dahi at üzerinde yaptıklarını, toplantılarını at üzerinde gerçekleştirdiklerini ve hatta at üzerinde

638 Aeschylus’un Prometheus’un Io’ya seslendiği “Sinek ısırınca nasıl atıldın kıyı yolundan, Rhea’nın uçsuz bucaksız körfezine doğru!” dizeleri için bkz. Aeschylus, Zincire Vurulmuş Prometheus, çev. Sabahattin

Eyüboğlu ve Azra Erhat, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2000. s. 35.

639 Sozomenus, Historia Ecclesiastica, 6.37; Iordanes, Gethica, 24.123; Procopius, De Bellis, 8.5; Agathias, Historiae, 5.11.

640 Hunların kullandıkları silah demir uçlu oklardır. Bkz. Maenchen-Helfen, The World of the Huns: Studies in Their History and Culture, University of California Press, Berkeley, 1973, s. 221-233.

641 Zosimus, Historia Nova, 4.20. Zosimus’un bahsettiği bu ilk temas bilindiği üzere İS 376 yılına tarihlenmektedir.

uyuduklarını kaydetmiştir642. Sonuç olarak her ne şekilde olursa olsun Gotlarla olan savaşlarından galip çıkan Hunlar, Zosimus’un takip ettiği Eunapius’un da aktardığı üzere ilk saldırılarında “sınırsız bir vahşilikle” Gotların üstüne yürüyerek onları yenmişlerdir643. Bir sonraki bölümde Roma ve Got ilişkileri kapsamında detaylı bir şekilde inceleyeceğimiz üzere, Hun baskısından kaçan Gotlar İmparator Valens’e sığınmış ve imparatorla Roma İmparatorluğu için Hadrianopolis gibi bir felaketle sonuçlanacak bir anlaşma yapmışlardır644.

Hadrianopolis hezimetinden iki yıl sonra 380 yılında batının augustusu Gratianus Gotlarla, Alanlarla ve Hunlarla bir anlaşma imzalamıştır645. Bu anlaşma türünün kökenleri daha eskiye tarihlenmekte ve Romalıların “foedus” fikrine dayanmaktadır. Anlaşmanın prensibi, tarafların birbirleriyle savaştan kaçınmayı ve birbirlerine her koşulda yardımda bulunmayı kabul etmeleridir. Bu şekilde barbar kavimlerle askeri, ticari ve sosyal ilişkileri kontrol altında tutmak amaçlanmıştır. “Foederati” sisteminin örneklerini Gratianus’un hemen öncesinde 365 yılında Valentinianus’un Iulianus ile oluşturulmuş olan Ren ve Tuna sınırını korumak için, Valens’in de 369 yılında yine Tuna üzerinde bulunan Gotları kontrol altında tutmak için yaptığı anlaşmalarda görmekteyiz646. Yukarıda bahsettiğimiz Gratianus’un daha sonra yaptığı anlaşmaya göre ise barbar askerleri Romalılar tarafından ücret karşılığında yerleştirildikleri toprakları koruyacak ve Roma ordusunun ihtiyacı doğrultusunda onlar için savaşacaklardır647. Modern literatürde bu anlaşmaya Hunların dahil olup olmadığı konusu tartışmalı olmakla beraber arkeolojik bulgular Hunlar’ın o dönemde Pannonia bölgesinde yerleşik hayat sürdürdüklerini desteklemektedir648. Bu tarihler Hun topluluklarının Avrupa’da görünmelerinin ardından

642 Ammianus Marcellinus, Res Gestae, 31.2.6-7.

643 Eunapius, Fragman, 42.

644 Anlaşma gereği Gotlara (Tervingiler) imparatorluğa ait topraklara serbest geçiş hakkı verilmiştir; bkz. Zosimus, 4.26; Mitchell, Geç Roma İmparatorluğu Tarihi, s. 126

645 Iordanes, Getica, 141; Zosimus, Historia Nova, 4.34.

646 Ammianus Marcellinus, Res Gestae, 29.4, 30.3; Zosimus, Historia Nova, 4.12. Ayrıca Valentinianus’un 371 yılında Pannonia için yaptığı sınır anlaşmasına bir kanıt oluşturan yazıt için bkz. ILS, 775.

