• Sonuç bulunamadı

Hinduizmde

Belgede KUR ÂN DA ARŞ KAVRAMI (sayfa 98-104)

B. DİNLER TARİHİNDE “ARŞ” KAVRAMI

3. Hinduizmde

Hinduizm, Hint yarımadasında yaşayan halkın çoğunluğunun inanç ve gelenek şeklini ifade eden bir kelime olup324 Hint altkıtasında bulunan dinlerin325 ve hatta yaşayan

315 Vahiy IV/5.

316 Vahiy XXII/1.

317 Vahiy IV/6.

318 Vahiy IV/7-8.

319 Vahiy XI/16-17; XIX/4.

320 Vahiy V/11.

321 Vahiy VII/11-12.

322 Bkz. Vahiy XX/11-12.

323 Luka I/32.

324 Günay Tümer-Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, s. 85.

325 Ali İhsan Yitik, “Hinduizm”, [Dinler Tarihi El Kitabı], Ed. Adam Baki, s. 316.

84

bütün Dünya dinlerinin en eskisi olarak326 Hristiyanlık ve İslâm’dan sonra Dünya’da en fazla kişi tarafından kabul gören327 etnik kökenli bir dindir.328 Bu dinin “belli bir inanç sistemi olmadığı gibi bir kurucusu, bağlayıcı tek bir kutsal kitabı ve zorunlu dinî uygulamaları da yoktur. Hinduizm birbiriyle çelişik ve zıt pek çok dinî, efsanevi, felsefi ve ahlâkî öğretinin birlikteliğidir. Kısaca Hinduizm, Hinduların hayat tarzıdır”329 da denebilir.

Burada belirtmemiz gereken, Hinduizm’in çok tanrılı (politeist) bir din olduğudur.

Öyle ki, kaynaklarda sayısı otuz üç milyon ile üç yüz altmış milyon arasında değişen erkek ve dişi tanrısal varlıklardan bahsedilmiştir. Tanrısal varlıkların sayısının bu denli çok olması, bu anlamda tapınmada da bir genişlik sağlamıştır. Ya da tam tersi olarak bu dindeki insanların tapınmadaki genişliği/özgürlüğü bu kadar çok tanrı’nın ortaya çıkmasına sebep olmuştur diyebiliriz. Bu nedenle Hinduizm’de belli bir tanrıya tapınma emredilmez. Her Hindu’nun, istediği tanrıya tapınma hürriyeti vardır. Durum böyle olmakla beraber tarih boyunca tüm Hindular nezdinde kabul gören ve öne çıkan üç tanrı söz konusu olmuştur. Bunlar; Brahma, Vishnu ve Şiva’dır.330 Şimdi bu üç tanrı’nın tarih sahnesine çıkışını kısaca anlatacak olursak;

Evvela bizim şu anda bildiğimiz Hinduizm’deki tanrı anlayışı zamanla birçok değişime uğramıştır. Çeşitli tanrıların ve onlar hakkındaki düşüncelerin günümüzdeki şeklini almasında tarihin farklı dönemlerinde bu anlamda ortaya çıkan yeni değişiklikler/reformlar etkili olmuştur. Dolayısıyla Hinduizm’deki Tanrı inancı üzerine konuştuğumuz zaman üç ana dönemden bahsetmemiz lazım gelir. Bunlar;

1.) Veda dönemi: Bu dönem M.Ö. 1500 ile M.Ö. 800 yılları arasında meydana gelen Ari dönemidir.331 Bu dönemde daha çok veda tanrılar ön plandadır. İndra, Agni, Surya ve Vayu gibi bu döneme ait birçok tanrı vardır. Genellikle bu dönemdeki tanrılar, doğal olayların kişileştirilmesi sonucunda ortaya çıkan tanrılardır.

326 Komisyon, Yaşayan Dünya Dinleri, s. 21.

327 Enver Osman Kaan, Geçmişten Günümüze Dinler ve Mezhepler, s. 23.

328 Komisyon, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, s. 77; Mazhar Murat Yemenlioğlu, Dinler Tarihi, s. 343.

329 Ali Osman Kurt-Dursun Ali Aykıt, Dinler Tarihi, y.y.: M.E.B. Yay., 2018, s. 85.

330 Ali Osman Kurt-Dursun Ali Aykıt, Dinler Tarihi, s. 85.

331 Ariler, İran’dan M.Ö. 2500 ile 1500 yılları arasında çıkıp şu anki Hindistan’ın kuzeyine kadar gelmişler ve burada Hindu inancını etkilemişlerdir. Kendileriyle beraber çeşitli tanrılarını da oraya getirip zaman içinde yaygınlaştırmışlardır. (Korhan Kaya, Hintlilerde Tanrı, İstanbul: Kaynak Yayınları, 1998, s. 11.)

