• Sonuç bulunamadı

Arş’ın Mecâzî Olarak Ele Alındığı Hadisler

Belgede KUR ÂN DA ARŞ KAVRAMI (sayfa 122-126)

B. HADİSLERİN KRİTİĞİ

2. Arş’ın Mecâzî Olarak Ele Alındığı Hadisler

1. Cabir’in (r.a.) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resulullah’ın (s.a.v.) şöyle dediğini işittim: “İblîs’in Arş’ı deniz üstündedir. Adamlarını gönderir. İnsanları saptırmaya çalışır. Ona göre onların en büyüğü en büyük fitneyi başarabilendir.”387 Bu hadiste “…Arş’ı deniz üstünde…” ifadesi, yere ve cismaniyete bağlı bir anlam değil, kinâye yoluyla ifade edilmek istenen mecâzî bir anlam içerir. Söz konusu mecâzî anlam ise Arş’ın hükümdarlık tahtı mânasından kinâye yoluyla kullanıldığı hâkimiyet ve saltanat anlamıdır. O halde İblîs’in saltanatının deniz üstünde olması neyi ifade eder?

denecek olursa, buna da şu şekilde cevap verebiliriz: Evvela Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bu

386 Tirmîzî, “Tefsîru’l-Kur’ân”, 57/3298.

387 Müslim, “Sıfatu’l-Kıyâmeti ve’l-Cenneti ve’n-Nâr”, 16/2813.

108

yerinde ifadeyi onunla istihzâ için kullanmışa benziyor. Zira saltanatın su üzerinde olması demek, işinin âdetsiz cereyan ettiği ve her an yıkılabileceği (ki, yıkılacaktır) demektir.

Aynı ifade âlemlerin Rabbi için kullanıldığında ise “Göklerin ve yerin ilk yaratılış günleri demek olan o sıralarda ilâhî saltanatın âdetsiz cereyan etmesi” yani henüz oturmuş bir sistematiğe göre işlememesi anlamı kastedilir.

2. Ebû Saîd’den (r.a.) şöyle rivâyet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.) ile Ebû Bekr ve Ömer, Medîne’nin bir yolunda ona (İbn Sayyâd’a) tesâdüf ettiler.388 Resulullah (s.a.v.) ona: Benim Allah resûlü olduğuma şehâdet eder misin? dedi. O da: Benim Allah resûlü olduğuma şehâdet eder misin? mukâbelesinde bulundu. Resulullah (s.a.v.); Ben Allah’a, Meleklerine ve kitaplarına îmân ettim. Ne görüyorsun? dedi. O (İbn Sayyâd): Suyun üzerinde bir taht görüyorum, dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): Denizin üzerinde iblisin Arşını görüyorsun. (Daha) Ne görüyorsun? dedi. O da; iki doğrucu bir yalancı -yahut iki yalancı bir doğrucu- görüyorum! cevabını verdi. Resulullah (s.a.v.): Karıştırdı, bırakın onu! buyurdular.”389 İbn Sayyâd’ın suyun üzerinde bir taht gördüğünü söylemesi, söz konusu ifadenin Arap dilinde kullanıldığını göstermektedir. Arş’ın suya nispet edilmesi ise savunulan görüşlerin temelinin, mesnedinin olmadığı anlamında kullandığı söylenebilir. Ayrıca İbn Sayyad’ın söz konusu ifadeyi, daha önceden Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bu minvaldeki sözlerinden duymuş olması da muhtemeldir.

3. Ebû Hureyre’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kendi (Arşının) gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı kıyâmet gününde Allah Teâlâ, yedi insanı (Arşının) gölgesinde barındıracaktır: Âdil devlet başkanı; Allah’a ibâdet içinde yetişen genç; kalbi mescitlere bağlı olan kimse; birbirlerini

388 Bu hadiste bahsi geçen çocuk sahabî İbn Sayyad’dır (ö. 63/683). “Daha çocuk yaşta iken bir yandan akranlarıyla oyun oynayıp öte yandan kehanetler ileri sürmesi, peygamberlik iddiasında bulunması, deccâli ve ailesini tanıdığını, kaldığı yeri bildiğini, arşı su üzerinde gördüğünü, iki cini bulunduğunu ve bunlardan birinin kendisini tasdik ettiğini, diğerinin yalanladığını söylemesi gibi garip sözlerine ve davranışlarına bakarak onun akıl hastası veya meczup bir kimse olduğunu düşünmek mümkündür.

