• Sonuç bulunamadı

Haram Ayda Saldırmazlık Karşılıklıdır

Haram ayların mübarek olduğunu anlatan âyetlerden biri de Bakara 2/194’tür. Bakara 2/217. âyette bu ayda savaş dâhil her türlü şiddetin büyük bir günah ve haram ayların kudsiyetine saygısızlık anlamına geleceği hatırlatılmıştır. Bu âyette ise haram aylarla ilgili başka bir konuya dikkat çekilmiş, iki toplum arasında savaş yasağına

riayetin ancak karşılıklı olacağına, bu aylar içerisinde maruz kalınacak bir saldırıya misliyle mukabelenin meşruiyeti ifade edilmiştir.

Bu kısımda söz konusu âyetle ilgili açıklamalara yer verilecek, haram aylar açısından âyetin ifade ettiği anlamlar üzerinde durulacaktır.

ََرَحْلاَ ُرْهَّشلا َُما َِما َرَحْلاَ ِرْهَّشلاِب َِقَ ُتاَم ُرُحْلا َوَ َْمُكْيَلَعَىَدَتْعاَِنَمَفَ ٌصاَص َ ََلَعَاوُدَتْعاَف َِمِبَِهْي ََمَِلْث َْمُكْيَلَعَىَدَتْعاَا َََّاللَََّّنَأَاوُمَلْعا َوََ َّاللََّاوُقَّتا َو ََنيِقَّتُمْلاََعَمَ

“Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır.

Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah müttakîlerle beraberdir.”213

Sebeb-i Nüzulu: Âyetin nüzulüne sebep olan olay ve zamanla ilgili birçok

rivayet vardır. Farklı tarikten gelen haberler özünde aynı hadiseden bahsetmekle beraber, aralarında ufak sayılabilecek farklılıklar vardır. Taberî, İkrime (ö. 105/723) ve İbn Abbâs’tan, Mücahid, Katâde (ö. 117/735), Suddî ve Dahhâk’tan gelen rivayetleri kaydetse de bunların arasında önemli bir fark yoktur.

Âyetin nüzulüne sebep olan olay özet olarak şöyle gelişmiştir: Hz. Peygamber hicretin 6. yılı (m. 628) Zilkâde ayında, bu ayın getirdiği barış ve güven ortamından yararlanıp hem umre yaparak Beytullah’ı ziyaret etmek, hem de ashâbıyla beraber vatan hasretini giderip, ana yurtlarını görmek maksadıyla, Medine’de yerine Abdullah b. Ümmi Mektüm’ü (ö. 15/636) bırakarak, 1400 civarında arkadaşı ile Mekke’ye yola çıktı. Yanlarına “hedy”214 kurbanlıklarını da

213 Bakara, 2/194.

214 Hedy Kurbanı: “Hediye etmek, yol göstermek” gibi anlamlara gelen “hedy” fıkıh terimi olarak, hac

ve umre yapanların harem bölgesinde kestikleri kurbanın adıdır. Büyükbaş hayvanlardan kesilenlerine “bedene”, küçükbaş olanlarına “dem” denir. Nafile ve vacip olarak iki türü vardır. Hac veya umre için Mekke’de bulunanların sırf Allah rızası için kestikleri hedy nafiledir. Adamak suretiyle zimmete borç olarak geçen, temettü veya kıran haccı yapanların kesmek zorunda olduğu şükür kurbanı, hac veya umre vaciplerinden birinin terki veya ihram yasaklarının ihlalinden dolayı kesilen kurban vaciptir. Bkz. İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “hedy” maddesi, XV, 353.; İbnü’l-Hümâm Kemâlüddîn Muhammed b. Abdilvâhid b. Abdilhamîd es-Sivâsî el-İskenderî, Şerhu Fethi’l-Kadîr, I-X, thk. Abdürrezzâk Gâlib el-Mehdî, 1. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut 2003, III, 149.

almışlardı. Mekke’ye 17 km yakınlıkta bulunan Hudeybiye mevkiinde konakladıkları sırada, Kureyşlilerden silahlı bir grup gelerek onlara karşı koymak istediler. Resulüllah (a.s.) ve ashâbı, Kureyş heyetini esir almalarına rağmen, savaş maksadıyla gelmediklerini göstermek için onları serbest bıraktılar. Mekkelilere geliş amacını anlatmak üzere Huzaa kabilesinden bir Müslümanı gönderdiler. Ondan bir sonuç alınamamasının ardından Hz. Osman’ı gönderdiler. Ancak onun dönüşü gecikti. Bir taraftan da öldürüldüğüne dair bir şayia yayıldı. Peygamber (s.a.v.) müşriklerle savaşmak üzere ashâbından biat aldı. Durumun aslının anlaşılması ve müşriklerin işin ciddiyetini kavramalarıyla anlaşma sağlandı.

Yapılan muahedeye göre Müslümanlar o sene Mekke’ye girmeyecekler, ertesi sene gelip üç gün boyunca ziyaret edebileceklerdi. Nihayet ertesi sene yine Zilkâde ayında üç gün boyunca Umretü’l-Kaza215 yapıp, ziyaret ettiler. Böylece önceki yıl

haram aylarda müşriklerin engellemesinin karşılığı olarak, yine haram ayda ziyaret gerçekleşti. Müşrikler Resulüllah (a.s.)’ı ve ashâbını Mekke’ye sokmamakla övünmüşlerdi. Bu olay üzerine âyet indi.216

