• Sonuç bulunamadı

Georges Brague Bach’ n Aryas ve Yves Saint Laurent Kübist Pelerin Bahar

ekil 3: Pablo Picasso Oturan Adam, 1917 Christian Francis Roth,Bahar, 1991

Moda ve sanat gerek tarihsel süreç içerisinde gerekse günümüzde birbirinden ba ms z olmayan iki olgudur. Sanat ak mlar ve moda ak mlar da bu bütün içerisinde meydana ç km ve birçok önemli modac hem sanatsal yönlerini hem de hayal gücünü tasar mlar nda canland rm r (K nç,2009:5).

2.2 TASARIM

Tasar m, önceden var olmayan yeni ve yararl eyler meydana getirmeyi amaçlayan yarat bir etkinliktir(Jones,1980:4). Tasar m ya da yeni bir biçim yaratma süreci renk, çizgi, doku, bo luk, leke, denge, kompozisyon gibi sanatsal de erlerle, bilinenlerden hareket ederek, bilinmeyeni ortaya ç karacak dü ünme ve sorun çözme sürecidir(Edeer,2002:25).

2.2.1 Tasar m Elemanlar (Ö eleri)

Görsel sanatlarda anlam n, i levin ifade de erlerini kazanmalar onlar görünür somutluklara ula ran resimsel “anlat m tekni i ö eleri” vard r. Bulu , yarat , görünür rken, hem taslak (eskiz) hem de “orijinalin” biçimlendirilmesi ifade de erinin somutla mas , nokta, çizgi, gibi teknikleriyle gerçekle ir. Bunlar, do an n kendisinde

olmayan insan taraf ndan üretilmi , yarat a “görüngü” somutla mas kazand ran teknik ö elerdir( Atalayer,1994:33). Bu teknik ö eler; çizgi, renk, siluet ve biçimdir.

2.2.1.1 Çizgi: Grafik olarak hareket halindeki bir noktan n belirli bir yönde iliminden do an, gözü belli bir alana ya da alan etraf nda hareket ettirilerek dikkatleri çeken tek boyutlu bir araçt r(I ngör ve di erleri,1986:10).

Sanat dilinde çizgi, bir basitle tirme, yerine göre sadele tirme veya bir soyutla rma sonucudur. Do ada ancak biçimlere, yüzeylere rastlar z. Yüzeylerin bitti i yerler veya yüzeylerin birbirleriyle ili kili oldu u kenarlar çizgi etkisi yaparlar(I ngör ve di erleri,1986:11).

2.2.1.2 Renk: Cisimlerden yans yarak gelen nlar n, görme duyumuzda rakt etkiye renk denir(Yolcu,2009:50). Fizik olarak ele al nd nda renk kavram bir enerji yay ml olarak dü ünürüz. Fakat renk olay gerçekte ancak bilinç seviyesinde mevcuttur.

Renklerin alg lan d ko ullara ba olarak de ir. Ayn renk do al kta ve yapay kta farkl alg lan r. Ancak görme duyusu n kayna na uyum sa layarak, her iki ko uldakinin de ayn renk oldu unu alg lamaya olanak sa lar. Bir renk s cak- so uk, a r-hafif, yumu ak-kuvvetli, heyecan verici-rahatlat , parlak-mat olarak alg lanabilir(Aky ld z Hat rnaz,2010:77).

2.2.1.3 Siluet: Bir eyin d çizgileri olarak tan mlanabilir. Moda tasar nda insan vücudunu sadele tirerek ve estetik görünüm kazand larak çizimini ifade eder(Olgaç,2005:60). Bir nesnenin yaln zca kenarlar çizilerek yap lan resmi, tasar mc taraf ndan biçimlendirme veya d hatlar n belirlenmesi eklinde ifade edilen moda çizimidir. Farkl siluetler uygulanan kesim kullan lan materyal ve aksesuar de imi ile elde edilebilir. Siluet moda de imleri ile paralellik gösterir(Kür ad,2008:147).

