• Sonuç bulunamadı

MİFTÂHU’L-VUSÛL’DE HANEFİ MEZHEBİNE ATIFLAR

2 1 TEMİZLİKLE İLGİLİ YAPTIĞI ATIFLAR

2.12. DEVLETLER HUKUKUYLA İLGİLİ YAPTIĞI ATIFLAR

et-Tilimsânî, Hanefî mezhebine dair devletler hukukuyla ilgili iki atıfa yer vermektedir. Aşağıda müellifin aktardığı bu atıfların, isâbetli olup olmadığı araştırılacaktır.

2.12.1. Gayrimüslimlerin İstila Ettikleri Müslüman Topraklarında Mülk Sahibi Olmaları

Hanefî mezhebine göre gayrimüslimler müslümanların topraklarını ele geçirince mülk sahibi olurlar.542

Etüt ettiğimiz Hanefî mezhebi kitaplarında müslüman topraklarını istila eden gayrimüslimlerin mülk sahibi olabilecekleri çeşitli gerekçelerle belirtilmiştir. Bunlardan bazısı şöyledir: Müslümanlar, gayrimüslimlerin toprağını fethedince mülkiyet sahibi olurlar çünkü mülkiyet mübâh olan bir malda tahakkuk etmiştir. Gayrimüslimler de aynı gerekçeyle istilalarıyla mülkiyet sahibi olurlar. Bir adam daha önce müşrikler tarafından ele geçirilen devesini ganimetler arasında bulduğunda Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: “Deveni eğer ganimetler paylaşılmadan önce bulsaydın hiçbir karşılık ödemeden o senin olurdu. Ganimetler paylaşıldıktan sonra ise istersen bedeli karşılığında onu alabilirsin.”543 Eğer istila eden gayrimüslimler mülkiyet sahibi olmuş olmasalardı, geri almak için mal sahibinin bedel ödemesi gerekmezdi. Düşmanlar bir adamın devesini ele geçirmişlerdi. Bir başka düşman askeri de deveyi onlardan satın almıştı. Sahibi durumu anlattığında, Hz. Peygamber (a.s) “Deveyi istersen bedelini ödeyerek geri alabilirsin. Yoksa deve onların olur.” buyurmuştur.544 Bu hadis de istila

eden gayrimüslimlerin mülkiyet sahibi olabildiklerini göstermektedir. Müslümanlar gayrimüslimlerin istilasından sonra galip gelirse ve bir kişi önceden sahip olduğu malı ganimetlerin içinde bulursa o kişi ganimetler dağıtılmadan önce herhangi bir ödeme yapmaksızın önceden sahip olduğu malını geri alabilir. Ganimetler dağıtıldıktan sonra ise o kişi önceden sahip olduğu malını geri almak isterse bedelini ödeyerek alabilir.545

542

et-Tilimsânî, Miftâhu’l-Vusûl, s. 124.

543 ed-Dârekutnî, es-Sünen, V, 201; el-Beyhakî, Maʿrifetü’s-sünen ve’l-âssâr, XII, 285. 544

İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, VI, 507; el-Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, IX, 188.

545

eş-Şeybânî, el-Asl, VII, 427; el-Cessâs, Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî, VII, 144-150; el-Kudûrî, et-

et-Tilimsânî’nin Hanefî mezhebine atfettiği “gayrimüslimler müslümanların topraklarını ele geçirince mülk sahibi olurlar.” görüşü isâbetli bir atıf olup konuyla ilgili mezhep içerisinde muhâlif bir görüşle karşılaşılmamıştır.

2.12.2. Savaş Esirleri

Mâlikîler “Yakaladığınız esirleri sıkı bağlarla bağlayıp elinizde tutun. Savaş sona erince onları ya karşılıksız olarak ya da fidye karşılığı serbest bırakın.”546 âyetine

binâen imamın, esirler ile ilgili karşılıksız veya fidye karşılığı serbest bırakma seçeneği olduğunu söylüyorlar. Hanefî mezhebine göre ise “Allah’a ortak koşanları bulduğunuz yerde öldürün.”547 âyeti “Savaş sona erince onları ya karşılıksız olarak ya da fidye karşılığı serbest bırakın.” ayetini neshetmiştir, dolayısıyla savaş esirleri karşılıksız veya fidye karşılığı serbest bırakılmaz.548 Bu mesele ayrıca “lafızlar bahsinde” şu şekilde ele alınıyor: Malikiler’e göre “Savaş esirlerini daha sonra ya karşılıksız yahut bedel alarak serbest bırakırsınız; ta ki savaş ağır yüklerini indirsin”549 âyetine göre imam esirleri ya

karşılıksız veya fidye karşılığı serbest bırakır. Hanefilere göre “ta ki savaş ağır yüklerini indirsin” kısmı mücmel olduğu için maksad nedir bilinmiyor dolayısıyla delil teşkil etmez.550