85

2.) Brahman Dönemi: Bu dönem M.Ö. 800 ile M.Ö. 500 yılları arasını kapsar. Bu dönemde Brahman felsefesi öndedir. Hinduizm’in önemli kutsal kitaplarından olan Upanishadlar, bu dönemin eserlerindendir. Bu dönemde veda tanrıları önemlerini yitirmeye başlamış ve onların yerine Brahma, Vishnu ve Şiva önemli birer tanrı olarak görülmeye başlanmıştır.

3.) Hindu Dönemi: Bu dönem ise M.Ö. 500’lerden başlayıp günümüze kadar devam etmektedir. Bu dönemde kutsal sayılan gelenek kitapları (destanlar ve prunalar) tanrı üçlemesini (Trimurthi: Brahma, Vishnu ve Şiva) öne çıkarmıştır. Böyle olunca da Vedik (Veda dönemine ait) tanrılar artık geçmişte kalmıştır.332 Hinduizm’in tarihsel bağlamda geçirdiği bu değişiminden sonuç olarak Hindu tanrıları iki grup altında mütalaa edilmiştir.

Birinci grup, Epik ve Puranic tanrılardan oluşmaktadır. Bu tanrılar; Brahma, Vishnu, Şiva (Trimurti: tanrı üçlemesi) ve onların eşleri ve çocukları olup günümüzde en meşhur tanrılardır. İkinci grup ise veda tanrılardan oluşmaktadır ki, bu tanrılar önemlerini yitirmişlerdir.333

Görüldüğü gibi birçok Hindu tanrısı vardır. Bunlardan zaman içinde insanlar nezdinde etkinliğini yitirip tarihte kalanlar olduğu gibi varlığını devam ettirip günümüze kadar gelen tanrılar da olmuştur. Hinduizm’in tüm mezheplerince varlığını devam ettirip günümüze dek gelen tanrılardan Brahma yaratıcı, Vishnu koruyucu ve Şiva da yok edici tanrı olarak kabul edilir.334 Kutsal kitaplarına göre âlemde hiçbir şey yokken bir tek Brahman vardı. O, tanrıları yaratıp onlara birer yer olarak dünyaları tahsîs etmiştir.

Toprak dünyasını Agni’ye, havayı Vayu’ya, göğü ise Surya’ya (vedik tanrıları) vermiştir.335 Ancak ne var ki, Hinduizm’in kutsal kitaplarından olan Upanishad’da bu şekilde Brahma öndeyken, Bhagavadgita’da ise Vishnu öndedir ve hatta içinde Brahma’yı yarattığına dair sözler de geçmektedir.336

Diğer yandan bütün dinlerin kutsal kitaplarının ortak özelliği olarak zikrettiğimiz antropomorfik ifadeler bu dinde de pekâlâ mevcuttur. Hatta Hinduizm, söz konusu ifadelerin en yoğun olarak kullanıldığı dinlerden biridir diyebiliriz. Zira yukarıda da

332 Kaya, Hintlilerde Tanrı, s. 9-10.

333 Korhan Kaya, Hinduizm, Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2001, s. 11.

334 Ali Osman Kurt-Dursun Ali Aykıt, Dinler Tarihi, s. 85.

335 Kaya, Hintlilerde Tanrı, s. 26.

336 Kaya, Hintlilerde Tanrı, s. 34.

86

görüldüğü üzere birçok tanrının olması, bu tanrıların da esasında bir tanrı tarafından yaratılması, sonra her bir tanrının eş ve çocuklarının olması ve az sonra da bahsedeceğimiz daha birçok husus gibi beşerî olguların tanrı veya tanrılara yüklenmiş olması, neredeyse insandan bir farkı bırakılmamış varlıklar ortaya çıkarmıştır. Mesela bu dinde en önemli tanrılar hakkında şu betimlemeler yapılır:

Brahma: Sakallı, dört yüzü ve dört kolu olan bir tanrıdır. Yanında âsâ, kaşık, su testisi ve Veda kitabı gibi dünyevî eşyalar bulunur. Bu tanrı Suda doğduğu için Narayana olarak da bilinir. Kendisine ait kuğu veya kaza benzeyen bir binek vardır. Mitolojilere göre Brahman’ın bir günü 8.640.000.000 yıla tekabül eder.337 Onun karısı tanrıça Sarasvati, sanat, söz ve bilginin tanrıçasıdır. O da dört kollu olup beyaz tenli bir tanrıçadır. Bir elinde tesbih, bir elinde kitap olup tavus kuşu bineği üzerine oturmuş ve kalan iki eliyle de çalgı çalar şekilde tasvir edilmiştir.338

