• Sonuç bulunamadı

IV- ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR

1. FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ

2.2. ARAŞTIRMA ALANININ İKLİMİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER

2.2.3. Dağların Uzanışı

2.2.2.5. Bitki Örtüsü

Bitki örtüsü çeşitli yönlerden toprak nemine benzeyen etkiler yapar. Bitkiler koruyucu bir örtü oluşturarak toprağın nemli kalmasını sağlar. Çünkü bu örtü, toprağın fazla ısınmasına ve buharlaşmanın artmasına engel olur. Bitki örtüsü gündüzleri yerin ısınmasını azaltır. Onun için ormanlık ve ağaçlıklar gündüzleri çevreye oranla daha serin olmaktadır. Geceleri ise bitkiler ışımayı azalttıkları için nemli toprağın soğuması da yavaşlatılmış olur. Onun için gür bitki örtüleri sıcaklık değişmelerini azaltan etmenler olarak belirlenmişlerdir. Bu etkilerine karşılık bitkiler kökleri ile aldıkları nemi yaprakları ile buharlaştırarak, yani terleyerek, atmosfere verirler. Bu olay toprak nemini biraz azaltır ve aynı zamanda çevreyi biraz serinletir. Ancak bu etki nemli toprağın etkisi ölçüsünde büyük olmaz .

Antalya, Alanya ve Anamur’un merkezi kesimlerinde doğal bitki örtüsünün yerini zirai bitkiler almış durumdadır. Ancak son yıllardaki yapılaşmalar ise meyve bahçelerinin bile ortadan kalkmasına neden olmuştur.

Bu şehirlerin merkezden uzak kesimlerinde ise, makiler ve kızılçam (Pinus brutia) ormanları yer almaktadır. Antalya’nın daha büyük bir yerleşim alanı olması, doğal bitki örtüsünün daha uzak kesimlerde varlığını sürdürmesine neden olmuştur. Alanya’nın kuzey, kuzeydoğu ve kuzey batısında makiler, 3-5 km uzaklıklarda tutunabilmiştir. Orman alanları ise daha uzaktaki dağlık alanlarda yer almaktadır.

Anamur çevresinde ise ormanlık alanlar ile makiler yer yer karışık halde bulunmaktadır. Anamur şehir merkezinin hemen gerisindeki tepelik alandan itibaren kuzeye doğru, kızılçam (Pinus brutia) ormanlarını ve maki alanlarını görmek mümkündür. Doğu ve batı kesimlerde ise ovanın bitimi ile başlayan eğimli araziler makiler ve kızılçam (Pinus brutia) ormanları ile kaplıdır.

Akseki çevresinde, yaklaşık 1400 m’ye kadar kızılçamlar (Pinus brutia) daha sonra ise yükselti ve bakı şartlarına bağlı olarak yarı nemli dağ ormanlarının karakteristik türleri olan Sedir (Cedrus), Köknar (Abies cilicica) gibi türler yer almaktadır. Ardıç (Juniperus) ağaçları ise, topoğrafik şartların çetin, toprağın sığ olduğu kalker arazi üzerindeki çatlakların içine kök salarak hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Akdeniz etkisinin ulaşabildiği yerlerde bazı maki elemanları da özellikle güney yamaçlarda orman altı florası olarak bitki birliklerine iştirak etmektedir (Kaya, 2002, 171).

Eğirdir’in ormanlık alanlarda yaygın olan ağaç türleri kızılçam (Pinus brutia),

Karaçam (Pinus nigra) , Toros Köknarı (Abies cilicica) ve Lübnan Sediri (Cedrus libani) dir. Eğirdir yakınlarındaki Kovada Milli Parkı’nda kasnak meşesi (Quercus vulcanica) doğal yetişme ortamı bulabilmiştir. Avcı, Eğirdir Gölü batısındaki dağlık alanlarda, dolin tabanlarının ve lapyaların kasnak meşesi gibi bitki toplulukları için çok büyük önem taşıdığını belirtmektedir (Avcı, 2005, 29).

