• Sonuç bulunamadı

II. Araştırmanın Yöntemi ve Kaynakları

3. ZÂDÜ’L-MESÎR FÎ ‘İLMİ’T-TEFSÎR ADLI TEFSİRİN KIRAATLERE

3.3. NAHİV KURALLARI AÇISINDAN KIRAAT UYGULAMALARI

3.3.3. Haber İle Bağlantılı Olan İ‘râb Vecihleri

“Haber isim cümlesinin ikinci kısmıdır. Müptedânın nasıl ve ne durumda olduğunu haber verir ve merfû’dur. Umumiyetle nekre olur ve müptedâdan sonra gelir. Müştak kelime (ism-i fâil, ism-i mef’ûl, sıfat-ı müşebbehe gibi kelimelerden olursa müzekkerlik, müenneslik, müfretlik, tesniyelik ve cemîlik bakımından müptedâya uyar; ancak, müptedâ gayr-i âkil (hayvan ve eşyaya ait) bir ismin cemisi ise, haber genellikle müfred müennes gelir.”172 Özetle verdiğimiz bu bilgiler ışığında

Zadü’l-mesîr’de haber’den kaynaklı olan kıraat ihtilaflarına değinmek istiyoruz.

Şuarâ suresi 197. ayette geçen “ ًةَيآ ْمُهَل ْنُكَي ْمَل َوَأ” ifadesini İbn Kesir, Nâfi’, Ebu Amr, Âsım, Hamza ve Kisâî, ye ile “evelem yekûn lehüm”şeklinde okumuşlar, devamını da nasb ile “ayeten” şeklinde okumayı uygun görmüşlerdir. Ebu İmrân el- Cevni ile Katâde de, “te” harfi ile “tekün” ve nasb olarak da “âyeten” şeklinde okumuşlardır. Bu konuda Zeccâc şöyle demiştir: Bu kelimeyi ye harfi ile “yekün” şeklinde okumayı tercih edenlerin devamında “âyeten” şeklinde nasb ile okuması daha doğrudur. Böyle olunca “en” kâne’nin ismi, “ayeten” ise haberi olur ve anlam “İsrailoğulları âlimlerinin Hz. Peygamberin (sav) ve peygamberliğinin hak olduğunu bilmeleri onlar için bir delil, yani her şeyi açıklayan bir işaret olmadı mı? şeklinde olur. Çünkü İsrailoğullarının iman eden âlimleri, Hz. Peygamber (sav)’in sıfatını yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı olarak buldular. Kim de te harfi ile “evelem tekün” ve ref ile de “âyatün” şeklinde okursa, “ayet” kelimesini isim kabul etmiştir. “En ya’lemehu” kelimesi de “tekün”ün haberi olmuş olur. “Sümme lem tekün fitnetühüm”173 ayetinde olduğu gibi te ile “evelem tekün”, nasb ile “ayeten” okumak

da doğrudur. Şa’bi, Dahhak ve Âsım el-Cahderi, te ile “en ta’lemehu” şeklinde okumuşlardır.174

Müminün suresi 92. ayette “ َنوُك ِرْشُي اَّمَع ى لاَعَتَف ِةَداَهَّشلا َو ِبْيَغْلا ِمِلاَع” geçen “ ُملاع" kelimesini İbn Kesir, Ebu Amr, İbn Âmir ve Hafs da Âsım’dan rivayet ederek

“mim” harfinin kesri ile “âlimi” şeklinde okumuşlardır. Nâfi’, Hamza, Kisâî ve Ebu

Bekir de Âsım’dan rivayet ederek “mim” harfinin ref’i ile “âlimü” şeklinde okumayı uygun görmüşlerdir. Bu ifade için Ahfeş şöyle demiştir: “Âlimi” şeklinde mecrûr

172 Mustafa Meral Çörtü, Arapça Dil Bilgisi Nahiv, s. 102. 173 En’âm, 6/23.

174 İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, C: IV, s. 469; es-Seb’â, s. 473; et-Teysîr, s. 166; en-Neşr, C: II, s.

75 okumak daha doğrudur, çünkü böyle olunca iki söz arasında birlik olmuş olur. Merfû okunduğunda ise gizli bir müptedaya haber olarak takdir edilmiş olur ki ilk sözün bitmiş olması da bunu destekler.175

Yine Sâd suresi 84. ayette “ ُِۚلوُقَا َّقَحْلا َو ٌُّۘقَحْلاَف َلاَق” geçen “ ِ قَحلاف” kelimesini Âsım- Hasnûn’un Hübeyre’den rivayeti hariç –Hamza, Halef ve Zeyd de Ya’kûb’tan rivayet ederek birincide merfû, ikincide mansûb olarak “fe’l-hakku ve’l-hakka” şeklinde okumuşlardır. Bu da İbn Abbas ile Mücâhid’ten rivayet edilmiştir. İbn Abbas bu ayetin anlamının “ben hakkım, hakkı da derim” şeklinde olduğunu söylemiştir. “Hak” kelimesinin haberi mahzuftur, takdiri de “elhakku minni”, “hak bendendir” şeklindedir, diyenler de olmuştur. Mahbub ise Ebu Amr’dan rivayet ederek, her ikisini de merfû okuduğunu bildirmiştir.176

