• Sonuç bulunamadı

3.1 Hayat Memnuniyetinin Kavramsal Çerçevesi

3.1.1 Hayat Memnuniyetinin Tanımı

Hayat memnuniyeti uzun yıllardan beri birçok popüler ve bilimsel yazılara konu olmuştur. Soyut bir kavram olduğu için hayat memnuniyetinin tanımı üzerinde literatürde fikir birliği söz konusu değildir. Ulusal ve uluslararası boyutta defalarca ölçülmeye çalışılan hayat memnuniyetinin tam olarak ne ifade ettiği kesinlik

97

kazanmamakla birlikte, mutluluk ve refah gibi kavramlardan ne ölçüde farklı olduğu da tartışılmaktadır.

Sübjektif refah hayat memnuniyeti, olumlu ve olumsuz duygulanma gibi temel öğelerden oluşmaktadır. Dolayısıyla hayat memnuniyeti, bireysel refahı belirleyecek kadar önemli bir kavramdır. Hayat memnuniyeti sübjektif refahın bilişsel, olumlu ve olumsuz duygulanmalar ise duygusal boyutunu teşkil etmektedir (Diener vd, 1985). Buradan yola çıkarak hayat memnuniyetinin tamamıyla bilişsel bir süreç olduğu söylenebilir.

Hayat memnuniyeti en basit ve en yaygın tanımıyla “bireyin kendi hayatıyla ilgili değerlendirme süreci”dir (Diener vd. 1985). Öte yandan hayat memnuniyetinin ilk tanımları arasında “mali durum, sağlık ve iş gibi genel hayat koşulları" (Liu, 1976); “kadere inanma, tutku veya iyimserlik gibi özel nitelikler” (Anderws ve Withey, 1976) veya “bireyin o an içinde bulunduğu koşullarla gelecekte umut ettiği durumu kıyaslaması” (Campbell, 1976) gibi birbirinden farklı tanımlar da yer almaktadır (akt: Langlois ve Andersen, 2002).

Hayat memnuniyeti belli bir alanla ilgili olmayıp hayatın tümünün olumlu olarak değerlendirilmesidir. Dolayısıyla örneğin, bireyin sadece işinden memnun olması hayatından memnun olduğu anlamına gelmez. İş memnuniyeti hayat memnuniyetini arttırabilir ama onun yerine geçmez. Hayat memnuniyetinin objesi hayatın bütün alanlarıdır (Veenhoven, 1996).

Hayat memnuniyetinin en ilk tanımlarından biri de Shin ve Johnson (1978) tarafından “bireyin genel olarak hayatının kalitesini kendisinin belirlemiş olduğu kriterlere göre değerlendirmesi“ olarak yapılmıştır. Dolayısıyla burada önemli olan nokta hayat memnuniyeti için temel teşkil eden kriterin dışarıdan empoze edilmemesi, bireyin kendi standartlarını yansıtmasıdır. Sağlık, para gibi kriterler her ne kadar genel olsa da bireyler için ifade ettiği değerleri görecelidir (akt: Diener vd, 1985). Dolayısıyla insanların bu kriterlerle ilgili öncelikleri farklılaşabilmektedir. Diener ve arkadaşları (1985), bu sebepten dolayı hayat memnuniyetinin basit olarak çeşitli alan memnuniyetlerinin toplamını yansıtmadığını belirtmektedirler. Zira bu alan memnuniyetlerinin önceliklerini yansıtacak katsayılar bireye göre değişmektedir.

98

Diener, Suh, Lucas ve Smith (1999) bireyin hayatını değiştirmek istemesi, geçmişi ve geleceğinden duyduğu memnuniyet derecesi ve kendi hayatı ile ilgili başkalarının görüşlerinin de hayat memnuniyetinin sağlıklı tanımının oluşturulması için göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtmişler (akt: Beutell, 2006).

Hayat memnuniyeti sadece bir değerlendirme süreci olmayıp bu değerlendirme sonucunu da kapsamaktadır. Örneğin, Sumner (1996)’e göre hayat memnuniyeti bireyin hayat koşullarını değerlendirmesi sırasında bu koşulların en az bireyin standart ve beklentilerini karşıladığı sonucuna varmasıdır (akt: Haybron, 2005).

Hayat memnuniyeti bireyin hayatının tümüyle ilgili olumlu bir tutuma sahip olması gibi de tanımlanabilir. Fakat hayat memnuniyeti basit olarak bireyin hayatının iyi geçmesi anlamına indirgenemez. Sumner (1996) hayat memnuniyetinin sadece bireyin kendi hayatıyla ilgili değerlendirme sürecinde olumlu bir tutum edinmesi olmayıp tasdik etme, uygun görme, takdir etme gibi duyguları da içeren bir süreç olduğuna işaret etmektedir (akt: Haybron, 2005).