Vishnu: Dört kollu ve mavi renge bürünmüş olup yanında yaratıcı gücü temsîl eden çark silahı vardır. Buna ek olarak yanında Su ile ilişkili olan nilüfer çiçeği ve deniz kabuğu da vardır ki, bunlar varlığın temelini simgeler. Yanında nilüfer çiçeğinin bulunmasının diğer sebebi ise bu çiçeğin, onun Brahma kadar güçlü olduğunun bir sembolü olmasıdır.

Yanında kuvvetini ve hâkimiyetini temsîl eden gürz de vardır. Her tanrının olduğu gibi Vishnu’nun da yarı insan, yarı kuş şeklinde Garuda denilen hayvani bir bineği vardır.

Vishnu’nun karısı ise şans tanrıçası olarak bilinen Lakşmi olup339 Hindular, eve talih veya zenginlik getirecek diye bu tanrıçaya taparlar.340

Şiva: Bu tanrının iki kaşının arasında üçüncü bir gözü olup bir şeyi yok etmek istediğinde, bu gözü açar ve yok eder. Bundan dolayı Hindular’da bu tanrı yok edici sıfatıyla bilinir.

Bazen iki kollu ve bazen de dört kollu olarak görünen Şiva’nın, bir elinde Trişula adında bir mızrak bulunur. Belini kaplan postuyla sarmış ve vücudunu külle sıvamış olan bu tanrının boğazı mavi renklidir. Bu, onun insanları kurtarmak için çalkalanan okyanus suyundan çıkan zehri içtiğinden dolayı oluşmuştur. Şiva’nın bineği ise öküze benzeyen Nandi isminde bir binektir.341 Şiva’nın karısı ise Tanrıça Pravati olup farklı biçimleriyle

337 Kaya, Hinduizm, s. 11-12.

338 Kaya, Hinduizm, s. 27-28.

339 Kaya, Hinduizm, s. 14.

340 Kaya, Hinduizm, s. 28.

341 Kaya, Hinduizm, s. 18-19.

87

farklı güçleri temsîl eder. Pravati, Devi, Durga ve Kali gibi farklı İsimler ve formlarıyla Şiva’nın dişil enerjisini temsîl eder. Nitekim Hindularda tanrıçanın bütün formlarına ayrı ayrı tapılır.342 Şiva ve Pravati’nin Skanda ve Ganeşa olmak üzere iki tane oğlu vardır.

Skanda savaş tanrısıdır.343 Ganeşa ise fil suratlı, sarı renkli, kısa, şişman ve göbekli olup engelleri ortadan kaldıran bir tanrıdır.344

Hinduizm’de tanrılar, dünyayı kurtarmak adına zaman zaman insan olarak dünyaya gelirler. Bu, diğer tanrılarda olmayan, sadece Vishnu ve onun karısı Lakşmi’de olan onlara has bir özelliktir. Bunun sebebi tanrı Vishnu’nun koruyucu345 ve kurtarıcı tanrı olmasıdır. Dolayısıyla dünyada fitne ve kargaşa ortaya çıkınca Vishnu koruyucu olarak insani bir bedenle (Avatar) yeryüzüne gelir. Vishnu’nun bazı geleneklerde yirmi iki, bazı geleneklerde de on bedenlemesi (Avatar) vardır.346 Burada belirtmemiz gerekir ki, tanrının dünyaya gelip insanları zulümden kurtarması fikri, Hinduizm’de olduğu gibi eski politeist dinlerde de vardır. Hristiyanlık ve İslâm’da da bu fikir, Hinduizm’e nazaran kısmen de olsa Mesih, Mehdi ve Müceddid gibi fikirlerde kendini göstermektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz tanrılar, kendi karıları ve çocuklarıyla farklı isimlerle bilinen farklı cennetlerde yaşarlar. Onların cennetleri ise dağların tepeleri veya doruklarındadır. Zira dağlar, yüksekliklerinden dolayı Hindular nezdinde büyük bir önem arz etmektedir. İnaçlarına göre orada tanrılara ait tahtları, konakları ve yatakları vardır.347 Tıpkı krallar ve hükümdarlar gibi Hindu tanrıları da taht ve binek türünden hâkimiyetlerini simgeleyen özel birtakım insani eşyalara sahiptirler. Özellikle bu dinde sembolizm, tanrı veya tanrılara akla hayale gelemeyecek şeyleri nispet edip çeşitli mânalar yüklemede oldukça yaygın gözükür. Mesela, Vishnu, evreni temsîl eden yılandan oluşmuş göksel tahtı/oturağı Şesha (Ananta) üzerine oturmakta ve bu koltuğun kenarında ise karısı Lakshmi oturmaktadır. Tanrı Şiva, dağın tepesine serilmiş kaplan postu üzerinde oturmakta, Tanrı Brahma ise Su üzerindeki suyu simgeleyen nilüfer çiçeği üzerinde durmaktadır.348 Bunlara ek olarak dünyada nasıl ki kralların ve hükümdarların toplum hiyerarşisi içinde kendilerinin yüksek mevkide olduklarını gösteren bindikleri