647 Friedrich Lotter, Völkerverschiebungen im Ostalpen-Mitteldonau-Raum zwischen Antike und Mittelalter (375-600), De Gruyter, Berlin, 2003, s. 72-74.

648 Hunların anlaşma dışında bırakıldıklarına dair iddialar için bkz. Andreas Alföldi, Der Untergang der Römerherrschaft in Pannonien, W. De Gruyter, Berlin, 1924, s. 67-68; Ludwig Schmidt, Geschichte der deutschen Stämme bis zum Ausgang der Völkerwanderung, C. H. Beck, Münih, 1969, s. 257- 260. Diğer görüşler ve arkeolojik kanıt için ayrıca bkz. Robert Müller, “Die ersten Germanen: Die Goten des Alatheus und Saphrax”, Germanen am Plattensee, ed. Robert Müller ve Peter Straub, Amt der NÖ Landesregierung, Traismauer, 2002, s.7-8; Peter Straub, “Die Hinterlassenschaft der Ostgoten in Fenékpuszta”, Germanen

ilk kez Batı Roma İmparatorluğu’na yerleştirildikleri dönemler olup Hunlar bir süre sonra imparatorluk için ciddi tehlike arz edeceklerdir649. Hadrianopolis Savaş’ındaki ölümünden sonra Valens’in yerine geçen I. Theodosius’un da Hunlara 380lerde Roma ordusuna girme izni verdiği bilinmektedir650. Ancak 381-382 yıllarında Gotlar ile birlikte imparatorluk sınırları içinde yaşayan bazı Hun grupları Tuna’yı geçmeye çalıştıklarında Romalılar tarafından geri püskürtülmüşler; Gotlar Macedonia’dan çıkartılarak Trakya’ya sürülmüştür651. 382 yılına kadar devam eden baskılar sonucunda Illyricum bölgesinden de çıkartılan Gotlar en nihayetinde teslim olduğunda Roma İmparatorluğu ile anlaşmaya varılmıştır652. Bu anlaşma ile Gotların bir kısmı (Tervingiler ve Greuthungiler) vergiden muaf tutularak askeri güçleri karşılığında Tuna’nın güney şeridine yerleştirilmiş ve böylelikle özellikle Tuna bölgesindeki Hunlarla ittifak kurmalarına engel olunması hedeflenmiştir 653. Bu anlaşmanın en dikkat çekici özelliği Roma İmparatorluğu tarihinde ilk kez bir barbar grubun olası istilalarının önüne geçmek amacı ile dağıtılmadan değil de bir bütün olarak bir bölgeye yerleştirilmesidir. Zira İS I. yüzyıldan beri Ren ve Tuna nehirlerinden yapılan göçlerle gelen barbarlar belli bölgelere bölünerek yerleştirilmiş ve bu sayede kontrol altında tutulmaya çalışılmışlardır.

384 yılına gelindiğinde Romalıların foederati sisteminin bir sonucu olarak Hun ve Roma ilişkileri açısından dikkat çekici bir gelişme yaşanmıştır: Germen kökenli asker Magnus Maximus Batı Roma İmparatorluğu’na karşı isyan çıkartarak Raetia’yı kuşatmış olan Germen halk Iuthungi’yi II. Valentinianus’a karşı kışkırttığında Batı’da komutan olan Bauto654, Alanları ve Hunları mücadeleye davet etmiştir655. Iuthungi topluluğuna karşı mücadelelerinde başarılı olan Hunlar batıya doğru ilerlemeye devam etmişler ancak Bauto tarafından para karşılığında durdurulmuşlardır. Romalılarla Hunların ilişki boyutu için bir başka durum, Magnus Maximus’un 387 yılında bu kez hem I. Theodosius’a hem de II. Valentinianus’a karşı yeni isyan girişiminde ortaya çıkmıştır. Bauto sayesinde bir

am Plattensee, ed. Robert Müller ve Peter Straub, Amt der NÖ Landesregierung, Traismauer, 2002,

s. 9-12.

649 Tunç Türel, Towards the End of an Empire: Rome in the West and Attila (425-455), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2016, s. 48.

