• Sonuç bulunamadı

IV- ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR

1. FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ

1.2. JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER

1.2.1. Dağlık Alanlar

Türkiye’nin en önemli kıvrım dağlarından biri olan Toroslar, batı, orta ve doğu Toroslar olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Batı Toroslar, çalışma alanımızın önemli bir kısmını içine almaktadır. Batı Toroslar, Antalya körfezinin iki yanında uzanan ve Göller Yöresi’nde birbirine yaklaşan dağ sıralarıdır. Bu dağlar, batıda Teke Yöresi’nden başlayıp, doğuda Taşeli Platosu’na kadar devam eden kıvrımlı-kırıklı yapıdaki dağlardır. Dağların yükseklikleri çoğu yerde 2000-2500 m arasında iken, körfezin batısındaki Bey dağlarında 3000 myi geçmektedir. Antalya Körfezinin batısındaki Yanartaş Dağı (2366 m), Bey Dağları (3068 m), Elmalı Dağları (2598 m) birbirine hemen hemen paralel sıradağlardır (Şekil 3) .

Antalya körfezinin kuzeyindeki Katrancık Dağı (2334m) Eğirdir Gölü güneyine kadar uzanır. Bu dağların arasında çoğu erime ile oluşmuş küçük ovalar (çoğu yerde polyeler) ve derin vadiler yer almaktadır. İç bölgeleri kıyıya bağlayan yollar, bu vadilerden geçmektedir. Antalya bölümünün en yüksek dağı, güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanan Bey dağlarıdır. En yüksek yeri olan Akdağ doruğu 3068 m’dir. Sıradağın eni 10 km ve uzunluğu 50 km kadardır. Bu dağlardaki ikinci ve üçüncü zaman tabakaları kıvrılmış haldedir. Dağın bol yağış alan üst kısımlarındaki kalkerli arazilerde irili ufaklı çok sayıda çanak mevcuttur. Yağışlı kış döneminde bu çanaklarda geçici göller ortaya çıkabilmektedir. Bu yüksek dağlardaki kar örtüsü yaz aylarına kadar erimez.

Geyik (2890m), Dedegöl (2992m) ve Kuyucak (2468m) dağları birbirine paralel denilebilecek şekilde Antalya körfezinin doğusundan Göller Yöresi’ne doğru uzanmaktadır. İzbırak’a göre; Geyik dağları, Göksu’nun iki ana kolu arasından Beyşehir Gölü’ne kadar uzanmaktadır. Bu dağ sisteminde birçok dağ bulunmaktadır. Bu dağların pek çok yeri geçit vermez sarp arazilerden oluşmaktadır. Dağlar arasındaki boyunların yükseklikleri bile çoğu yerde 1700–1800 metreyi bulabilmektedir. Çok yağış alan bu dağlık bölgede kireç taşları üzerinde birçok karstik şekil ortaya çıkmıştır. Bu karstik alanlar üzerinde düdenler, obruklar, mağaralar, yeraltı dereleri, kör vadiler bulunmaktadır (İzbırak, 1972, 15).

Dedeğöl dağları Beyşehir Gölü’nün batısında uzanan ve en yüksek kısmı 2992 metre olan dağ sistemidir. Dağ, güneydoğu-kuzeybatı uzanımlıdır. Dedeğöl dağları karstik araziler yönünden oldukça zengindir. Özkan (2004), Dedeğöl dağları üzerinde erime ile oluşmuş kokurdanlık (dolin), tava (uvala), düden, mağara, polyeler ile buzul etkisiyle oluşmuş buzul gölü, hörgüç kaya ve buzul kökenli boğazların varlığına işaret etmektedir.

Beyşehir Gölü’nün kuzeyinde ve kuzeydoğusunda uzanan Sultan Dağları, yaklaşık 100 km uzunluğa sahiptir. Dağın zirvesini 2610 m yükseklikteki Gelincikana zirvesi oluşturur. Sultan dağlarının Göller Yöresi’ne bakan yamaçlarının, İç Anadolu’ya bakan yamaçlarına nispetle daha az eğimli olduğunu belirten Biricik, bunda Sultan dağlarını oluşturan Paleozoik ve Mezozoik’e ait tabakaların genellikle kuzeydoğuya doğru eğimli olmalarının akarsuların yataklarını derinleştirmesine neden olduğunu belirtmektedir (Biricik, 1982, 3). Yalçınlar ise, Sultan dağlarının Paleozoik sahrelerini örten omurgalı Neojen tabakaları, genellikle kuzeye doğru hafif meyilli olduğu için, Akşehir gölü ile Ilgın arasında dik yamaçları güneye bakan küesta ve süpsekan depresyonlar teşekkül ettiğine işaret etmiştir (Yalçınlar, 1953, 118).

Beyşehir’e doğru Sultan dağlarının yükseltisi azalır ve alçak platolar ile düzlükler geniş alan kaplar. Bu alçak araziden sonra, güneydoğuda, Sultan dağlarının uzanışına uyan Erenler dağı ve Alacadağ yer alır. Sultan dağlarının devamı gibi görülen bu dağlık arazi, Sultan dağlarından yapı ve oluşum yönüyle oldukça farklıdır. Çünkü bu dağlar Neojen ve alt Kuaterner’e ait volkanik formasyonlardan oluşmuştur. Ercan (1986, 127), tarafından yapılan çalışmalara göre; bu volkanitler, andezit, dasit, riyodasit, riyolit türde lavlar, tüfler ve iğnimbritlerden oluşmaktadır.