2.2.1.4 Biçim: Biçim, bir nesnenin d s rlar r. Bir alan n, de er, renk ve dokusal farkl klar nedeniyle s rlar belirlenmi olarak alg lanmas r(Aky ld z Hat rnaz,2010:80). Biçimlerin bir k sm geometrik düzen içinde olduklar halde, bir

sm serbest haldedir. Tasar mc n yapaca , biçimleri tasar m kurallar göz önüne alarak üç boyutlu bir yüzey ba lant lar kurarak, çizgi, renk, doku, hareket gibi temel tasar m elemanlar yla biçimlendirmektir.

2.2.2 Tasar m lkeleri

Tasar ö eleri, yeni bir bütünü olu turan temel parçalard r. Onlar olmadan yap m ve estetik bildirinin nesnel görünü ü var olmaz. Hacimlendirme, ekillendirme, görsel düzen kurma, yeni bir bütün olu turman n “yap ta lar ”, estetik görüntü ö eleridir. Sistem, ekil disiplini nas l kurulacak? Formlar nas l ve neye göre tanzim edilecek? Hangi form, renk, i leve, ana fikre egemen olacak? Böylesi yarat düzenlemeyi ilgilendiren sorular n cevaplar temel tasar m ilkeleri kapsamaktad r. K saca ekil de erlendirme ve düzenlemeyi kapsayan ilkeler; görsel sanatlar n “güzel sentezini” yaratmada temel yollard r (Atalayer, 1994:155). Bu ilkeler; doku, uyum, bütünlük, vurgu, z tl k, tekrar, denge ve koramd r.

2.2.2.1 Doku: Bir düzlemin yüzey rengi ile onu çevreleyen alan n rengi aras ndaki z tl k düzlemin eklini belirginle tirebilir. Bir yüzey üzerinde tekrarlara dayal biçimsel bir düzen bulunuyorsa, orada bir dokunun varl ndan söz edilebilir.

Doku; bir yüzeyin gerçek ya da dokunsal de eridir. Doku, tasar m elemanlar yla, malzeme ve araçlarla olu an, görüntünün duyarl artt ran bir varl kt r. Doku bir yüzey de erlendirmesidir. Tasar mc , ya ayan do adaki dokusal olu umlardan yararlanarak yeni yarat m olanaklar elde edebilir(Aky ld z Hat rnaz,2010:70).

2.2.2.2 Uyum (Armoni): ki ya da üç boyutlu cisimler aras nda ortak ya da benzer taraflar n bulunmas yla ortaya ç kan ili ki uyumudur. Ö elerin birbirini and ran, birbirine akraba, birbirine benzer de erlerle, bir düzen içindeki bile imidir. Tasar m elemanlar n birlik içinde bulunmalar ve kullan lmalar r(Aky ld z Hat rnaz,2010:95).

2.2.2.3 Bütünlük: Cisimlerin, kütlelerin ve mekânlar n bir araya gelmeleri; uyum, kar tl k ve egemenlik ilkelerinin kullan larak dengenin olu turulmas ile birlikte bütününe ula lmas birli i olu turur. Bir tasar mda bulunan görsel unsurlar bütünlük olu turacak ekilde bir araya getirildi inde etkili olurlar. Ayn temel biçime, dokuya, boyuta, renge ya da duyuya sahip ö eler bir tasar mda bütünlü ü olu tururlar(Aky ld z Hat rnaz,2010:104).

2.2.2.4 Vurgu: Her türlü görsel düzenleme etkin bir vurgu eleman na ihtiyaç duyar. Vurgu etkisi boyut, yön, renk veya doku ile yarat labilir. Vurgu görsel hiyerar i aç ndan mutlak gerekli bir elemand r. Vurgulama, ön plana ç kar lmas gereken unsur ile ikinci planda kalmas gereken unsurlar aras nda gerçekle tirilecek bir yön, boyut,

biçim, doku, renk, ton ya da çizgi kontrast ile gerçekle tirilebilir(Aky ld z Hat rnaz,2010:99).

2.2.2.5 Denge: Kompozisyonda bütün parçalar n görsel a rl n uyum içinde sunulmas r. Cisimlerin renkleri, de erleri, dokular , yönleri, aral klar , ölçüleri birbirleriyle kar la larak denge unsurlar olu turur. Tasar n, bünyesini olu turan elemanlar n sistemli da lar , uyumlu görünü leri, dengenin i aretidir(Aky ld z Hat rnaz,2010:100).

