• Sonuç bulunamadı

SEVGİLİDE GÜZELLİK UNSURLARINDAN YANAK, HÂL VE HATT

A. Genel Olarak Hatt

Hatt; çizgi, yazı, el yazısı, mektup, ferman gibi birçok manalardan başka genç kimselerin yanağında, dudağında çıkan ince tüy manasına da gelmektedir. Şâirlerimiz bu manalara göre birçok sanatlar, mazmunlar yaratmışlardır.

‘‘Hemen her şâirin gazellerinde bu hatt mazmununa tesâdüf edilir. Her

dîvânda hâl, hatt redifli gazeller bulunur. Hat ve hatt şekillerinde

kullanılmıştır.’’ ( Onay, 1992: 196 ).

Hatt; şiirde yanak, dudak, ben, saç ve çene ile birlikte kendini gösterir ve genellikle hûb olarak düşünülür. Kelimenin yazı anlamına da gelmesi dolayısı ile bir yazıya benzetilen tüyler, yanak sayfası üzerine yazılmış olarak ele alınır.

Hatt, yüz üzerinde bulunan güzellik unsurlarındandır. Yüzde tazelik hissini uyandırması ve yüze güzellik vermesinden dolayı makbul sayılmıştır. Ancak, fazlalaşması, sertleşmesi ve kararması yüzün güzelliğini zedelediği için hoş görülmemiştir.

Hatt, genellikle yüz, saç, ben, dudak, ağız, çene ve gamze ile birlikte ele alınır. Şekli, kokusu ve renk özellikleri ile değişik teşbih ve mecazlara konu olur.

Fazla, koyu renkli ve sert olmadığı sürece güzelliğe bir noksanlık vermez. Sevgilinin güzelliği bundan etkilenmez:

Yüze gelmekle hatun hüsne ne noksan oldı Yine yirinde letâfet yine yirinde safâ

Aslında sevgilinin yüzünde görünen hatt değil, basiretsiz kimselerin gözüne inmiş bir perdedir. Âşık için ise bu, bir vefâ alâmetidir:

Hat degül bu bî-basîretler gözine perdedür Sebze-i mihr ü vefâdır ‘âşıka ey nâzenîn Amrî/82/2

Bazen âşık sevgilinin hattını görünce âhı ile çarhı gümbürdetir. Bu, ay tutulması esnasında teneke, tas çalınması kabilinden bir durumdur:

Gümletti Zâtî câh ile çarhı hatun görüb Mâha husûf irişse çalarlar o demde tâs Zâtî/57/5

Sevgilinin gözü ok atmada, beni suda yüzmede, hattları da yazı yazmada söz sahibi sanatkârlardır:

Oq atmag u yazı yazmag u suda yüzmek anun Göziyile hat ü hâline hôş sınâ‘atdür

Me‘âlî/265/3

Hatt, sevgilinin beyaz yüzünü siyahlığı ile mahveder. Ama âşığa göre aslında kendisinin gündüzünü geceye çeviren baht-ı siyâhından başka bir şey değildir:

Mahv iden haddün beyâzını sevdâ-ı hat degül Gice iden gündüzüm baht-ı siyâhumdur benüm

İshâk Çelebi/173/2

Salınan boynunda zülfün sanma âhumdur benüm ‘Ârızunda hat degül baht-ı siyâhumdur benüm Muhibbî/1976/1

Hattına kara baht demiştir Hayâlînin Bu mühr-i anberînini ol lâ‘l-i nâba bas Hayâlî/230/5

Sevgilinin gözleri, kaşları, beni, hattı ve zülfü mümin olan kişi için beş vakit namazın karşılığıdır:

Çeşm ü ebrû ile hâl ü hat ü zülfün bana bes Nitekim mü’min olan kişiye beş vakit namâz Revânî/151/3

Sevgilinin yüzündeki hatt âşık için bazen Gülistan’dan bir rubai, murabba, şiir, mısra veya kıta olarak ele alınır. Burada yazıya benzerliği düşünülebilir:

Hatt-ı la‘liyle kaşı cânânun Bir rubâ‘îsidür Gülistânun Bâkî/249/1

Hat-ı la‘lün ol ebrûlarla ey gonca gülistândan Sanasın safha-i gül-renge yazılmış murabba‘dır Zâtî/249/3

