• Sonuç bulunamadı

Gençlerde Şiddet ve Suç Üzerine Türkiye’de Yapılmış Araştırmalar

SOSYAL BİR FENOMEN: GENÇLER

3.5. Gençlerde Şiddet ve Suç Üzerine Türkiye’de Yapılmış Araştırmalar

Ülkemizde çocuk suçluluğu konusunda yapılan araĢtırmaların sayısı azdır. Bunlardan biri 1947 yılında Ġstanbul Üniversitesi Kriminoloji Enstitüsünün tüm ıslah ve cezaevlerinde bulunan 974 çocukla yaptığı çalıĢmadır. AraĢtırma sonuçlarına göre çocukların %22‘si cinsel %19‘u mala karĢı ve %12‘si de diğer tür suçlardan hüküm giymiĢtir. Gölcüklü‘nün 1938-1960 yılları arasında Ankara Islahevine gelen 2946 çocuk hükümlüyü incelenmesi sonucu bu çocukların

%42‘sinin Ģahsa karĢı %37‘sinin cinsel %19‘unun mala karĢı ve %2‘sinin diğer suçlardan hüküm giydikleri belirlenmiĢtir. (Ġçli, 2004: 349)

ġensoy‘un (1949) ―Çocuk Suçluluğu, Küçüklük, Çocuk Mahkemeleri ve Ġnfaz Müesseseleri‖ adlı eseri Türkiye‘de çocuk ve genç üzerine yapılmıĢ en eski çalıĢmalardan birisidir. Bu çalıĢmasında ġensoy çocuk suçluluğunun Türkiye‘de ve dünyadaki durumu, çocuk suçluluğunun sebepleri açıklanmıĢtır.

Büyükalp (1950), ―Çocuk Suçluluğunun Önlenmesi ve Küçük Suçlular Hakkında Tatbiki Gereken Tedbirlere Müteallik Rapor‖ unda çocuk suçluluğunun nedenlerini ev, anne baba iliĢkisi, komĢuluk, arkadaĢlık, ruhsal durum, tahsil ve ekonomik durum olarak belirlemiĢtir. Yazıldığı yıla göre bu rapor incelendiğinde oldukça iyi önerilerde bulunan Büyükalp‘e göre;

—Çocuklara verilen cezalar yetiĢkinlerden farklı olmalı,

—Kararlar çocuklara özgü olan mahkemelerce verilmeli

—Islahevleri bir merkeze bağlanmalı

—Islahevlerinin yönetimi pedagog ve doktorlara verilmeli,

—15-18 yaĢ arası çocuklara verilecek cezalar onları yıldıracak ve toplumdan koparacak değil; terbiye verecek, düzene sokacak cezalar olmalıdır.

116

Gölcüklü (1962) ―Türkiye‘de Çocuk Suçluluğu Hakkında Bir AraĢtırma‖

adlı çalıĢmasında, Türkiye‘deki çocuk suçluluğunun bireysel ve sosyal nedenleri, iĢleniĢ Ģekli ve yeri, yaĢ ve cinsiyete göre çocuk suçluluğu üzerinde durmuĢtur. Gölcüklü‘nün, çocuklarda suçu iĢlemeden önce suçun önlenmesi üzerinde durması dikkat çekicidir.

Nirun (1969) 1938‘den, 1955‘e kadar Ankara Çocuk Islahevi‘ne gelen 2181 hükümlü çocuk üzerine yaptığı araĢtırmada iĢlenen suçların sırasıyla en yüksek oranın sırasıyla adam öldürme, tecavüz ve hırsızlık olduğu saptamıĢtır.

Yine 1955-1959 yılları arasında aynı ıslahevine gelen 615 çocuk arasında adam öldürme suçunun suç türleri arasında en yüksek orana sahip olduğu, daha sonra hırsızlık suçunun çok iĢlendiği tespit edilmiĢtir.

KâğıtçıbaĢı (1972) tarafından yapılan bir çalıĢmada; Ġzmir‘de liseli 670 öğrenciye anket uygulanmıĢ, gençler üzerinde etkili olan sosyal ve psikolojik etmenlerin etkileĢimi ortaya konulmak istenmiĢtir. AraĢtırmada psikolojik değiĢkenler, aile ile ilgili değiĢkenler, kiĢinin kendi geleceği ile ilgili bekleyiĢlerine ait değiĢkenler ve sosyo-ekonomik durumu ile ilgili değiĢkenler üzerinde durulmuĢtur.

