• Sonuç bulunamadı

MİFTÂHU’L-VUSÛL’DE HANEFİ MEZHEBİNE ATIFLAR

2 1 TEMİZLİKLE İLGİLİ YAPTIĞI ATIFLAR

2.5. HACLA İLGİLİ YAPTIĞI ATIFLAR

et-Tilimsânî, Hanefî mezhebine dair Hac bahsi ile ilgili beş atfa yer vermiştir. Aşağıda müellifin aktardığı bu atıfların, isâbetli olup olmadığı incelenecektir.

2.5.1. Hacda Niyet

Hanefî mezhebine göre hacda üzerine hac farz olduğu halde nafile hacca niyet eden bir kimsenin niyeti farz yerine geçmez.295

Araştırdığımız Hanefî mezhebi kitaplarında hac vaktinin namaz vakti gibi nafileye elverişli olduğu tayin edilen niyetle farz ile nâfile haccın birbirinden ayrıldığı ve dolayısıyla hac için edilen niyet şayet farz olarak değil de nâfile olarak edilirse edilen niyetin farz niyet yerine geçmeyeceği “Ameller niyetlere göredir ve herkes için niyet ettiği şey vardır.”296

hadisi gibi çeşitli deliller ile ifade edilmiştir.297 İmâm Ebû Yusuf’a göre ise nâfile olarak edilen niyetin farz niyet yerine geçeceği aktarılmıştır.298

Bir çocuk ergenliğe girmeden önce hac için niyet getirse Arafat vakfesinden önce ihtilâm olup ergenliğe girse yeniden ihrama girmediği müddetçe çocuğun haccı Hanefî mezhebine göre farz hac yerine geçmez. Çünkü hacta nâfile olan niyet, farz niyet yerine geçmez.299

et-Tilimsânî’nin Hanefî mezhebine nispet ettiği “hacta ‘farz değil sünnet niyeti’ getiren bir kimsenin niyeti farz yerine geçmez” görüşü isâbetli bir atıftır.

2.5.2. Tavâf Esnasında Hadesten Taharetin (Abdestli Olmanın) Hükmü Mâlikîler, tavâf esnasında abdestli olmayı Hz. Peygamber’den (a.s.) rivâyet edilen “Resulullah, abdestli olarak tavâf etti.”300

hadisine binaen vâcip görmüşlerdir. Hanefiler ise zikredilen hadiste olduğu gibi Hz. Peygamber’in (a.s.) fiillerinin vücup

295

et-Tilimsânî, Miftâhu’l-Vusûl, s. 106.

296

Buhâri, “Kitâbü`l-Hiyel” 1; Müslim, “Kitâbü`l-İmâre” 155.

297 es-Semerkandî, ʿUyûnü’l-mesâʾil, 65; es-Serahsî, el-Mebsût, IV, 151-152; es-Semerkandî, Tuhfetü’l-fukahâʾ, I, 429; el-Kâsânî, Bedâʾiʿ, II, 213; ez-Zeylaî, Tebyîn, II, 6; el-Mevsılî, el- İhtiyâr, I, 143; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, II, 437; Şeyhîzâde, Mecmaʿu’l-enhur, I, 263; İbn

Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 486.

298 el-Kudûrî, et-Tecrîd, IV, 1664. 299

el-Kudûrî, et-Tecrîd, IV, 2027-2028; es-Serahsî, el-Mebsût, IV, 173; el-Mergīnânî, el-Hidâye, I, 133; İbn Nüceym, el-Bahrü’r-Râik, II, 340;

300

et-Tilimsânî’nin rivâyet ettiği şekilde Hadis Metnine ulaşamdık. Muhtemelen et-Tilimsânî, Hz ‘Aişenin Rivâyet ettiği “Hz Peygamber (a.s.) Mekkeye geldiğinde ilk yapmaya başladığı şey

Abdest almak sonra da tavak etmek oldu” (el-Buhârî, “Kitâbu’l-Hac” 62; Müslim, “Kitâbu’l-hac”

190) Hadisini mana yönüyle aktarmıştır. Nitekim Miftâhu’l-Vusûl Muhakkiki Abdulvehab Abdullatifte hadisin zikrettiğimiz varyantını dipnot olarak vermiş.

