• Sonuç bulunamadı

3. H.1041-1042/M.1632-1633 TARİHLİ HARPUP ŞER’İYYE SİCİLİNİN

3.2. Sosyal Yapı ve Toplumsal İlişkiler

3.2.4. Toplumsal Asayişi Bozan Olaylar

3.2.4.2. Hırsızlık Olayları

Asayişin düzenini bozan ve fertlerin güvenliğini tehdit eden mevzulardan biride hırsızlık vakalarıdır. Hırsızlıkla ilgili iki sicil mevcuttur. Bunlardan birisi; Çemişgezek kazasına tabi Kiriz adlı karyenin sakinlerinden İsa ve Küçük adlı kişilerin bir gece Salarıh adlı karyede sakin olan Oruç adlı kişinin pamuklarını çaldığı ve hırsızlık esnasında halkın kendilerini gördüğü ve üzerlerine gelip dövdükleri, ellerindeki ok ve kılıçlarını aldıkları ve işbirlikçilerinin de Hüseyin Ağa adlı kişinin hizmetkârı İsa adlı kişinin klavuzluk ettiği ortaya çıkarılmıştır(HŞS, NO:181, s.105/a.3). Başka bir sicilde ise bir gömleğin gasp edilmesine dairdir(HŞS, NO:181, 36/B.2).

3.2.5. Su Kullanımı Anlaşmazlığı

Tahkik ve tedkik edilen sicilde birçok su tasarrufu anlaşmazlığı mevcuttur. Örnek olarak birkaç tanesini zikredecek olursak; Harsık karyesi sakinlerinden bazı zımmîlerin, hem Müslümanların hemde zımmîlerin daha önce kendi tarlalarına akan suları cebren kesip engel olup suyu kendi tarlalarına akıttıkları görülüyor. Mezkûr

      

2 1519’da Bozoklu Şeyh Celâl adında bir kişi mehdilik iddasıyla Tokat ve civarında isyan edince bundan sonraki isyanlar da, hangi maksat, niyet ve ne türden olursa olsun halk arasında onun adına atfen Celâli sıfatıyla anılmaya başlanmıştı. Artık halk kendilerine zarar veren her âsiyi Celâli sıfatıyla bakıyor. Celâli İsyanları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba İlgürel, ‘’Celâli İsyanları’’, DİA, C.7, İstanbul 1993, s.252-257.

bireyler bu durumdan şikâyetçi olup sularını geri almak istedikleri müşahade edilmiş(HŞS, NO:181, s.75/a.3).

Başka bir sicilde ise, vefat eden Süleyman Çelebi adlı kişinin yetimleri Murtek karyesinde ki tarlalarını Gülek vakf suyundan sulayıp ekmişlerdir. Fakat daha sonra Anderyas adlı zımmî suyun kullanımına mani olmaya çalıştığı ve şikâyet edildiğine dairdir(HŞS, NO.181, s.75/a.2).

Meridi karyesi sakinlerinden Durmuş adlı kişi kardeşinin oğlu Ömer Bey’in babası hayattayken su taarrufunda anlaşmışlardı fakat Ömer Bey bazı sorunların teşekkülüne sebep olunca; Büyük gölden dokuz günün iki günü kendisine su verdiği aşağı gölden Ömer beyin suyundan haftanın iki günü kullanma tasarrufu kendine cari olmak üzere verip istibdal (değiştirmek) etmek kararı alınmış bundan sonra mabeyinlerinde ki su tasarrufu anlaşmazlığını sulha çevirip anlaşmışlardır(HŞS, NO:181, s.48/b.2).

3.2.6.Kullanılan Lakaplar

181 numaralı Harput Şer’iyye sicilinde istimal edilen lakablar aşağıda ki gibi tahrir edilmiştir:

Ağa Beşe Bey

Bali Bıyıklı Bedros

Boşnak Çelebi Efendi

Piri Pehlivan Piyale

Şeyh Sofi Külabi

Monla Keşiş

3.3. İktisadi Yapı

3.3.1. Vergiler

İncelenen sicilde adı geçen vergiler şunlardır:

3.3.1.1. Öşür

Lugatta ‘‘onda bir’’ manasına gelen ‘‘uşr’’ kelimesinin Türkçeleşmiş hali ‘‘öşür’’dür. Fıkıh teriminde toprak ürünlerinden tahsil edilen zekâtı ifade eder (Erkal,

2007, s. 97-100). Miri arazi sisteminin cari olduğu yerlerde, devlete mahsus toprakların kiracısı olan çiftçilerden aldıkları mahsülün öşrüdür. Toprağı işleyen kişilerin mahsülünü devlet ile paylaşımına ‘‘harac-ı mukaseme’’ şeklinde tarif edilmiştir. Çiftçilerden hâsıl olan bu toprak vergileri bulunduğu zamanın toprağın verimine göre mahsülün nısfı ve onda biri arasında tağyir etmektedir. Bu vergi türü Müslüman ve Gayr-ı Müslim tefrik edilmeksizin bütün toprak kiracılarından alınmaktaydı (Barkan, 1988, s. 485).

