• Sonuç bulunamadı

Sözlükte “araya girmek, mâni olmak, birinin bir yere girmesini engellemek; örtmek, gizlemek” mânalarına gelen hacb masdarından türetilmiş ism-i fâil olup “bir kişinin bir yere girmesine engel olan kimse, kapıcı” demektir.625 Hâciplik, mabeyincilik, kapı muhafızlığı, kâhya, vekil-i harç olma, saray muhafızlığı gibi anlamlarda kullanıl-mıştır. Genellikle bu makam günümüzdeki özel kalem müdürlüğü, protokol müdürlüğü, devlet başkanı muhafız alayı komutanlığı, yaver-lik, sekreter, müşavir ve müsteşar gibi manalara gelmektedir.626 Hâcip, yüksek rütbeli bir görevli olarak günümüzdeki devlet

619 İbn Esir, Üsdü’l-Ğabe, III, 158.

620 İbn Sad, Tabakât, VII, 271; İbn Esir, Üsdü’l-Ğabe, III, 158.

621 İbn Esir, Üsdü’l-Ğabe, III, 158; İbn Hacer, el-İsabe, III, 505.

622 İbn Hacer, el-İsabe, IV, 394.

623 İbn Esir, Üsdü’l-Ğabe, III, 158.

624 İbn Hişam, es-Sire, I, 431; İbn Sad, Tabakât, VII, 271; İbn Esir, Üsdü’l-Ğabe, III, 158; M. Yaşar Kandemir, “Ubade b. Samit”, DİA, XLII, 14.

625 Taneri, Aydın, “Hacib”, DİA, XIV, 508; Ahmet Güzel, Hulefa-i Raşidin Döneminde İdari Yapı, Nüve Kültür Merkezi Yayınları, 2011, 82.

626 Geniş bilgi için İbn Haldun’un hâciplik bölümüne bakınız. İbn Haldun, Mukaddi-me, Çev. Süleyman Uludağ, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2016, 491.

ğı genel sekreterliğine benzemektedir. Görevi makamlarına ve işlerin ehemmiyetine bakarak gelenleri halifenin huzuruna almaktır.627 Fakat hulefa-i raşidin döneminde bir kimsenin huzura girmesinin engellen-mesi söz konusu olmadığından hâciplik bu şekilde yetkilendirilmemiş-tir. Kettani, Kalkaşendi’den naklen bu görevin hulefa-i raşidin döne-minde halifenin kapısını koruma ve onun huzuruna girmek isteyenle-re izin istemekten ibaisteyenle-ret olduğunu, günümüzde olduğu gibi geniş yet-kilerinin olmadığını söylemektedir.628 Hâciplik uygulamasının Hz. Pey-gamber döneminde bir görev olarak bulunduğu hatta Allah Rasulü’ne Ebû Enese adında bir kişinin hâcip olarak hizmet ettiği bilinmektedir.

Hz. Peygamber dönemindeki bu görevlendirme Hz. Ebû Bekir döne-minde de devam etmiş, bu dönemde görevi Şedid üstlenmiştir.629 Da-ha sonraki dönemlerde de devam etmiş, Hz. Ömer için azatlısı Yerfa, Hz. Osman için azatlıları Humran ve Nail, Hz. Ali içinse azatlılarından önce Bişr, sonra Kanber hâciplik görevini yürütmüştür.630

Şedîd

Şedid Mevla Ebû Bekir. Hz. Ebû Bekir’in mevlasıdır.631 Resulul-lah zamanına yetişmiştir. Hz. Ebû Bekir’in vefatından sonra Hz.

Ömer’in ahitnamesini getiren kişi odur. Hz. Ömer insanlara “Resulul-lah’ın halifesinin vasiyetini dinleyin” diyordu. Tam bu sırada Hz. Ebû Bekir’in Mevlası Şedid, elinde bir sahife ile çıkageldi ve onu halka okudu; “Ebû Bekir diyor ki: Bu sahifede adı geçene uyun ve itaat edin!

Allah’a yemin ederim ki, size karşı görevimi hakkı ile yapıyorum! Ku-sur etmiyorum! Bunun üzerine Hz. Ömer minbere çıktı ve konuşma-sını yaptı.632 Şedid, Hz. Ebû Bekir’in halifeliği döneminde onun için hâciplik görevini yerine getirdi.633

627 Hasan İbrahim Hasan, Siyasi-Dini-Kültürel-Sosyal İslam Tarihi, Kayıhan Yayınları, 1985, II, 138-139; İbrahim Sarıçam ve Seyfettin Erşahin, İslam Medeniyeti Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2016, 96.

