• Sonuç bulunamadı

Genel Olarak Kadın

Belgede YÜKSEK LĠSANS TEZĠ EskiĢehir (sayfa 125-133)

AYLA KUTLU

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. AYLA KUTLU’NUN ÖYKÜLERĠNE FEMĠNĠST ELEġTĠRĠ YÖNTEMĠ DOĞRULTUSUNDA BĠR YAKLAġIM DOĞRULTUSUNDA BĠR YAKLAġIM

4.1. Genel Olarak Kadın

Kadın kimliği, Türk toplumunda hem sosyal hem de edebî açıdan geçmiĢten günümüze pek çok yazar tarafından göz önünde bulundurulmuĢ ve eserlere toplumsal bir hadise olarak yansımıĢtır. Edebiyat camiası içinde ―toplumsal gerçekçi‖ bir anlayıĢla ve kadın duyarlılığına sahip bir yazar kimliğiyle Ayla Kutlu da kadın sorunsalına yer veren yazarlardandır. Dört tane hikâye kitabının içindeki bütün öykülerde yazarın ana kahramanları ―kadınlar‖dır. Kutlu, eserlerinde kadını anlatırken çok ince detaylara dahi değinerek hikâyelerde onun duygularını tamamıyla hissettirmiĢ ve kadının toplum içindeki yerini sosyal açıdan ayrıntılı bir Ģekilde ele almıĢtır. Yazarın hikâyelerinde kadın, toplumda karĢılaĢabileceğimiz tüm kimliklere bürünür: eĢ, anne, gelin, kaynana, evde kalmıĢ, çocuk, genç kız, yaĢlı, eğitimli, eğitimsiz, Ģehirli, taĢralı, muhafazakâr, feminist eğilimli, düĢmüĢ/düĢürülmüĢ, aldatan, aldatılan, yalnız, dıĢlanmıĢ, mutsuz, sevgisiz, içe dönük olan kadınlar…

BaĢka bir ifadeyle; ―…onun kadınları hemen her yerde rastlayabileceğimiz kadınlardır. Özyaşamsal bir esinle değil tümüyle düş gücüyle çizilmiş olmalarına karşın şiddetle sahicidirler. Sıra dışılıkları gündelik hayatın izin verdiği ya da

bastırıp saklayabildiği ölçüdedir. Karakterleri hem alışılmışlık hem özgünlükle örülmüş, unutulmaz kadınlardır bunlar. Sahicidirler, çünkü yazar onların tüm kişilik özelliklerini coğrafyanın ve tarihin içine sağlamca köklendirebilmiştir.”283

Ayla Kutlu‘nun “…kadın konusunun ön plana çıktığı ve kadın söyleminin başarılı bir çizgi tutturduğu hikâyelerinde Anadolu‟nun sonsuz ölçeği ve merceği ile bu coğrafyanın, bu tarihsel geçmişin, bu toplumun gerçeklerinin birikimiyle kadınlara tutulmuş birer ayna niteliği sergilediğini söylemek mümkün.”284 Bu açıdan bakıldığında yazarın özellikle; ―Hüsnüyusuf Güzellemesi, Babaya Çiçek Götürmek, Altın, Gülperi, Üçgenin Perişan Kenarı, Bir Varmış, Mekruh Kadınlar Mezarlığı, Ormanda Bir Deniz Kabuğu Gibi, Kara Kayalar, Tanıklar, Matmazel Dimitra‟nın Bitmemiş Hikâyesi, Ful ve Kül, Terlik” isimli hikâyelerinde kadın, tüm çıplaklığıyla çarpıcı bir Ģekilde ele alınmıĢ, böylece bunlar, ―kadın‖ temasını iĢleyen hikâyelerin baĢat eserleri olmuĢlardır; “…her bir öyküde kadın hayatlarıdır karşımıza çıkan, özelikle de toplumun kadınlığı, toplumsal, ekonomik ve kültürel nedenlerle en zahmetli en zor yaşayan kesimlerinden kadınların hayatları…”285 Yani doğru bir tespitle: “Tanrının unuttuğu kadınlardır bunlar; onların her biri eksikli. Biraz da hastalıklı. Tıpkı hayatın içinde olduğu gibi. Hor görülen cinsiyet, ekonomik güçsüzlük, bedensel özür, yaşamı çözümleme yetersizliği, yenilmiş olmanın süregiden ezikliği…”286Ancak yine de ―gerçekte Ayla Kutlu‟nun tüm kadınları aykırı örneklerdir. Boyun eğişlerinin arasında direnirler, kimi kez yaratarak, kimi kez yok olarak.‖ 287

ÇağdaĢlaĢmanın koĢutu, milletlerin kadına verdikleri değer ile ölçülür.