Denge, formal ve informal denge olarak ikiye ayr lmaktad r.

Formal Denge: Merkezi bir eksenin kar kenarlar nda e it veya benzeri elemanlar kullanarak formal denge yarat r(Olgaç,2005:57).

nformal Denge: Birbirinin ayn olmayan nesnelerin dengesidir. Tasar mc ya ifade ve yarat k serbestli i verir.

2.2.2.6 Z tl k: Tasar m ö eleri aras nda herhangi bir ortak ya da yak n niteli in bulunmamas r. Biçim, renk, doku, de er, ölçü, yön, aral k ö elerinin birinde ya da birkaç nda kullan lan z tl k, ayn zamanda insan uyar r, canland r, hareketlendirir. Böylece tasar ma hareket ve canl k kazand r(Aky ld z Hat rnaz,2010:95).

2.2.2.7 Tekrar (Ritm): Kurgusu içinde birbirini izleyen de imler ve hareket ile sa lanan etkiye tekrar denir. Nesnelerin ölçü, biçim, renk, de er veya dokular n aral kl olarak tekrar edilmesidir. Bir ö enin aynen ya da yak n de erde birden fazla say da kullan lmas da tekrar meydana getirir(Aky ld z Hat rnaz,2010:90).

2.2.2.8 Koram: ki z t ucu basamaklarla birbirine ba layan köprüye koram denir. ki ucu aras nda bir düzen içerisinde anlaml ve estetik bir dizili olu ur. Koram ölçüde yap lacaksa küçükten büyüye bir s ralan , de erde yap lacaksa aç ktan koyuya bir s ralan gerçekle tirilir(Aky ld z Hat rnaz,2010:98).

2.3 E M VE SANAT E

2.3.1 E itim

Günümüzde e itimin birçok tan bulunmaktad r. Çe itli tan mlar n bulunmas n nedenleri ise; e itimcilerin, dü ünürlerin farkl felsefelerinin ve bak aç lar n olmas r. Bu çe itlili in yan s ra tan mlarda üç ortak yön dikkati çekmektedir.

Bunlar;

1. itimi bir süreç olarak görmeleri,

2. Bireyin mevcut haliyle yetersiz oldu u ve belli amaçlar do rultusunda yeterli hale getirilmesi gerekti i,

3. Bireyin birinci halden ikinci hale geçmesi için mutlaka bir de menin olmas gerekti idir(Öztürk,2004:3).

Bu üç ortak nokta dikkate al narak yap lan en genel e itim tan ise; bireyin davran lar nda, kendi ya ant yoluyla ve kas tl olarak istendik de me meydana getirme sürecidir (Öztürk,2004:3).

itim bireye, ki isel yeteneklerine göre var olma olana tan mal r; bu ba lamda e itimin amac , her bireye kendini olu turma/yaratma olana sa lamak olmal r(Aky ld z Hat rnaz,2010:4).

itim informal e itim ve formal e itim olarak ikiye ayr r.

2.3.1.1 nformal E itim

nformal e itim, geli i güzel kültürlenmeyle gerçekle en e itim olarak da adland labilmektedir. nformal e itim, ya am içinde kendili inden olu an bir süreçtir. Di er bir de le, böyle bir e itim, belli bir plan ve program uygulanmadan, ya am içinde kendili inden gerçekle ir. Amaçl ve planl de il, geli igüzeldir(Demirel,2004:8).

2.3.1.2 Formal E itim

Okullarda ya da kurumlarda bir plan ya da program uygulanarak gerçekle tirilen itime formal e itim denir. Formal e itim amaçl r, önceden haz rlanm bir program çerçevesinde planl olarak yap r, ö retim yoluyla gerçekle tirilir. E itim süreci

retmen taraf ndan belirlenir, uygulan r ve izlenir. E itim ba lang ndan biti ine kadar özel bir çevre içinde kontrollü olarak yürütülür. Sürecin belli a amalar nda ve sonunda de erlendirme i lemi yer al r (Demirel,2004:9).