Burdur çevresinde, hem Akdeniz hem de İran-Turan fitocoğrafyasına ait bitki türlerinin birlikte olduğunu belirten Çetin, bitki türlerinin yükselti, bakı gibi topoğrafik faktörlerin etkisine bağlı olarak dağılış gösterdiğini ve kızılçam, kermez meşesi, doğu çınarı gibi türlerin yanında yaban armudu, badem, ardıç ve otsu steplerin bitki topluluklarını oluşturduğunu aktarmaktadır (Çetin, 2007,63-64).

Isparta ve çevresinde bitki örtüsü yükselti ve yağış koşullarına göre değişim göstermektedir. Genel olarak yükseltinin arttığı yerlerde karışık ormanlar yer almaktadır. Ormanlar birçok yerde azalmış, bazı bölgelerde yer yer çalılıklara dönüşmüş durumdadır. Ormanlık alanlarda en çok sedir (Cedrus), ardıç (Juniperus), karaağaç gibi türler yer almaktadır.

Beyşehir Gölü’nün, batısı ve güneyindeki yüksek kesimler ormanla kaplıdır. Daha alçak bölümlerde küçük meyve bahçeleri ve tarım alanları bulunmaktadır. Gölün batısında ve güneydeki ormanlık alanlarda iğne yapraklı türler ile yaprağını döken türler vardır. Bu türler arasında meşe (Quercus) ve ardıç (Juniperus), sedir (Cedrus) yer alır. Doğuda ise arazi genelde düzdür ve hububat tarımının yanında bahçe tarıma açılmıştır. Gölün kıyı kesiminde ise başta doğu ve güneybatıdaki koylar olmak üzere, sazlarla kaplıdır. Bu bitkiler içinde su sümbülü, binyaprak, kafa otu, yabani nane, saz kamışı otu, tuz otu ve ayrık otu gibi çeşitli göl bitkileri bulunmaktadır (Sodan, 2006, 84).

Yalvaç, bitki örtüsü bakımından genelde fakirdir. Ovalar ve düşük kotlu topografyanın yayvan olduğu kesimler genellikle tarım arazileri olduğu için bu kesimlerde buğday, arpa, yulaf gibi tahıl ürünleri, şeker pancarı, haşhaş, ayçiçeği gibi tarla ürünleri, sebze, meyve ağaçlarından oluşan otsu ve odunsu flora gözlenmektedir (Soyaslan, 2004, 17).

Seydişehir’in güneybatısında yer alan Küpe Dağı ve Reze Dağı’nın 1700 m’den sonraki yükseltileri çok sert dik yamaçlara sahiptir. Bu dağların yüksek kesimlerinde orman bitkileri özelliğinden ziyade Alpin çayırların yetişebileceği alanlar mevcuttur.

Alpin çayırların yetişme alanını Kaya, 1800 m’yi geçen yüksek alanlar olarak vermiştir (Kaya, 2002, 252). Giden gelmez dağlarının 1600-1800 m civarındaki kesimlerinde yarı nemli dağ ormanlarını temsil eden karaçam (pinus nigra), köknar (Abies cilicica) ve sedir (Cedrus) ve ardıç (Juniperus) türleri iç içedir (Foto 4).

Foto 4:Gidengelmez Dağlarının yüksek kesimleri oldukça engebeli ve orman örtüsünden

yoksundur (Foto Tınaztepe doğusundan batıya doğru çekilmiştir).

Konya ve Karaman çevresinde hakim bitki örtüsünü bozkırlar oluşturmaktadır. İlkbahar mevsiminde yeşeren ve yaz aylarındaki kuraklıkla birlikte sararan bu ot toplulukları içinde kökleri derinde olanlar yaz mevsimindeki kuraklığa uyum sağlamış bitkilerdir. Konya’nın batısında volkanik Takkeli dağ ve çevresindeki flora 32,4 İrano- Turanien, %3,7 Akdeniz türleri,%3,8 Doğu Akdeniz ve %60 diğer türler görülmüştür. Takkeli dağ üzerindeki ağaç ve çalı tamamen ortadan kalktığı için, alçak ve yüksek dağ stepi haline dönüşmüştür. Wurm plüvial devresinde 20-25 metre derinliğindeki eski Konya gölünün çekilmesiyle MÖ. 6500 yıllarında kurulmuş olan Çatalhüyük’te Porsuk (Taxus baccata) ve Sedir (Cedrus) ağacı kömürleri tespit edilmiştir. Hâlbuki bugün, bu çevrede ve hatta Torosların içe bakan yamaçlarında bile porsuk (Taxus baccata) ağacı yoktur. Sedir (Cedrus) ise Torosların 1500’yi bulan yüksek kesimlerinde yer almaktadır. Bugün insan tesirleri ile ortaya çıkan bir step örtüsü hâkim karakteristiktir. Konya-Aslım-

Kaşınhanı arasındaki bataklıklarda çorakçıl bitkiler yaygındır. Burada genellikle sahil kofası, sinir otu, tuz otu, deniz börülcesi, sandalye sazı gibi bitkiler yer almaktadır (İnan, 1988, 17).

