• Sonuç bulunamadı

1.6 İş-Aile Çatışmaları ile İlgili Teoriler

1.6.5 ABC-X Teorisi

ABC-X teorisi aile stresi ve sebeplerini, ailelerin bu stresle nasıl mücadele ettiklerini incelemektedir. Bu teori ilk defa Hill (1938) tarafından geliştirilmiş, daha sonra pek çok araştırmacı tarafından zenginleştirilmiştir (akt: Boss, 2002: 46). Hill, Büyük Depresyon döneminden sonra bu dönemi başarıyla atlatan veya bu dönemde parçalanan aileleri incelemiş, işlerini kaybeden ve uç fakirlik yaşayan ailelerle mülakat yapmıştır. Elde ettiği nitel verileri kullanarak bu ailelerin karşılaştıkları stresörlerle baş etmede ailelere yardım eden ve bu stresörlerle aile krizi arasındaki direk ilişkiyi hafifleten karmaşık değişkenleri keşfetmiştir (Mcdonald, 2010). Hill’in teorisinin çerçevesini oluşturan ögeler aşağıda sıralanmıştır (Boss, 2002: 47):

A-provoke eden olgu veya stresör

B-olay zamanında ailenin kaynakları veya gücü

C-ailenin olaylara atfettiği anlamlar (bireysel veya ortak) X-stres

A değişkeni olarak teoride yer alan stresör, stresle aynı anlama gelmeyip stresin belirleyicisidir. Aileyi dengeli bir sistem olarak varsayarsak, bu dengeyi bozan her şey stresördür. Stresör ya stresi tetikler ya da varolan stresin seviyesini arttırır (Boss, 2002: 47). Dolayısıyla stresör aile sistemini değiştiren veya değiştirme potansiyeline sahip pozitif veya negatif olaylardır (McCubbin & Patterson, 1983; akt: Wilmoth ve Smyser, 2009). Bazen olumlu olarak algılanan olgular aileleri olumsuz etkileyebilmektedir. Dolayısıyla stresör kültürel ve aile bağlamına göre değişebilmektedir (Boss, 2002:50) Stresörler farklı şekillerde ortaya çıkar. Boşanma, savaş, ölüm, işsizlik, hastalıklar, ayrımcılık, fakirlik, başarısızlık-insanların toplumda sık sık karşılaştıkları stresörlere birer örnek teşkil etmektedir. Stresörler kombinasyon halinde çıkarsa sonuçlar daha

42

yıkıcı olabilir (Goddard ve Allen, 1991). Stresörler kaynak, çeşit, süre ve yoğunluk başlıkları altında sınıflandırılabilir (Boss, 2002: 50). Stresörün kaynağı aile içi veya dışı olabilir. Aile içi stresör ailede başlar ve aile tarafından kontrol edilir (çocuk sahibi olma isteği gibi). Dış stresörler ise aile dışı sebeplerden kaynaklanarak aile kontrolü altında değildir (doğal afetler gibi) (Boss, 2002: 51). Dolayısıyla dış kaynaklı stresörler daha tehlikeli olup baş edilmesi daha zordur.

Çeşit olarak stresörler normatif/normatif olmayan, iradeli/iradesiz ve açık/belirsiz olmak üzere üç kategoriye ayrılmaktadır. Normatif stresörler aile gelişimi sürecinin bir standart safhası olduğu için tahmin edilebilme özelliğine sahiptir (çocuğun okula başlaması gibi). Aile bu tür olaylara hazır olduğu için normatif stresörler çok ender halde aile krizi ile sonuçlanır. Normatif olmayan stresörler önceden tahmin edilemediği ve dolayısıyla aile onlara hazır olmadığı için (iş kaybı, kaza gibi) stresin meydana çıkmasını tetikleyebilmektedir. Gönüllü stresörler ailenin iradesiyle gerçekleşen ve kontrolü altında bulunan stresörlerdir. Örneğin, yeni bir iş bulma bu stresörlerden biridir. Ailenin kontrolünün bulunmadığı, dolayısıyla iradesinin dışında gerçekleşen olgular gönüllü olmayan stresörlere örnek olarak gösterilebilir (doğal afetler, fabrikadan topluca işten çıkarmalar gibi). Belirsiz stresörler aile tarafından ne olduğu, kimi etkilediği ve ne kadar sürdüğü anlaşılmayan olguları ifade ederken, ailenin tanımlayabildiği ve daha kolayca adapte olabileceği durumlar ise açık stresörleri belirtmektedir (Boss, 2002: 51-55).

