• Sonuç bulunamadı

Hangi tarihte doğduğu bilinmeyen, bir İspanyol asilzadesi olan Ruy Gonzales de Clavijo, 1403 yılında Timur’un Semerkant’taki sarayına elçi olarak gönderilmiştir. 24 Mart 1406’da İspanya’ya dönmüş ve Kastilya Kralı III. Lord Don Henry’nin mabeyincisi (özel kalemi, yaveri) olmuştur. Kastilya ve Leon’un Kralı Don Henry, 1407’de ölünce, mabeyincilik görevinden ayrılan Clavijo, Madrid’e yerleşmiş ve 2 Nisan 1412 yılında hayatını kaybetmiştir.86 O zaman eserin müteaddit nüshaları intişar etmiş ve bunlardan biri Madrid’in Milli Kütüphanesi’nde hıfz olunmuştur.87

Clavijo’nun seyahatnamesi, 1292’de Cengiz Han’ın torunu ve İlhanlı devletinin kurucusu Kubilay Han’ı ziyaret eden Venedikli Marco Polo’nunki kadar ilgi çekicidir. Seyahatname ilk olarak 1582 yılında (karşılıklı iki sayfa halinde) İspanya’nın Seville kentinde yayınlanmıştır. 12 Bölüme ayrılan kitabın ilk bölümünde, Timur’un hayatı yer almaktadır. Kadiz’den İstanbul’a Seyahat adını alan ikinci bölümü ise; 21 Mayıs 1404 tarihinde, Kadiz yakınlarında St. Mary limanından başlayan ve üç yıl sürecek seyahatin ilk bölümüdür. İlahiyatçı Fray Alonzo Paez de Santa Maria ve Gomez de Salazar ile birlikte yola çıkan Clavijo, yanlarına Timur’a sunacakları hediyeler ve mektuplarla birlikte denize açılmışlardır. Mayorka, Korsika, Ponza, Geta, Sicilya, Venedik ve Rodos’a uğramışlar, Sakız, Midilli ve Gelibolu’dan sonra 24 Ekim 1404’te İstanbul’a varmışlardır. İstanbul ismine rastlanan ilk eser Clavijo’nun seyahatnamesidir. Cenevizlilerin kolonisi durumundaki Galata, “aşağı şehir” anlamına gelen “Stambul” yahut “Stambuli” adıyla anılmakta ve İstanbul adının buradan geldiği sanılmaktadır.

İstanbul’dan Trabzon’a Seyahat adlı dördüncü bölümde ise, 14 Kasım 1404 tarihinde Boğaz yoluyla Karadeniz’e doğru yelken açmışlar, Tarabya adı verilen Boğaz’ın her iki yakasında bulunan kulelere varmışlardır. Hava muhalefeti nedeniyle Karadeniz’de

85 Johannes Schiltberger, age, s.13-4.

86 Ruy Gonzales De Clavijo, Timur’un Hayatı ve Kadiz’den Semerkant’a Seyahatler, Çev: Zeynep Ertan Pozitif Yayınları, İstanbul 2008, s.11.

37

ilerleyemeyen elçiler, İstanbul’a geri dönmüşler, ancak 20 Mart 1405’te tekrar yelken açarak, Selokyo kalesine ve oradan da Süleyman Çelebi adındaki bir Türk’e ait Pontoraquia’ya (Ereğli) varmışlardır. 25 Mart’ta Rio Kalesi’ne, Parten Nehri (Bartın) ağzına ve Samastro (Amasra) adındaki şehre ulaşmışlardır. Bir Ceneviz kenti olan Amasra da bu sırada Türklerin elindedir. Daha sonra buradan Ninopoli (İnebolu) ve Quinoli (Ginolu) kalelerine varmışlardır. Bu topraklar Timur’a vergi veren İsfendiyar Bey’e aittir. 31 Mart akşamında ise Sinop’a demir atmışlardır. Clavijo’nun Sinop’tan sonraki durağı Ünye olmuştur. Bir gün sonra Ünye’den ayrılarak Lena adında bir limana sığınmışlardır. Buradan ayrılıp, Santa Nicio adındaki küçük bir kalenin yanından geçmişlerdir. Erzamir’e ait birçok köyün göründüğü bir nehrin ağzına demir atmışlar, bir sonraki gün ise Guirifonda (Giresun) ve Tripil (Tirebolu) adındaki şehirlere ulaşmışlardır. Daha sonra Corila (Horel), Viopol, (Fol) ve Sanfoca (Sanfo) kalelerinde dinlenerek, 11 Nisan 1405’te Trabzon’a varmışlardır. Daha sonra Trabzon’dan kara yolculuğu ile seyahate devam etmişlerdir. Ziganaları aşarak Ermenistan’a varmışlar, Azerbaycan üzerinden İran’a geçmişlerdir. 20 Haziran’da Tebriz’e, 6 Temmuz’da Tahran’a, 26 Temmuz’da Nişabur’a ulaşmışlardır. Anadolu’da uğradıkları şehirlerde, Timur’un on beş-yirmi gün önce bölgeyi terk etmiş olduğunu öğrenmişler, bu durum Clavijo’yu heyecanlandırmıştır. Temmuz sonunda Horasan’a, 21 Ağustos’ta Ceyhun nehrine varmışlar ve nihayet Ceyhun’dan Semerkant’a geçerek 8 Eylül 1405’te Timur’un muhteşem sarayına ulaşmışlardır.88