Bu ifade için Zeccâc şunları söylemiştir: Her iki kelimeyi de merfû okuyanlar için mâna “feene’l-hakku ve’l-hakku ekûlu”, ben hakkım, hakkı da derim, şeklinde olur. İbn Kesir, Nâfi’, Ebu Amr, İbn Âmir ve Kisâî her iki kelimeyi de mansûb okumuşlardır. Ferrâ ise bu ifadeyi “hamden lillah” sözüne benzetmiştir. Mekki b. Ebi Talib konuya farklı bir yorum getirerek birinci “hak” sözcüğünün iğra yolu ile mansûb olduğunu söylemiştir. Böyle olunca da mâna “ittebiü’l-hakka vesmeu’ ve’l- zemu’l-hakka”, hakka sarılın, şeklinde olmuş olur. Kimileri de bu ifadeyi kasem kabul ederek mansûb okumuşlardır tıpkı “Allâhe leef’alenne” ibaresinde olduğu gibi. Burada cer harfi ortadan kalktığı için nasb edilir ve takdiri de “febi’l-hakkı” demek olur. İkinci “hak” kelimesi de birincisi gibi olur ve tekîd için tekrar edilmiştir. Bu kelimenin “ekûlu” lafzı gibi mansûb olması da uygundur tıpkı “ve ekûlü’l-hakka” ibaresinde olduğu gibi. İbn Abbas, Mücâhid, İkrime, Ebu Recâ, Muâz el-Kârî ve A’meş de kâf harfinin kesri ile “fe’l-hakkı”, ikinci kâf harfinin de nasbı ile “ve’l- hakka” şeklinde okumuşlardır. Ebu İmran el-Cevnî de her ikisini de kesre ile okumuştur. Ebu’l-Mütevekkil, Ebu’l-Cevzâ ve Ebu Nehik, nasb ile “fe’l-hakka”, ref’ ile de “ve’l-hakku” şeklinde okumuşlardır.177

175 İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, C: IV, s. 342-343; es-Seb’â, s. 447; et-Teysîr, s. 160; el-İrşâd, s.

456; en-Neşr, C: II, s. 329; el-Kenz, C: II, s. 575.

176 İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, C: V, s. 282.

177 İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, C: V, s. 282; es-Seb’â, s. 557; et-Teysîr, s. 188; en-Neşr, C: II, s.

76 Yine Hûd suresi 111. ayette geçen “ َكُّب َر ْمُهَّنَيِ ف َوُيَل اَّمَل” ifadesini Ebu Amr ve Kisâî şeddeli nun ile “ve inne” şeklinde okumuşlar ardından gelen “lema” ifadesini de şeddesiz okumayı tercih etmişlerdir. “Lema” sözcüğünde lâm harfi tekîd amaçlıdır ve “inne”nin haberi olan “ma” edatına dâhil olmuştur. “Leyüveffiyennehüm” ifadesindeki lâm harfi ise kasem içindir ve takdir “Allah’a yemin ederim ki onlara eksiksiz verecektir,” şeklinde olur. “Ma” edatı ise iki lâm harfini birbirinden ayırmak için gelmiştir. Mekki b. Ebi Talib şöyle demiştir: “Ma” edatı zaittir ve iki lâm harfini birbirinden ayırmak içindir ve her iki lâm harfi de meftuhtur. Sibeveyh’de şöyle demiştir: Dil âlimlerinden birkaçı Arapların “in Amren lemuntalikûn,” şeklinde “inneyi” tahfif ederek okuduklarını söylemiştir.178

Nâfi’ ve Ebu Bekir Âsım’dan rivayetle şeddesiz olarak “in” ve şeddeli olarak da “lemma” şeklinde okumuştur. Hamza, İbn Âmir ve Hafs da Âsım’dan rivayetle şeddeli olarak “lemma” şeklinde okumuştur. Bu ifade için Mekki b. Ebi Talip’te şöyle demiştir: Onun aslı “lemin ma” dır. Nun harfi mim harfine idgam olmuştur ve dilde üç mim toplanmıştır. Bu nedenle meksur mim hazfedilmiş ve takdir “ve inne küllen lemin halkın leyüveffiyennehüm” şeklinde olmuştur. Takdiri “leman ma” diyenler de olmuştur. “Ma” edatındaki mim harfi meftuhtur, “ma” da zaittir. Dilde tekerrür olduğundan dolayı da mimlerden biri atılır ve takdir “lehalkun leyüveffiyennehüm”, şeklindedir, mâna da, “onlara amellerinin karşılığını eksiksiz ödeyecektir,” şeklinde olur.179