Kâtib-i kudret ezel bezminde hatt-ı la‘lini Bir muhayyel şi‘rdür yazmış kenâr-ı câmda Hayretî/411/3

Levh-i hüsnünde nigârâ görinen hatt-ı lebün Bir satırda iki mısra‘ gibi olmışdur tamâm Yahyâ Bey/255/2

İrem gülşenlerinden bir güzel gûşe bünâgûşun Hat-ı sebz-i ruhun bir kıt‘adur bâg-ı melâhatden Nev‘î/322/4

Sevgilinin yanağında yeni belirmeye başlayan ayva tüyleri sevgilinin yanağının vasfını, güzelliğini tamamlamaya çalışır. Onun bu durumu Gülistan’ı doğru dürüst bilmeyen ancak yine de şâirliğe özenen biri ile eşdeğer olarak düşünülür:

Hatt-ı nev-res itmek ‘ârızun vasfın tamâm Kasd ider şâ‘irlige bilmez gülistânı dürüst

Nev‘î/26/2

Hatt, sevgilinin yanak güllerini kara bir keçeye sarmıştır. Ancak bu güller çok nazik olduğu için Rûm ilinin kışına dayanamaz. Bu düşünce âşığı endişelenmektedir:

Sardı kara keçeye hattı ruhı güllerini

Döyemez nâzük ü terdür Rûm ilinün kışına Za‘îfî/287/4

Aşk mektebinde hatt, Kur’ân’ı hıfz etmiş daha dünkü bir çocuktur. Ona bu gayretinden dolayı aferin denmelidir:

Mekteb-i ‘ışkunda hattun ezber itmiş ‘akl-ı küll Hıfz-ı Kur’ân eylemiş bir dünki oglan âferîn İshâk Çelebi/221/5

Sevgilinin hattı, aşk heyeti ehline gam meclisinde kan ile dolu şekilde sunulan bir belâ peymânesidir:

Devr-i ruhsârunda hattun hey’et-i ‘ışk ehline Bezm-i gamda kan ile dolmuş belâ peymânesi Fuzûlî/CCLXXXIII/4

Âşık, sevgilinin hattından gözlerini alamaz, ondan kurtulamaz. Ancak sevgilinin meseleye yaklaşımı oldukça farklıdır. Her kişi nasıl kendi kilimini

sudan çıkarıyorsa âşık da sevgilinin hayâl-i hattını gözünden çıkarıp atmalıdır:

Kaldı çeşmümde hayâl-i hatt müşgînün didüm Dir çıkarur her kişi kendü kilimini sudan

İ.Kemâl/230/2

Sevgilinin çene çukurundaki ayva tüyleri, zindana düşmüş ve kurtuluş ümidi olmayan bir esirdir:

Hat bu mazmûn iledür tarf-ı zenahdânunda Ki bu zindânun esîrîne yoh ümmîd-i necât Fuzûlî/XXXIX/3

Her türlü olumsuzluğa karşı sevgilinin hattı onun güzellik dîvânını tamamlayan bir kâtiptir:

Hüsn dîvânına hattun gibi kâtib olmaya Hâkim-i ‘ışqa kemînün gibi nâyib olmaya Me‘âlî/37/1

Âşığın gönlü sevgilinin hattının siyahlığı sebebiyle gamlanıp ansızın yok olmuştur. Bu durum da sanki Karadeniz’de bir geminin batması şeklinde düşünülmüştür:

Gönül oldı gam-ı hatt-ı siyâhun içre nâ-peydâ Nigârâ bir gemi Karadenizde sanki gark oldı

Zâtî/1582/3

Sevgilinin güzellik camisinde gözler imam, ben müezzin, dudağın etrafındaki ayva tüyleri de cemaat olarak düşünülmektedir:

Gözi ki câmi‘-i hüsninde yârun oldı imâm Beni mü’ezzin ü hatt-ı lebi cemâ‘atdür Me‘âlî/265/5

Sevgilinin, dudağının kenarındaki ayva tüyleri bazen şekerin içine konduğu bir mürekkep bazen dudakla birlikte müselsel bir şeker bazen de şekerin çubuğu olarak ele alınır:

Devr-i hatunda leblerüni kim görürse dir Konur mürekkeb içine ‘âdet durur nebât Revânî/24/3

Vâsıl olanlar cihânda hân-ı vasl-ı dilbere Benzedirler hattıla la‘lün müselsel sükkere Hudâyî/233/1