Clavijo, seyahatnamesinde özellikle Anadolu’da bulunduğu sıralarda bölge halkının, kendisinin de hoşnut kaldığı misafirperverliklerinden bahsetmiştir. Bundan başka halkın sosyal yaşantısında, oturdukları evlerden, kadınların toplum içindeki statüsüne ve yemek yeme şekillerine kadar, birçok konuda bilgiler vermiştir. Ayrıca Semerkant’a ulaştığında şehrin mimari yapısı hakkında betimleyici bilgiler sunmayı da unutmamıştır. Timur’un eşi Saray-Mulk Hanımı da görme fırsatı yakalayan Clavijo, bu hatun hakkında da kayda değer bilgiler aktarmıştır.

38 2.9. Josaphat Barbaro (1436-1478)

Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı Devleti’nin doğuda Akkoyunlularla, batıda ise Venedik ile giriştiği mücadeleler esnasında, Akkoyunlular ile Venedikliler Osmanlıya karşı ittifak kurmak için birbirlerine elçiler yolluyorlardı. Bu elçilerden biri olan Josaphat Barbaro önce tüccar olarak daha sonra elçi sıfatı ile Doğu’ya iki yolculuk yapmıştır. İlkinde 1436 ile 1452 yılları arasında Karadeniz’in kuzeyindeki Tatarlar arasında bulunmuş, ikinci yolculuğunu ise Venedik-Osmanlı savaşlarının hızlandığı bir dönemde elçi sıfatıyla 1474 ile 1478 yılları arasında İran’a yapmıştır.89

Venedikli tüccar Barbaro, 1436’da o sıralar Cenevizlilerin denetiminde bulunan Tana’ya90 gitmiştir. Burada 16 yıl kalan seyyahımız hem Tatarlar hem de Osmanlıların Karadeniz’deki faaliyetleri hakkında birçok bilgi toplamıştır. Barbaro Tatarlar arasında bulunduğu sıralarda Kazan, Kırım, Astrahan hanlıkları arasında çekişmeler yaşanmaktadır. Onun bu devre dair anlattıklarından bazıları, tarihi gerçeklere de uygun düşmektedir. Bununla birlikte eseri değerli yapan, Tatarların hayat tarzına dair naklettikleridir. Bir İtalyan şehirlisi için oldukça ilginç gelen bu hayat tarzı karşısında Barbaro, zaman zaman şaşkınlığını ifade etmekle birlikte anlattıklarına başkalarının inanmayacağı korkusu ile bazı konuları yazmaktan çekinmiştir. Buna rağmen verdiği bilgiler, konar-göçer Türklerin gelenek ve görenekleri ile ilgili pek çok aydınlatıcı bilgi içermektedir.91

Karadeniz’inizin kuzeyine yaptığı yolculuktan sonra Barbaro, Türkler arasında kalmış olmasından kaynaklanan tecrübelerinden istifade edilmek gayesiyle, Venedik Cumhuriyeti’nin elçisi sıfatıyla Uzun Hasan Bey’in nezdine İran’a gönderilmiştir. Barbaro burada geçirdiği vakit sonrasında, Akkoyunlu ülkesinden ayrılmak için Uzun Hasan Bey’den izin almış, Karadeniz’in kuzeyindeki karayolundan ülkesine dönmek istemişse de Tatarlar arasındaki çatışmalar sebebiyle yarı yoldan dönmüştür. Akkoyunlu ülkesine döndüğünde ise şehzadeler arasında taht kavgası çıktığını görünce, acele olarak Akkoyunlu ülkesini terketmiş ve Halep üzerinden Beyrut Limanı’na oradan da gemi ile ülkesine ulaşmıştır. Barbaro ülkesine döndükten sonra 1494’te ölmüştür.92

89 Köse, agt, s.25.

90 Azak.

91 Josaphat Barbaro, Anadolu’ya ve İran’a Seyahat, Çev: Tufan Gündüz, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2009, s.7-12.

39

Barbaro’nun Anadolu, İran ve Kıpçak bozkırlarında Türkler ve Tatarlar arasında geçen seyahat izlenimleri ilk olarak 1543’te İtalya’da yayınlanmıştır. 1873’te İngilizceye, 1972 yılında da Farsça’ya tercüme edilmiştir. Türkçeye ilk çevirisi ise 2005 yılında yapılmıştır.93 Josaphat Bararo’nun seyahatnamesi de, özellikle iktisadi konular hakkında bilgi vermesi dolayısıyla tıpkı Carpini ve Willem’in seyahatnameleri gibi birçok Ortaçağ tarihçisinin başvuru kaynakları arasında yer almıştır. Özellikle Deşt-i Kıpçak hakkındaki gözlemlerinin yanı sıra Osmanlı tarihi açısından da önemli olan, Uzun Hasan’ın nezdine yollandığı İran yolculuğu, dönem hakkında aydınlatıcı bilgiler vermektedir. Diğer taraftan Anadolu’nun birçok şehrinden (Urfa, Mardin, Siirt) geçmiş olması, dönemin Anadolu coğrafyası hakkında da bilgi edinmemizi sağlamaktadır.