Konya’nın güney batısındaki yüksek yerlerde ise ağaçlı bozkırları (Antropojen bozkır) görmek mümkündür. Aşırı otlatma ve insan tahribatı bu alanlarda orman gelişimini oldukça zorlaştırmıştır. Bu durum sadece yağışın azaldığı Konya çevresinde değil, nispeten arttığı daha güneyde de kendini göstermektedir (Foto 5).

O

Foto 6:Aşırı otlatma ve erozyana maruz kalmış alanlar (Zengibar Kalesi çevresi-Bozkır)

Konya ovasının önemli bir kısmında ise başta tahıllar olmak üzere zirai faaliyetler yürütülmektedir. Çumra ve çevresinde ise sulu tarım yapılmaktadır. Apa barajında toplanan suların bir kısmı Çarşamba Çayı’ndan, kalanı ise, Beyşehir ve Suğla gölleri ile çevresinin sularından meydana gelmektedir.

Karaman’ın tabii vejetasyonunun önemli bir kısmını stepler ve geri kalan kısmını ormanlar oluşturmaktadır. Ormanlık alanların önemli bir kısmı bozulmuş sahalardan oluşur. Ormanlık alanlar, yükseltinin arttığı yerlerde kendini gösterir. Bu alanlardan olan Karadağ üzerindeki araştırmasında, Karaardıç (Juniperus excelsa) ve Palamut mesesi (Quercus ithaburensis) gibi türler yer aldığını belirten Akkuş, Karaardıç (Juniperus

excelsa) ormanları, araştırma sahası çevresinde büyük bir alan kapladığını ifade etmiştir (Akkuş,1995, 38).

Karaman çevresindeki step vejetasyonu, daha çok 1000 m’nin biraz üstündeki yerlerde yoğunlaşır ancak dağlık alanların üstünde yüksek dağ stepleri görülür. Yüksek dağ stepler, bu yüksek alanlardan olan Karadağ’ın orman sınırının üstünden başlayıp, ormanların kuvvetli tahrip olduğu yerlerde ve 2000 m’nin üzerinde subalpin ve alpin katlarda yer almaktadır. Özellikle bu katlarda koru otu (Minuartia pestalozzaa), geven (Astragalus), tuğlu brom (Bromus tame tellus), kekik (Tnymus leacatrichusn) ve kaz otu (Arabis androsacae) gibi stepin belli başlı türleri yaygındır (Akkuş, 1995, 39).

Çalışma alanı yarı kurak iklim koşullarının önemli derecede etkisini gösterdiği bölgeleri de içine almaktadır. Bu kurak sahalarda bitkilerin varlıklarını devam ettirmeleri elbette çok kolay olmamaktadır. Bitkilerin bu kurak dönemlerdeki yaşamları Türkeş tarafından şu şekilde özetlenmiştir. “Kurak ekosistemlere dayanıklı bitkiler yapı bakımından transpirasyonu sınırlayıcı özelliklere sahiptir. Yaprakları derimsi, kalın ve küçük hücrelerden oluşmuştur. Stomalar4 ya tüyler ya da yaprakların kıvrılmasıyla korunmuş ya da içe doğru gömülmüş durumdadır. Su bulunduğunda yüksek transpirasyon görülür; ama sukkulent (çok dolgun ve su depolama özelliği olan) bitkilerde olduğu gibi nemli koşullarda suyu depolamaya yarayan herhangi bir mekanizma yoktur. Kurak dönemlerde bitkiler solar, ölü gibi görünür. Yağmur mevsiminin başlamasıyla da hızlı bir gelişme gözlenir” (Türkeş, 1990)

Benzer Belgeler