2.3.2 Sanat E itimi

Sanat n evrensel nitelikleri, sözgelimi özgünlü ü, tekli i, yenili i genel bir tan ma gitmeyi hakl olarak engellemektedir(Artut,2001:18). Genel olarak sanat, insanlar n, do a kar ndaki duygu ve dü üncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi araçlarla güzel ve etkili bir biçimde, ki isel bir üslupla ifade etme çabas ndan do an ruhsal bir faaliyettir(Artut,2001:19).

Sanat insan ya am n vazgeçilmez bir parças , insan ve do a aras ndaki önemli bir ba r. nsanlar n kendini ifade etme biçimidir. Bu nedenden dolay insan ya am nda büyük bir yer tutar ve içten gelen duygularla ifade edilir. Belli bir sanat e itimi verilmese dahi sanat insan n içinde acemice olarak yeti ir. Yaln z sanat n daha iyi ifade edilebilmesi için genel e itim haricinde sanat e itiminin verilmesi gerekir.

Usta-ç rak ili kisiyle ba layan sanat e itimi, 1800’lerin sonlar ndan 1900’lerin ba lar na do ru e itim sistemindeki önemini fark ettirmi tir. 20.yy ba lar ndan itibaren; toplumlar n sosyal de imiyle ba lay p, sosyal içerikli eylemlerinden makinele meye; teknolojiden bilime ve günümüz dijital dünyas na uzanan insan n h zl ilerlemesiyle birlikte; yarat k kavram n önem kazanmas sanat e itimini genel e itim içinde ihtiyaç duyulan bir öneme kavu mu tur(Yalç nkaya Tuna,2010:13-14).

Sanat E itimi, ülkemizde ve dünyada üzerinde hala tart lan bir kavramd r. Genel anlamda güzel sanatlar n tüm alanlar , e itim kurumlar nda ve kurum d yarat sanat e itimini (resim, heykel, mimari, görsel ileti im, foto raf, sinema, müzik, dans, tiyatro, edebiyat, çevre sorunlar , tasar m vd.) içerir. Daha dar anlamda ise okullarda verilen alana ili kin dersleri(resim, üç boyutlu çal malar, grafik, tasar m) kapsar(Ünver,2002:5). Sanat e itiminin gereklili i konusunda hem fikir olunmu fakat genel e itimin içerisinde mi yer almas yoksa ayr olarak ele al nmas hakk nda karar verilememi tir.

Genel e itim ile sanat e itimi birbirinden çok farkl de ildir. Amaçlar birbiriyle örtü mektedir. Her iki e itimde bireyin kendini geli tirmesi, kültürel de erlerini yans tmas , bilinçli, topluma yararl bireyler yeti tirmektir.

Genel e itimde amaç; ö renciye gerekli bilgi, beceri, davran ve al kanl klar kazand rmak, onu milli ahlak anlay lar na uygun olarak yeti tirmek, ilgi, yetenek ve kabiliyetleri yönünde hayata ve üst ö retim a amas na haz rlamakt r(Erbay,1998:38).

itim, bireylere bilgi ve beceri kazand rman n yan s ra, toplumun kalk nmas sürdürecek ölçüde ve nitelikte de erler üretmek, var olan de erlerin da lmas önlemek gibi önemli i levler de yükler( nce,2000:146).

Sanat e itiminin amac , e itimin her basama nda sistemli bir ekilde bireye sanat görü ü kazand rmak, kendini tan mas ve insana özgü kültürel bir dünya üzerine dü ünmeyi ö retmektedir. fadeleri özgürce yorumlayarak biçimlendirmeye yard mc olmaktad r. Bilgi depolar bir kenarda b rak p, raksak dü ünmeyi ve yarat yetiyi ortaya ç karmaya yard mc olmaktad r(Konak,2008:24).

sacas sanat e itimi ile özgür ve yarat dü ünceli, ara ran, inceleyen, sorgulayan, kendine güvenen, kültürlü ve ça da bireyler yeti tirmek esast r. Yaln zca bakmak de il, ‘görmek’, yaln zca duymak de il, ‘i itmek’, yaln zca ellerle yoklamak de il, ‘dokunulan duyumsamak’ yarat k için gerekli ilk a amalard r(San,2008:25).