628 Kettani, Hz. Peygamber’in Yönetimi, Çev. Ahmet Özel, İstanbul, 2003, İz Yayıncılık, I, 154.

629 Halife b. Hayyât, Tarih, I, 152; Aydın Taneri, “Hacib”, DİA, XIV, 508.

630 Kettani, Hz. Peygamber’in Yönetimi, Çev. Ahmet Özel, İstanbul, 2003, İz Yayıncılık, I, 154; Komisyon, İslam Kurumları Tarihi, 94-95.

631 İbn Asakir, Tarihu Dımeşk, XLIV, 257; İbn Hacer, el-İsabe, III, 306.

632İbn Asakir, Tarihu Dımeşk, XLIV, 257; İbn Hacer, el-İsabe, III, 306.

633 Halife b. Hayyât, Tarih, I, 152; Kettani, Teratibü’l-İdariyye, I, 91.

— İKİNCİ BÖLÜM —

MALÎ BÜROKRASİ

Devlet hazinesinin gelir ve giderlerinin hesaplandığı, haraç ve vergilerin taksim edildiği, cizye, zekât, fey, ganimet, öşür ve devlete ait her çeşit mal varlığının toplanıp harcamaların yapıldığı beytülmâl mü-essesesi ve bu müesseseye bağlı olarak çalışan vergi memurlarının ele alındığı bölümdür. Hz. Peygamber’in vefatıyla birlikte birçok kabilenin zekât vermeyi reddetmesi ve merkezi idareden bağımsız hareket etme-ye çalışması bu kurumu daha da önemli hale getirmiştir. Zira her dev-let idaresinin hedef aldığı gayelerin başında vergilerin zamanında tah-sil edilmesi gelir.634 Çünkü devletin mali yönetiminin amacı devlet ge-lirleriyle devlet giderleri arasındaki dengeyi sağlamaktır.635 Ridde hadi-selerinde kabilelerin takındığı bu tavır siyasi olarak devleti zor du-rumda bıraktığı gibi mali olarak da etkilemiş, bu dengenin sarsılması-na neden olmuştur. Bu ve benzeri durumlardan dolayı zekât meselesi daha fazla ön plana çıkmış, zekâtını veren kabilelerle isyan eden kabi-lelerin bilinmesi daha da önem kazanmıştır. Bu öneminden dolayı bu bölümde beytülmâl müessesesi ve Hz. Ebû Bekir’in zekât memurları ele alınacak, merkezi yönetimin yanında duranlar tespit edilmeye çalı-şılacaktır.

634 Mehmet Erkal, “Asr-ı Saadette Vergi”, BYASİ, İstanbul, 1994, III, 182.

635 Ahmet Güzel, Hulefa-i Raşidin Döneminde İdari Yapı, Nüve Kültür Merkezi Yayınla-rı, 2011, 175.

A. Beytülmâl Görevlileri

Devlet hazinesi ve devlete ait olan mal varlığının idare edildiği mali kurumdur. Beytülmâl kelime anlamı olarak “mal evi” anlamına gelmektedir.

Terim olarak ise devlete ait olan malların tutulduğu fiziki alanları ifade ettiği gibi devletin menkul-gayrimenkul mallarının toplamını ve bu malların idare ve sarf edilmesi ile ilgilenen hukuki kurumu ifade etmektedir.636 Devletlerin bu tür mali kurumları gelir-gider arasındaki dengeyi korumak için çalışırlar.

Doğuşundan itibaren İslam devleti de bu siyaseti uygulamış ve bir devlet hazinesi oluşturmuştur. Oluşturulan bu kurum gelirlerin muhafaza edilme-si, korunması ve Müslümanların menfaatleri için harcanması konusunda bir görev alanına sahip olmuştur.637 Medine’de kurulan bu yeni devletin mali kurumu olarak ortaya çıkan beytülmâl müessesesi Hz. Peygamber tarafın-dan aktif bir şekilde kullanılmıştır. Bu kurumun gelir kaynaklarını; araziden alınan haraç vergisi, maden, ganimet ve fey’den beytülmâle ayrılan hisse, zekât gelirleri, gayrimüslimlerden alınan cizye, İslam ülkesi sınırlarına giren tüccarların ödediği gümrük vergisi, sahibi bilinmeyen yitik mallar ve varisi olmayan miraslar oluşturmaktadır.638 Hz. Peygamber zamanında bu kuru-mun başında güvenilir ve hesabı bilen sahabeler görev yapıyordu. Ayrıca vergilerin tahsili ve beytülmâle getirilmesi ile ilgili çeşitlerine göre memurlar istihdam ediliyordu.639 Hz. Peygamber Mahmiye b. Cez, Bilal-ı Habeşi ve Ab-durrahman b. Avf gibi sahabeleri bu iş için görevlendirmişti.640 Hz. Ebû Be-kir hilafete geçince Sunh’ta bulunan evinin bir köşesini devletin hazine odası şeklinde kullanmıştı. Halife Medine’ye taşındıktan sonra Ebû Ubeyde b. Cer-rah beytülmâl sorumluğunu yürüttü. Onun Şam diyarına komutan olarak gönderilmesiyle birlikte Muaykıb b. Ebû Fatıma beytülmâlin idaresini üst-lendi.641 Bu dönemde beytülmâle gelen mallar bekletilmeden ihtiyaç