650 Edward Arthur Thompson, The Huns, Blackwell Publishing, Oxford, 1996, s. 36.

651 Ammianus, Res Gestae, 31.4; Zosimus, Historia Nova, 4.35.

652 Themistius, Orationes, 8.10; 16.211a-b.

653 Mitchell, Geç Roma İmparatorluğu Tarihi, s. 129. Heather, The Fall of the Roman Empire, s. 170.

654 PLRE 1, s. 159-169.

önceki isyan hareketi bastırılmış olan Maximinus’a karşı şimdi de Doğu Roma ordusu, Gotlar, Alanlar ve Hunlardan oluşan destek kuvvetlerle mücadele vermiştir656. Daha sonra 390 yılında Küçük Asya’da yaptıkları yağma hareketi ile ilerleyen yıllarda yol açacakları zararın işaretini vermişlerdir657. Zira, 392 yılına gelindiğinde Hunların, Alaric komutasındaki Gotlarla ittifak kurarak Balkan bölgelerine saldırması Hun – Roma ilişki dengesinin değişkenliğine yeni bir örnek olarak karşımıza çıkmıştır658. Bu saldırı Stilicho tarafından engellenmiş olup Stilicho’nun serbest bıraktığı Hunlar, zamanında Theodosius’un doğunun kontu (comes orientis) unvanını bahşettiği Rufinus tarafında Trakya bölgesine yerleştirilmişlerdir659. İki yıl sonra Eugenius’un batıda çıkardığı ayaklanma üzerine Theodosius’un harekete geçirdiği, çoğunluğu Got askerlerden oluşan doğu ordusunun içinde Hunların da bulunması kuvvetle muhtemeldir.

Antik kaynaklarda ortaya çıktıkları andan itibaren geçtikleri yerleri yakıp yıktıkları kaydedilen Hunların Roma İmparatorluğu’na asıl zararı ilk kez 395 yılında gerçekleştirdikleri büyük yağma hareketiyle olmuştur. Bu saldırının büyüklüğü coğrafi genişliğinden de anlaşılmaktadır ki; Kafkaslardan, Anadolu’ya ve Suriye’ye kadar ulaşmıştır660. Hunların daha büyük saldırıları sonraki yıllarda Attila önderliğinde olacaktır. Ancak daha önce 400 yılında modern literatürde ilk kez bir liderle anılmaya başlayan Hunlar, liderleri Uldız ile 399 yılında Arcadius’a karşı isyan çıkaran Got lideri Gainas’ı öldürerek isyanına son vermişler ve şaşırtıcı bir biçimde Roma tarafında yer almışlardır661. Bu tarihten sonra barbar kavimlere karşı Batı Roma İmparatorluğu’nu savunmaya devam edecek olan Uldız’ın662 Gainas’a karşı mücadelesi Historia Nova’nın beşinci kitabının yirmi ikinci pasajı boyunca anlatılmıştır:

656 Laszlo Várady, Das letzte Jahrhundert Pannoniens (376-476), Akadémiai Kiadó, Budapeşte,1969,

47-58.

657 Geoffrey Greatrex, “The Hunnic invasion of the East of 395 and the fortress of Ziatha” Byzantion, S. 69, 1999, s. 65-75; Peter Heather, “The Huns and the end of the Roman Empire in the West”, English Historical Review, S.110, 1995, s. 4-41; Mitchell, Geç Roma İmparatorluğu Tarihi, s. 125.

658 Zosimus, Historia Nova, 4.48-50.

659 Zosimus, Historia Nova, 5.2, 5.5.

660 Philostorgius, Historia Ecclesiastica, 11.8; Sozomenus, Historia Ecclesiastica, 8.25; Mitchell, Geç Roma İmparatorluğu Tarihi, s. 286.

661 Mitchell, Geç Roma İmparatorluğu Tarihi, s. 145.

662 Uldız’ın Batı Roma İmparatorluğu’nun yanında yer aldığı dış politikası ile ilgili kısa bir not için bkz. Ayşe Kazdal, Bizans Kaynaklarından Zosimus ve Malalas’ın Eserlerinde Türkler, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2015, s. 49, dipnot. 182.

“Gainas bunları yaparken Hunların mevcut lideri Uldes, onun barbarları ile beraber

Danube taraflarında yerleşmelerini kendisi için tehlikeli buluyordu. Ayrıca Gainas ile savaşarak Roma imparatorunun gözüne girebileceğini düşünüyordu. Askerlerini topladı