Hat-ı nev olsa Behiştî leb-i cânânda ne var Ne hazar kand-ı nebât ile olursa bile çûb Behiştî/38/5

Sevgilinin ayva tüyleri, onun güzellik Mısrını kuşatan karalardır. Âşık, aşk içinde ümmîd-i kenâr etmemelidir. Zira muhabbet öyle bir deryâdır ki karayı görmek imkânsızdır:

Hatuna yüz vireli Mısrı kuşatdı karalar

Dutuban mâtem-i hüsnün geyer âhum karalar Za‘îfî/63/1

Gözetme hâl ü hat ‘ışk içre ümmîd-i kenâr itme Mahabbet özge deryâdur görünmez karalar dirler Nev‘î/73/4

Ayva tüyleri bazen kaza ve kader olarak ele alınır. Ayva tüylerini âşık bazen görür bazen de göremez. Bu durum da onun kaza ve kader olarak algılanmasına sebep olur:

Hatt-ı ‘izârı geh görinür gâh olur nihân Çıkmaz beyâza bahs-i kaza vü kader gibi Bâkî/503/3

Nâgehan geldi hatun itdi visâlüni harâm İtmesün kimse ‘aceb kazâdur dir isem Muhibbî/2006/2

Hatt ile birlikte ele alınan bir mesele de bu tüylerin giderilmesidir. Hattı kazımak veya tıraş etmek gibi kullanımlarla bu durum ifade edilir. Hatt tıraş edilince aşkın manası ve yüzdeki sırlar ortaya çıkmaktadır:

Yârun kaçan ki hatt-ı gubârı tırâş olur Esrâr-ı ‘ışk suret-i hüsninde fâş olur İshâk Çelebi/44/1

Dudak üzerindeki tüyler, âşığı fazlasıyla üzmektedir. Bu nedenle de sözkonusu tüylerin giderilmesi gerekmektedir:

Ancak rakîb cevri degül infiâlümüz Hat geldi la‘l-i yâre odur bu melâlümüz Bâkî/207/1

Aslında sevgilinin ayva tüylerinin tıraş edilmesi onun gizli bir hazine olan güzelliğini âleme fâş etmekten başka bir işe yaramayacaktır:

Ne lâzım hatt-ı miskînin ‘izârında tıraş etmek Denî dünyâya bu genc-i nihânı böyle fâş etmek Hayâlî/291/1

Ancak her ne olursa olsun sevgilinin ayva tüyleri âşık için bir karayazıdır. Âşığı her zaman kendisine hayran bırakır:

Bir karayazu imiş geldi gubâr-ı hat-ı dost Hîç olur mı ki anup ben anı hayrân olmayam

Muhibbî/1900/4

B. Hatt İle İlgili Tasavvurlar 1. Çemen, Sebze, Nebât

Hattın bu unsurlara teşbihinde rengi ve yüz ( yanak ) gülşeninde çıkması etkilidir. Burada söz konusu unsurlar yüceltilir ve hiçbir değere değişilmez:

Hattunı sebzevâra Semerkande benlerün İzün tozunı kuhl-i Sıfâhâna vermezem Hayâlî/343/2

Dehenün dâyiresinde görinen ol hat-ı sebz Leb-i Kevserde biten tâze çemenden nâzük İshâk Çelebi/147/2

Sevgilinin dudağı gonca, çevresindeki hatt ise yeşil yapraklardır: Nâ-şüküfte zanbak-ı sîmîn önünde la‘l-i yâr

Nev-şüküfte goncadur kim hattı sebzî bergdür İ.Kemâl/52/4

Bâg-ı ruhunda hatt u lebündür gıdâ-yı rûh K’olur cinân içinde kamu berg ü ber leziz

Helâkî/29/4

Âşık, sevgilinin ayva tüylerini görünce gözleri yaşarır. Buna şaşırmamak gerekir. Çünkü sebze-zâr susuz düşünülemez. Bu ayva tüylerinin çıkmasına engel olmamak gerekir. Zira cennet bağı ( sevgilinin yanağı ) sebze-zârsız olmaz:

Görüb hattun n’ola aglarsam ey serv Olur mı sebze-zâr âb-ı revânsuz Zâtî/531/6

Olma gubâr-ı hattuna mâni‘ iki gözüm Bâg-ı behişt kaçan ola sebze-zârsuz Nihânî/67/2

