• Sonuç bulunamadı

Hekimoğlu Yazmasının Zayıf Noktaları

2. ELYAZMALARI, MÜSTENSİH VE YAZARLARIN ÜSLUPLARI VE ELYAZMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI ÜSLUPLARI VE ELYAZMALARININ KARŞILAŞTIRILMAS

2.3. ELYAZMALARININ KARŞILAŞTIRILMAS

2.3.1. Necef Baskısı ve Hekimoğlu Yazmasının Karşılaştırılması Aşağıdaki karşılaştırmada hangisinin daha iyi, tutarlı ve kayıp asıl yazmaya daha

2.3.1.2. Hekimoğlu Yazmasının Zayıf Noktaları

1- Hekimoğlu yazmasının üslûbu, belli sayfalardan itibaren Necef baskısına yakındır. Fakat bu üslup, daha sonra farklılaşacak, ardından tekrar benzeşmeye başlayacaktır. Görünüşe göre Hekimoğlu yazmasının yazarı, Necef baskısını temel almaktadır. Necef baskısında zikredilen birçok önemli başka kelime vardır. Ama Hekimoğlu yazmasının yazarı onları kasten ihmal eder. Necef baskısından alınan şu cümle bunun en iyi örneğidir: ‘‘… Nisan ayında soğuk ve çok don olur ve Mağrip’te yüksek talihli bir adam ölür.’’ Bu cümlenin Hekimoğlu yazmasında ‘‘ayında’’, ‘‘çok’’ ve ‘‘talihli’’ kelimeleri olmadan yazıldığını görürüz. Yani mübalağalı sıfatlar nakledilmez ve yalnız önemli şeylere odaklanılır.

2- Hekimoğlu yazmasının yazarının üslûbu ilk sayfalardan sonra değişir ve [konuları] özet geçmek yerine onlara eklemeler (ziyâde) yapmaya başlar. Necef baskısının birçok yerinde belli bir olayın olasılığı ‘‘bir adam ortaya çıkar’’ veya ‘‘… bölgesinde bir adam öldürülür’’ ya da ‘‘… yüksek talihli (celîlu’l-kader) bir adam ölür’’ ifadeleriyle dile getirilir. Hekimoğlu yazmasının yazarı, bu ifadelerden sonra söz konusu şahsın adı hakkında ayrıntılar ekleyerek ‘‘bu şahsın adı şu harfle başlar ve şu harfle biter’’ der. Örneğin, ‘‘Adının ilk harfi mim, son harfi nun’dur.’’ denir. Kısacası, Hekimoğlu yazmasının yazarı, (hurûfîliğin ortaya çıkış ve gelişiminden önceki dönemlere ait Arâmîce ya da Süryânîce bir yazmadan alınmış) asıl nüshaya onda olmayan yeni bir şey ekler. Hekimoğlu yazmasının yazarının üslûbundaki bu özelliğin önemi ortadadır ve hurûfîliğin o dönemde kazandığı yaygınlıkla açıklanabilir. Zira hurûfîlik elyazmasının ilk sayfasından son sayfasına kadar görülmektedir. Her ne kadar Necef baskısında da hurûfîliğe dair örnekler bulsak da kullanımları çok azdır. Bunlar sadece ‘‘senenin başlangıcı hakkında’’ başlıklı kısımda yer alırlar ve durum, birçok bölümünde hurûfîlik bulunan Hekimoğlu nüshasındaki gibi değildir.

3- Hekimoğlu yazmasında (bazen Amerika yazmasında da ortaya çıkan) garip bir değişiklik tekrarlanır. Necef baskısında ne zaman ‘‘yabancı bir adam ülkeye ayak basar’’ ifadesini görsek, Hekimoğlu yazmasının yazarı bunu şu şekilde yazar: ‘‘Şam’a yabancı ayaklar girer.’’ Yani لجر kelimesi, ‘‘adam’’ (racul) anlamında

değil, vücudun bir organı (ricl: ayak) olarak ele alınır. Bu ise isme bağlı olan sıfatın dişil olarak kullanılmasını gerektirir.137 Böylece [eril] garîb (yabancı) kelimesi [dişil]

garîbe’ye dönüşür. Okültist doğrultudaki bu değişiklik, açıklamasını müstensihin bâtınî ilimlere verdiği öneme ışık tutan hurûfî fikirlerde bulur. Bu değişiklikle birlikte görünüşe göre olaya muğlak bir ifade ve okuyucuya daha câzip görünmesi için metne esrâr katmak ister. Bu, zaten garip ve muğlak olan metnin kendisine uygun bir şeydir. Tekrar eden bu değişiklik, metnin tabiatını daha da kuvvetlendirir. 4- Hekimoğlu yazmasının yazarı (Necef baskısında çok geçen) ‘‘eğer’’ (نا) yerine genelde ‘‘ne zaman ki’’ (ىتم) ifadesini kullanır. Meselâ Necef baskısında ‘‘Danyal aleyhisselâm dedi ki: Eğer ay … tutulursa …’’ denir. Fakat Hekimoğlu yazmasının yazarı ‘‘eğer’’ yerine daima ‘‘ne zaman ki’’ ifadesini kullanır.138 Necef baskısında