Bu dört değiĢkenden ailesel değiĢkenler, diğerleri arasında bir iliĢki bulunduğu, aile değiĢkeninin, diğeri arasında bir aracı görevi olduğu belirlenmiĢtir. Bu araĢtırma sonucuna göre de toplumsal değiĢim araĢtırıldığında ailesel ve psikolojik boyutlarda, yapısal ve ekonomik boyutlar ile birlikte ve onlar tarafından etkilenme süreci içinde incelenmesi gereği vurgulanmaktadır.

Adalet bakanlığının istatistiklerine göre (1975) Türkiye‘ de 18 yaĢından küçük tutukluların yetiĢkin hükümlülere oranı %8‘ i geçmemektedir. Örneğin 1975 yılında ıslahevlerinde ve Çocuk Ceza evlerinde 1186 hükümlü çocuk ve genç (12-18 yaĢlar) vardı ve iĢledikleri suçlara göre; %37 oranında adam öldürme ilk sırayı almaktadır. Ġkinci sırada %32 ile cinsel suçlar, üçüncü sırada da %27 ile hırsızlık suçu yer almaktadır.

117

Yavuzer‘ in (1978) Türkiye de üç değiĢik çocuk ceza ve ıslah evinde, ilkokul çıkıĢlı toplam 214 genç ( 15-18 yaĢlar ) üstünde yaptığı araĢtırmanın önemli bulguları Ģöyle özetlenebilir: Bu gençlerin %73‘ ü köyden, %15‘ i kasabadan, %15‘ i kentten gelmiĢlerdir. Çocukların %80‘ inde beĢ veya daha çok aile üyesi bulunduğu anlaĢılmaktadır.

Ailelerin %67‘ si çekirdek aile, %11‘ i geniĢ aile %22‘si de parçalanmıĢ ailedir. Ailelerin %31‘ i en az geçim sınırında bir gelirle yaĢamaktadırlar. Büyük çoğunluğu alt-orta gelir düzeyinde yer almaktadır. Ailenin eğitim düzeyi çok düĢüktür. Annelerin %76,6‘sının okuması yazması yoktur. Babaların da %40‘

ı okuryazar değildir.

Bunun yanında ailelerin %41‘inde alkolik bir baba %53.8 ‗inde hüküm giymiĢ bir suçlu vardır. Ailelerin %87‘ sinde baĢlıca cezalandırma yöntemi dayaktır. Suçlu çocukların baĢlıca özellikleri de Ģöyle özetlenebilir: Bu gençler en az bir yıl sınıfta kalmıĢ baĢarısız öğrencilerdir. %36.6 okuldan kaçmıĢtır Suçlu çocukların ancak yarısı anne ve babaları tarafından sevildiklerini bildirmiĢlerdir. Annesince sevildiğini söyleyenler, babasınca sevildiğini söyleyenlerden üç kat fazladır. Suçlu gençlerin %47.6 ‗sı ölüm veya ayrılık nedeniyle bir süre ana babadan ayrı kalmıĢlardır.

ġaylıgil‘in (1981) araĢtırmasına göre; suç genelde 18 yaĢ altındaki çocuklarda daha çok görülmektedir. Bu araĢtırmada ergenlik çağındaki çocukların daha çok suça yöneldikleri ortaya çıkmıĢtır. AraĢtırma kapsamına giren çocukların %73.88‘i köyde doğmuĢtur. Islahevlerindeki çocukların

%54.47‘si okula devam etmemektedir.

Islahevinde bulunan çocukların %4.47‘sinin hem anne ve hem babası hayatta değildir. Buna karĢın %15.67‘sinin yalnız annesi %5.22‘sinin yalnız babası hayattadır. Suça itilen çocukların annelerinin %61.15‘i okuma ve yazma bilmemekte, babalarının ise %26.44‘ü ilkokul mezunu görülmektedir.

Babalarının %27.10‘u okuma-yazma bilmezken, %48.59‘u ilkokul mezunudur.