Toplumların geliĢmiĢliği ve uygarlığı, aile ve toplum arasındaki dengenin tam olarak kurulmasına bağlıdır. Bu açıdan ele alındığında Kutlu‘nun eserlerinde evlilik kurumunun yeri çok önemlidir. Bu kurum içinde kadının; eĢ, anne, gelin, kaynana gibi her türlü role bürünmüĢ bir kahraman olarak karĢımıza çıktığı görülür. Yazarın

283Erendiz Atasü, Benim Yazarlarım, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2000, s. 78.

284Nesrin Tağızade Karaca, Edebiyatımızın Kadın Kalemleri, Vadi Yayınları, Ankara, 2006, s. 60.

285Dilek Direnç, ―Sessiz Kızların Kuyuları Ayla Kutlu‟nun Kadınlar ve Kuyular Öykülerinde Sessizliğin Kırılışı‖, Kültür ve Siyasette Feminist YaklaĢımlar 2006-2007 Seçkisi, Ġstanbul, 2008, s. 216.

286Pınar Göksen Aker, ―Yaşamın Kıyısındaki İnsanların Hikâyeleri‖, Cumhuriyet Kitap, S. 616, s. 12 - 13.

287Erendiz Atasü, Benim Yazarlarım, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2000, s. 64.

öykülerinde, ataerkilliğin getirdiği mecburiyet çerçevesinde gerçekleĢtirilen evliliklere çok sık rastlanır. Genellikle duygu yoksunluğundan ve sevgi eksikliğinden dolayı bu tarz evliliklerin metinlerde özellikle kadınların mutsuzluğuyla, intiharlıyla ya da delirmesiyle yorumlandığı sıkça görülür. ―Yuvayı diĢi kuĢ yapar.‖ Mantığına sahip toplumsal bir yapı içinde sevgiyi, bağlılığı taĢıma ve onu yansıtma özelliği kadına yüklenmiĢtir. Kadın, bu duyguları istediği ölçüde karĢı tarafa aksettiremediği ya da bu duygularına karĢılık göremediği zaman mutsuzluk ve çaresizlikle kıvranır.

Hatta o noktadan sonra annelik duygusu bile kadına yabancılaĢıp ona zarar vermeye baĢlar. Piç‟teki Zühre‘nin sevdiği erkeğin kendisine karĢılık vermemesi, beraber yaĢadığı ailenin reisi tarafından tecavüz edilmek suretiyle hamile kalması neticesinde kendi öz çocuğunu sevmeyip kuyuya atarak ondan kurtulmaya çalıĢması, bunun bariz örneklerindendir. Kutlu‘nun bu tarz bir durumda sevgisiz kalan ve mutsuzlukla boğuĢan kadın kahramanlarını, itilmiĢlikle, yalnızlıkla, intiharla veya delirmeyle tasvir ettiği görülür.

Sevgisizlik ve mutsuzluğun baĢlangıcını aile içi kopuklukta arayan Ayla Kutlu, kadının belli bir yaĢa geldikten sonra kendi istemi dıĢında evlenmeye mecbur bırakıldığını yani töresel sınırların etkisinde olduğunu ve göreneklerin bu katı tutumundan kurtulamadığını ifade eder. Bu açıdan bakılacak olursa Terlik‟in mutsuz bir evlilik yapan; fakat geriye dönüĢ yolları kapatılan isimsiz kahramanının hikâyenin sonunda kendini kuyuya atarak öldürmesi aile içi iletiĢimsizliğin trajik örneklerindendir.

Ayla Kutlu; hikâyelerinde kadını sorgularken kadın kimliğine yaklaĢımında kadın olmanın anlamını, gerçek kadın kimliğini ve hayatı, hayal kırıklıkları, mutsuzluk ve çaresizliklerle dolu olan dolayısıyla da acı çeken kadının sorunlarını gerçekçi bir düzlemde yansıtma amacı güder: “Kadın önce insandır. Kadın olarak yaşadığı birtakım acılar vardır. Bu nedenle kadın acılarını anlatmak gereğini duydum. Bu acıların ille de savaş veya büyük aşk acıları olması gerekmiyor…”288

288Nesrin Tağızade Karaca, Edebiyatımızın Kadın Kalemleri, Vadi Yayınları, Ankara, 2006, s. 60.

