• Sonuç bulunamadı

III. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMLERİ

3.4. MİZAH TÜRLERİNİN KULLANIMI

3.4.1. Hiciv

22.10.2009 tarihli TBMM Genel Kurulunda milletvekilleri arasında şu diyalog geçer:

“Bayram Ali Meral (Devamla) - Kim alışveriş yapıyor ki? Alışveriş yapan mı var ki fiyatlar artsın. Fiyatlar nasıl artar? Enflasyon nasıl yükselir? Onu bilmiyorsan ben sana ne söyleyeyim! Değerli arkadaşlarım, muhterem arkadaşlarım, bakınız, Türkiye'nin…

Abdülhadi Kahya – İtham ediyorsun. O kadar kolay değil.

Bayram Ali Meral (Devamla) – Bak, gözünü sevdiğim kardeşim, benimle uğraşma, senin alnına öyle bir yazı yazarım ki, yetmiş karton zımparayla çıkaramazsın, otur oturduğun yerde! Yerinde otur, otur! Benimle ne konuşuyorsun, ben, altınların içinde yüzmedim.

Abdülhadi Kahya – Sen oraya cevap ver!

Bayram Ali Meral (Devamla) – Ecevit, altın satanlara, kuyumculara, satışlarınızı yazın dediği zaman, devlete vergi vermemek için kapımı kilitlemedim. Benimle konuşamazsın, otur oturduğun yerde! ” 75

Mizahın türlerinden en sert ve keskin ifadeleri içeren hiciv, siyasîlerin söylemlerinde de kullanılmıştır. Muhalefet milletvekilinin bu söyleminde iktidar milletvekiline yönelik bir hiciv vardır. Eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in vergi uygulamasında, iktidar milletvekilinin kuyumculuk mesleğine atfen, vekilin vergi vermemesi yönündeki iddiası hiciv içeren bir ifadeyle sunulmuştur.

Yaşar Ağyüz 09.12.2009 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur:

73 http://www.chp.org.tr/?p=45688

74 1. Bölüm, Mizah Türleri, Hiciv.

75 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil4/bas/b010m.htm

“Bu durumdan çıkmamızın yolu, iktidarın ekonomik ve sosyal politikalara eğilmesinden geçer değerli arkadaşlarım. Gerilim siyasetiyle hiçbir parti puan kazanmaya çalışmasın. Özellikle iktidar partisi ve Başbakan son aylarda hep gerilim siyaseti yapıyor. Gerilim siyaseti bu topluma yarar getirmez. Uzlaşmacı siyaset yapmanız lazım, uzlaşmacı tavır ortaya koymanız lazım ama diyor ki:

“Muhalefet liderleri konuşurken televizyonu kapatın çocuklar.” Bunu Başbakan diyor. Peki, ben ona, partisine “AK PARTİ” denmedi diye bazı yazarlara “edep…”

lafı söyleyen Başbakana nasıl güveneceğim? Eleştiren muhalefete “şeref…” diyen Başbakana nasıl güveneceğim? Eleştiren muhalefete “namus…” diyen Başbakana nasıl güveneceğim? O konuşurken televizyonu kapatmak lazım. Bereket Amerika’ya gitti, bir de bayramda üç gün kayboldu da toplum bir rahat nefes aldı,

“oh” dedi. Demek ki Türkiye’yi içerdeyken kötü yönetiyor, gerilim siyaseti yapıyor, dışarıdayken gerilim azalıyor.” 76

Muhalefet vekiline göre, Başbakanın toplum üzerinde gerilimi tırmandıran yaklaşımı vardır ve o yokken ülke rahat nefes almaktadır. Vekilin Başbakana yönelik gerilim siyaseti yaptığı eleştirisi üzerine şekillenen söylemde “O konuşurken televizyonu kapatmak lazım” cümlesi mizahî bir amaç için söylenmiş bir hiciv örneğidir.

