• Sonuç bulunamadı

HABEŞ EYALETİ’NİN KURULUŞU

Osmanlı müellifleri çok geniş bir sahayı Habeşistan olarak tanımlamaktadırlar.

Onların tariflerine göre Habeşistan Mısır’ın güneyinden başlamakta ve Doğu-Afrika’da Zengibar’a 93 kadar uzanmaktadır. 94 Mısır’ın fethinden sonra Habeşistan Osmanlı Devleti açısından daha da önem kazanmış oldu. Osmanlı Devleti zaman içinde Afrika’da beş tane eyalet kurmuştu. Bunlar Mısır, Tunus, Cezayir, Trablusgarp ve Habeş eyaletleriydi. Yukarıda da belirtildiği gibi Habeş eyaleti resmen 5 Temmuz 1555 (15 Şaban 962) tarihinde Özdemir Paşa tarafından tesis edilmişti.95 İdari merkez önce Sevakin olmuş, daha sonra Masavva’ya taşınmıştı.

Eyalet kurulduğu zaman kapladığı topraklar henüz fiilen ele geçmiş değildi.96 Bu da Habeş eyaletine özel bir durumu teşkil etmektedir. Bunun sebebini de Özdemir Paşa’nın kişisel karizmasının yanında Mısır’dan bu bölgenin yönetilmesi zorluğu olarak görülebilir. Kuvvetle muhtemeldir ki Özdemir Paşa’da buradan bir eyalet salyanesini karşılayacak kadar gelir elde edemeyeceğini biliyordu. Ancak başka nedenler de mevcuttu. Yukarıda da belirtildiği gibi Mısır’ın fethiyle Osmanlı, Portekiz güçleri ile karşı karşıya gelmişti. Portekizliler, Kızıldeniz, Hint Okyanusu, Basra körfezinde büyük bir tehlike teşkil ediyordu. Cidde’ye saldırmaya cüret etmişler, hatta Haremeyn-i Şerifeyn’in işgalini bile düşünür olmuşlardı. Afrika’nın batı kıyıları boyunca ve Kenya, Somali limanlarını ele geçiriyorlardı. Buralardaki Müslümanlar Osmanlıdan yardım

89 Kavas, Osmanlı Afrika, a.g.e., s.46.

90 Babası gibi o da yaklaşık beş yıl Habeş beylerbeyi olarak görev yaptı. (1561-1567). A.g.e. s.49,52.

91 Topuz, a.g.e., s.162.

92 Orhonlu, a.g.e., s.47.

93 Günümüzde Mısır devletinin güneyinden Mozambik devletine kadar uzanıyordu.

94 Orhonlu, a.g.e. s.21; Piri Reis’den nakleden Orhonlu: Piri Reis, Kitab-ı Bahriye, neşreden Fevzi Kurtoğlu-Ali Haydar Alpogat, TTK Basımevi, İstanbul, 1935, s.33,34.

95 “Özdemür Paşa’ya vilayet-i Habeş on dört kere yüz binle emr olunmağın Sevvakin’ı müşarunileyhe ta’yin edüp zabt etdüresüz deyü buyuruldu, Sevvakin on beş kesedür, 15 Şa’ban 962” (KK,nu.213, s.212);

Orhonlu,a.g.e., s.37.

96 A.g.e., s.176.

19

istiyordu. Çünkü Memluk devletinin ne bunlara yardım edecek ne de Portekiz güçleriyle hem denizde hem de karada mücadele edecek güçleri kalmamıştı. Yemen Sultanı Emir İskender Osmanlıdan yardım istemişti. Portekizliler Babül Mendeb boğazını kapatarak Endonezya ve Hindistan Müslümanlarının Hacca gelmesini engelliyorlardı. İşte bu zorunluluklarla Yemen seferi yapıldı ve bu bölgede Portekiz tehlikesi biraz azaltıldı.