Okur ‘âşık vefâ resmin yine hatt-ı nigârından Cihân gülzârınun ana çıkar yok sebze-zârından Nev‘î/231/1

Yeşillik olmayınca ağaçlar meyve vermez. Bu yüzden yeşillik ( hatt ) aslında bir lütuftur. Sevgili hattının gelmesini istemiyorsa âşığı ağlatmamalıdır. Çünkü yağmur yeşilliğin çabuk büyümesine neden olmaktadır:

Lutfun zamânı hatt-ı gubârun zamânıdur Nev‘î/70/2

Aglatma beni ister isen gelmeye hattun Yagınca şehâ tez bitirir sebzeyi bârân Hayâlî/380/2

Sevgilinin ayva tüylerini hayal eden âşığın gözleri bir su kenarı olarak düşünülür. Su kenarında çemen seyri güzeldir. Âşık, sevgilinin yanağını ve ayva tüylerini görünce gönlü ferahlar. Zira çemen ve su seyri gönülde gam bırakmaz:

Hattun hayâli eyledi tezyîn gözlerüm Niteki su kenârını eyler çemen güzel Za‘îfî/209/5

‘Ârız u hattunı gördükçe olur gönlüm ferâh Gam komaz dilde temâşâ-yı çemenle seyr-i âb Za‘îfî/19/4

Nebât-ı hatt u kand-i la‘l-i nâbun düşmez agzından

Biraz gûş eylesen tûtî-i şekker-hâyı söyletsen Bâkî/264/5

2. Abîr, Anber, Misk, Esrâr, Toz

Hattın bu unsurlarla ilgili olarak ele alınmasında koku hususiyeti etkilidir. Hatt, etrafa koku saçması açısından anber-feşân olarak ele alınır.

‘‘Anber, Hind denizlerinde yaşayan bir çeşit ada balığından elde edilen,

yumuşak, yapışkan ve kara renkte, güzel kokulu bir maddedir. Anber bir ur olup balık tarafından dışa atılır. Bunun için su üzerinde parça parça yüzer vaziyette veya sahile vurmuş olarak bulunur. Dîvân şâirleri anberden, kokusu ve rengi dolayısı ile bahsederler. Sevgilideki hatt ve ben anberin ta kendisidir.’’ ( Pala, 2000: 30 ):

Cû-yı hüsnünden çıkan hattuna ‘anber dir idüm Tatlu su içre bulunsa ‘anber-i sârâ eger

İ.Kemâl/47/3

‘Ârızında eyle hattına nazar

Bak sunun yüzinde yüzen ‘anbere İ.Kemâl/317/6

Kıldı hoş bûyile cân bezmin mu‘attar hatt-ı yâr Bûyı olurmış ziyâde olsa ‘anber tâzece

Revânî/377/4

Mu‘attar itmege cân meclisini

Hat-ı ‘anber-feşânı geldi dirler

‘‘Misk, Doğu Türkistan’da yaşayan bir çeşit ceylanın göbeğindeki urdur. Buna nâfe de denir. Erkek ceylanlarda bulunan bu ur, hayvanı rahatsız edermiş. Hayvan sürtünmek yoluyla bu uru ancak düşürebilirmiş. Misk avcıları sahralara kazık çakar ve ceylanların bu kazığa sürtünerek misk urunu düşürmelerini sağlayıp öz halindeki bu siyah madde düştükten sonra etrafa kokusu yayılır ve yerini belli edermiş. Hammadde olarak kullanılan bu urdan, şişeler dolusu koku elde etmek mümkünmüş. Kokusu ve siyah rengi ile

sevgilinin kokusu, ayva tüyleri, beni, kaşı, saçları vs. miske benzerler.’’ (

Pala, 2000: 286 ).