Bir diğer kriter olan süreklilik kriteri strese yol açan olguların kronik olup olmadığını gösterir. Kronik stresörler zaman zaman devam eder (Parkinson hastalığı veya fakirlik gibi). Ayrıca muhtemelen diğer stresörleri de beraberinde getirdiği için stres oranını yükseltmektedir (Boss, 2002: 56).

Stresörlerin yoğun olup olmaması diğerleriyle beraber mi tek başına mı gerçekleştiğini gösterir. Aynı anda çıkan stresörler zincirleme etki bırakarak stres oranını yükseltmekte, ailenin bu stresle başa çıkma kabiliyetini de minimuma indirmektedir (Boss, 2002: 57).

43

B faktörünü oluşturan aile kaynakları ailede kriz durumuna sebep olan stresörleri önlemeyi veya etkilerini hafifleştirmeyi sağlayan değişkenlerdir (McCubbin ve Patterson, 1983; akt: Wilmoth ve Smyser, 2009). Aile kaynakları bireysel, aile veya toplum temelli olabilir. Bireysel kaynaklar zekâ, eğitim, kişilik, fiziksel ve psikolojik sağlık, özgüven, zaman dağıtımı, kazanılan becerileri kapsamaktadır (McCubbin ve McCubbin, 1989; akt: Wilmoth ve Smyser, 2009). Örneğin, fiziksel ve psikolojik olarak sağlıklı insanlar stresli durumları daha kolay atlatmaktadırlar. Aile kaynakları tamamen aileye bağlı olarak değişen ve aile stresiyle baş etmede çok etkili faktörleri kapsamaktadır. Boss (2002:33) bu kaynaklara örnek olarak aile kriziyle baş etmedeki eski başarılar; ailenin öncelikli amaçlarının maddi olmaması; esneklik ve eşlerin veya anne babanın geleneksel rolleri gerekli durumlarda değiştirilebilmeleri; bütün aile üyelerinin aile görevleriyle ilgili sorumluluklarını kabul etmeleri; aile amaçlarına ulaşmak için bireyin kişisel amaçlarından fedakârlık yapmaya her an hazır olması; soy ve atalardan kalma geleneklerle gurur duyma; ailede duygusal dayanışma ve birliğin sergilendiği durumlar ile ilgili anıların olması; ortak aktivitelere aile olarak yüksek katılım; aile kontrolü ve karar verme sürecinde eşitlikçilik prensibinin gözetilmesi; baba ile anne, anne ile çocuklar, baba ile çocuklar ve çocuklar arasında kuvvetli duygusal bağlar gibi faktörleri örnek göstermiştir. Örneğin, aile kaynakları arasında yer alan aile bağlılığı, aile üyelerinin aynı ilgi, değer, duygu ve destek oranına sahip olduklarını, dahili iletişimin kuvvetli olduğunu ifade etmektedir (Madden-Derdich ve Herzog, 2005; akt: Wilmoth ve Smyser, 2009).

Toplumsal temelli kaynaklar dini ya da devlet kurumlarının sağladıkları kaynaklar, sosyal destek gibi faktörleri kapsamaktadır. Örneğin, McCubbin ve Patterson (1983)’un aile bireylerinin aile sistemi dışında başkalarıyla iletişimi olarak tanımladıkları sosyal destek, aileye duygusal destek sağlayarak ailenin kendine saygısı ve ortak aidiyet hissini arttırdığı için stresle mücadele etmeyi kolaylaştırmaktadır (Wilmoth ve Smyser, 2009) Teoride yer alan üçüncü değişken olan C değişkeni literatürde “durum tanımlaması”, “değerlendirme” gibi farklı kavramlarla ifade edilse de bu değişkenle belirtilmek istenen ortak faktör, ailelerin karşılaştıkları olumsuz ya da olumlu olgulara (stresörlere) yükledikleri anlamlardır. Boss bu değişkeni hem duyusal hem de bilişsel süreçleri kapsadığı için “algılama” olarak adlandırmayı tercih etmiştir. Algılama değişkeni, aynı

44

olumsuz olguyu bazı ailelerin neden yönetebildiklerini, diğer ailelerin ise bu durumda kriz yaşadıklarını ya da bazı ailelerin stresli olarak algıladıklarını diğer ailelerin neden stres olarak görmediklerini açıklamaktadır (Boss, 2002: 59).