Hikâyelerdeki konuların genellikle genç kızların ve kadınların problemleri etrafında geliĢtiği görülür. Bu kadınlar çerçevesinde iĢlenen temalar; evlilik harici yaĢanan cinsel iliĢkiler, evlilik hayatı ve bu hayat içerisinde bir kadının baĢına gelebilecekler, aldatılma, yalnız kalma, intihar ve tecavüzdür.

Ayla Kutlu‘nun hikâyelerinde kadın ve aile çerçevesinde ele alınan bir diğer önemli konu ise anneliktir. Anneler özellikle kız çocuklana karĢı korumacı bir tavır sergilerler; Hüsnüyusuf Güzellemesi‘nde Fatma‘nın, kızı Emine‘yi baĢına geleceklere karĢı uyarıp korumaya çalıĢması, Mekruh Kadınlar Mezarlığı‟nda Hediye‘nin annesinin, genç yaĢta dul kalan kızını köy halkının erkeklerine karĢı savunup gücü yettiğince kollaması buna örnek olarak gösterilebilir. Bazı öykülerde ise kadının aile içindeki sevgisizliği anne kimliğiyle çocuklarına da yansır; Ormanda Bir Deniz Kabuğu Gibi isimli hikâyede Hanna‘nın ve Nurdan‘ın anneleri baĢarısız evlilikleri neticesinde mutsuz olmuĢ, biri delirmek bir diğeri ise intihar etmek suretiyle çocuklarını etkisi ömür boyu sürecek bir ruh hâliyle baĢ baĢa bırakmıĢlardır. Pek çok hikâyede ise anneler, ataerkil sistemin kendilerine uyguladıkları baskıya çocuklarını da maruz bırakırlar; Gülperi isimli hikâyede amcaoğulları tarafından tecavüze uğrayan kızını, tıpkı toplumdaki diğer kiĢiler gibi dıĢlayan ve onun kötü yola düĢmesine bir bakıma da göz yuman anne karakteri; Tanıklar‟da Aybike Bahu‘nun eĢi ve kaynanası tarafından eziyet edilen kızına herhangi bir müdahalede bulunamayıp sadece ağlayarak olaylara seyirci kalması; Matmazel Dimitra‟nın Bitmemiş Hikâyesi‟nde yıllardır koca eziyeti ve dayağına maruz kalan Nadya Hanum‘un, kocası Dimitri öldükten sonra da onun koyduğu kısıtlamaların dıĢına çıkmayıp büyük kızı Dimitra‘yı da bu düzene uymaya zorunlu kılması ve Terlik‟te mutsuz sonu intiharla neticelenecek bir evlilik yapan kızına durumun farkına vardığı halde yardım elini uzatmayan, aksine onun yerinin kocasının yanı olduğunu vurgulayarak geleneksel bir kadın bakıĢ açısıyla kızına yaklaĢan anne karakterleri çarpıcı örnekler teĢkil ederler.

Hikâyelerdeki bu örneklerden yola çıkarak Ayla Kutlu‘nun sevgisiz kadınların anne rolündeki konumlarını iĢlerken onların sevgisizlik ve mutsuzluklarının da nedenini derinlemesine sorgulayarak ya da okura sorgulatarak

kadından hareketle gerçekçi bir toplum eleĢtirisi ortaya koymak istediğini söyleyebiliriz.

Yazar gelin ve kaynana olarak kadını ele aldığı hikâyelerinde ise yine ataerkil düzenin bir gereği doğrultusunda ve gerçek hayatın da bir uzantısını yansıtarak gelin ile kaynana çatıĢmasına yer vermiĢtir. Bu noktada dikkati çeken öyküler arasında:

Tanıklar‟daki gelin-kaynananın amansız rekabeti; Bir Varmış‟ta Bahubike‘nin gelinlerine karĢı bazen sert, bazen de bir anne gibi koruyup kollayıcı tavrı; Terlik‟te çocuğunu düĢüren baĢ kahramanın kaynanası tarafından hor görülüp iğnelenmesi vurgulanabilir.