tecrübî gözlemlere dayanan eski kehânetler vardır. Fakat zamanın geçmesiyle birlikte, sezgisel yapı, belirli sebeplere bağlı belirli sonuçlar halinde gerçekleşmesi beklenen olaylara dönüşerek kaybolmuştur. Beklenmedik her ânî durum tarafından ilgâ edildikçe kehânetin rolü azalmış, yaratıcı imgeleme söz ustalıkları ve önemsiz ayrıntılar dışında oynayacak rol kalmamış ve bu nedenle zaman kipleri değişmiştir. Bu yüzden Hekimoğlu yazmasında şart ifadesi olarak ‘‘falan şey olursa’’ yerine ‘‘ne zaman ki falan şey olur’’ ifadesinin kullanıldığını görürüz. Böylece melhamedeki kehânet yapısını gizlemek için, şart ifadesinin cevabında gelecek zaman kipi yerine metne şimdiki zaman kipi girer. Şüphesiz bu durum, Hekimoğlu yazmasının yazarına zıt olan başka bir noktadır.

5- Hekimoğlu yazmasının yazarı, ‘‘Ay’ın Çevresindeki Hâle Üzerine’’ başlıklı bölümde, Necef baskısında (ve Amerika yazmasında) bulunan ay isimleriyle ilgisi olmayan kamerî ay isimleri kullanır. Bununla birlikte (bazı değişiklikler yapılmışsa da) ay isimleri hariç olmak üzere ele aldıkları konular benzerdir. Bu durum, yazarın bağlamın el verdiğince metni değiştirmek konusunda tam bir özgürlük hissettiğini gösterir. Necef baskısında Ay’dan bahsedilen bölümde üsluplardaki farklılığın bir örneği vardır. Şu cümleyi görürüz: ‘‘Ayın çevresinde Nisan ayında hâle olursa, bu       

137 Arapçada vücudun ikili organları isim olarak dişil sayılır.

138 Başlangıçta bu değişikliğe tenkitli metindeki dipnotlarda işaret ediyordum. Fakat bu kullanımın

sürekli tekrarlanması nedeniyle ona dipnotlarda tekrar işaret etmeyi bıraktım. Zira bu, yazarın üslûbunun bir parçasıdır.

durum depremlerin ve kazancın çok olacağına işaret eder.’’ Hekimoğlu nüshasında ona denk gelen cümle ise şöyledir: ‘‘Güneşin çevresinde Muharrem ayında hâle olursa, bu durum depremlerin ve kazancın çok olacağına işaret eder.’’ Burada bir satırda üç hata vardır: İlki, güneş yerine ay kelimesini kullanmasıdır. İkincisi hâle (ةرئاد) kelimesinin yazımında imlâ hatası (هراد) yapmasıdır. Üçüncüsü ise Nisan ayı yerine Muharrem yazmasıdır. Yazarın şemsî ayları kamerî aylara dönüştürmesinin sebebi, bâtınî ilimlere önem vermesiyle ilgili olabilir. Zira ay, sihir ve esrârla bağlantılıdır.

6- Yazarın Necef baskısında bulunup da farklı şekilde kullandığı birçok kelime vardır. Meselâ Hekimoğlu yazmasının yazarı birçok yerde (Necef baskısında bulunan) hıyanet kelimesi yerine hanâ yazar. Halbuki bağlamdan anlaşıldığına göre ilk kelime, (‘‘müstehcen konuşma’’ anlamına gelen) ikinciden daha uygundur. Ayrıca imlâ hataları içeren birçok örnek vardır. Bu hatalara tenkitli metnin dipnotlarında işaret ettik. Kelimelerin Necef baskısındaki yazılma şekli ise fasîh [klasik] Arapçaya daha yakındır.

7- Birçok yerde (Amerika yazmasının bazı yerlerinde de) yazar, (her zaman olmamak üzere) ‘‘İran ülkesi’’ ifadesini kullanmaktan hoşlanmaz. Necef baskısında bu ifadeyi gördüğümüz birçok yerde Hekimoğlu yazmasının yazarının onu başka bir ifadeyle değiştirdiğini ya da ihmal ederek geçtiğini gözlemleriz. Diğer yandan bu ifadeyi bağlama göre başka bir bölge adı yerine kullandığı olur. Örneğin Necef baskısında bulunan şu cümlede olduğu gibi: ‘‘Kudüs’te, Yemen dolaylarında ve bütün Mısır’da depremler olur.’’ Fakat Hekimoğlu yazmasının yazarının, şu cümlede olduğu gibi, Kudüs (سدقلا) yerine İranlılar (سرفلا) yazdığını görürüz: ‘‘İranlıların ülkesinde ve Yemen dolaylarında depremler olur ve hacc zorlaşır.’’ Kudüs ifadesinin bağlama göre daha doğru olduğu açıktır.