636 Mehmet Erkal, “Beytülmâl”, DİA, 1992, VI, 90.

637 Hasan İbrahim Hasan, Siyasi-Dini-Kültürel-Sosyal İslam Tarihi, Kayıhan Yayınları, birinci baskı Nisan 1985, II, 163-164; Atar Fahreddin, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet-te İslam, Beyan Yayınları, İstanbul, 1994, III, 281-282.

638 Kettani, Hz. Peygamber’in Yönetimi, Çev. Ahmet Özel, İstanbul, 2003, İz Yayıncılık, I, 575,582; Komisyon, Doğuşundan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Çağ Yayınları, İstanbul, 1986, II, 275-279.

639 Atar Fahreddin, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınları, İstanbul, 1994, III, 285.

640 Atar Fahreddin, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınları, İstanbul, 1994, III, 281-289; Erkal Mehmet, “Amil”, DİA, III, 59.

641 İbn Hadide, el-Misbah, I, 136; Makrizi, İmtau’l-Esma, IX, 338; İbni Habib, Muhab-ber, I, 127; İbnü’l-Esir, el-Kâmil II, 775; İbn Kesir, el-Bidaye, V, 377; Zehebî, Siyeru A’lam, IV, 103; İbn Hacer, Tehzübu’t-Tehzib, X, 254; Zirikli, A’lam, VII, 274.

rine dağıtıldığı için Hz. Ebû Bekir’in vefatından sonra odaya giren Hz. Ömer içeride ancak bir dinar bulabilmiştir.642

1. Ebû Ubeyde b. Cerrah

Hz. Ebû Bekir halife olduğunda Medine’ye yarım saatlik mesafe-de bulunan Harîsoğulları’na ait Sunh bölgesinmesafe-de ikamet ediyordu. Ha-life olduktan sonra da altı ay burada kalmaya devam etti. Burada kal-dığı süre zarfında sabahları bazen yürüyerek bazen de binekle Medi-ne’ye geliyor, sabah namazını kıldırıyordu. Yatsı namazında da cemaa-te imam oluyor sonra Sunh’a geri dönüyordu. Onun gelemediği za-manlarda namazları Hz. Ömer kıldırıyordu. Sunh’ta bulunduğu altı ay süresince evinin yanına bir de beytülmâl tesis ederek devlete ait mal ve parayı burada muhafaza etti.643 Bir müddet sonra Medine’ye yerle-şince beytülmâlı da oraya nakletti. Beytülmâl Sunh’da iken başına birini görevlendirmesi teklif edilince halife bunu kabul etmedi. Zira buraya gelen mal çok bekletilmeden ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyordu.

Bu nedenle başında birinin durmasını gerektirecek miktarda bir mal bulunmuyordu. Gelen mallar herkese eşit miktarda dağıtılıyor, hür, köle ya da başka bir ayrım yapılmıyordu. Bunun nedenini soranlara da ilk Müslüman olanların ancak Allah rızası için Müslüman oldukla-rını dolayısıyla onların karşılığını verecek olan Allah’tır diyordu.644

Hz. Ebû Bekir’e halife olarak biat edilmesi ve onunda İslam dev-letinin halifesi olması geçimini kendisinin sağlayacağı gerçeğine engel olmadı. İşte tam da bu nedenle halife eskiden beri bildiği ve yapageldi-ği ticaret sayesinde ailesinin iaşesini temin etmeye devam etti. Yine bir gün sabah namazını kıldırdıktan sonra çarşıya gidiyor, bir şeyler alıp satarak ticaretini yapıyordu. Bu duruma şahit olan Hz. Ömer halife-nin yanına gelerek ona ne yaptığını sorunca halife, ailesihalife-nin olduğunu ve onların geçimiyle ilgilenmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Hz.

Ömer, halifeyi yanına alarak beytülmâl görevlisi Ebû Ubeyde’ye gele-rek Hz. Ebû Bekir’e bir maaş takdir etmesini istedi. Zira Hz. Ebû Be-kir’e biat edilince Hz. Ömer kaza işlerine, Ebû Ubeyde’de beytülmâle bakacağını halifeye bildirmişlerdi. Bu sözün gereği olarak da halifenin

642 Erkal Mehmet, “Beytülmâl”, DİA, 1992, VI, 90-92;

643 İbrahim Sarıçam ve Seyfettin Erşahin, İslam Medeniyeti Tarihi, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2016, 112-114.

