• Sonuç bulunamadı

SEVGİLİDE GÜZELLİK UNSURLARINDAN YANAK, HÂL VE HATT

A. Genel Olarak Yanak

Dîvân şiirinde yüz ve yanak birbirinden ayrılmaz bir bütün meydana getirdikleri ve bunlarla ilgili tasavvurlarda benzerlik olduğu için birlikte ele alınmış, önemine göre yüz, yanak ya da yüz ( yanak ) ifadeleri kullanılmıştır.

‘‘Yüz ve yanak, üzerinde en çok durulan güzellik unsurları arasında yer alır.

Bunun nedeni, diğer güzellik unsurlarının yüz ( yanak ) üzerinde bulunmasıdır. Yüz ve yanak bu unsurlarla ya tenasüp ya da tezat içerisinde bulunur. Yüz ( yanak ) rengi, parlaklığı ve güzelliği sebebiyle en çok dikkati çeken bir güzellik unsurudur. Ve bu özelliği sebebiyle, âşığın gönlünü çelen, onu kendisine bağlayan bir cazibe merkezi durumundadır.’’ ( Sefercioğlu, 1990: 164 )

‘‘Ruh, ruhsar, ârız’ şekilleriyle yüz yerine kullanılan kelimelerin çoğunda

aslında yanak kastedilmektedir. Yüzün en geniş kısmını kaplaması dolayısı ile yanak en fazla üzerinde durulan güzellik unsurlarından biridir. Daha çok

ben, hatt ve saç ile birlikte anılır. Yanak hakkında söylenilen özelliklerin

başında parlaklık, şeffaflık ve rengi gelir. Yanak, âşığın baktığı ve daima bakmak istediği yerdir. Yanak hakkında lutf, letâfet, latîf, gülgûn, al, rengîn, abdâr safâ ve zibâ gibi sıfatlar kullanılır. Utanma hali ve dolayısıyla kızarma özelliği ile ele alınır.’’ ( Pala, 2000: 163 ).

Yanağın rengini ifade eden “al” kelimesi; kırmızı, hile, al, aile gibi anlamları da anlatacak şekilde tevriyeli kullanılır:

Âl ile ruhlarun alsun dil-i Bâkîyi hemân Ana ey şûh-ı cihân böyle güzel reng olmaz Bâkî /204/5

Alup bülbüllerin âl ile kanın yüzine çalmış Anunçün ol gülün bu vech ile ruhsârı âl Zâtî/587/2

Olur mı bir yanagı âl çeşmi ala gibi Cihânun âl ile gönlin ser-â-ser ala gibi Zâtî/1554/1

Bilmedügi-çün metâ‘-ı sabr kadrin tıfl-ı dil Âl-ıla aldı elinden bir yanagı al anı

İ. Kemâl/362/4

Yanağın rengi ile ilgili en çok kullanılan sözcüklerden birisi hiç şüphesiz “gülgûn” dur. Sözcük münasebetiyle Hüsrev ve atları Gülgûn ve Şebdiz söz konusu edilir. Sevgili hiç şüphesiz güzellik mülkünün Hüsrev’i, sevgilinin yanağı Gülgûn ve saçı Şebdiz’dir. ‘‘ Acem edebiyatından bizim şiirlerimize de

geçen Husrev-Şîrîn efsanesine şiirimizde birçok telmih yapılmıştır. Bunlardan

Ferhâd, Şîrîn, Husrev, Kûhken, Bîsutun, Gülgûn, Şebdiz ve Cûy-ı Şîr

sözcükleri geçer. Gülgûn, Şîrîn’in bindiği açık doru atın adıdır. Şebdiz,

Aylandursa ne var ‘arsa-i hüsn içre müdâm Kendi Husrev ruhı Gülgûn saçı Şebdîz geçer Hayretî/78/2

Şeb-dîz-i zülfini yedek idüp yeler sabâ Gül-gûn-ı hüsne ruhları çünkim süvâr ola İ. Kemâl/321/5

Lâciverdî geydi san al üzre bir nâzük-beden ‘Ârız-ı gül-gûnı sovukdan gögermiş Zâtî’yâ Zâtî/6/5

Düzüp koşsan ruh u zülfün gören dir Gelüpdür bir yire Şebdîz ü Gülgûn Zâtî/1186/4

Nâr-ı hasretle yanan bülbül-i dil ‘aks durur Hâl sanman görinen ol ruh-ı gül-gûn üzre Şâhî/135/2

Hâl-i mişgîn kim kodun ol hadd-i gülgûn üstüne Hayâlî/475/3

Gülgûn ruhı felekleri gösterdi mâha tar Şebdîz-i hattı çün yüriye gör ne toz kopar Za‘îfî/88/2