8- Hekimoğlu yazmasının yazarının üslûbunda (Amerika yazmasında da görülen) dikkate değer başka bir nokta vardır. Bu, genel şeylerin özele dönüştürülmesidir. Necef baskısında ne zaman ‘‘Arapların ülkesi’’ ifadesi yer alsa, Hekimoğlu yazmasında bunun çoğu kez ‘‘Irak ülkesi’’ şeklinde yazıldığını görürüz. Necef baskısında ‘‘İnsanlar arasında anlaşmazlıklar olur.’’ cümlesine rastladığımızda

Hekimoğlu yazmasında ona denk gelen cümlenin ‘‘Araplar arasında anlaşmazlıklar olur.’’dur. Aynı şekilde ‘‘Irak’’ ifadesi ‘‘Bağdat’’a dönüştürülür. Ayrıca Necef baskısındaki ‘‘iyi insanlar’’ (sâlihûn) ifadesinin Hekimoğlu yazmasındaki karşılığı ‘‘Müslümanlar’’dır. Bu durum, Hekimoğlu yazmasının yazarının genelden özele yöneldiğini ve asıldan uzak olduğunu gösterir. Ek olarak, cümlenin bağlamına odaklanırsak, Necef baskısının (şu örnekte olduğu gibi) daha tutarlı olduğunu görürüz: ‘‘… Arapların ülkesinde büyük bir adam ölür ve aralarında kırk gün savaş olur. Müslümanlar Rumlarla savaşır ve onlara [Rumlara] açlık isabet eder.’’ Bağlamdan ‘‘Arapların ülkesi’’ ifadesinin ‘‘Irak ülkesi’’nden daha doğru olduğu anlaşılır. Çünkü bağlam birbiriyle savaşan iki tarafa (Araplar ve Rumlar) işaret eder ve Irak üstüne herhangi bir sınırlama veya odaklamaya izin vermez. Necef baskısının yazarı, ‘‘Irak ülkesi’’ ifadesini hiç kullanmaz ve her zaman ‘‘Arapların ülkesi’’ der. Çünkü konulardan her zaman genel olarak bahseder ve ayrıntılara fazla girmez. 9- (Konuları genelden özele dönüştürmesi hakkındaki) önceki açıklamadan yazarın metne İslâmî bir hava vermeye eğilimli olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yazar şarap kelimesini kullanmaz ve daima [şerbet anlamında] bal gibi başka bir kelimeyle değiştirir. Benzer şekilde metne birçok övgü ifadesi ekler.

10- Hekimoğlu yazmasının yazarı, güneş tutulmasını ifade ederken (Necef baskısındaki doğru ifade olan تفسكنا yerine) ay tutulması için kullanılan fiili (فسخنا) kullanarak hata eder. Yazar, (Amerika yazmasının yazarının bazen yaptığı gibi) başka bir yerde (konunun başlığı açıkça ‘‘Ayın Çevresindeki Hâle’’ olmasına rağmen) beş kez ‘‘ay’’ yerine ‘‘güneş’’ kelimesini kullanır. Hekimoğlu yazmasındaki bu hatanın sebebini, müstensihin konuyu Necef baskısından aktarıyor olma ihtimaline bağlamak mümkündür. Bu konu, özel şekilde yazılmış olması sebebiyle görünüşe göre Necef baskısında şu şekilde geçer: ‘‘Danyal aleyhisselâm dedi ki: Ayın çevresinde Nisan ayında hâle olursa, rüzgârların çokluğuna işaret eder. /…/ Ağustos (Âb) ayında hâle olursa, yağmur ve balığın azlığına işaret eder, yaralanmalar ve hastalıklar artar. Eylül’de olursa, yiyecekler pahalanır, seyahat zorlaşır, şiddetli sıcaklar artar vs.’’ Yani Necef baskısının yazarı, ay kelimesini sadece konunun başında anar ve daha sonra aylar hakkındaki açıklamaların başında kelimeyi ayrıca zikretmez. Bu nedenle Hekimoğlu yazmasının yazarı nakil esnasında

konunun başlığından gafil olmuş ve ‘‘ay’’ yerine yanlışlıkla ‘‘güneş’’ yazmış görünmektedir. Bu durum, Hekimoğlu yazmasının yazarının Necef baskısına ya da ikisi arasında ortak üçüncü bir nüshaya dayandığını göstermektedir.

Özet olarak, bu karşılaştıma, Necef baskısının diğer yazmaların dayandığı asıl nüsha olmasa da asıl nüshaya en yakını olduğunu göstermektedir. Tutarlılık ve dil gücü bakımından ondan sonra Hekimoğlu yazması gelir. Onları, tertibine özen gösterilmeyen ve dili iyi olmayan Amerika yazması takip eder. Şehid Ali Paşa yazması ise (bazı olumlu nitelikleri olsa da) daha az sayıda konu içerir ve ayrıca (sonraki bölümde en önemlilerini zikredeceğimiz) birçok zayıf nokta barındırır.

2.3.2. Necef Baskısı ve Şehid Ali Paşa Yazmasının Karşılaştırılması