• Sonuç bulunamadı

IV- ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR

1. FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ

1.1. GENEL JEOLOJİK ÖZELLİKLER

Çalışma alanımızın önemli bir kısmını oluşturan Batı ve Orta Toroslar ile ilgili jeolojik çalışma yapmış birçok araştırmacı vardır. Lahn (1945), Blumenthal (1949), Chaput (1947), Peyronnet (1965), Atalay (1977, 1987), Baykal ve Kalafatçıoğlu (1973), Özgül (1976, 1997), Güldalı (1979, 1981), Gedik vd. (1979), Hayward (1982), Toker vd. (1993) gibi bilim adamları, bu araştırmacılar arasındadır.

Çalışma alanımızdaki temel birlikler ve stratigrafik formasyonlar, Geyikdağı Birliği, Aladağ Birliği, Bozkır Birliği, Bolkar Dağları Birliği, Antalya napları ve Alanya metamorfitleridir.

Özgül (1976, 73), Antalya napları olarak tanımlanan tektonik birimleri, “Antalya Birliği” olarak tanımlamıştır. Üst Kretase-Tersiyer zamanında gelişen flişin, büyük çapta olistolitler içerdiğini, farklı fasiyes gösteren kaya birimlerinin otokton olduğunu, bu günkü yapının da ekaylanma ile açıklanabileceğini belirtmiştir.

Hayward (1982, 81), Bey Dağları masifini örten kalın Miyosen yaşlı ve kalınlığı 1000 metreyi bulan istiflerin, iki allokton ofiyolitik kütleden karasal kökenli kırıntılı tortullardan oluştuğunu ifade ederken, Özgül (1976, 73), Antalya Birliği içinde yer alan Alakır çayı grubunun bazik denizel kayaçlardan, Tahtalı Dağ grubunun şelf türü karbonat ve kırıntılı kayaçlardan oluştuğunu belirtmektedir.

Baykal ve Kalafatçıoğlu (1973, 33) tarafından ise Antalya körfezi batısında, Permiyen kalker dolomitleri, Triyas yaşlı kumtaşı, radyolarit, pelajik kalker formasyonları, Lias yaşlı resifal kalkerler, Dogger oolitik kalkerleri, Malm dolomit ve kalker formasyonları, Alt Kretase kalkerleri, Üst Kretase kalker ve dolomit formasyonları ayırt edilmiştir.

Geyikdağı Birliği, Prekambriyen’den Eosen’e kadar olan dönemdeki kayaçlardan oluşmaktadır. Özgül (1997, 113), Geyikdağı Birliği’nin Üst Paleozoik yaşta karbonat ve kırıntılı kayalarla onları açısal uyumsuz olarak üstleyen ve Lütesiyen yaşta olistolit ve olistostromal oluşuklu fliş ile son bulan Üst Mezozoik-Alt Tersiyer yaşta şelf tipi karbonat istiflerden oluştuğuna işaret etmektedir.

Peyronnet (1965, 119) de Geyik Dağı Birliği’nin güneyindeki Alanya Birliği’nin Antalya körfezinden doğu Akdeniz kıyısı boyunca 200 km uzunlukta ve 40 km genişliğinde uzandığını, arazinin esas olarak birinci zamanda meydana geldiğini, muhtemelen küçük bir kısmının ikinci zamana ait olduğunu ve bu nedenle “masif” olarak ifade edilmesinin uygunluğuna işaret eder.

Alanya Birliği’nin iki ayrı nap dilimine ait metatortul istiflerden oluştuğuna vurgu yapan Deli ve Turan (2002, 106), Genç Permiyen yaşlı kayaların altta mermer-şist- kuvarsit litolojiden yapılı alt nap (Mahmutlar formasyonu) ile üstte dolomitli metakarbonatlardan oluşan Gebireis formasyonunun varlığına dikkati çekmektedir.