Nitekim Resûl-i Ekrem’in onun için ‘zihin düzeni bozulmuş, kafası karışmış’ anlamına gelen ifadeler kullanması da bu ihtimali desteklemektedir (Buhârî, “Edeb”, 97; Müslim, “Fiten”, 87; Ebû Dâvud,

“Melâhim”, 16; İbn Şebbe, II, 406). İbn Sayyâd hakkındaki rivâyetler, daha çok onun çocukluk ve gençlik yıllarıyla ilgili olup ileri yaşlarında neler yaptığı bilinmemektedir. Yaygın görüşe göre önceki hallerinden sıyrılarak tövbe etmiş, hacca gitmiş, cihada katılmıştır (İbn Sa‘d, s. 304; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, VII, 419). Buna rağmen baştan beri müslümanların İbn Sayyâd’ın dinî ve fikrî durumu hakkındaki kanaatlerinin oldukça bulanık olduğu anlaşılmaktadır.” (Mustafa Çağırıcı, “İbn Sayyâd”, DİA, XX, 306.)

389 Müslim, Fiten ve Eşrâtu’s-Sâ’ati”, 19/2925; Tirmîzî, Fiten”, 63/2247; Ebû Dâvud, “el-Melâhîm”, 16/4329.

109

Allah için sevip bir araya gelmeleri de ayrılmaları da Allah için olan iki kişi; güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine ‘ben Allah’tan korkarım’ deyip icâbet etmeyen kimse; sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse; Allah’ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş akan kimse.”390 Öncelikle şunu belirtmekte yarar vardır: Kütüb-i Sitte içerisindeki kitapların hiç birinde ‘Arş’ın gölgesi’

ifadesi geçmemektedir. Bunun yerine ‘Allah’ın gölgesi’ ifadesi geçmektedir. Bu yüzden söz konusu ifadeyi parantez içinde verdik. ‘Arş’ın gölgesi’ ifadesine gelecek olursak; bu ifade büyük ihtimalle Kütüb-i Sitte dışındaki hadis kaynaklarından alınarak Kütüb-i Sitte’de geçen ilgili hadislerin çevirisinde ‘Allah’ın gölgesi’ ifadesinin yerine kullanılarak nakledilmiş ve bu şekilde meşhur/yaygın olmuştur. Ancak yine belirtmemiz gerekir ki ister ‘Allah’ın gölgesi’ ifadesi, isterse ‘Arş’ın gölgesi’ ifadesi olsun, iki ifadeyle de kastedilen şey aynıdır. O da, Allah’ın rahmeti, gözetimi ve himâyesidir. Zira birinin gölgesi altında olmak onun riâyeti, himâyesi altında olmak demektir. Bu mânada Araplar şöyle derler: “ٌ ن َلَ فٌيَلَعٌ هَّلِظٌ ري ِز َوْلاٌٌِوَأٌ ريِمَلأْاٌَلَبْسَأ” (Emîr yahut vezir, gölgesini falancanın üzerine yaydı)391 yani vezir onu gözetimi, himayesi ve desteği altına aldı demektir.

4. İbn Abbâs’ın (r.a.) naklettiğine göre Allah Resûlü (s.a.v.) ashâbına şöyle demiştir: “Uhud’da şehid olan kardeşleriniz var ya! Allah, onların ruhlarını yeşil kuşların içine koydu. Bunlar cennetin nehirlerine giden, cennet meyvelerinden yiyen ve Arş’ın gölgesine asılmış altından kandillere girip istirahat eden kuşlardır. Şehidler böylece güzel güzel yiyip içip dinlenince şöyle dediler: Kardeşlerimize bizden kim haber götürecek ve bildirecek ki bizler cennette dirileriz, rızıklanıyoruz? Bu haber gitmeli ki, onlar cennete karşı isteksiz olmasınlar ve harpte korkak davranmasınlar! Allah Teâlâ onlara cevaben:

Sizin haberinizi ben duyuracağım buyurdu ve şu âyeti indirdi: Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın… (Âl-i ‘İmrân, 3/169)”392 Yukarıda söylediklerimiz bu hadis için de geçerlidir. Zira burada Hz. Peygamber (s.a.v.) Uhud’da şehit düşenler için temsîlî bir ifadeyle onların ruhlarının kuşun içindeymiş gibi Arş’ın gölgesinin altına varıp orada istirahat edeceğini söylemiştir. Arş’ın gölgesi Allah’ın rahmeti, gözetimi ve himâyesidir.

390 Buhârî, “el-Ezân”, 36/660, “ez-Zekât”, 16/1423, “er-Rikâk”, 24/6479, “el-Hudûd”, 19/6806;

Müslim, “ez-Zekât”, 30/1031; Tirmîzî, “ez-Zühd”, 53/2391; Nesâî, “el-Kadâ’”, 2/5890.

391 el-Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât, II, 226.

392 Ebû Dâvud, “el-Cihâd”, 27/2520.

110

b. Temsîl Makamı Olarak Kullanıldığı Hadisler

Aslında Allah’a nispet edilerek kullanılan Arş’la ilgili tüm hadisler bu başlık altında değerlendirilebilir. Zira Allah’a nispetle kullanıldığında Arş’la, bizâtihi Yüce Allah’ın otoritesinin, yönetiminin ve hâkimiyetinin temsîlgâhı murâd edilir. Ancak Arş’la ilgili her bir hadis farklı değerlendirildiği için birkaç başlık daha açarak bir tasnife gitmek istedik. Şimdi bu başlık altındaki hadislere geçebiliriz.