Sanat e itiminin amaç ve ilkelerini ba ca yedi maddede ifade edebiliriz. 1. Sanat n insan ya am ndaki yerinin alg lanmas

2. Ya ant zenginli i deneyimler, ki ilik geli tirme ve toplumsalla ma 3. Güzeli, iyiyi arama ve çevreyi de erlendirme

4. Çok yönlü ve aç k fikirli yeti tirme

5. Ça na uyum sa lama, disiplinler aras etkile imi fark etme 6. Duygu Dengesi

7. Kendi kültür de erlerini tan ma (Yalç nkaya Tuna,2010:15-16).

Sanat e itimi bireysel olmal r. Bireylerin yarat klar ortaya ç karabilmeleri için, salt görüneni yinelemek ya da hocan n kimli inde geli mek de il, ö rencinin bireysel ayr cal klar n çerçevesinde yeni, farkl yap tlar yaratmas na, dü ünceler üretmesine olanak tan mak gerekir(Çellek,2005:91). Amaç ki ilerin içerisindeki özgün yarat klar ortaya ç karmak olmal r. Sanat e itiminin bireyselle tirilmesi birtak m zorluklarda getirebilir. Bu zorluklar n en önemlisi verilen sanat e itiminin de erlendirilmesinin nas l olaca r.

Bu nedenden dolay , yarat k sanat e itimi içerisinde önemli bir role sahiptir. Baz görü ler yarat n do tan geldi ini ve sonradan kazan lamayaca söylese de sanat e itimi ile yarat k kazand labilir ve geli tirilebilir. Yarat k, sanat

itiminde, öteki alanlardan çok daha önemlidir. Çünkü sanat, bir “gerçe in” ya da “dü ün”ün edilgen durumu ile yetinemez. Özünde az ya da çok ama kesin var olan bir de imi ve yenili i ortaya ç kar r (K lu,1991:175).

2.4 YARATICILIK

Tarihte yarat n birçok tan yap lm fakat özellikle bir tan m yayg nl k ve geçerlilik kazanamam r. Yarat k kavram n çok anlaml , karma k ve birazda gizemli olmas , yerine oturmu ve kesin bir tan n kabulüne engel olmaktad r (Rouquette:1994:7).

Ça l görü e göre yarat k; her düzeyde var olan ve insan ya am n her bölümünde kendini gösterebilen bir yeti, gündelik ya amdan bilimsel çal malara dek uzanan, sanatsal alanda ba yap tlar n ortaya ç kmas na neden olan süreçler bütünü ve ayr ca bir tutum ve davran biçimidir (San,2002:128).

E.P Torrance’e göre yarat k “bo luklar , rahats z edicili i ya da eksik ö eleri sezip, bunlar hakk nda dü ünmek ya da varsay mlar kurmak, bunlar s namak, sonuçlar kar la rma ve olas kla bu varsay mlar de tirip yeniden s namakt r(Ersoy ve Ba ar,2009:130).

Corbusier, “yarat k, sab rl bir ara rmad r” demi tir. Bilgi ve deneyim birikiminden yararlanarak sentezleme sonucu yeni ürünler ortaya koymak gerekir yarat k söz konusu oldu unda, birbiriyle farkl olan, aralar nda ili kisi olmad sand z eylerin ili kisini kurmak ve yeniyi yaratmak gerekir(Çellek,2005:104).

Yarat k, bilim, sanat yap tlar , reklamc k, moda, dekorasyon ve piyasaya yeni sürülen ürünlerde oldu u gibi, pek çok bilimsel, sanatsal, sosyal ve endüstriyel etkinliklere ili kin oldukça geni bir alana yay lm r. Bu da konu ile ilgilenenlerin tan m ya da betimlemelerinde farkl bak aç lar ortaya koymaktad r. Bu betimlemelerde bazen “süreç” bazen ortaya konan “ürün” bazen de “bir tür ki ilik yap ” vurgulanmaktad r. Ancak konu ile ilgilenen herkesin ortakla a kabul etti i husus “yeni bir eyin ortaya konmas r” (Öncü,…:255).