Özgül’e (1997, 113) göre, Ermenek Çayı havzasında, genelde KB-GD yönlü uzanan ve genişçe bir alanda yayılan Aladağ Birliği’ni Üst Devoniyen-Üst Kretase yaş aralığında çökelen kırıntılı ve karbonatlı kayaçlardan oluşmuştur. Ayrıca Geyik Dağı ve Aladağ birliklerinin arasında ofiyolit, spilitik volkanit arakatlı pelajik kireçtaşı ve kalsitürbiditleri kapsayan “Dipsiz Göl Ofiyolitli Karışığı” ile temsil edilen dar ve kısa ömürlü bir okyanus havzasında yer almaktadır.

Aladağ Birliği ile ilgili daha önce yapılan çalışmalarda, daha çok kıyı ortamı ve sığ su fasiyesi özelliklerini taşıyan Alt Karbonifer çalışmaları yapıldığını belirten Aksay (1980, 193), yaptığı çalışma ile Aladağ Nohutluk Tepe istifinde derin su fasiyeslerinin varlığını saptamıştır.

Adını Bozkır ilçesinden alan Bozkır Birliği ise yine Özgül (1997, 113) tarafından Triyas Kretase aralığında çökelmiş ve daha az oranda platform çökelleriyle, bazik deniz altı volkanitleri, tüf, diyabaz, serpantin vb. kayaçların blok ve dilimlerini kapsayan büyük bir karışık olarak tanımlanmıştır.

Çalışma alanındaki arazi yapılarına kısaca yer vermekte yarar var. Çalışma alanımızdaki Paleozoik arazilerin önemli kısmı, Anamur’un doğusundan başlayıp yaklaşık 20–25 km eninde batıya doğru uzanmakta, Alanya’dan itibaren kısmen kıyıdan geride devam ederek, Manavgat kuzeyinde sona ermektedir (Şekil 2). Antalya’nın kuzeydoğusundaki eski arazilerin önemli bir kısmını kristalin şist, fillat, kalker ve mermerler oluşturur (Antalya ÇED raporu, 2004, 203). Atalay, Türkiye’nin güneyinde geniş bir alanda yayılış gösteren Paleozoik formasyonların yer yer önemli ölçüde Mezozoik ve Tersiyer formasyonları tarafından örtüldüğünü belirtmektedir (Atalay,1987, 7).

Sultan Dağları’nın ana kütlesi de Paleozoik arazilerden oluşmaktadır (Şekil 2). Atalay’a göre; Sultan dağlarında, Paleozoik’in bütün devirlerinin (Ordovisiyen-Silüriyen, Karbonifer ve Permiyen) varlığı söz konusudur. Metamorfik temelin üstüne diskordant olarak oturan kalkerler, Üst Jura yaşındadır (Atalay, 1977, 233).

Biricik ise, Beyşehir havzasının temelini oluşturan Paleozoik yaşlı arazilere, (sist, gre, kristalen kalker, kuartzitler ve mermerleşmiş kalker ile dolomitik kalkerler) yer yer Sultan Dağları temelinde de rastlandığını ifade etmektedir (Biricik, 1982, 63).

Torosların muhtelif yerlerinde ortaya çıkan Devoniyen araziler, kumlu marn, kalkerli kumtaşı, mercanlı kireçtaşı gibi kayaçlarla temsil edilmektedir. Bu araziler daha çok Eğirdir- Gazipaşa arasında yayılış göstermektedir (Şekil 2). Blumenthal (1949, 30), Göksu ırmağı ile Göller yöresi arasındaki Devoniyen yaşlı arazilerin, bol şisti kalker, şisti greler ve bunlara refakat eden kuvarsitlerden, Permiyen yaşlı arazilerin ise zengin mavi esmer kalkerlerden oluştuğunu ve Paleozoik arazilerin bu araziler üzerinde şarye vaziyette olduğunu belirtmektedir.