CHP milletvekili Muharrem İnce, 16.03. 2010 tarihli Star Tv’de yayımlanan Arena adlı programda şu konuşmayı yapmıştır:

“…Başbakan geçenlerde diyor ki: Ben de Kunta Kinte’yim. Bunu gerçekten basit bir dille açıklamak istiyorum. Kunta Kinte, hepimizin televizyonlarda izlediği, gemilerin bodrumlarında onun ataları zincirlerle bağlı olarak Afrika’dan Amerika’ya getirildi. Kunta Kinte’nin gemisi yoktu, bu bir. İkincisi, Kunta Kinte’nin evinin etrafı duvarlarla çevriliydi, Sayın Başbakan’ın da evinin etrafı duvarlarla çevrili bu doğru; ama, Kunta Kinte dışarı kaçmasın diye etrafı çevriliydi. Başbakan’ın evi ise halk içeri girmesin diye çevrili…” 77

“Kunta Kinte” Amerikalı yazar Alex Haley tarafından yazılmış “Roots”(Kökler) isimli bir romanın kahramanıdır. Kunta Kinte, romana göre genç bir delikanlı iken Afrika’dan kaçırılmış ve Amerika’ya köle olarak satılır. Başbakanın kendisini Kunta Kinte’ye benzetmesiyle İnce istihza eder. Zira, ona göre Kunta Kinte kaçmasın diye etrafı çevrilidir. Başbakanın ise halktan kopuk yaşadığını, kendisine ulaşılmasın diye etrafını sardırdığını iddia eden İnce, bu benzetme ile aynı zamanda Başbakanı hicveymiştir.

Yine CHP milletvekili Muharrem İnce 26.10.2010 tarihli TBMM Genel Kurulunda şöyle konuşur:

76http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil4/bas/b028m.htm

77 https://www.youtube.com/watch?v=wqVOLNTFeMc

“Bir buçuk yılda kırk dört ülkeye yetmiş bir ziyaret yapmakla övünen bir Devlet Bakanı.

Eğitimin farklı iki tanımını dahi yapamayan bir Millî Eğitim Bakanı.

Yumurta atan öğrenciden siyah ceketinin sol omzu kirlendiği için davacı olan Vakko bayisi Devlet Bakanı.

Bugünlerde, geçmişte düğünlerde “amcasından bir bilezik, halasından bir tencere”

diye hediyeler dağıtılırken, artık Bursa’daki seçimlerde “Bakanımdan bir greyder”

tartışmalarına geldik.

“Sıfır sorun yapacağız.” deyip elde var sıfır yapan bir hayalci Dışişleri Bakanı.

Ben son olarak sizlere şunu söyleyeyim: Siz biraz sonra “Bu kürsüdekinin boynunu vurun, tez susturun, telefonlarını dinleyin, peşine polis takın.” diyeceksiniz. Siz de

“Padişahım çok yaşa, padişahım çok yaşa!” diyeceksiniz.” 78

Siyasîler arasında çoğu zaman “lüks denilen” yaşantılar, “malvarlıkları” gibi konular birbirlerini eleştirmeleri için konu olmuş durumlardır. İnce’nin, bu konuşmasında bakanlara yönelik hicivleri vardır. Ona göre bakanlar lüks içinde yaşarken halkın sıkıntılarına çözüm bulmamaktadırlar. Kendi meslek alanları ile ilgili bilgi sahibi değillerdir. İnce’nin aynı zamanda Başbakan’a yönelik “saltanatçı” olmakla ilgili bir görüşü vardır.

Recep Tayyip Erdoğan 22.11.2011 tarihli parti grup toplantısında şöyle konuşur:

“Nâdân ile sohbet zordur bilene, çünkü nâdân ne gelir ise söyler diline.” Bunların da eline bir-iki belge tutuşturuyorlar, aslını astarını öğrenmeden, künhüne vakıf olmadan, önünü ardını araştırmadan çıkıp Meclis kürsüsünde söylüyorlar.”

Erdoğan, Yusuf Has Hacib’in “Nâdân ile sohbet zordur…” sözünü kullanarak muhalefeti cehaletlikle eleştirir. Nâdân kelimesi ‘bilmez, kaba, terbiyesi kıt’ şeklinde açıklanır ( Develioğlu 2002:794). Nâdânlık ile Ziya Paşa’nın Tekbi-i Bent’inde de şöyle geçer:

“Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz.

Dîvânelerin hem-demi dîvâne gerektir”

Yani; cahil, kendi gibi olanla sohbet etmeyi sever. Görülüyor ki, “nâdânlık” ağır bir yafta, bir söylemdir. Ancak, hicvin de gereği “ağır itham”lar olduğundan, bu örneğe bir hiciv türüdür diyebilmekteyiz.

78 http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil5/bas/b011m.htm