Hill (1958), aile algılarını ailenin değerler sisteminin, olguları tanımlama biçiminin ve krizle mücadelede önceki deneyimlerinin etkileyebileceğini belirtmiştir. Patterson (2002)’a göre ise ailelerin bir olguyu anlamlandırma şekli stresöre, aile kimliği ve ailede hakim bakış açılarına göre değişir (akt: Wilmoth ve Smyser, 2009). Bazı olgular sadece stresli algılandıkları için streslidir. Örneğin, fare bir aile için facia olarak, diğer ailelerde ise daha yeni ve güzel bir eve taşınmak için bir emare, fırsat olarak algılanabilir. Dünyayı tesadüfi, arkadaşçı olmayan bir yer olarak algılayan aileler, bu dünyanın Allah tarafından yaratıldığına inanan ailelere göre stres yaşama tehlikesi ile daha çok karşılaşırlar (McCubbin ved. 1997; akt: Wilmoth ve Smyser, 2009). Patterson ve Garwick (2003) iyimserlik ve dindarlığın ailenin duygusal refahını iyi yönde etkileyerek stresörlerle başa çıkmalarını kolaylaştırdığını belirtmiştir (akt: Wilmoth ve Smyser, 2009)

X değişkeni olan sonuç ya da stres, belli bir olgunun (A değişkeni olan stresörün) aileye olan direk etkisi olmayıp, aynı zamanda ailenin bu olguları algılama biçimi ile (C değişkeni) aile kaynaklarının (B değişkeni) bu olayla baş etme derecesinin yansımasıdır. X değişkeni negatif ve pozitif olmak üzere iki uç arasında ailenin stresörlerle etkileşimi, aile kaynakları ve algılamalarına bağlı olarak değişen bir olgu olarak görülebilir. Negatif uçta yer alan negatif adaptasyon- birikmiş stresörler ve ailenin bu stresörlerle baş etmedeki yeteneği arasında devamlı bir dengesizliği ifade etmektedir (Mccubbin ve Patterson, 1985; akt: Wilmoth ve Smyser, 2009)). Örnek olarak ailenin dağılması, fiziksel ve psikolojik ya da ruhsal kötüleşmesi, refah duygusunun kaybı gösterilebilir. Diğer yönde yer alan olumlu adaptasyon, ailenin karşılaştığı olgunun gerekleriyle bu gerekleri karşılama yeteneği arasındaki çelişkinin minimum olması durumunu ifade etmektedir (Wilmoth ve Smyser, 2009).

45

Aşağıda Şekil 1.5’de Hill’in ABC-X modeli tasvir edilmiştir:

Aile kaynakları ve Formel veya Enformel Aile Destekleri (B)

Aile stresörleri (A) ---> Aile Krizi (X)

(C) Aile algıları

Şekil 1-5: Hill’sin ABCX modeli Kaynak: McDonald,

http://cecp.air.org/vc/presentations/2selective/3lmcdon/HILL'S_FAMILY_STRESS_T HEORY_AND_FAST.htm, Hill's Theory Of Family Stress And Buffer Factors: Build The Protective Factor Of Social Relationships And Positive Perception With Multi-Family Groups

Şekil 1.5’de görüldüğü üzere aile stresörleri aile krizine yol açmaktadır. Ancak aile kaynakları ve aile algıları aile stresörlerinin olumsuz etkilerini değiştirebilmektedir. ABC-X teorisi açısından iş-aile çatışmalarına bakılacak olursa ailenin karşılaştığı iş temelli stresörler (maaşın düşmesi gibi) ailede iş-aile çatışmasına yol açmaktadır. Ancak ailenin iş temelli stresörleri algılayış biçimi, bu stresörlere verdiği ehemmiyet derecesi, öte yandan da bireysel, aile veya toplum temelli kaynaklar bu stresörlerin etkisini

azaltbilmekte veya arttırabilmekte, paralel olarak da iş-aile çatışmalarını

tetikleyebilmekte veya ortaya çıkmasını önleyebilmektedir.