Yukarı Göksu havzasında kalan Haydar Dağı (2249), Asar Tepesi (2153), Tanrıdağ Tepesi (2378) ve Ziyaret Tepesi (2359) civarında Devoniyen yaşlı mercanlı kalker, killi şist, kuartzit, kumtaşı ardalanmalarına rastlandığını ifade eden Buldur’a (1998) göre, Devoniyen yaşlı formasyonlar, Permo-Karbonifer yaşlı kalkerlerin altında yer alır (Buldur,1998, 24).

Permo-karbonifer araziler genel olarak KB-GD uzanımlı olarak Ermenek batısından Seydişehir güneyine kadar yer yer kesintili olarak devam etmektedir (Şekil 2). Gedik (1977, 37), Toros sistemindeki Alt Karbonifer arazilerin Muzvadi (Ermenek) yöresinde Devoniyen yaşlı tabakaların yaklaşık 200 m kadar üstünde yer aldığını belirtmektedir.

Kartal Dağı, Ortadağ, Mağara Dağı’nın kuzey yamaçlarında; Kaplanlı köyü dolayında, Sazak, Afşar, Dereiçi ve Fakılar köyleri arasında, Hadim civarında Permo- Korbonifer yaşlı kalkerlere rastlanır, Permo-Karbonifer arazilere ayrıca Mut-Silifke’den Karaman’a uzanan formasyonlar içerisinde de rastlanır (Buldur,1998, 24).

Permiyen arazileri, Şekil 2’de de görüldüğü gibi Gazipaşa ve Alanya kuzeyinde geniş bir alanda yayılmıştır. Atalay, Permiyen arazileri özellikle Toros sistemindeki

dağların üst kısımlarını ve özellikle epimetamorfik formasyonları kireçtaşları örttüğünü belirtilmiştir (Atalay, 1987, 11).

Mezozoik araziler çalışma alanında çok geniş alanlarda değişik yaştaki kayaçlarla temsil edilmektedir. Toros sistemi içindeki Triyas araziler, Eğirdir-Antalya arasında, Antalya-Finike dolaylarında yer almaktadır (Şekil 2). Atalay’a göre Triyas araziler, Seydişehir çevresinde kumtaşı, silttaşı ve kavkılı kireçtaşlarından, Antalya körfezi batısında çörtlü kireçtaşı, fosilli-breşimsi plaketli çörtlü kreçtaşı, spilit, radyolarit, yumrulu kireçtaşı, kumtaşı, marn ve sileks yumrulu kireçtaşları ile temsil edilirken, Antalya-Korkuteli arasında ise, siltli marn, sarı kumtaşı ve kumlu kırmızı kireçtaşlarından oluşmaktadır (Atalay, 1987, 12).

Jura arazileri, Akseki çevresinde plaketli kireçtaşı, çörtlü-silisli-pelajik kireçtaşı, marn ve dolomitlerle; Dedegöl Dağları ve çevresinde bicklasik kireçtaşları, sarıkumtaşı, kumlu oolitik-masif kireçtaşı, dolomit, gri siyah ve kalkerli kumtaşı ile ortaya çıktığını belirten Atalay, ayrıca Antalya batısında dolomitler, oolitli beyaz kireçtaşı ve krem renkli biyomikritik kireçtaşlarının varlığına işaret eder (Atalay, 1987, 15).

Gazipaşa’nın kuzeyinden Manavgat kuzeyine kadar olan alanlarda da Permiyen – Kretase araziler yer almaktadır (Şekil 2). Bu araziler; kumtaşı, marn ve pelajik killi kireçtaşlarından oluşmaktadır (Deli ve Turan, 2002, 106). Diğer taraftan Kadınhanı güneyi ile Derbent arasında kalan ve Derbent formasyonu ile temsil edilen araziler, Üst Permiyen-Üst Triyas yaşlı olup, genelde mor ve alacalı renkli metakonglomera, metakumtaşı ve metakarbonlardan oluşur (Eren, 1993, 7).

Toros Dağları kuşağı boyunca uzanan Kretase yaşlı karbonatlı kayaçlar, çeşitli renk ve bileşimde kireçtaşları ile temsil edilmektedir. Özellikle Batı Toroslardaki kireçtaşları çok kalın olup komprehansif seri halindedir (Atalay, 1987, 16).