Şüphesiz ki Hadım Süleyman Paşa ile birlikte gittiği Yemen seferinde Özdemir Bey, Kızıldeniz’in her iki kıyılarının da ne kadar önemli olduğunu, fethedilmesi gerektiğini anlamıştı. Kızıldeniz’in batı kıyılarının da Babü’l Mendeb’e kadar ele geçirilmesinin elzem olduğunu anladığı için, Habeş eyaletini kurup buraları, hiç olmazsa kıyı bölgelerini ele geçirerek Kızıldeniz’in güvenliğini sağlarken Avrupalı Hıristiyan etkisinin en azından kuzey-doğu Afrika’ya sıçramasını engellemeye çalıştı. Kendisi daha iç kısımların da fethedilmesi gerektiğine inandığı için yaşlılığına rağmen Habeşistan’ın içlerine doğru sefer yapmıştı. Ancak merkezi idare, h kimiyetin sağlanmasının ve idaresinin güç olacağını düşündüğü için, bu kadar ileri gidilmesini onaylamayıp, takviye kuvvet vermemişti. Kızıldeniz ve Hint denizinde kıyıları olan bu ülkeyi alıp, doğu ticaretini kontrol ederek, hem gelir elde etmek hem de rakibi olan devletlerin gelir elde ederek güçlenmesinin önüne geçmek için Habeş eyaleti önemliydi.

Ayrıca, Amerika’nın keşfine kadar ticaret doğudan batıya doğru akıyordu. Baharat yolu da Basra Körfezi’nden ve Kızıldeniz’den yapılıyordu. Ama bu yollar çoğunlukla Müslüman devletlerin ellerindeydi. Coğrafi keşifler işte bu durumu bozmak için başlatıldı. Doğu Hint adalarına ulaşmak isteği onları Amerika’yı keşfe götürdü. Bu keşif ile Doğu-Batı aksında işleyen ticarete Batı-Doğu hattı da eklenmiş oldu. İspanyollar o güne kadar hayal bile edemeyecekleri miktarda altını Avrupa piyasalarına sürünce gümüşün değeri düştü, altının ki de yükseldi. Piyasalarda altın krizi baş gösterdi. Her devlet artık altın bulmanın derdine düştü. İspanyolların gemiler dolusu altına sahip olması Afrika, Amerika ve Asya’ya doğru uzanan bir sömürge yarışını başlattı. Osmanlı da eskiden beri bilinen Sudan ve Habeşistan altınlarından yararlanabilmek için Habeş eyaletini teşkil etmiş idi. Habeş topraklarını altının terazi ile alış veriş edildiği yer olarak bilinmekteydi. Terazi ile alış veriş, şüphesiz ülkede sikke olmadığı için mübadele maksadı ile yapıla gelen bir uygulamaydı.97

97 A.g.e., s.32.

20

Beylerbeyilik salyane ile idare edilen eyaletler arasındadır. Yani Habeş, Mısır, Bağdat, Basra, Yemen, Lahsa, Cezayir-i Garb, Trablusgarb, Tunus eyaletleri salyane ile idare edilmekte idi. Bu usulün cari olduğu eyaletlerde bütün mahsulat defterdarlar tarafından zabtedilir; salyane ve askerin ulufesi eyalet mahsulünden verilirdi.98 Ancak Habeş eyaletinin gelirleri düşük olduğundan, gelir-gider dengesi tutturulamadığı için de bütçesi açık veriyordu. Merkezden alınan izin ile ve geri ödemek kaydıyla Mısır’dan zaman, zaman borç alınıyordu. Ancak bu da Habeş beylerbeyi ile Mısır beylerbeyinin arasının açılmasına sebep olabiliyordu. Habeş eyaleti sürekli Mısır eyaletinin gölgesinde kalmıştır. İdarecilerinin çoğu Mısır’da görev yapanlar arasından seçiliyordu.

Takviye para ve asker ihtiyacı buradan karşılanmaya çalışılıyordu.