1. Abdulcebbâr b. Vaîl babasından naklediyor ve şöyle diyor: “Rasulullah’ın (s.a.v.) arkasında namaz kıldım, tekbir aldığında ellerini kulaklarının alt hizasına kadar kaldırdı. ‘Ğayri’l-mağdûbi ‘aleyhim veleddâllîn’ deyince âmin dedi. Arkasında olduğum için bunu işittim. Rasulullah (s.a.v.), bir adamın şöyle dediğini işitti: Elhamdu lillahi hamden kesîran tayyiben mubareken fih. Rasulullah (s.a.v.), namazını bitirip selam verince: Namazda o sözü söyleyen kimdir? diye sordu. Bir adam: Ey Allah Resûlü!

Benim bunu söylemekle kötü bir niyetim yoktu deyince; Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: On iki melek o sözü Allah katına çıkarmakta yarış etti, Arş’a varıncaya kadar kimse de onlara engel olmadı.”393 Bu hadis bir de şöyle geçmektedir:

2. Abdullah b. Âmir b. Rabia babasından rivâyet etmiştir ki: “Ensârdan bir genç Resulullah’ın (s.a.v.) arkasında namaz kılarken aksırdı ve ‘bize bağışladığı (gerek) dünya ve (gerek) âhiret (nimetlerin)den dolayı Allah’a pek çok, güzel ve her an ziyadeleşen hamdler olsun’ dedi. Peygamber (s.a.v.) namazı bitirince: (Bu) duayı okuyan kimdi? diye sordu. (Abdullah’ın babası) dedi ki, genç sükût etti. Sonra ‘(bu) duayı okuyan kimdi?

Gerçekten o kimse sakıncalı bir şey söylemedi’ buyurdu. Bunun üzerine (o genç): O duayı ben okumuştum, ey Allah Resûlü; ben bu dua ile hayırdan başka bir şey kastetmedim diye cevap verdi. Peygamber (s.a.v.) de (bu dua) zikri sonsuz derecede büyük olan Rahmân’ın Arşına erişti buyurdu.”394 Bu iki hadiste Arş, Rahmân’ın temsîl edildiği bir ilâhî otorite olarak kullanılmıştır. Yani bu duanın Arş’a erişmesi ya da eriştirilmesi demek, bizâtihi Allah katına ulaşması ya da ulaştırılması ve Allah’ın o duayı işittiğinin haber verilmesi demektir. Ebû Dâvud’un ikinci hadisi bu şekliyle zayıf olarak nitelediğini de ayrıca belirtmemiz gerekmektedir.

393 Ebû Dâvud, “es-Salât”, 121/763; en-Nesâî, “el-İftitâh”, 36/931; İbn Mâce, “el-Edeb”, 55/3802.

394 Ebû Dâvud, “es-Salât”, 121/774

111

3. Ebû Hureyre’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir kişi tam bir samimiyetle: ‘Lâ ilâhe illallah’ derse büyük günahlardan sakındığı sürece göğün kapıları kendisine açılır ve o kelime Arş’a ulaşır.”395 Burada da Arş, ilâhî otoriteyi temsîlen kullanılmıştır. Yani her kim tam anlamıyla Allah’ı birleyip emrettiği şeyleri yapıp yasakladığı şeyleri de terk ederse Allah’ın rahmeti ve gözetimi ile arasındaki bütün engeller kalkar ve onun bu îmânı(nın haberi) Arş’a yani ilâhî kata/makâma ulaşır.

4. İbn Abbâs’dan (r.a.) nakledildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “‘Maktûl, kâtili(ni) kıyâmet günü başından ve saçından tutmuş olduğu ve kendi boyun damarlarından kan fışkırdığı halde getirecektir ve şöyle diyecektir: Ya Rabbi, beni bu öldürdü öyle ki, onu Arş’a kadar yaklaştıracaktır.’ (Amr b. Dinâr) dedi ki:

Bu konuda İbn Abbâs’a katilin tevbe etmesi hakkında sordular da, o da: ‘Fakat her kim de, bir mü’mini bile bile öldürürse…(Nîsâ, 4/93)’ âyetini okudu ve şöyle devam etti: ‘Bu âyetin hükmü kaldırılmamış ve değiştirilmemiştir. Nerede ona tevbe imkânı?’”396 Bu hadiste de Arş, ilâhî otoriteyi temsîlen kullanılmıştır. Yani öldürülen masum kişi hakkını almak için katilini diğer dünyada üzerindeki tüm delilleriyle mahkeme-i ilâhî’ye şikâyet edecektir.

Belgede KUR ÂN DA ARŞ KAVRAMI (sayfa 122-126)