Isparta güneyinde çalışmalar yapan Karaman’a (1990, 57) göre; Tersiyer yaşlı çökeller, Paleosen-Eosen yaşlı formasyonlarla başlamaktadır. Egemen kayaç türünü kiltaşı, türbitik kumtaşı, killi kireçtaşı, şeyl ve çakıllar oluşturur. Miyosen araziler iri çakıllarla, Pliosen araziler ise, volkanitlerle temsil edilmektedir.

Atalay, mobil karakter gösteren Batı Toroslarda değişik fasiyesde Paleosen-Eosen arazilerden söz etmekte ve bu sahalarda kireçtaşı, çeşitli detritikler ve volkanik ara katkılı çökellerin, ortam şartlarının sık sık değiştiğini gösterdiğini belirtir (Atalay,1987, 25)

Antalya doğusunda ve kuzeyinde geniş bir alanda yayılış gösteren Miyosen araziler, Akay vd.(1985, 105) göre; kumtaşı-çakıltaşı ile Aksu formasyonunda, killi kireçtaşı-bileşik kireçtaşı ardalanmaları ile Çakallar formasyonunda, kireçtaşı-kumtaşı ardalanmaları ile Geceleme formasyonunda, killi kereçtaşı, bloklu çakıltaşı ile Taşlık formasyonunda temsil edilmektedir.

Çalışma alanımızdaki Kuaterner araziler oldukça parçalı bir dağılış göstermektedir. Antalya-Ovacık arasındaki kıyı ovalarında, Burdur, Eğirdir, Beyşehir ve Suğla Gölü ile Eski Konya Gölü havzasında Kuaterner’e ait izler mevcuttur. Antalya ovasındaki Kuaterner formasyonlar, konglomera, silt, kil ve çakıl taşlarından oluşur. (Antalya ÇED Raporu, 2004, 203). Ayrıca kıyılardaki akarsuların taşıdığı alüvyonların oluşturduğu küçük ovalar da Kuaterner yaşlıdır.

Silifke-Antalya arasındaki arazilerle ilgili etüd yapan Ardos, Mersin sınırları içindeki Anamur, Bozyazı ve Ovacık ile Antalya sınırları içindeki Gazipaşa ovalarının oluşumunda Kuaterner biriktirmelerinden söz etmektedir. Ardos’a göre kıyıdaki kumullar, bataklıklar ve dağ yamaçlarına doğru meydana gelmiş birikinti konileri bu dönemin önemli izlerini taşımaktadır (Ardos, 1992, 32-37). Ardos, Würm buzullaşması sırasında Anamur ve Bozyazı kıyılarının şimdiki deniz seviyesinin 90 daha altında olduğunu ve gelişen transgresyon hareketlerinin izlerinin farklı aşınım yüzeyleri ile temsil edildiğini belirtmektedir (Ardos, 1992, 37).

Eski Konya Gölü’nün önemli bir kısmı Kuaterner karasal alanlardan oluşmuştur (Şekil 2). Lahn’a (1945, 387) göre; Büyük Konya havzasında, Neojene ait göl arazisiyle dolu olan bir tektonik çöküntüdür; bu nevi arazi havzanın kenarları boyunca görülmektedir, çöküntünün ortasında ise Kuaterner kalıntıları vardır. Kuaterner ve Neojen arazisi, havzayı kat eden faylar tarafından bir birinden ayrılmaktadır, bu durum havzanın kuzey batı köşesinde ve Bozdağ’ın güney batı yamacı boyunca görülmektedir.

Karaman kuzeyindeki Kılbasan köyü yakınlarında mostra veren kırıntılı birimleri araştıran Şafak ve Taner (1998, 35), Kuaterner yaşlı, tipik tatlı su ortamını karakterize eden ostrapod, gastropod ve pelecypod kavkıları bulunmuştur.

Benzer Belgeler