644 Murat Sarıcık, Bütün Yönler’yle Dört Halife Dönemi, 143; M. Salih Arı, Hz. Ebû Bekir ve Ridde Savaşları, İstanbul, 1996, 68-69.

maaşını takdir eden kişi Ebû Ubeyde’dir. Hz. Ömer durumu Ebû Ubeyde’ye anlatınca o; “sana Muhacirlerden herhangi birisinin kıt ka-naat yiyecek ve giyeceğini takdir ediyorum. Zaten seni evine götürüp getirecek bineğe sahipsin” diyerek maaşı takdir etti.645

2. Mu’aykıb b. Ebî Fâtıma

Muaykıb b. Ebû Fatıma ed-Devsi.646 Ezd kabilesindendir.647 Muaykıb, Mekke döneminde Müslüman olmuştu.648 İlk Müslümanlar-dan olup Beni Ümeyye’den Saîd b. el-As’ın mevlası ve halifiydi.649 Be-dir Savaşı ve Bey’atü’-Rıdvan başta olmak üzere birçok savaşa Hz.

Peygamberle birlikte katılmıştır.650 Bir rivayete göre Zi-Esbah, diğer bir rivayete göre de Beni Sedus’dandır. Habeşistan’a oradan da Medi-ne’ye hicret etmiştir.651

Muaykıb, Hz. Peygamber’in mal memurluğu görevini yürütmüş, bunun yanında da mühürdarlığını yapmıştı.652 Hz. Ebû Bekir halife olunca beytülmâl işleri ile bir müddet Ebû Ubeyde b. Cerrah ilgilendi.

645 İbn Sa’d, III, 184; Halife b. Hayyât, Tarih, s, 123; Taberî, Tarih, III, 426; Sarıcık, Murat, 142-148; M. Salih Arı, 68-75; Ahmed Cevdet Paşa, Dört Büyük Halife Devri, İstanbul, Çamlıca Yayınları, 2015, 30-31.

646 İbn Hadide, el-Misbah, I, 136; Makrizi, İmtau’l-Esma, IX, 338; Zehebî, Tarihu’l-İslam, III, 356; İbn Sa’d, Tabakât, IV, 87; İbn Hibban, Sikat, III, 404; İbn Abdilber, el-İsti’âb, IV, 1478; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğabe V, 231; Zehebî, Siyeru A’lam, IV, 103;

İbn Hacer, el-İsabe, VI, 153.

647 İbn Kuteybe, el-Mearif, I, 316; İbnü’l-Cevzi, el-Muntazam, III, 38; Zirikli, A’lam, VII, 274.

648 İbn Kuteybe, Mearif, I, 316; İbnü’l-Cevzi, Muntazam, III, 38; İbnü’l-Esir, el-Kâmil II, 562-755; İbn Sa’d, Tabakât, IV, 87; İbn Hacer, el-İsabe, VI, 153.

649 İbn Hazm, Cevami’u-Sire, I, 21; İbn Hadide, el-Misbah, I, 136; Makrizi, İmtau’l-Esma, IX, 338; İbn Sa’d, Tabakât, IV, 87; İbn Abdilber, el-İsti’âb, IV, 1478; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğabe V, 231; Zehebî, Siyeru A’lam, IV, 103; İbn Hacer, el-İsabe, VI, 153.

650 İbn Kesir, el-Bidaye, V, 377; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğabe V, 231; İbn Hacer, el-İsabe, VI, 153.

651 İbn Hadide, Misbah, I, 136; Makrizi, İmtau’l-Esma, IX, 338; İbn Kuteybe, el-Mearif, I, 316; İbnü’l-Cevzi, el-Muntazam, III, 38; İbn Hibban, Sikat, III, 404; İbn Ab-dilber, el-İsti’âb, IV, 1478; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğabe V, 231; İbn Hacer, Tehzübu’t-Tehzib, X, 254; Zirikli, A’lam, VII, 274.

652 Halife b. Hayyât, Tarih, 125; İbn Hazm, Cevami’u-Sire, I, 21; İbn Hadide, el-Misbah, I, 136; Makrizi, İmtau’l-Esma, IX, 338; İbnü’l-Esir, Kâmil II, 562-775; İbn Kesir, el-Bidaye, V, 377; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğabe V, 231; Zehebî, Siyeru A’lam, IV, 103; Zirik-li, A’lam, VII, 274.

Ebû Ubeyde’nin Şam bölgesine ordu komutanı olarak görevlendirilme-sinden sonra beytülmâl memurluğuna Muaykıb getirildi.653

Muaykıb b. Ebû Fatıma, beytülmâl görevliliğini Hz. Ömer döne-minde de yürüttü.654 Hz. Ömer’in vefatının ardından Hz. Osman’ın mühürdarlığını da yapan Muaykıb, hicri 40 yılının sonlarına kadar yaşadı.655

Benzer Belgeler