342 Kaya, Hinduizm, s. 28-29.

343 Kaya, Hinduizm, s. 18.

344 Kaya, Hinduizm, s. 19.

345 Kaya, Hintlilerde Tanrı, s. 42.

346 Kaya, Hinduizm, s. 14.

347 Kaya, Hinduizm, s. 62-63.

348 Bkz. Kaya, Hinduizm, s. 12-14.

88

özel binekleri/vasıtaları varsa, Hindu Tanrılarının da kutsiyeti yüksek birer varlık olduklarını gösteren kutsal hayvani binekleri vardır. Brahma’nın bineği kaz ve kuğu, Vishnu’nun Garuda (kuş ve insan karışımı bir varlık), Şiva’nınki ise öküz denilen Nandi’dir.349

Sonuç olarak ifade etmek gerekir ki, sembolizmin yoğun olarak kendini gösterdiği Hinduizm dininde, muazzam sayılara ulaşmış tanrılara sayısız beşerî niteliklerin atfedilmesi ve bunun yanı sıra farklı cinsiyetlerdeki bütün tanrıların irili ufaklı heykellerinin yapılıp suretlerinin çizilmesi, akla İslâm dininden önceki câhiliyye dönemini getirmektedir. Zira sayılamayacak derecede tanrı üretilen ve her birinin şekilden şekile sokulduğu böyle bir dinî gelenek hakkında bu, akla gelebilecek en somut örnektir. Diğer yandan İslâm dininde ve incelediğimiz diğer dinlerde Tanrı’ya birtakım beşerî niteliklerin nispet edildiğini gördük. Eğer incelediğimiz bu dinlerde Tanrı’ya beşerî vasıfların nispet edilmesi hususunda azdan çoğa doğru bir sıralama yapacak olursak; en başta İslâm, ondan sonra Yahudilik ve ardından Hristiyanlık ve en sonda da Hinduizm gelir. İslâm dininde esasen antropomorfik ifadeler, dilsel boyutun kendini gösterdiği gereklilikten dolayı mümkün olduğunca en az oranda kullanılmıştır. Söz konusu ifadelerin İslâm dininde kullanılması dilsel bir gerekliliğin yanında bir anlatım tekniği olarak da görülmüş ve yerine göre bu ifadelerden de yararlanma yoluna gidilmiştir.

Kur’ân’ın bir anlatım tekniği olarak gördüğü bu ifadeleri çok az sayıda kullanmasının diğer ve en önemli sebebi de bu ifadelerin Allah Teâlâ hakkında yanlış anlaşılma ihtimalinin yüksek olmasıdır. Bundan dolayı Kur’ân, bu ifadeleri Allah Teâlâ’nın birliğine ve eşsizliğine zarar gelmeyecek bir oranda kullanmıştır. Yahudiliğin kutsal kitaplarında da esasında Tanrı’nın birliğine ve eşsizliğine vurgu olmakla beraber Tanrı’ya yönelik antropomorfik ifadelerin çok sık kullanılması İslâm’ın tevhid anlayışına nazaran işi biraz daha zorlaştırmıştır diyebiliriz. Hristiyanlıkta ise artık Tanrı’nın tamamiyle birliği bozulmuş, O’nun yanında Kutsal ruh ve Hz. Îsâ da tanrı sayılmış ve çeşitli ikonları yapılmak suretiyle bedenleştirilmiştir. Hinduizm’e geldiğimizde ise bu dinde de birçok tanrılar türetilmiş ve her birinin insandan farkı bırakılmamış bir şekilde hikâye ve efsanelerin içine sokulmuştur.

349 Kaya, Hinduizm, s. 14-18.

89

Belgede KUR ÂN DA ARŞ KAVRAMI (sayfa 98-104)