Hazz ider cânum lebün sögdükce iy gül-gûn yanag Kimdir ol kim istemez gönli anun bal ile yag

Za‘îfî/163/1

Yanak, renk itibariyle al ve gül-gûn dışında ‘ak’ ve ‘beyaz’ sözcükleriyle de vasıflandırılmaktadır:

Ne ruh-ı sâde Behiştî ne hat-ı nev analum Defteri oda urup ag u karadan geçelüm Behiştî/318/5

Gice gündüz hemân zülf ü ruhun fikridür eglencem Hudâ hakkı cihân mülkinde dahi ag u karam yok Hayretî/192/4

Gayrı ag u karadan el yuyalum Hayretî/330/6

Dilde zülfünle ruhun fikri idi eglencem Seçmez iken dahi ‘âlemde karadan agı Rûhî/1085/3

Zülf ü ruhuna ‘âşık idüm devr-i ezelden Fark itmez iken dahı gözüm karayı akdan Yahyâ Bey/307/3

Zülf ü ruhsâr-ı nigâra nazar it aç gözüni Göz yumup hâce ne bu fikr-i beyâz ile sevâd Za‘îfî/49/2

Yanağın bu renk unsurları ile ele alınma sebebi hiç şüphesiz güzelliğinin vurgulanmak istenmesidir. Çünkü yanağın ve dolayısı ile yüzün parlaklığı, kanlı canlı oluşu, güzelliğin ortaya çıkması bakımından oldukça önemlidir.

Yanak, zaman zaman devr-i kamer dolayısı ile ele alınır. ‘‘Devr-i kamer, nebâtîlerden kalma bir itikaddır. Buna göre âlemin her bir devir müddeti 49 bin sene imiş. Bu müddet yedi devre ayrılır. Şimdiye kadar altı devir bitmiş. Son olarak da yedinci devir yaşanmaktadır. Bu devrin sonunda da kıyamet kopacakmış. Halk dilindeki ‘âhir zaman, âhir zaman alâmeti…’ gibi tabirler bu

itikada dayanmaktadır. Bu devirde doğanların ömrü kısa olurmuş. Bu devirde kıyâmet alâmetlerinden olan fitnenin çok görüleceğine inanılmaktadır.’’( Onay, 1992: 123-124 ). ‘‘Devr kelimesinin bir anlamı da yuvarlak, değirmi, dönen şey demektir. Bu münasebetle fitne devri sözünün arkasında sevgilinin

aya benzeyen yuvarlak yüz ( yanak ) ünün bulunduğu düşünülebilir. Ayva

tüyleri ve benler siyah rengi nedeniyle devr-i kamerdeki fitnelerdir.’’ ( Kurnaz, 1990: 82-83 ):

Ruhunda zülfüni kat‘ itdügün görüp gönlüm Ayıtdı devr-i kamerdür bu ‘ömr olur kütâh Zâtî/1278/3

Ruhları fitne kadd ü bâlâ belâ Eksik olmaz dilde fitne yâ belâ Muhibbî/2593/1

Ruh kelimesinin yanak anlamı dışında bir satranç terimi oluşu, kelimenin bu açıdan da tevriyeli kullanılmasına neden olmuştur:

Na‘t-ı hüsn içinde sen şehsin piyâde hûblar Şol iki ruh anları mât itdi bir oyun ile

Revânî/372/2

Nat‘-ı ruhsârında yârun beydak-ı hâl-i siyâh Rûh-ı şâhî üstüne ferzâne kıldı şâh ruh Şâhi/20/5

Ferzâne-i cihânsın o ruhlarla sen bu gün Şâhân-ı hüsn atun önince piyâdedür Bâki/87/4

Şâhdur hüsn bisâtında bu gün ol gül-ruh Ey Fuzûlî men-i âvâre sürülmüş beydak Fuzûlî/CXLVI/7

Sevgili ve ona ait unsurlar, âşık için âdeta ruhunun gıdasıdır. İnsan nasıl gıdasız yaşayamıyorsa âşığın ruhu da bu unsurlar olmadan canlı kalamaz. Özellikle yanak bu açıdan vurgulanmaktadır:

Ey dôst ruhlarun bana oldı gıdâ-yı rûh Var mı ki ana benzeye bir ruy-ı ter lezîz Muhibbî/364/3

Yanak, sevgilinin en çok sözü edilen güzellik unsurlarından biridir. Ancak şâirler bunu yine de yetersiz görmüşler, hakkında kitaplar yazılsa yeridir düşüncesinde olmuşlardır:

Ey Hudâyî ‘izârı vasfunda Her sözün bir kitâbdur gûyâ Hudâyî/66/6

Benzer Belgeler