gerektirmediğini ve dolayısıyla tavâf esnasında abdestli olmanın vâcip olmadığını belirtmişlerdir.301

Mütalaa ettiğimiz Hanefi mezhebi kitaplarında da tavâf esnasında abdestli olmanın farz olmadığı farklı gerekçeler ile ifade edilmiştir. Bunlardan birisi şöyledir: “Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi) tavâf etsinler”302

âyeti hem abdestliyi hem abdestli olmayanı kapsamaktadır. Tavâf için abdestli olmak gerekir demek nassa ekleme yapmaktır. Bu da haber-i vâhid ve kıyâs yolu ile gerçekleşmez. Tavâf esnasında abdestli olmak farzdır diyenler et-Tilimsânî’nin zikrettiği hadisi de delil olarak almışlardır. Mezhep içerisinde ‘farzdır’ diyenlerin delillerine farklı yönlerden cevaplar verilmiştir. Çoğunluğa göre tavâf esnasında abdestli olmanın hükmü kaynak itibariyle haber-i vâhid olduğu için haber-i vâhid de zan içerdiği için vâciptir.303

et-Tilimsânî’nin Hanefî mezhebine isnad ettiği “tavâf esnasında abdestli olmanın vâcip olmadığı” hükmü farz ve vâcip kavramlarının Hanefî mezhebinde aynı anlamda kullanılmadığı dikkate alındığında isâbetli olmadığı iddia edilebilir. Yukarıda da belirtildiği üzere tavâf esnasında abdestli olmanın hükmü vâciptir. Vâcib kavramı da bağlayıcılık içermektedir. Nitekim tavâf, abdestsiz yapıldığında ister farz ister vâcib ister nâfile olsun hepsinde vâcib terk edildiği için ceza-i müeyyide uygulanır. Abdestsiz yapılan tavâfta tavâfın niteliğine göre mezhep içerisinde büyükbaş kurban, küçükbaş kurban ve sadâka verme cezaları bulunmaktadır.304 Farz ve vâcip kavramlarının

fakihlerin çoğunluğunca aynı anlamda kullanıldığı dikkate alındığında ise yapılan atfın isâbetli olduğu söylenebilir.

301 et-Tilimsânî, Miftâhu’l-Vusûl, s. 85. et-Tilimsânî, hanefî mezhebinde “tavâf esnasında abdestli

olmanın Farz olmadığı” örneğini ayrıca Nesh bölümünde de vermektedir. bkz. et-Tilimsânî,

Miftâhu’l-Vusûl, s. 91. 302

Hac 22/29

303 el-Cessâs, Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî, II, 530; es-Serahsî, el-Mebsût, IV, 38; el-Kudûrî, et-Tecrîd,

IV, 1852-1858; el-Kâsânî, Bedâʾiʿ, II, 133; el-Mergīnânî, el-Hidâye, I, 63; el-Buhârî, el-Muhît, II, 462-464; el-Bâbertî, el-ʿİnâye, III, 56-57; el-Leknevî, en-Nâfiʿu’l-kebîr I, 160-162; İbn Âbidîn,

Reddü’l-muhtâr, II, 577; el-Aynî, el-Binâye, IV, 355.

304 Ayrıntılı bilgi için bkz. İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, III, 49-50; el-Aynî, el-Binâye, IV, 356; ez-

Zeylaî, Tebyîn, II, 59; İbn Nüceym, en-Nehrü’l-Fâʾik, II, 126-127; el-Aynî, el-Binâye, IV, 358- 359; el-Kudûrî, el-Muhtasar, ss. 72-73; er-Râzî, Tuhfetü’l-mülûk, s. 170; el-Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 162-164; Molla Hüsrev, Dürer, I, 242-244; Şeyhîzâde, Mecmaʿu’l-enhur, I, 294.