Öşür, ‘‘aynî ve nakdi’’ olmak üzere iki farklı şekilde tahsili olmaktaydı. Arpa ve buğdayın ömürlerinin uzun olmaları hasebiyle genellikle aynî olarak alınırdı. Ancak sipahiler daha çok zamanın narhına göre nakdî olarak öşür almak isterlerdi. Çünkü sipahilerin ellerinde mevcut olan mahsülleri satıp nakde çevirme imkânları zor ve kısıtlı idi. Aynı şekilde meyve ve sebze ürünlerinin mahsülleri uzun süre bekleyemeyeceği için hemen satılması da mümkün değildi. Dolayısıyla çiftçiler mezkûr mahsüllerinin öşrünü, defterlerinde muayyen olan narh üzerinden sipahilere nakdi olarak ödeyeceklerdir (Ünal, 1989, s. 119-120).

İncelenen sicilde öşürle ilgili bazı sorunların oluştuğu görülüyor. Mesela, Harperut sakinlerinden olan ebna-i sipahiyaden olan Abdullatif adlı kişi ve kaza ahalisi tarafından vergiyle ilgili bazı sıkıntıları arz-ı hal etmişler; daha önce kazada bağ ve bahçelerin tahammüllerine göre ellişer ve altmışar akçe ve ziraat olunan yerleri yıllık miri yirmi altı bin akçe maktu’ bağlayıp ve maktu’larını verip herhangi bir kusurları yok iken mir-liva olanlar kanaat etmeyip hâsıl olan mahsüllerin öşrünü almaya çalışmışlardır. Fakat mir-liva olanların diretmelerine karşılık gerekli mercilerden daha önce belirlenmiş ölçekte alınması hususunda uyarılmışlardır. Ve bunun aksi yaşanılması halinde tekrardan şikâyette bulunmalarını istemişlerdir(HŞS, No: 181, s.154/b.1).

Bir diğer belgede ise, Abdal adlı kişinin berat-ı şerifle mutasarruf olduğu karye zeametlerinin mahsülünden senede kırk bin akçe miriye baki kalanı da kendisine hasıl etmekle her yıl gerçekleşen a’şar-ı şer’iyye ve rusum-u örfiyelerinin zabtını ve mirisini teslim etmişlerdir. Zeamete tabi Kesik Köprü adlı mezrada ‘aşar-ı şer’iyeye defter-i hakanide dört yüz altmış akçe kaydedip ve beratta kayıtlı iken zikr olunan mezrada daha önce zabtedip ziraat edildikten sonra dört yüz altmış akçeye bağlanmış fakat akçelerini ve öşriyelerini vermeyecekelerini bildirmişlerdir. Yine zikrolunan mezra zeamet dahilinde iken her yıl ‘aşar-ı şer’iyye ve rüsûm-ı örfiyelerinin miriye kırk bin akçe kendisine baki kalan hasıl kayd olunmuş iken Hasan adlı kişi ziraat edip hasıl ettiği

terke öşrünü vermeyeceğini bildirdikten sonra, mercilerden gerekenlerin yapılması isteniliyor(HŞS, No:181 s.130/b.1).

3.3.1.2. Avarız, Nüzül ve Sürsat

Avarız fevkalade hallerde ve bilhassa harp sebebi ile geçici olarak alınana vergidir(Yeğin, 2008, s.84). Savaş esnasında padişahın emriyle, reayanın doğrudan doğruya vermekle mükellef olduğu vergidir (Sahillioğlu, 1991, s. 108-109).

Nüzül, Osmanlı maliyesinde sefere çıkan ordunun zahire ihtiyacını temin etmek üzere buğday ve arpa gibi hububattan alınan ‘‘ayni’’ vergiyi ifade eder. Daha çok fevkalade dönemlere ait avarız çeşidi vergilerden biri olmasına rağmen bazı kanunnamelerde şer’i vergi türünde de izah edilmiştir.