İncelediğimiz Hanefî mezhebi kitaplarında savaş sonrası elde edilen esirlerin durumu ile ilgili ifade edilenleri şu şekilde özetlemek mümkündür: (i) İmam isterse esirleri öldürebilir. Bu konuda Hz. Peygamber’in (a.s.) Ukbe b. Ebî Muayt (ö. 2/624), Nadr b. Hâris (ö. 2/624) ve Benî Kurayza’nın ölümüne hükmetmesi delil olarak ileri sürülür. (ii) İmam isterse esirleri köleleştirir, böylece onların şerleri defedilmiş ve müslümanlar için de fayda sağlanmış olur. (iii) İmam isterse de Hz. Ömer’in (r.a) (ö. 23/644) yaptığı gibi müslümanların zimmetinde olmak üzere (zimmi olarak) onları serbest bırakır. Fakat onlardan cizye alır ve kâfirlere yardım edilmiş olacağı için onları dâr-ı harbe göndermez. Esirlerin bedelsiz serbest bırakılması câiz değildir. Çünkü ganimet ehli, esirleri ele geçirmekle onlar üzerinde hak sahibi olur. Karşılıksız olarak

el-Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 133-134; ez-Zeylaî, Tebyîn, III, 260-261; İbn Nüceym, el-Bahrü’r-Râik, V, 102-103; Şeyhîzâde, Mecmaʿu’l-enhur, I, 651-652. 546 Muhammed 47/4. 547 Tevbe 9/5. 548 et-Tilimsânî, Miftâhu’l-Vusûl, s. 94. 549 Muhammed 47/4. 550 et-Tilimsânî, Miftâhu’l-Vusûl, s. 44.

esirlerin serbest bırakılmasıyla ganimet ehlinin hakları iptal edilmiş olur. “Allah’a ortak koşanları bulduğunuz yerde öldürün.” âyeti gibi müşriklerle savaşmaya ve onları öldürmeye dair olan naslarda karşılıksız serbest bırakmamaya delildir. Esirler, zorunlu ihtiyaç olmadıkça fidye karşılığında serbest bırakılmaz. İmam Muhammed’e göre şayet çocuk sahibi olamacayak derecede çok yaşlı esirler varsa fidye karşılığı serbest bırakılabilirler. Çünkü bunların serbest bırakılmalarıyla kâfirlere yardım edilmiş olunmaz. Çocuklar ve kadınların durumu farklıdır. Bunların geri verilmesiyle kâfirlere yardım edilmiş olunur. (iv) İmam Muhammed’e göre imam isterse düşman esirleriyle müslüman esirleri birbiriyle değiştirilebilir. İmam Ebû Hanîfe’den aktarılan bir rivâyete göre değiştirilmezken bir rivâyete göre ise değiştirilebilir. İmam Ebû Yûsuf’a göre ise ganimetler dağıtılmadan önce değiştirilmesi câizken ganimetler dağıtıldıktan sonra câiz değildir.551

“İmam isterse ‘Savaş sona erince onları ya karşılıksız olarak ya da fidye karşılığı serbest bırakın.’552

âyetine binaen esirleri karşılısız serbest bırakabilir” diyenlere verilen cevaplardan bazıları şunlardır: (i) Âyetin devamındaki “ta ki savaş ağır yüklerini indirsin” kısmı müşriklerle başladığınız Bedir savaşı bitene kadar anlamına gelebildiği gibi kâfirlerle başladığınız savaş bitene kadar anlamına da gelebilir. Kâfirlerle savaşın kıyamete kadar süreceği bilinmektedir. Bu durumda bu âyet esirlerin karşılıksız serbest bırakılmasına dair delil teşkil etmez. (ii) “Savaş sona erince onları ya karşılıksız olarak ya da fidye karşılığı serbest bırakın.” âyeti “O anda Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: Muhakkak ben sizinle beraberim, iman edenleri destekleyin. Ben inkâr edenlerin kalblerine korku salacağım. Artık vurun onları boyunlarının üzerinden, vurun her parmaklarına”553

ve “Allah’a ortak koşanları bulduğunuz yerde öldürün.” ayetleriyle neshedilmiştir.554

et-Tilimsânî’nin Hanefî mezhebine atfettiği “savaş esirleri karşılıksız veya fidye karşılığı serbest bırakılmaz.” görüşünün isâbetli bir atıf olduğu söylenebilir.

551 el-Cessâs, Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî, VII, 158-161; es-Serahsî, el-Mebsût, X, 138-140; es-

Semerkandî, Tuhfetü’l-fukahâʾ, III, 301-302; el-Kâsânî, Bedâʾiʿ, VII, 119-120; el-Mevsılî, el-

İhtiyâr, IV, 125; Şeyhîzâde, Mecmaʿu’l-enhur, I, 640-641. 552

Muhammed 47/4.

553 Enfâl 8/12. 554

el-Kudûrî, et-Tecrîd, VIII, 4135-4139; el-Kâsânî, Bedâʾiʿ, VII, 119-120; el-Mergīnânî, el-Hidâye, II, 384-385; ez-Zeylaî, Tebyîn, III, 249-250; el-Bâbertî, el-ʿİnâye, V, 473-476; İbnü’l-Hümâm,

Netice olarak, et-Tilimsânî’nin devletler hukukuyla ilgili Hanefî mezhebine dair yaptığı atıfların tamamının isâbetli olduğu anlaşılmaktadır.