2.5.3. Haccı Geciktirme

Ebû Hanîfe’ye göre hac emri fevr gerektirdiği için edâ’ etme imkânı olduğu halde geciktiren bir kimse günahkâr olur.305

Ele aldığımız Hanefî mezhebi kitaplarında hac emrinin fevr gerektirip gerektirmediği ile ilgili mezhep içerisinde görüş ayrılığı bulunmaktadır. İmâm Ebû Yusûf ve el-Kerhî’ye göre Hac emri, fevr ifade etmektedir. İmam Muhammed’e göre ise hac emri fevr gerektirmez. İmâm Ebû Hanîfe’den ise konu ile ilgili iki görüş nakledilmektedir. Bunlardan birinde hac emrinin fevr gerektirdiğini söylediği belirtilirken; diğerinde ise hac emrinin fevr gerektirmediğini söylediği ifade edilmiştir. Mezhep kaynaklarına göre İmam Muhammed’in delili “Gitmeye gücü yetenin- yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.” âyetindeki mutlak ifâdedir. İmam Muhammed’e göre söz konusu ifadeyi ilk zamana kısıtlamak (takyîd etmek) delil olmaksızın câiz değildir. Aynı zamanda Mekke’nin hicri sekizinci yılda fethedildiği fakat Hz. Peygamber’in (a.s) onuncu yılda haccettiği, şayet emir fevr gerektirseydi Hz. Peygamber’in (a.s) haccı geciktirmeyeceği gibi çeşitli deliller aktarılmıştır. İmâm Ebû Yusûf ve el-Kerhî’nin ise âyetteki hac emrinin hem fevre hem de geciktirmeye delâlet etme ihtimali olduğunu fakat günahtan korunma amacıyla ihtiyaten fevre hamletmenin daha evlâ olduğunu, aynı zamanda Hz. Peygamber’in (a.s) geciktirmesinin bir özre binâen olduğu gibi çeşitli deliller öne sürdükleri aktarılmıştır.306

et-Tilimsânî’nin İmâm Ebû Hanîfe’ye atfettiği “hac emrinin fevr gerektirmediği ile ilgili” görüşü mezhep kitaplarında mevcuttur. Dolayısıyla onun bu konuda yaptığı atfın isabetli olduğu söylenebilir.

2.5.4. Başkası Yerine Hac Etmek

Hanefî mezhebine göre başkası yerine haccetmek câiz değildir. Çünkü başkası yerine bir eylemi yapma icâzeti hac için geçerli değildir.307

305 et-Tilimsânî, Miftâhu’l-Vusûl, s. 30. 306

el-Kudûrî, et-Tecrîd, IV, 1688-1676; es-Serahsî, el-Mebsût, IV, 163-164; el-Kâsânî, Bedâʾiʿ, II, 119-120; es-Semerkandî, Tuhfetü’l-fukahâʾ, I, 380-381; el-Mergīnânî, el-Hidâye, I, 132; el- Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 139; el-Haddâd, el-Cevhere, I, 148; ez-Zeylaî, Tebyîn, II, 3; el-Bâbertî, el-

ʿİnâye, II, 413; el-Aynî, el-Binâye, IV, 141; İbn Nüceym, el-Bahrü’r-Râik, II, 333; Şeyhîzâde, Mecmaʿu’l-enhur, I, 259-260; et-Tahtâvî, Hâşiye ʿalâ Merâkı’l-felâh, s. 727; İbn Âbidîn, Reddü’l- muhtâr, II, 457.

307

Araştırdığımız Hanefi mezhebi kitaplarında namaz, oruç ve cihâd gibi bedenî ibâdetlerin vekâleten yapılamayacağı; zekât, kefâret ve sadaka gibi mâli ibâdetlerin yapılabileceği; hac gibi hem mâli hem de bedenî tarafı olan ibâdetlerin ise istitâat (yapabilme gücü) olmadığında vekâleten yapılabileceği çeşitli deliller ile ifade edilmiştir. Hac ibâdeti yapabilme gücü olan kişi için bedenî ibâdete benzetilerek vekâleten yapılmasının câiz olmadığı; yapma gücü olmayan kişi için ise mâli ibadetlere benzetilerek vekâleten yapılabileceği çeşitli delillerle beyân edilmiştir.308 Mezhep

kitaplarında vekâleten hac yapabilme ile ilgili öne sürülen bazı deliller şunlardır: “Bir bayan Hz. Peygamber’e (a.s) gelerek ‘Ey Allah'ın Elçisi! Babam yaşlı birisi olup kendisine hac farz olmuştur. Babamın adına haccedebilir miyim?’ dedi. Hz. Peygamber’e (a.s) ona ‘Baban yerine haccet’ dedi.309