Âşık, sevgilinin ayva tüylerine müşk-i Hıtâ demekle hata yapmaktadır. Kul hatasız olmaz düsturunca bu durumu hoş görmelidir. Sevgilinin ayva tüyleri çıktığından beri Rûm ülkesinde miske revaç kalmamıştır. Zira sevgilinin ayva tüyleri ondan daha değerlidir:

Nihânî sehv ile didi hattuna müşk-i Hıtâ Benüm efendicigüm kul hatasuz olmaz imiş Nihânî/72/5

‘Ârızunda zâhir olaldan hatun Rûm ilinde miske kalmadı revâc Şâhî/18/2

Misk-i terdür al vâlânun içinde sanasın

Rûy-ı zîbâsından ey Yahyâ görinen tâze hat Yahyâ Bey/196/5

Hat degül müşg gubârı dökülübdür ruhına Silkecek bâd-ı sabâ turra-i ‘attâr etegin Zâtî/1149/4

Hatt degüldür görinen misk saçılmış yüzine Silkicek bâd-ı sabâ zülf-i siyeh-kâr etegin İ.Kemâl/258/3

‘‘Hattın; esrar, macun ve toza ( gubar ) teşbihinde görünüşü önemlidir. Yine görünüşü itibariyle zerre olarak ele alınır. Esrar, keyif verici maddelerden Hint keneviri denilen bir çeşit kenevirin yaprakları üzerindeki sakızdan istimâl olunan maddeye denir. Haşiş dendiği de olur. Esrarcılar arasında esrarın birçok adı vardır: keyif, keyfiyet, gam, gubâr, gubâr-ı gam, gamze, toprak…Bütün bu isimler lisan ve edebiyatımıza da geçmiştir.’’ ( Onay, 1992: 152 ):

Kul olduguma hattuna ider şâhıdlıgı la‘lün ‘Acebdür göz göre esrâr yir düşmez şehâdetten Nev‘î/322/3

Leb-i la‘lün var iken anma hat-ı jengârı Gül gibi bâde tururken nidelüm esrârı Helâkî/154/1

La‘l-i lebin gören kişi nev-hatları nider Sâfî şarâb var iken esrara kim bakar Behiştî/166/3

Ruhlarunda hat belürmüş didüm ol dil-ber didi

Zerreler zâhir olur horşîd-i ‘âlem-tâbdan

Zâtî/1033/3

Bâkî ‘izâr-ı yârda hat sanma görinen

Zerrâtdur ki mihr-i münîr itdi âşikâr

Bâkî/111/5

Ehl-i diller görüben hattı gubârın didiler Kopmaga gönlini halkun gözine toz urur Hayretî/73/3

Döymez gözüm hatun bana göstermez hastanam Çeşm-i za‘îfe hatt-ı gubârun ziyânı var

Vasfî/18/4

Her kanda ise fitneye bâ’is şarâb olur Revânî/69/2

Sevgilinin dudaklarının etrafındaki ayva tüyleri dârû olarak ele alınır: Sâkî lebünde dârû-yı hûş-ber midür hatun

Kim bâde ile ‘aklumuzı ala başladı Helâkî/153/3

Hüsnüne nev-hat lebün kim şekl-i çâr ebrû virür ‘Âşıkı öldürmeye halvâ ile dârû virür

Behiştî/84/1

Âşığın gönlü bir güvercindir. Ve bu güvercinin yeri sevgilinin ruhı bağıdır. Sevgilinin yanağı su, hâl ve hatt ise erzenî ( yem ) dir. Bir diğer beyitte ise hatt, sevgilinin gül gibi olan yanağına fülfül ekmiş bu durum da âşığın gözlerini yaşartmıştır. Bir başka beyitte ise hatt, haşhaş olarak düşünülmüştür:

Bir kebûterdür gönül bâg-ı ruhun mesken ana ‘Ârızun âb u hat u hâlün-durur erzen ana Me‘âlî/27/1

Dil-rübânun hatt-ı haddi fülfül ekmişdür güle ‘Aynumuz tâ kim yaşardup ol gül-i handân güle

Zâtî/1441/1

Sükkerî pâlüde der terlikde haddun sanasın Gözlerün bâdâmdur hâl u hatun haşhâşdur Me‘âlî/247/4

Her türlü kokulu karışıma abîr denilmektedir. Kokulu maddelerin göze zarar vermesi sözkonusudur. Hatt da âşığın gözlerine zarar verir:

Çıkdı hatun gözlerüm kan dökmeden oldı ‘alîl Gerçek imiş kim zarârdur ‘ayn-ı insâna ‘abîr Rûhî/321/4

Sevgilinin ayva tüyleri zamanla onun su gibi olan yüzünün görünmesini engeller. Suyun olmadığı yerde teyemmüm câizdir. Bu nedenle hatt, toprağın yerini tutmaktadır:

Tutar ol âb-ı ‘izârun yirini hatt-ı gubâr Su bulunmadugı yirde teyemmüm câ’iz Nev‘î/180/4

3. Yazı ( Hat ), Rakam, İrâb, Berât, Emân, Fermân, Risâle, Nüsha, Tezvîr, Nâme

Sevgilinin yüzü sayfa, levha vb. ye benzetildiği için hatt da o sayfa üzerindeki yazı olarak ele alınır. Hatt görünüş olarak yazıya benzemektedir.