Psikolog ve e itimcilerin genelde kabul ettikleri baz özellikler yarat n tan mlanmas ndan çok, onu süreç ve ürün olarak tan maya yard mc olabilir. Bu özellikler;

1. Meydana getirilen ürün özgün olmal r.

2. Olgular aras nda ili ki kurma yetene i, dü ünmede esneklik, bilgi üretiminde ak k önemlidir.

3. duygu ve dü ünce bütünlü ü içinde, sürekli ilgi ve özenle yap lmal r. Birey amac do rultusunda i ine yo unla abilmelidir.

4. Birey hayal kurmamal , ama i ini planlarken hayal gücü yoluyla dü ünmelidir.

5. Yarat dü ünmenin ne zaman ortaya ç kaca önceden kestirilemez. Bireye bol gereç, istedi i kadar zaman ve kendi kendine kalma olana verilmelidir. Özgün ürün birdenbire ortaya ç kabilir.

6. Yarat k, alg sal, duygusal ve kültürel bir bütünlüktür (Üstünda ,2003:3).

Basit bir ifadeyle yarat k, bilginin al nmas ve yeni bir ekil alana ya da yeni bir dü ünce olu turana kadar ekil verilmesi ve yeniden düzenlenmesi sürecidir (Bentley,1999:85-86).

Dü üncelerin yarat dü ünmenin ürünü olup olmad , yarat dü üncelerin karakterini tan mlayan dört özellik(ak k, esneklik, orijinallik ve zenginle tirme) ile anla labilir. Bir bireyin yarat dü ünme yetene i, üretti i dü üncelerde bu dört özelli in aranmas yla ölçülebilir (Atasoy ve Kaday fç ,2007:683).

2.4.1 Yarat Dü ünce Özellikleri

2.4.1.1. Ak k: Bir konu hakk nda bireyin çok say da fikir üretebilme yetene i olarak tan mlanabilir. Olabildi ince fazla fikir üretebilme ve bu fikirler aras ndan en de erli olanlar seçebilme yetene idir (Ersoy ve Ba er,2009:130).

2.4.1.2. Esneklik: Bir sorun üzerine farkl yakla mlar getirebilme, de ik boyutlar ortaya koyabilme, farkl kategorilerde fikir üretme, bir duruma farkl perspektiflerden yakla abilmelidir (Atasoy, Kaday fç ve Akku ,2007:683). Bireyler günlük ya ay lar içerisinde kar la klar problemlere ve olaylara de ik aç lardan bakabilmek, çözüm için de ik dü ünceler ortaya koyabilmek mecburiyetindedirler. Esneklik bireylerdeki bu yetene i göstermektir. Esneklik, ayn zamanda bireylerin

yarat k düzeylerini de göstermektedir. Bu yüzden, esnek dü ünebilme yetene inin her bireyde geli tirilmesi önemlidir (Biber,2006:79-80).

2.4.1.3. Özgünlük: Özgünlük, bir bireyin bir konuda yeni ve özgün dü ünceler ortaya koymas , bulu lar yapmas , bir ürün meydana getirmesi ve de eri biçilmeyen yap tlar ortaya getirmesi olarak tan mlanabilir.

Orijinalite özelliklerini ölçmek için Guilford üç yol önermi tir: zekây yans tan cevaplar n say , uzak ça mlara dayanan itemlerin kullan ve toplum içindeki ki ilerin tüm cevaplar içinde seyrek görülen cevaplar n de erlendirilmesidir. Bu ba lamda orijinallik bir fikrin yenili i ya da garipli idir (Biber,2006:80).

2.4.1.4. Zenginle tirme(Detaylara Girme): Dü ünmeyi, uzatmay , detaylar vermeyi ve fikirleri toplamay gerektirir. Zenginle tirmeye, baz yap uyar lar eklenerek karma k hale getirmek amac yla yap lan çal malarda rastlanmaktad r(Ersoy ve Ba er,2009:131).