Evde kalmıĢ geçkin kadın imajı da Kutlu‘nun hikâye kahramanları arasında yerini alır. Bu mevzuda özellikle: Matmazel Dimitra‟nın Bitmemiş Hikâyesi‟nin baĢkahramanı Dimitra, aile ve toplum baskısına maruz kalıĢın, belli bir yaĢa gelse dahi, toplumun ve ailenin kendisine çizdiği bu bahttan kurtulamayıĢın en önemli temsilcisidir. Ayrıca Üçgenin Perişan Kenarı‟nın baĢkahramanı Saime Hanım da ilerleyen yaĢına rağmen evlenmemiĢliği ve kendisinden yaklaĢık yirmi yaĢ küçük çalıĢanıyla yaĢadığı iliĢki çerçevesinde müdiresi olduğu yurtta kalan gencecik kızlar tarafından yargılanıp geçkin kadın damgasını yemiĢtir. Bu kadınlar toplum tarafından dıĢlanmıĢ, bu yüzden de duygusal çöküntü yaĢayan, mutsuz, sevgisiz, bir portre çizerler.

Ayla Kutlu‘nun hikâyelerinde çocuk kahramanlara da çok sık rastlanır. Bu, genellikle mutsuz, baĢarısız veya ayrılmıĢ anne babaların evlilikleri altında ezilen çocuklardır: Hüsnüyusuf Güzellemesi‟nde askerdeyken bir mayına basıp öldüğü için genç yaĢta karısını dul, kızını da yetim bırakan baba ve bu olayın da etkisiyle hayatını doğru bir Ģekilde yönlendiremeyen Emine, Babaya Çiçek Götürmek‟te babası hapse düĢen ve çocuk yaĢta kardeĢleri ile annesinin sorumluluğunu yüklenen henüz orta ikinci sınıf öğrencisi baĢkahraman; Altın‟da yaĢlı ninenin torunu gibi sevdiği dert ortağı küçük kız; Bir Varmış‟ta Bahubike‘nin torunu Aybike; Ormanda Bir Deniz Kabuğu Gibi‟nin mutsuz iki çocuk karakteri Nurdan ve Hanna; Kara Kayalar‟ın on iki yaĢında cinsel istismara maruz kalan baĢkahramanı Papatya;

İzinli‘nin hapishanede büyümüĢ ve bir bayram günü uzaktan bir tanıdıklarının misafiri olarak ilk kez hapisten çıkan çocuk baĢkahramanı Cevo vurgulanması gereken kahramanlardandır.

Genç kızlığa adım atan kızların, çocukluk döneminden çıkarken yaĢadığı sancılar Kutlu‘nun hikâyelerinde geniĢçe yer verdiği konulardandır. Özellikle yazarın Ful ve Kül isimli öyküsünde genç bir kız olarak yer alan Elmas, toplumun ve ailesinin ondan beklentilerine cevap verememiĢ ve ataerkil düzen gereği bekâretini korumadığı için toplum tarafından kınanmıĢtır. Anne ve babasının sorunlarının acısını yaĢayan Dimitra önce ailesine sonra kendisine yabancılaĢmıĢtır. Dimitra‘nın geçen yıllara rağmen, istediği halde bir türlü evlenememesinin en temel sebebi ailesiyle özellikle de babasıyla ilintilidir. Ergenliğe yeni girdiği dönemlerde korkunç bir köy baskınıyla ailesinin birçok ferdi gözü önünde öldürülen Süsen ise bunun acısını ergen olur olmaz çıldırarak öder.

Kutlu‘nun öykülerinde yer alan yaĢlı kadınlar ise ya Altın‟daki baĢkahraman nine ve İpek Böceği Bakıcısı‟nın yaĢlı baĢkahramanı gibi toplum tarafından yalnızlığa terk edilmiĢ kimsesiz kadınlardır ya da Tanıklar‟daki kaynana; Mekruh Kadınlar Mezarlığı‟ndaki AyĢad Bahu; Süsen Gitti‟deki Bibi; Ormanda Bir Deniz Kabuğu‟ndaki Hanna‘nın ninesi gibi ataerkil düzenin güçlü, otoriter kaynanalarıdır.