Habeş eyaletine tayin edilen idareciler genelde buraya yakın bölgelerde yetişmiş veya yakın bölgelerde görev yapmış kişilerden seçiliyordu. Özdemir Paşa’da Mısır’da, Yemen99 de görev yapmıştı. Oğlu Osman Paşa’da aynı şekilde bölgeye yakın yerlerde görev yapmıştı. Ayrıca, Mısır’da Circe sancak beyi iken Habeş eyaletine tayin edilen Süleyman Bey, Mısır beylerinden olup Yemen’de hizmet gören Hızır Bey, Mısır’da sancak beyliği yapan Mustafa Bey gibi isimler zikredilebilir.100 XVI. yüzyılda bu uygulama devam etmiştir ancak XVII. yüzyılda bu düzen bozulmuş, genelde Mısır’daki sancak beyleri tayin edilir olmuştur. Bu da eyalete fazla önem verilmediğini, kurumsal zafiyetlerin oluşmaya başladığının başka bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Artık Habeş valileri idareleri altındaki topraklarla fazla ilgilenmiyor, yerlerine temsilciler gönderiyorlardı. Bu topraklar artık yavaş, yavaş mahalli idarelerin eline geçmeye başlamış idi. Bu mahalli idareciler genelde yerli kadınlardan doğan yeni nesil arasından seçilen naiblerdi.101 XVIII. Yüzyılda Habeş eyaletinin fazla bir önemi kalmamış idi. 1701 yılından itibaren Habeş eyaleti Mekke-i Mükerreme şeyhlülharemliği ve Cidde sancakbeyliği ile birlikte idare edilmeye başlanmıştı.102

98 A.g.e., s.103.

99 Özdemir Paşa’nın fazla bilinmeyen bir özelliği de kahve’ye olan tutkunluğu idi. Habeşistan’da sevip alıştığı kahveyi 1547 yılında Yemen’e tayin olunca yanında götürmüş idi. Bugün yemen kahvesi olarak türkülere bile geçen, Yemen’in en önemli gelir kaynağını oluşturan kahve, Yemen’deki varlığını Özdemir Paşa’ya borçludur. http://www.mustafaarmagan.com.tr/sudandaki-osmanli-izleri.html (Erişim Tarihi:

09.08.2012).

100 Orhonlu, a.g.e., s.95.

101 Kavas, İslam Ansiklopedisi, a.g.e., s.461; Kavas, Osmanlı Afrika, a.g.e., s.47.

102 Orhonlu, a.g.e., s.178; Kavas, Osmanlı Afrika, a.g.e., s.47.

21

Mısır’da Hıdivlerin güçlü idaresi üzerine Habeş eyaleti de Mısır idaresine bırakılmıştı (1867). Bu dönemde Sudan içlerine yapılan seferlerden sonra Sevakin limanı tekrar önem kazanmaya başladı. Bu yüzyıl artık Habeşistan’da Müslüman krallıklar ile Hıristiyan krallıkların birbirleri ile savaşları, kabileler arası çatışmalar, sömürgeci güçlerin işgalleriyle doludur. İngiltere, Fransa ve İtalya buralardan pay kapma çabasındadır. Fransızlar Cibutiye yerleşmişlerdir. İtalyanlar Habeşistan’ı, İngiltere’de tüm batı Afrika ile Arap yarımadasını sömürgesi altına almaya çalışıyordu. Osmanlı Devleti, müstemlekeci devletlerin güney-doğu Afrika sahillerine yerleşmeleri karşısında, diplomasi yolu ile Habeş eyaleti d hil, Babü’l Mendeb’e kadar olan toprakların kendi mutlak hükümranlığı altında olduğunu iddia ediyordu.103 Fakat İtalya 1885 yılında Masavva’ya, 1886 yılında da Kızıldeniz sahillerine yerleşti. İngilizler Mısır’ı işgal edince de Osmanlı bu kayıpları ancak diplomatik olarak protesto edebildi.

Artık Osmanlı’nın sömürgecilere karşı koyacak gücü kalmadığından XIX. yüzyılın sonuna gelmeden artık Osmanlı Habeşistan’da da yoktur.