Sevgili yüzündeki hattı gidermemeli ve âşık da onu temâşâ etmelidir. Zira hüsn-i hat insanın gözünün nurunu arttırmaktadır. Sevgilinin hattı âşığın gönlünde olursa buna şaşılmamalıdır. Çünkü camilerde yadigâr olarak hat konulur. Sevgilinin hattı âşığın başından hiçbir zaman silinmeyen bir yazıdır: Gel giderme hatt-ı ruhsârun temâşâ idelüm

Gözi nûrun arturur dirler kişinün hüsn-i hat İshâk Çebebi/119/2

Hatun hayâli câmi‘-i dilde olursa ger Tan mı ki câmi‘e qonılur yâd-kâr hat Me‘âlî/271/3

Hatun yazu imiş başumda ey dôst Yuyılmaz her ne kim yazıldı serde Muhibbî/2404/3

Hatt zaman zaman şekil benzerliğinden dolayı rakam veya irâb ( hareke ) olarak düşünülmektedir:

Safha-i gül toludur mihr ü vefâ hattı ile Sırrını ol rakamun murg-ı sehergâh bilür İshâk Çelebi51/3

Yerine düşmedi hüsnün kitâbı n’eyleyeyin İshâk Çelebi/223/3

Hatun ki ‘ârızuna ‘anberîn rakam çekdi Yazıldı safha-i kâfûra el-beyâzu sahîh Amrî/9/2

Mushaf-ı hüsnünde hat i‘râb u hâlündür nukat Leblerünle kaşlarun birisi cezm ü biri med İ.Kemâl/43/3

Safha-i hüsnine sûret virdi yârün hâl ü hat Hatt-ı mushaf hûb olur kondukda i‘râb u nukat İ.Kemâl/145/1

Âyet-i hüsnün yazıldı safha-i sîm üstine Düşdü i‘râbı hatun kim altına kim üstine İ.Kemâl/287/1

Metn-i hüsnin yazdı hattât-ı ezel Hâl ü hattı nokta vü i‘râbıdur

Muhibbî/189/4

Hatt, yine yazıya benzerliğinden dolayı nâme olarak ele alınır. Bazen nâme-i a‘mâl, bazen nâme-i mahabbet, bazen de nâme-i ecel olur. Sevgilinin kaşları da bu nâmeler üzerindeki tuğra olarak düşünülür:

Başda sevdâ-yı ruhun efser-i ikbâlümdür Dilde teşvîş-î hatun nâme-i a‘mâlümdür Âşık Çelebi/90/1

Nev‘î-yi meftûna şâh-ı ‘ışkdan Nâme-i mihr ü mahabbetdür hatun Nev‘î/245/5

Safha-i la‘lündeki hattun muhabbet-nâmedür ‘Âlem-i ervâhdan geldi bana mektûb olup Behiştî/44/4

Hattun görince didi budur nâme-i ecel Sanma Behiştîyi güzelüm anlamaz sevâd Behiştî/76/5

‘Âleme hükm ide dirdüm işbu fermân ile ben Muhibbî/2244/5

Sevgilinin hattı, onun güzelliğine bir hüccettir. Hüccet; delil, senet demektir. Bazen âşığın ölüm fermanı şeklinde düşünülür:

Yazdı hüccet katline ‘âşıklarun hatt-ı nigâr Kaşları imzâ idüp ol hükme didi fetâh İ.Kemâl/39/3

‘Aceb mi sana da‘vâ-yı muhabbet eylese Nev‘î Güzellik hüsnüne sâbit hatun hüccet güvâh ebrû Nev‘î/384/5

Kad kıyâmetdür ‘alâmetdür hatun Müdde‘â-yı hüsne huccetdür hatun Nev‘î/245/1

Hatt, âşığın gönül evini yıkmak için bir berat olur. Bazen sevgilinin güneş gibi olan yüzü için bir şîve beratıdır. Bazen de âşıklara verilmiş bir eman-nâmedir:

Yıkmaga gönlüm evin hattı getürmişdür berât Kim beyâzıdur cebîni kaşları tugrâsıdur

Revânî/132/4

Hattı varak-ı mihre yazup şîve berâtın Çekmiş togar aya kaşı tugrâ-yı melâhat Hayretî/25/6

Hatt-ı sebzün virdi çün ‘âşıklara hatt-ı emân Salsun elden hançerün min-ba‘d çeşm-i kattâlun Rûhî/629/2

Sevgilinin hattı şeref-i âfitâbda yazılmış bir nüshadır. Şîrîn mücerreb bir nüsha olarak ele alındığı da olur. Hatt, âşıklar için bir âzâdelik risâlesidir: Bir nüshadur hatun senün ey mâh-ı pür-ziyâ

Yazıldı mihr içün şeref-i âfitâbda Zâtî/1350/2

Hatt-ı yâkûtun senün şîrîn mücerreb nüshadur Kand-i nâba müşg ile yazıldı hırz-ı cân içün Zâtî/1196/4

Âzâdelik risâlesidür ehl-i ‘ışka hat

Hayretî/165/1

Hatt, rahmetin gelmesine sebep olan, beylere geçmişteki hadiseleri anlatarak onların hoşnutluğu sağlayan bir mektuptur:

Sebebdür rahmete mektûb olursa Günâhum defterine hatt u hâli İshâk Çelebi/16/7

Sevinür tâze hatun geldügine dilberler Hôş gelür beglere bir hâdisenün mektûbı Yahyâ Bey/514/4

Tezvir, hoş karşılanmayan bir durumdur. Yalan söylemek anlamına gelir. Nasıl yalan ve iftira karşıdaki insanı karalamak niyetini güdüyorsa hatt da sevgilinin yüz güzelliğini karalar. Bu açıdan tezvir olarak ele alınır:

Hüsni etrâfına yazdı hattı tezvîr ile hatt Dôstlar ana revâ yûzi karadur dir isem Muhibbî/2006/4

Hattını mir’âtda gördi didi ol meh-cebîn

Tutdı bir günde ser-â-ser Rumı tezvîrün senün Zâtî/670/2

Sûrete girmiş perîsin sihr idersin illere

Hat getürmişsin yalandan hey ne pür-tezvîrsin Amrî/83/2

Yazarmış nâme-i tezvîr hattun İdermiş kaşlarun egr-i şehâdet Amrî/7/4

Hattın tezviri âşığın katline hüccet getirir: Katlüme hüccet getürdi hatt-ı tezvîrün senün Rismân hazırladı zülf-i girihgîrün senün Hayretî/218/1

4. Âyet, Mushaf, Kitap, Hâşiye, Tefsir, Atalarsözü

Hattın bu unsurlarla birlikte ele alınışında hem görünüşü hem de sevgilinin yüzü etkili olmaktadır. Hat-yazı ilgisi ile birlikte bu unsurlarla münasebeti kurulur. Aşağıdaki beyitlerde hatt; dudak ve âb-ı hayat dolayısı ile Kevser Sûresi, siyah rengi dolayısı ile Leyl Sûresi, yüzün parlaklığı nedeni ile de Nûr Sûresi, Nûr Âyeti olarak düşünülür. Ayrıca hatt; âyet-i vefâ, rahmete’l-lil-‘âlemîn, rahmet-i Rahmân, rahmet âyeti vb. olarak değerlendirilir: Olmayınca fazl-ı Hak olmaz esrâr-ı hatun

Okumaz bî-‘ilm olan âyât-ı Kur’ânı dürüst Rûhî/82/2

‘Arz idersin âyet-i hatt-ı ruhun zülfeynüne ‘İlm-i tefsîr ögredürsin bir bölük câhillere Nev‘î/457/3

Okurdum zülf-i hattun âyetini Biri “Ve’l-Leylî” imiş biri “Kevser” İ.Kemâl/120/3

Agzun üzre hatt-ı lâ‘lün dir gören yâkûtı gör Yazdı Kevser Sûresin bir dâne haşhâş üstine Zâtî/1308/4

Levh-i sînem üzre gûyâ Sûre-i İhlâsdur Safha-i ruhsârun üstinde hat-ı cânânumuz

Benzer Belgeler