Böylece yazar, kadının ilerleyen yaĢlarında toplumda iki Ģekilde var olabileceğinin gerçekçi bir yorumunu ifade eder: Kadın yaĢı ilerleyince ya silik bir tip olarak toplum ve aile açısından etkisiz bir yapı gösterecek ya da saygı duyulan, sözü her mekânda özellikle de yaĢıtı erkeklerin bulunmadığı ortamlarda dinlenen bir anne/kaynana olarak gücü elinde bulunduran kiĢi yapısıyla her Ģeye damgasını vuracaktır.

Cehalet, bir insanın eğitim-öğretime tâbi tutulmaması veya gerektiği yerde istenilen Ģekilde davranamamasıdır. Toplum içerisinde her iki cehalet de gözlenir.

Birey ya hiçbir surette eğitim-öğretim görmez ve bunun sonucunda okuma-yazma gibi çağdaĢ özelliklerden yoksun kalır ya da birey, bir eğitim-öğretime tabi tutulmuĢ olsa da toplum içinde nasıl hareket etmesi gerektiğini kestiremez. Böylece toplum

içerisindeki davranıĢlarıyla genel ahlak kurallarına aykırı bir tip olur ki bunun sonucunda kiĢi, toplumdan soyutlanan biri haline gelir. Kutlu‘nun kahramanları genellikle düĢük eğitim düzeyine sahip ya da hiç eğitim görmemiĢ kadınlardır ve yıllar, bu kahramanlara cehaletin bedelini yalnız bırakılarak, toplumdan soyutlanarak, aile özellikle de koca tarafından aĢağılanıp iĢe yaramaz biri gibi algılanarak çok ağır ödetir. Bu hususta özellikle Tanıklar isimli öykünün, eğitimli kocası tarafından sürekli küçümsenen, hatta en sonunda annesi, çocukları ve kaynanasının gözü önünde öldüresiye dövülen baĢkahramanı belirtilebilir.

Kutlu, hikâyelerinde mekân olarak genellikle Hatay ve çevresini kullanmıĢtır.

Ġstanbul, Ankara gibi büyük Ģehirlerle kıyaslandığında taĢra olarak nitelendirilebilecek bu yerlerde yazar, kadını daha çok evin içi ve bahçesi gibi mekânlarda, yönetilen bir konumda gösterir. Gelenek ve göreneklerin kıskacında, kendi dar dünyasında yalnız bırakılan kadın, toplum tarafından kanunen verilen hakları bile iĢletemeyen, sosyal alandan büyük bir oranda kopmuĢ ve geliĢimi engellenmeye çalıĢılmıĢ bir Ģekilde görülür. Süsen Gitti‘de Süsen ve annesi;

Mercan‟a Güzelleme‘de Mercan; Altın‘da nine; Matmazel Dimitra‟nın Bitmemiş Hikâyesi‘nde Dimitra buna uyan kahraman örnekleridir.

Ayla Kutlu‘nun hikâyelerinde kadın kahramanlardan bazıları, erkeklerin kadınlar üzerindeki hâkimiyetini ve buna maruz kalan kadının ezilmiĢliğini sorgulamalarından dolayı feminist eğilimli olarak ifade edilebilirler. Yaşamın Şiiri‘ndeki Dilber; Matmazel Dimitra‟nın Bitmemiş Hikâyesi‘ndeki Birsen; Bir Varmış‘taki Bahubike ve Mekruh Kadınlar Mezarlığı‘ndaki AyĢad Bahu bu tarz kadınların belli baĢlı örnekleridir. Yazarın kendisi de Yaşamın Şiiri‘nin Dilber‘i hakkındaki bu savı doğrular: “Dilber, gerçek bir kişiden esinlenilmişti. Sıkı bir feministti o. Koşullarına isyan etmiş, ezip geçmiş ama anarşiye kaymamış, sorumluluklarını iyi sürdüren, esaslı bir Kürt kızıydı… İsyan ettiği eşi, çocuklarını babasız bırakmasın diye onun, evine girip çıkmasına karışmıyordu.”289 Ayrıca yazar, ifade ettiğimiz diğer kahramanların da feminist olduğunu belirtir: “…Ayşad Bahu,

28913. 11. 2010 tarihli görüĢme.

Bahu Bike sıkı feministlerdi diyebiliriz ama, tümü de barışçıydı. Birsen‟i de hayata karşı olan sevecen tavrı ile feministlerden sayabiliriz.”290

Kutlu, kimi hikâyelerinde düĢmüĢ/düĢürülmüĢ kadınları da ele almıĢtır.

