• Sonuç bulunamadı

III. MEVDUDÎ’NİN TEFHİMÜ’L-KUR’AN ADLI ESERİ

2.1. Allah’a Ortak Arayışı ve Teslis İnancı

2.1.3. Hıristiyanlıktaki Hz Meryem’in İlahlığının Reddi

Kur’an’da Hıristiyanlığın tanrı anlayışına yönelik bir eleştiri de Maide suresinde yer almaktadır: “Allah: “Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Allah’ı

bırakarak iki ilah edinin, diye sen mi söyledin? dediğinde: Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilmem. Gerçekten görünmeyenleri (gaybı) bilen sensin.”209

Mevdudî’ye göre, bu ayette Hıristiyanlara ait başka bir yargıya işaret vardır. Onlar, Hz. Meryem’i de ibadet edilmesi gereken biri olarak görmüşlerdir. Her ne kadar İncil’de böyle bir inanıştan bahsedilmiyorsa da, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde böyle bir doktrini benimseyen cemaatler olmuştur.210

Miladi 431’de Efes konsilinde bütün Hıristiyan din adamları tarafından Hz. İsa’nın ilahlığının yanı sıra Hz. Meryem’in de “Tanrı Anası” şeklinde kabul edilmesi Kilise tarafından akide haline getirilmiştir. Hz. Meryem’e yüklenen böyle bir statüden dolayı, o ilahlık seviyesine çıkarılmış ve bir tapınma kültü haline getirilmiştir. İlk dönemlerde Hıristiyan Kilisesi Hz. Meryem’in böyle bir sıfatla anılmasını kabul etmemiş, hatta ona tapma eğilimi gösterenleri heretik olarak nitelendirmiştir. Lakin 431’deki Efes konsilinden sonra, daha önce kilisenin dışında cereyan eden Hz. Meryem’e atfedilen aşırı yüceltmeci tutum kiliseye de girmiştir. Kur’an-ı Kerim’in indirildiği döneme kadar Hıristiyanlar tarafından Hz. Meryem öyle azametli bir tanrıça

208 Mevdudî, Tefhimü’l-Kur’an, c. 3, s. 305. 209 Maide Suresi, 116.

olmuştur ki, teslisin diğer üç unsurunun onun yanında daha düşük seviyelerde kaldığı söylenmiştir.211

Bu şekilde gelişen Meryem kültüyle beraber, kiliselerde sayısız Meryem ikonaları mevcuttu. Dua ve ibadetler onun heykelleri önünde yapıla geldi. Meryem, herkesin hamisi ve yardımcısı haline geldi. Böylece Hıristiyan olan bir kişi için en büyük mutluluk ve güven kaynağı, “Tanrının Anası”nın koruması altına girmekti. Bizans İmparatoru Justinyan, yayınladığı bir kanun ile Meryem’i imparatorluğun hamisi ilan etti.212

Hz. Meryem’in teslisin unsurlarından biri olarak kabul edilmesi hususunun daha çok, Kilisenin sapkın ve heretik olarak kabul ettiği gruplar arasında yaygın olduğu söylenebilir. Bu gruplardan bir tanesi de Ebiyonitlerdi. Bu Yahudi-Hıristiyan grubun resmi Kiliseden farklı bazı inanışları vardı. Bunlar İsa’nın ulûhiyetini reddederler, sünnet olurlar ve lider olarak da Hz. İsa’nın kardeşlerinden biri olarak nitelendirilen Yakub’u kabul ederlerdi. Yahudiler gibi “Cumartesi Yasağı”na uyarlardı. Onlar, İsa’yı son Yahudi peygamberi olarak kabul eder ve onun Mesih olduğunu savunurlardı. Ebiyonitler, beşinci yüzyıla kadar varlıklarını devam ettirmiş, ondan sonra da izleri kaybedilmiştir. Resmi Kilisenin baskıları karşısında büyük ihtimalle bunların bir kısmı diğer Hıristiyan gruplara katılmış; bir kısmı da rahat bir şekilde inançlarını yaşayabilecekleri bölgelere göç etmişlerdir. Onlar için en uygun bölge ise Hicaz bölgesi olmuştur.213