“Bir adam Hz. Peygamber’e (a.s) gelip şöyle dedi: ‘Babama hac farz oldu. Fakat o çok yaşlı olduğu için bineğe binemiyor onun adına ben hac yapabilir miyim?’ dedi. Hz. Peygamber (a.s) ona ‘Sen en büyük çocuğu musun?’ dedi. Adam ‘evet’ diye yanıt verince, Hz. Peygamber (a.s) ‘Şayet babanın bir borcu olsa öder miydin?’ dedi. Adam ‘evet’ diye yanıtlayınca Hz. Peygamber (a.s) ‘o halde babanın yerine hac yap.’ dedi.”310

et-Tilimsânî’nin Hanefî mezhebine kayıtsız olarak nispet ettiği “başkası yerine haccetmek câiz değildir.” görüşünün isâbetli fakat eksik bir atıf olduğu söylenebilir.311 Nitekim yukarıda da ifade edildiği üzere hac gibi hem mâli hem de bedenî tarafı olan ibâdetler istitâat (yapabilme gücü) olmadığında vekâleten yapılması caizken istitâat olduğunda vekâleten yapılması caiz değildir.

308 el-Cessâs, Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî, II, 479-482; el-Kudûrî, et-Tecrîd, IV, 1653- 1656; es-

Serahsî, el-Mebsût, IV, 147-148; el-Kâsânî, Bedâʾiʿ, II, 212-213; el-Mergīnânî, el-Hidâye, I, 178; el-Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 170; Molla Hüsrev, Dürer, I, 259; ; İbn Nüceym, el-Bahrü’r-Râik, III, 64- 66; Şeyhîzâde, Mecmaʿu’l-enhur, I, 307-308; ; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 598-599.

309 et-Tirmizî, “Ebvâbu’l-Hac” 54; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 326. (3049) 310

en-Nesâî, “Kitâbu Menâsiki’l-Hac” 11.

311

Kayıtsız bir şekilde yapılan atfın isâbetli olmadığını ayrıca Miftâhu’l-Vusûl Şârihi Ebû Tayyib Mevlüt es-Serirî es-Susî’de belirtmiştir. Bkz. es-Susî, Şerhu Miftâhu’l-Vusûl, s. 576.

2.5.5.En Faziletli Hac Çeşidi

Hanefîler “Hz. Peygamber (a.s) hac ve umre olmak üzere her ikisi için de telbiye getirdi” hadisine istinâden kırân312 haccının daha faziletli olduğunu söylemişlerdir.313

İncelediğimiz Hanefi mezhebi kaynaklarında peygamberlerin en faziletli amelleri seçtikleri vurgulanarak vedâ haccında “Hz. Peygamber (a.s) hac ve umre her ikisi için telbiye getirdi.”314 hadisine binâen Hz. Peygamber’in (a.s) kırân haccı yaptığı ve

dolayısıyla kırân haccının daha faziletli olduğu belirtilmiştir.315

İmâm Ebû Hanîfe’den yapılan bir rivâyete göre o, ifrâd haccını daha faziletli görmüştür.316

İmâm Ebû Yusûf’a göre kırân ve temettu haccının fazilet açısından aynı olduğu aktarılmıştır.317 Mezhebin

genel görüşünün kırân haccının en faziletli olduğu, daha sonra ise temettu, ardından ifrâd haccı olduğu aktarılmıştır.318

et-Tilimsânî’nin Hanefî mezhebine atfettiği “kırân haccı en faziletli hacdır.” görüşü isabetli bir atıftır.

Netice olarak, et-Tilimsânî’nin hac bahsi ile ilgili Hanefî mezhebine dair yaptığı atıflardan bir tanesinin kısmen isâbetli; dört tanesinin ise her yönüyle isâbetli olduğu anlaşılmaktadır.