Yazar, bunu yaparken “…tarih boyunca erkeğin ötekisi olarak kurgulanmış, kendi özelliğinden yoksun bırakılmış ve böylece kendisi hiç serbest olmamış bireysel olarak düşünülememiş”291kadının tutum ve beklentilerini eleĢtirel bir bakıĢ açısıyla vurgulamaya çalıĢmıĢtır. Bu Ģekilde mağdur bırakılan kadın kahramanlar, gerçek hayattaki yaĢam koĢullarına sadık kalarak hikâyeye yerleĢtirilmiĢlerdir. Bu kadınlara örnek olarak Gülperi‘nin ġerife/Gülperi‘si; Hüsnüyusuf Güzellemesi‘nin Emine‘si;

Altın‘ın yaĢlı ninesi; Mekruh Kadınlar Mezarlığı‘nın Hediye‘si; Kara Kayalar‘ın Papatya‘sı; Ödeşme‘nin Zaruhi Hanım‘ı; Piç‘in Zühre‘si; Ful ve Kül‘ün Elmas‘ı;

İpek Böceği Bakıcısı ile Terlik‘in isimsiz kahramanları ifade edilebilir. Kutlu, İpek Böceği Bakıcısı ile Terlik isimli hikâyelerdeki baĢkahramanları özellikle isimsiz olarak ele almıĢ ve romanda adı olmayan bu kahramanların gerçekte de kendilerine ait bir hayatlarının olmadığını düĢüncesini bir genelleme yaparak gözler önüne sermeye çalıĢmıĢtır.

Ayla Kutlu‘nun hikâyelerindeki kadın kahramanların neredeyse tamamına yakını içe dönük, mutsuz ve sevgisiz bir ruh haline sahiptirler. Özellikle baĢkahramanların böyle bir psikoloji içinde olmasında; yalnız, karamsar, tutunamayan, geçmiĢe özlem duyan yapılarının rolü büyüktür. Yalnız kadınlar, hem duygusal hem de toplumsal yalnızlık çekenler olarak iki farklı grupta ifade edilebilir.

Bu tip kadınların yazarın hikâyelerinde yoğun olarak yer aldığını ve hem duygusal hem de toplumsal yalnızlık çeken kadınların genel olarak dıĢlanmıĢ bir özellik sergilediklerini ifade etmek mümkündür.

Hikâyelerinde kadın kahramanlarını çok geniĢ bir yelpazeyle okuruna sunan Ayla Kutlu, bunu yaparken aynı kahraman tiplerini aynı olayları tekrarlamaktan uzak

29013. 11. 2010 tarihli görüĢme.

291Necla Arat, Feminizmin ABC‟si Simavi Yayınları Ġstanbul, 1991, s. 91.

durmuĢtur. Yazar bu durumu Ģu sözlerle ifade eder: “…bütün yaşam hikâyelerini aynı tarz yazmak bir yazarın kendisini tekrarlamasıdır. Benim dünyada en çok korktuğum şey budur. „Biçem yani üslup olarak, anlatım formu olarak, kurgu olarak, karakter olarak, dil olarak aynı şeyleri tekrarladı!‟ dedirtmemek için ne kadar çok çalıştığımı bir bilseniz.” 292 Genel olarak bütün hikâyelerinin “…temel karakterleri, çocukluktan genç kızlığa, genç kızlıktan kadınlığa kırılarak geçmiş, erkekler tarafından kullanılmış, kimlikleri, beden, duygu, düşünce bütünlükleri parçalanmış kadınlardır.”293 Onların “içsel derinliklerinde toplumsal haksızlıklar ve eşitsizliklerden kaynaklanan acılar saklıdır. Cinsiyetleri, yaşları, yoksullukları ve yoksunlukları, sınıfsal ve etnik kökenleri, fiziksel ve duygusal engelleri, eksiklikleri ve duyarlıkları ile toplumun katmerli örnekleri olan bu kadınlar, bazen intihara başvurarak, bazen delirerek içinde yaşadıkları topluma, onları yaşamın içinde değil kenarında tutan, güçsüz ve çaresiz kılan sisteme, erkek egemen ideolojinin kadınları baskılayan, ezen, horlayan, kıran kültürel ve tarihsel mirasına sırtlarını dönerler.”294

Belgede YÜKSEK LĠSANS TEZĠ EskiĢehir (sayfa 125-133)