Erenler dağı (2319m) ve Alacadağ (2203 m) volkanik özellikler gösterirken, Sultan Dağları genellikle Paleozoik’e ait epimetamorfik şistler (kloritli erizitli sist, fillat, kuvarsit ve şist vs.) ile bunlar arasında mercek ve kamalar halinde bulunan ve yer yer dağ napı eksenine paralel olarak uzanan kuvarsit ve kalkerlerden ibarettir (Atalay, 1977, 50).

Ermenek-Bucakkışla-Hadim arasında kalan bölgede Kızıldağ (2244m), Teke Dağı (2012m), Oyuklu Dağı(2427m), Mağara Dağı (2175m) gibi yüksek alanlarında içinde bulunduğu plato sahası yer almaktadır. Taşkent - Ermenek arasında Alt ve Orta Triyas yaştaki şeyl ve kumtaşı bandları kapsayan yer yer dolomitize olmuş oolitik kireçtaşları Permiyen yaştaki formasyonlar üzerinde konkordan olarak oturmakta olup sığ deniz

şartlarında çökelmenin devam etmiş olduğunu göstermektedir. Üst Triyas'ta dolomitik kireçtaşı bandları kapsayan kırmızı renkte, alttaki formasyonların tanelerinden oluşan çakıltaşı ve kumtaşı çökelmesi bu zamanda aşınmanın olduğunu ve alttaki formasyonlar ile açısal olmayan uyumsuzluğu göstermektedir. Üst Triyas yaştaki kumtaşı ve çakıl taşları üstüne uyumlu olarak Jura-Kretase yaşta genellikle dolomitik kireçtaşları gelmekte olup, bu zaman boyunca sığ deniz şartlarının var olduğu anlaşılmaktadır (Gedik vd., 1979, 25). Platonun önemli bir kısmında Miyosen yaşlı kalın ve yatay kalker tabakalarını görmek mümkündür. Bu tabakaların farklı sertlikte olmaları nedeniyle çok sayıda kaş ve korniş meydana gelmiştir (Foto 1).

Foto 1:Başyayla çevresindeki kalın kalker tabakaları (Ermenek-Taşkent arası)

Çalışma alanının güney doğusunda yer alan Taşeli Platosu’ndaki Akçalı Dağlarında yer alan Cağa Tepesi 2339 m’yi bulan yükseltisi ile platonun güney kesimindeki en yüksek kısmını oluşturmaktadır. Silifke-Anamur-Ermenek arasındaki bölgenin Paleozoik ve Mezozoik yaşlı temel formasyonlar ile bunları açısal uyumsuzlukla örten Eosen ve Miyosen yaşlı çökeller yer alır (Korkmaz ve Gedik 1990, 29).

Tapur’a göre; Anamur-Silifke arasındaki yüksek plato sahasında ana malzemenin kalker olduğu sahalarda birçok karstik şekil mevcuttur. Bu karstik unsurların başında

lapya, dolin, uvala, mağara dikkati çekenlerdendir. Lapyalar, Miyosen’e ait kalker tabakalarda ve yamaçlarda yaygındır. Dolinler ise, Neojen arazilerde yuvarlak şekilli, düz ve düze yakın tabakalarda varlık göstermektedir. Uvala ve polyeler ise yayla yerleşmelerinin bulunduğu sahaları oluşturmaktadır (Tapur, 2003, 25).

Karaman’ın batısında kalan Hacıbaba Dağı 2481 m yüksekliğe sahiptir. Bu dağın çevresinde yer alan kısımlar, denizden 1030 m yükseklikte, hafif kıvrımlanmalara uğramış geniş düzlüklerdir. Hacıbaba Dağı, Orta Torosların İç Anadolu’ya doğru son uzantısını teşkil eder. Dağın üzerinde oluşmuş dolin, lapya gibi karstik şekiller bulunmaktadır. Buldur, özellikle kuzeydoğu yamaçlardaki dolinlerin yoğunluğu fazlalığına vurgu yapmıştır. Bu yoğunlaşmanın nedenini de bu bölümde güneşlenmenin az olması ve karların burada uzun zaman erimemesi şeklinde açıklamıştır (Buldur, 1991, 11).

Karaman ovasının kuzey batısında yer alan Karadağ’ın (2288) yapısını inceleyen Akkuş, ova kenarlarına doğru yamaç eğimine uygun tabakalar halinde olan volkan tüf ve tüfitleri bulunduğunu ve temelin genellikle limmik neojenden oluşmakta olduğunu ve yer yer fosil ihtiva ettiğini belirtmektedir (Akkuş, 1987, 35)

Ercan (1986), Karaman volkanitlerini Konya volkanitlerinin doğuya doğru bir devamı olarak nitelendirmekte ve Üst Pliyosen yaşlı olduğunu dile getirmektedir. Karaman volkanitlerinin andezit, dasit, bazaltik andezit ve trakitlerden oluştuğunu da ifade etmiştir.

Benzer Belgeler