Veenhoven (1996) hayat memnuniyetinin daha çok bireyin düşüncülerini değil, algılarını yansıtması gerektiğini savunmaktadır. Ona göre hayat memnuniyeti bireyin hayatında her şeyi yeterli, tatmin edici olarak düşünmesinden ziyade gerçekten hayatından tatmin olmasını ifade etmektedir. Düşünmekle algılamak arasında nüans farkı bu olguyu izah etmektedir. Bir şeyi düşünmek bir şeyi değerlendirmektir. Düşünme bir süreçtir. Algılama daha doğal bir olgudur. Dolayısıyla bireyin hayatını olumlu olarak değerlendirmesi yeterli olmayabilir, hayatını yeterli derecede tatminkâr algılaması gerekmektedir. Hayatı tatmin edici olarak algılamak hayatı tatmin edici olarak düşünmekten daha gerçekçidir. Dolayısıyla hayat memnuniyeti “bireyin hayatı ile ilgili sübjektif algıları” olarak da tanımlanabilir. Birey hayatını tatmin edici algıladığında hayat memnuniyeti yüksek, yeterli kadar tatmin edici olarak algılamadığında hayat memnuniyeti düşüktür.

Hayat memnuniyeti bilişsel olduğu için zamanla fazla değişiklik sergilememektedir (Suh, Diener, & Fujita, 1996; Lucas et al., 2004.; McQuiran, 2007). Ancak teorik olarak bilişsel karakter taşıması beklenen hayat memnuniyeti pratikte her zaman bilişsel

99

olmayıp bazen değerlendirme sırasındaki bireysel duyguları yansıtabilir. Bu sebepten dolayı hayat memnuniyeti ile ilgili yargılar farklı zaman aralıklarında farklılaşabilir. Veenhoven (1996)’e göre insanlar bazen hayatlarını sezgilerine dayanarak, bazen de derin düşünerek değerlendirirler. Öte yandan bu yargılar sabit olmayabilir. Belli bir zaman geçtikten sonra bazı bireyler hayat memnuniyeti konusunda fikirlerini değiştirebilirler. Dolayısıyla bireyin hayatını değerlendirmesi sürecinde anlık ve kesin olmayan ifadeler kullanılabilmektedir. Ayrıca yine de her algıda olduğu gibi hayat memnuniyeti ile ilgili düşüncüler saptırılabilir. Birey kendi kendine bu konuda yalan söyleyebilir veya olguları yanlış yorumlayabilir.

Hayat memnuniyeti sübjektif bir kavram olduğu için ölçümü sırasında bireyin yargılarına güvenme zorunluluğu vardır (Veenhoven, 1996). Hayat memnuniyeti ölçümlerinin kesinlik kazanması için bazı araştırmacılar bireyin iş, evlilik ve aile hayatı ile ilgili algıları, algılanan refah düzeyi gibi sübjektif değişkenlerden ziyade sağlık, maaş veya meslek gibi objektif göstergelere güvenilmesi gerektiğini savunmaktadır. Söz konusu araştırmacılar objektif faktörlerin hayat memnuniyetini tanımlamak için yeterli olduğuna inanırken, bir grup araştırmacı ise bireyin hayat kalitesinin belirlenmesi için sübjektif değerlendirmelerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini varsaymaktadırlar. Onlara göre, objektif göstergelerin bireyin hayat memnuniyetinin ölçülmesinde yeterli olması durumunda bütün zengin insanların hayatlarından memnun olduğu yargısı gerçek veya eğitim ile iş imkânları daha sınırlı olan köylü insanların şehirde yaşayanlara göre daha mutlu olmaları imkânsız olurdu.

Özetlenecek olursa hayat memnuniyeti hayatının birey tarafından değerlendirilmesidir. Kısaca hayat memnuniyeti bireyin hayatını ne kadar sevdiğini ifade etmektedir. Hayat memnuniyeti bilişsel bir kavram olup bireyin hayatını değerlendirerek olumlu bir sonuca varmasıdır. Hayatın değerlendirilmesi süreci, birey hayatı ile ilgili maaş ve meslek gibi objektif göstergelere dayanarak veya başkalarının hayatları ile ilgili bilgilerini kullanarak hayatını onların hayatları ile kıyaslama suretiyle gerçekleşebilir. Hayat memnuniyetinin belirlenmesi sırasında bireyin hayatı ile ilgili objektif veriler veya onun sübjektif fikirlerinden yararlanılabilir. Hayat memnuniyeti sübjektif bir kavram olduğu için tek başına objektif kriterler hayat memnuniyetinin belirlenmesi için yeterli olmadığı gibi sadece ani duygu veya ruh haline göre değişebilen, her zaman

100

gerçeği yansıtmayan sübjektif fikirlere de güvenmek yanlış sonuca götürebileceği için kanımızca her iki grup verilerin kullanılması daha sağlıklı neticelerin elde edilmesini sağlayacaktır.