Ak k, esneklik, özgünlük ve zenginle tirme boyutlar yarat dü ünme düzeyinin belirleyicileridir. Yani, yarat dü ünme yetene ine sahip bireylerin çok say da fikir üretebilme yetene ine sahip olmas , olaylara kar farkl bak aç lar sergileyebilmesi, al lm n d nda dü üncelere sahip olmas ve detaylara girme yetene ini gösterebilmesi gerekmektedir (Biber,2006:81).

Günümüzde, ço u geli mi ve geli mekte olan ülkelerin e itim sistemlerine yap lan en a r ele tiri yarat ktan yoksun olmas r. Özellikle e itim f rsat e itli inin geçerli oldu u tüm toplumlarda, herkese ayn e itim imkan sa lamak olarak alg land için, merkeziyetçi tek tip ders kitab ve ezbere dayal e itimle yarat k dikkate al nmamaktad r (Dikici,2001:56).

2.4.2 Yarat Bireyin Özellikleri

Her insan n içinde yarat özellikler bulunur. Önemli olan bunlar ortaya koyabilmektir. Ancak bireyin do tan sahip oldu u yeteneklerle, yarat n geli imi kar lmamal r (Karaku ,2001:4). Uzun y llar yarat n bireylerde do tan var oldu u dü ünülürdü, yarat k do tan gelir ve ö renilemez, geli tirilemezdi. Oysa yarat k geli tirilebilen bir kavramd r. Bireylerde do tan gelen bir yetenek vard r fakat bu yetenekleri ortaya ç karmak yarat geli tirmek ile mümkündür.

N.Hermann yarat k kavram ile ilgili olarak, ön kabullerini öyle ortaya koymaktad r. “Yarat k do tan gelen bir yetidir ve insana özgüdür. Her insan

yarat olabilme ans na sahiptir ve yarat say lmak için bir dahi olmak gerekli de ildir. Ayr ca yarat k yetisi çe itli nedenlerle köreltilmi olsa bile ya am deneyimleri ve özel programlarla yeniden kazand labilir.” (Koca ve Koç,2009:37)

Yarat bireyde; en ba ta merak, sab r, bulu yapma yetisi, serüvenci dü ünme, imgelerle dü ünebilme ve imgelemci olma, deney ve ara rmalardan kaçmayan ve bire imci(Sentezci) yarg lara varabilen bir ki ilik yatmaktad r (San,1985:12-13).

Csikszentmihalyi yarat ki ilik özelliklerini u ekilde s ralamaktad r: 1) Hem dopdolu bir enerjiye sahip, hem de sessiz ve rahatt r. 2) Hem zeki, hem de acemi ve deneyimsizdir.

3) lence ve disiplini, sorumluluk ve sorumsuzlu u bir arada bulundurur.

4) Fanteziler, hayal kurma ve gerçekler aras ndad r.

5) Kendi içindeki ve kendisinin d ndaki çeli kili yorumlar ya da anlay lara kar sürekli olarak kendini korur.

6) Hem alçak gönüllü, hem de gururludur.

7) Bir yandan s radan bir ki inin kat ve kesin bir boyutunu, di er yandan da biricik ve özgün bir ki inin e ilimlerini gösterir.

8) inde h rsl ve ate liyken, di er yandan öznel dü ünebilir.

9) Duyarl ve aç k görü lülü ü ona ac verse bile bu yönünü aç a vurur (Csikszentmihalyi2002:58-73).

Torrance’a göre yarat bir birey; 1) Kendine güvenen, cesaretli, 2) Yüksek hayal gücüne sahip, 3) Enerjik,

4) akac ve mizahç , 5) Riske girmeye istekli, 6) Merakl ,

7) Güdülenme gücü yüksek, 8) Yap ele tiride bulunan, 9) Duygusal,

10) Çal kan, 11) Azimli,

13) Ba kalar n dü üncelerine aç k olmal r (Sungur,1997:25).

itimde, yarat birey özelliklerinin ö retmenler taraf ndan bilinerek bu özelliklere sahip bireyleri ortaya ç karmalar çok önemlidir. Bunun yan nda, küçük ya larda ö rencilere uygun etkinlikler planlanarak ve uygun ortamlar sunularak onlar n bu özellikleri kazanmalar na ve geli tirmelerine yard mc olunmal r. Ayr ca

Benzer Belgeler