İbn Cevzî (ö. 597/1201), âyetin nüzul sebebiyle ilgili iki farklı rivayet kaydeder. İbn Abbas, Mücahid ve Atâ’nın kavline göre âyet, Hudeybiye’den sonraki olaylar ve kaza umresiyle ilgili inmiştir. Başka bir nakle göre, Arap müşrikler Peygamber (s.a.v.)’e gelerek haram aylarda kendileriyle savaştan menedilip edilmediğini sorarlar. Müşrikler bu soruyla Resulüllah (a.s.)’ın haram aydaki tutumunu öğrenip ondaki yasaktan yararlanarak Müslümanlara tuzak kurmayı ve saldırmayı düşünürler. Nebî (a.s.)’ın savaş yasağının sürdüğünü bildirmesi üzerine âyet iner.217

215 Umretü’l-Kaza: Nebî (a.s.)’ın Hudeybiye Antlaşması’nın ertesi sene ashâbıyla beraber yapmış

olduğu umrenin adıdır. Bir yıl önce yola çıkılmasına rağmen eda edilemeyen umrenin yerine yapıldığı için bu isimle anılmıştır. Bkz. Ebû Abdillâh Muhammed b. İshâk b. Yesâr b. Hıyâr el-Muttalibî el- Kureşî el-Medenî, es-Sîretü’n-Nebeviyye., I-II, thk. Ahmed Ferîd, 1. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut 2004, II, 454.

216 Taberî, Câmiu’l-Beyân, III, 204. 217 İbn Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, I, 201.

Taberî bu olayı, İkrime’nin İbn Abbâs’tan, Mücâhid’den, Katâde, Suddî ve Dahhâk’tan farklı lafızlarla nakletmiştir.218 İbn Abbâs’ın âyeti, “Kaza umresi için olan haram ay, engellendiğin haram aya karşılıktır. Haram ay haram aya bedeldir. Haram ayda müşrikler size karşı savaş başlatırlarsa siz de onlara aynıyla karşılık verin ve onlarla savaşın. O ayda siz savaş başlatmaktan Allah’tan korkun” diyerek açıkladığı rivayet edilir.219

Mukâtil, ashâb kaza umresi için Mekke’ye yöneldiğinde müşriklerin, Mekke’ye girişe izin vermeyecekleri ve haram ayda savaş çıkaracakları endişesini taşımaları nedeniyle Allah Teâlâ’nın bu âyeti indirerek Müslümanların bu ayda ve bu mekânda savaş başlatmamalarını, ancak müşriklerin saldırısına maruz kalmaları halinde karşılık vermelerinin meşru olduğunu, çünkü haram aylara saygının karşılıklı olduğunu söyler.220

Zeccac (ö. 311/923), hürmetlerin karşılıklı olmasının bu ayda savaş olarak anlar. Rivayet edildiğine göre Müşrikler Peygamber (s.a.v.)’e gelerek haram ayda savaşmanın hükmünü sorarlar. Allah Teâlâ o ayda savaşmak büyük bir günahtır âyetini indirir.221 Kureyş bu soruyu Resulüllah (a.s.) ve ashâbına tuzak hazırlamak için sormuştu. Eğer müminler kendileriyle savaşmazsa bundan yararlanarak onlara saldırmayı planlamışlardı. Zeccac’a göre bu âyette, “haram ayda savaş başlatmak günah ama müşrikler size saldırırlarsa siz de onlara karşı savaşın” denilerek savaş yasağının karşılıklı uyulması gereken bir durum olduğu, yasağa uyulmadığı takdirde, mü’minlerin de onlarla savaşmalarının meşru olduğu hükme bağlanmıştır.222

Zeccâc değerlendirmesinde bu âyeti, Bakara 2/217. âyetle irtibatlandırarak açıklamış ve hürmetin karşılıklı olması meselesini savaş olarak anlamıştır. Ancak

218 Taberî, Câmiu’l-Beyân, III, 304-308.

219 Ebü’l-Abbâs Abdullah b. El-Abbâs b. Abdilmuttalib el-Kureşî, Tenvîru’l-Mikbâs min Tefsîr-i İbn

Abbâs, 1. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1992, s. 33.

220 Mukâtil, Tefsiru Mukatil b. Süleymân, I, 169. 221 Bakara, 2/217.

rivayetlerin tamamı dikkate alındığında âyetin, savaş hükmüyle beraber genel olarak haram aylarla ilgili tüm hürmetlerin korunması gerektiğini de içerdiği açıktır.

Nehhâs’a (ö. 338/950) göre, “haramlar” ifadesinin çoğul olarak gelmesi âyetin, haram aylarla birlikte haram beldeyi (Harem-i Şerif) ve ihram yasaklarını da kapsadığına delil teşkil ettiğini söyler. Nehhâs’ın aktardığına göre İbn Cerih, Atâ’ya bu âyeti sorar. O da Hudeybiye ve ikinci sene yapılan kaza umresiyle ilgili olduğunu söyler.223 Benzer yorumu yapan Taberî’ye göre “kısâs” söz, fiîl ve beden yönünden karşılık demektir ve haram ayda, haram beldeye ihramla girmeyi de kapsar.224

Zeyd b. Ali (ö. 122/740) “Haram ayda savaşı başlatmak zulümdür. Ancak savaş başlatana karşılık vermek zulmün cezasıdır”225 diyerek âyeti açıklar.

Âyet haram ayların kutsallığını tayit etmekte, savaş yasağının, ancak o yasağa riâyet edenlere karşı söz konusu olduğunu açıklamaktadır. Mü’minlerin malına, canına ve dinine karşı mütecâviz davrananlara karşı haram ayda da olsa savaşma cevazını teyit eder. Allah’ın sınırlarını aşmama ve mukaddesata riayet uyarısıyla da mü’minlere, haddi aşmamaları, misliyle karşılık vermeleri ve kendileri savaş başlatmamaları konusunda uyarı vardır.