• Sonuç bulunamadı

Halk Hekimliği

Belgede Ereğli masalları (sayfa 170-173)

3. EREĞLİ’NİN SOSYAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK YAPISI

4.1. EREĞLİ MASALLARINDA HALK KÜLTÜRÜ UNSURLARI

4.1.1. Folklor

4.1.1.4. Halk Hekimliği

Halk hekimliği, tıbbın gelişmediği çağlarda, insanların kendi özel çabalarıyla hastalıkları tedavi etme yöntemi bilinir. Bunlar, bitkilerden ilaç yapmak, yatırları

171

ziyaret etmek, muska yazmak veya bir ocaklıya görünmek şeklinde karşımıza çıkar. Halkın olanakları bulunmadığı için ya da başka sebeplerle doktora gidemeyince veya gitmek istemeyince, hastalıklarını tanılama ve sağaltma amacı ile başvurduğu yöntem ve işlemlerin tümüne “halk hekimliği” diyoruz (Boratav, 1994: 122).

Ereğli’de halk hekimliği uygulamaları hoca, şeyh, ocaklı, izinli, orçum gibi kişiler tarafından yapılmaktadır. Ereğli yöresindeki halk hekimliğinde hastalıkların tedavisinde parpılama, kırık-çıkık ve koca ilacı şeklinde ana sağıltım uygulamaları yapılmaktadır. Kırık çıkık tedavisi bu mesleği babadan atadan öğrenenler tarafından yapılmaktadır.

Ereğli’de bunlardan başka usta-çırak usulüyle yetişmiş sünnetçilere, diplomasız iğnecilere, dişçilik yapan berberlere ve yerli ebelere de rastlanmıştır ama modern tıbbın ulaşabildiği yerlerde bu tür tedavilerden uzaklaşılmaktadır.

Ereğli yöresindeki halk hekimliğinde, büyüsel görünümlü telkin tedavilerinden bazıları olan kurşun dökmek, tütsülemek gibi işlemlere de zaman zaman rastlanmaktadır. Bu işlemler bazı kişiler tarafından yapıldığı gibi, bu konuda uzman olan ocaklı, cindar gibi kişilerce de yapılmaktadır. Telkin tedavisinde halk, nazardan korunmak için bazı bitkileri yakarak tütsülemekte ve böylece şeytan ve cinin etrafından veya kendinden uzaklaşacağına inanmaktadır. Halk, hastalıklardan korunmak veya hastalıklardan kurtulmak için nazarlık, muska gibi çeşitli uğurluklar taşımaktadır.

Ereğli yöresindeki halk hekimliklerinden birisi de deri üzerindeki kanı çekmek ya da deriyi çizip kan çıkartmak olan “hacamat” ,“Sırta şişe çekmek” veya “Şişe vurmak” diye bilinen usullerdir.

Yörede uzun süre tedavi olarak uygulanan bir diğer halk hekimliği de vücuttaki istenmeyen kanın alınması için uygulanan sülük vurmaktır. Göz, baş, sırt ve ayak ağrılarında, romatizmada, şişmanlıkta, hemeroidde, yara, çıban ve şişliklerde sülük kullanılmasıdır.

Halk arasında görülen tedavi şekillerinden biri olan “dağlama”, Ereğli yöresinde çok eskiden beri yaygın olarak uygulanmaktadır.

Yüzyıllar boyunca çeşitli toplumların değişik şekillerle değerlendirdikleri kaplıca ve maden suları, halk hekimliğinde de önemli bir tedavi yöntemi olarak uygulanmaktadır.

172

Akhüyük köyündeki pınarın, Anadolu’nun İslamlaşması için savaşan bir grup yaralı askerin yaralarını iyileştirdiğine inanılarak, çeşitli hastalıkları tedavi ettiği inanışı yaygındır.

Anadolu’da Allah’tan geldiğine inanılan bir bela, kötü kişilerin yaptıkları büyü, sihir nazar gibi usullerle ortaya çıkan bir dert yahut ateş, ocak, eşik gibi kutsal varlıklara karşı gösterilen bir saygısızlığın neticesinde aileye gelen bir felaket olarak değerlendirilen muhtelif hastalıklar inanışıdır.

Bu hastalıkların teşhis ve tedavisinde öteden beri etkisinin olduğuna inanılan hastaların şifa bulacağına mutlak gözüyle bakılan ocaklar mevcuttur. Her ocak gördüğü işleve göre adlandırılır: Sarılık ocağı, karıncalık ocağı, uçuk ocağı, efsun ocağı, dağlama ocağı gibi. Örneğin, Ereğli Bekdikleri uzun süre Çukurkuyu’ya ocağa gelmişlerdir. Bu ocaklarda belirli usuller ve esaslar geçerlidir. Karıncalık olan yere dualar okunup, mürekkep kalemle Kur’an harfleri yazılınca geçeceğine inanılır.

Ayrıca vücudun muhtelif yerlerinde çıkan siğiller için siğil sayısı kadar arpadan her biri için üç İhlâs ve bir Fatiha okunarak bir çiğ yumurtanın içine bırakılır, toprağa gömülür. Yumurta içerisindeki arpaların çürümesiyle birlikte bu hastalığın geçeceği düşüncesi yaygındır.

Halk hekimliğinde kullanılan diğer bir unsur ise dağlarda yetişen yabani bitkileri kullanılarak elde edilen ilaçlardır. Halk arasında kocakarı ilaçları adıyla adlandırılır. Kocakarı ilaçlarının malzemelerini temin etme işini baharatçılar üstlenmiştir. Köylerde ise olumlu etkilerini unutmamış olan eski kuşağın mensupları halk hekimliğini sürdürmekte ve yeni kuşaklara miras olarak bırakmaktadır.

Patatesin soyularak ağrıyan göz üzerine konulması ve çayın deminin bir pamukla göze tampon yapılmasının göz ağrılarına iyi geldiği halk arasında bilinmektedir.

Ebe gömeceği bitkisinin kaynatılıp suyunun aç karnına içildiğinde böbrek hastalığına iyi geldiğine; pekmez ile karabiber kaynatılarak içildiğinde soğuk algınlığına iyi geldiğine, meyan kökünün mide ağrılarına iyi geldiğine inanılır.

Halk hekimliğiyle ilgili tedavi örneklerine Dede Korkut Hikâyeleri’nde mevcuttur. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyı’nda; Dirse Han kırk namerde kanıp oğlunu okla yaralar. Hz. Hızır, Boğaç Han’ın yarasını üç kez sıvazlar. Bu yaradan kendisine ölüm olmadığını dağ çiçeği ile anasının sütünün yarasına merhem olacağını söyleyerek kaybolur.

173

Boğaç Han, anasına yarasının dermanını söyler. Kırk kız dağ çiçeği toplar ana memesini iki kez sıkar üçüncüsünde süt ile kan karışık akar. Boğaç Han’ın yarası kırk günde iyi olur (Ergin, 1994: 32).

Bamsı Beyrek esirlikten kurtulunca babasına haber verilir. Ağlamaktan gözleri görmez olan Pay Pürenin gözlerine Beyrek’in serçe parmağının kanı sürülmüş bir mendil sürülünce Allah Teâlâ’nın kudreti ile gözleri açılır (Ergin, 1994: 87).

Ereğli masallarında halk hekimliğiyle ilgili örneğimiz aşağıdadır.

40 numaralı masalda çoban, kıza bolca keçi sütü içirerek kızın karnındaki yılanlardan kurtulmasını sağlar.

Belgede Ereğli masalları (sayfa 170-173)

Benzer Belgeler