Osmanlı nakliye fiyatlarının pahalı olması ve nakliye fiyatlarının halka sıkıntı vermesi, artık nüzül vergisinin XVI. yüzyılın sonlarından itibaren biraz daha uzak olan bölgelerden nakit şeklinde toplanması ve ordunun geçiş güzergâhına yakın yerlerden lüzümlü zahirelerin satın alınmasına sebep olmuştur. Neticesinde ordunun iaşe ihtiyacı için muayyen bir fiyat verilip temin etmek için ‘‘sürsat’’ denilen yeni bir vergi çeşidi ortaya çıkmıştır (İşbilir, 2007, s. 311-312).

İncelenen belgede vergiyle alakalı belgeler bulunmaktadır. Mesela zımmîlerle alakalı vergi meseleleri mevcuttur şöyle ki:

Bazı zımmîlerin Pertek sancağına tabi Diyata adlı karyede yaşadıktan sonra Harperut’a göçüp yedi-sekiz sene kadar sakin olduktan sonra Harperut kasabası sakinleri üzerlerine gelip ‘avarız, nüzül ve sair vergileri vermedikleri ifade edip rencide etmişlerdir. Zımmîlerin de ellerinde fetva olduğunu ifade etmişler. Merkezden de: Madem sakin oldukları yerlerde mal ve mülkleri olmadıkça avarız ve diğer vergilerin alınmaması ve kendilerini rencide etmemeleri konusunda uyarılıp yedlerine fetva verilmiştir(HŞS, NO: 181, s.89/a.1).

Bir başka belgede ise, yine avarız, nüzül ve sürsat vergilerini vermekte sorun çıkaran bir esnaf var; Harput kasabası sakinlerinden ‘attar taifesinden bazı kişilerin yine kendi esnaf taifelerinden olan Hacı Beşe adlı kişinin, mezkûr vergileri kendileriyle beraber vermediğini ve vermeyeceğini bildirip mabeynlerinde niza’ ettikleri görülüyor. Fakat daha sonra aralarında anlaşıp mezkûr vergileri verdiği müşahade ediliyor(HŞS, NO:181, s.95/a.2).

Sair bir sacilde, ‘avarız cem’inde bazı sorunların teşekkül ettiği bu sorunların ‘avarız tahsilinin bir miktarın teslim edildiği baki kalan bir miktarın ise zimmetlerinde kaldığı ve kalan kısmının merkezden bir mektub ile noksanasız bir şekilde taleb edildiği fermanda ifade edilmiştir(HŞS, NO:181, s.122/b.2). Yine bir fetva kaydında, zımmilerden Zeyd adlı kişinin bir mahalleden başka bir mahalleye göç etmesi ve öldükten sonra oğlu Amr’ın mezkûr mahallede kırk seneye yakın oturduktan sonra mahalle halkı kendisinden, ‘‘baban bir bahane ile bizim mahalleden gitmiştir’’ deyip kendisinden örfi vergilerin istenilmesi caiz olup olmadığı sorulunca gerekli mercilerden ise; Amr adlı zımminin avarız ve sair vergilerin oturduğu mahallede ki kişilerele eda etmesi gerektiği ve babasının daha önce sakin olduğu yer itibar olunmaz denilmiştir (HŞS, NO:181, s.143/a.4).

3.3.2. Meslekler

181 Numaralı Harput şer’iyye sicilinde adı geçen meslekler şunlardır:

Attar Altuncu Bakkal Bazarban

Berber Baytar Bazarbaşı Börekçi

Bağbancı Çoban Çorbacı Çulhacı

Demircü Doğancı Eşekçi Eşkinci

Helvacı Havaleci Hurde Füruş Habbaz

İmam Kalkancı Kaydçı Kazancı

Kürekçi Kürkçü Keçeci Kahveci

Kazaz Külabci Katırcı Kürtüncü

Kapucuzade Keresteci Keçeci Müezzin

Derici Müderris Na’lband Neccar

Na’çacı Çakırcı Papuccu Penbeci

Ferraş Serrac Telvezade Urgancı

Leblebici Yedekçi Yağcı Tütüncü

Sicilde geçen diğer meslekler şunlardır:

Dellal Dizdar Subaşı Mübaşir

Serdar Muhzır Cebeli Na’îbü’ş-şer’

Muhassıl Dellal Zağarcı Çavuş Muhzır

3.3.2. Osmanlı’da Bey’ (Satış) Yönteminin Hukuki Oluşu ve 181 Numaralı

Benzer Belgeler