Hicaz bölgesi eskiden beri birçok heretik grup için varlıklarını rahat bir şekilde sürdürebilecekleri ve inançlarını rahat bir şekilde yaşayabilecekleri bir bölgeydi. Burada merkezi bir idarenin olmayışı, kabilelerin özgür ve bağımsız bir şekilde yaşamalarını sağlıyordu. Ebiyonitler, Beryllusçular ve Kollidriyenler Araplar arasında taraftar bulmuş Hıristiyan gruplardandı. Bunlardan Kollidriyenler, Bakire Meryem’i tanrı olarak kabul etmişler ve ona tapınmışlardı. Kollidriyenlerden başka, Meryem’i Teslisin üçüncü unsuru olarak kabul eden ve “Meryemîler” (Mariamites) denilen gruplar da mevcuttu. Gnostik olan Ophiteler ise Teslisi Baba, Oğul ve Anne şeklinde kabul etmişler ve böylelikle Tesliste dişil bir unsura yer vermişlerdi. Hıristiyan Teslis inancının girift

211 Mevdudî, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi, s. 532-533. 212 Mevdudî, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi, s. 533.

213 Baki Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık Açısından Kur’an’ın Tartışmalı Konuları, İstanbul, 2011, s.

yapısına akıl erdirmeyen heretikler, soyut bir varlık olan Kutsal Ruhu, tasvirlerle somutlaştırılmış Meryem ile özdeşleştirmiş ve Meryem’i Kutsal Ruh’un yerine geçirmişlerdi. En doğru öğretiye sahip olduğunu iddia eden resmi kilise taraftarlarına göre bu inançlara sahip olan sapkın gruplar Hicaz bölgesinde bolca bulunmaktaydı.214

Hıristiyan grupların geneli teslis inancını oluşturan unsurların arasında Meryem’e yer vermemiş olsa da, ilk dönemlerden itibaren Hıristiyanlıkta Meryem’in ulûhiyetini çağrıştıracak gelişmeler olmuştur. 431 Efes Konsülünde Meryem’e “Tanrı doğuran” (theotokos) unvanının verilmesi, bu süreci başlatmıştır. Hemen bunun sonrasında, biri Efes’te olmak üzere Meryem adına kiliseler inşa edilmiş ve adı, Hıristiyan litürjisine dâhil edilmiştir. Meryem’i anma ve onu kutsama şeklinde başlayan yortular da zaman içerisinde onun heykellerine tapınmaya yol açmıştır. Meryem’e ait ikonların konuştuğu, hareket ettiği ve hastalara şifa dağıttığı gibi inanışlardan yola çıkılarak ikonlara tapınma derecesinde tazim gösterilmiştir. Bu tapınma derecesindeki tazim ve bağlılık, Monofizit Hıristiyanlarda da görülmektedir. Örneğin Habeş Kilisesinde, Kudüs ve İskenderiye Kiliselerinin etkisiyle Meryem’e bağlılık tapınma derecesine varmıştır. Habeş Hıristiyanları, Meryem’e duaları, ilahileri, yortuları vb. içeren “Weddase Maryam”ı (Meryem’e Dua Kitabı) ayinlerinin içerisine yerleştirmişlerdir. Onların Meryem’i yüceltmeleri, zamanla onu bir tanrıça haline getirmelerine neden olmuştur. Meryem’i İsa’dan ayrı bir cevher içinde düşünmeye başlayan bu grup, onun annesi olan Hanna’yı da yarı tanrıça kabul etmişlerdir.215

Bütün bunlar, Kur’an’ın Maide Suresinin 116. ayetinde dile getirilen Hıristiyanlara yönelik Meryem ile ilgili tenkidin dayanaksız olmadığını bize göstermektedir. Ancak bu ayeti Hıristiyan teslisi ile ilişkilendirmek doğru bir bakış açısı değildir. Kur’an, Hıristiyanları iman bakımından tenkit ederken resmi Hıristiyan inancını dikkate almamaktadır. Yani Kur’an, Hıristiyan konsillerinde tartışılan ve belirlenen resmi inanç sistemini temel almamaktadır. Sadece, iman-ibadet ilişkisi bağlamında Hıristiyan dinî yaşamında yer alan tevhide aykırı anlayışlar ve uygulamalar üzerinde durmaktadır. Ayrıca Kur’an, indiği ortamdaki yanlış inançları eleştirmektedir.216

214 Adam, a.g.e., s. 108-110. 215 Adam, a.g.e., s. 112-113. 216 Adam, a.g.e., s. 117-118.