118

AraĢtırmaya göre çocukların tamamı 4 ve üzeri kardeĢe sahiptir. Bu araĢtırmada çocukların %51.14‘ü dayakla, %22.14‘ü azarlanarak, %26.72‘si öğüt verilerek ailesi tarafından cezalandırıldığını belirtmiĢtir. (Aksoy, Ögel, 2004:

57-60 içinde ġaylıgil, 1981)

Ġlter-Kiper (1984), saldırganlık türlerinin çeĢitli ekonomik, sosyal ve akademik değiĢkenlerle iliĢkisini araĢtırdığı çalıĢmasında, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ġngilizce hazırlık sınıfı C kurundan 182 öğrenciyi örneklemine dahil etmiĢtir. AraĢtırma sonuçları incelendiğinde, ailedeki çocuk sayısı, çocukluğun geçtiği yer, anne eğitim düzeyi, deneklerin okuldaki basanlarını değerlendirmeleri, üniversiteye girmeden önce meslek idealine sahip olup olmaması, babanın evlatlarına karĢı farklı tutumları olup olmaması ve babanın toplum içindeki saygınlığı incelendiğinde yıkıcı saldırganlık, atılganlık ve edilgen saldırganlık puanları arasında önemli bir fark bulunamamıĢtır.

Babanın eğitim düzeyi ele alındığında ise, babalan daha az eğitim görmüĢ deneklerin daha çok edilgen saldırganlık gösterdikleri gözlenmiĢtir.

Doğum sırası bakımından incelendiğinde, ailede en büyük olanın daha edilgen saldırgan olduğu bulunmuĢtur. Aileler aylık gelirleri açısından incelendiğinde de yıkıcı saldırganlık ve atılganlık ile gelir düzeyi arasında önemli bir fark olmadığı edilgen saldırganlık açısından önemli bir fark olduğu gözlenmiĢtir.

Beslen‘in (1985) çocuk suçluluğu üzerine Elazığ Çocuk Islahevi‘nde 260 çocuk üzerinde yaptığı araĢtırmasına göre çocukların %30‘u kentlerde doğmuĢtur. Mala karĢı suçlara bakıldığında %90 oranında hırsızlık suçunun iĢlendiği görülür. Mala karĢı suç iĢleyen çocukların ifadelerine bakıldığında

%38.4‘ünün genellikle bu suçu macera için iĢlediklerini ifade etmiĢlerdir.

Çocukların ailesinin sosyal yapılarına bakıldığında %30.8‘inin parçalanmıĢ ailelere sahip olduğu gözlenmiĢtir. Hükümlü çocukların %88.9 oranın dört ve daha fazla kardeĢe sahip oldukları görülmüĢtür. Suçlu çocukların

%29.6‘sının suç iĢlemeden önce çeĢitli nedenlerle ailelerinden ayrı kaldıkları

119

gözlenmiĢtir. Hükümlü çocukların %62.7‘si ortaokul terk ve ilkokul mezunları oldukları görülmüĢtür.

Kıcalıoğlu‘nun (1986-1987) araĢtırmasındaki bulgulara göre: AraĢtırmaya katılan çocukların %40.8‘i kırsalda ikamet etmektedirler. Suçlu çocukların

%57.6‘sının annesi, %44.7‘sinin babası öğretimsizdir. Suçlu çocuklardan %85.5 anne ise çalıĢmamaktadır. AraĢtırmaya göre %68.4‘ünün annesi ve babası yaĢamakta, %21.3‘ünün yalnız babası, %5.3‘ünün yalnız annesi yaĢamamaktadır. Her ikisi ölü olan %5.3‘tür. Suçlu çocuklardan %67.1‘i dört ve üzeri kardeĢ sayısına sahiptir.

Suçlu çocukların iĢledikleri suç türlerine bakıldığında %36.8‘inin mala karĢı, %29.0‘ının Ģahsa karĢı, %34.2‘sinin ise cinsel suçlardan hüküm giydiği ortaya çıkmıĢtır. Çocukların %64.9‘u eğitimcilerin kendilerine yakın olduğunu,

%18.9‘u sorunlarını anlattıklarında hemen ilgilendiklerini belirtmiĢlerdir. (Aksoy, Ögel, 2004: 69-71içinde Kıcalıoğlu, 1986-1987)

Ok‘un ―Kurumlar Ve Suçlu Çocuklar.‖ (1989) adlı çalıĢmasında suça itilen çocukların %92‘si 15-18 yaĢ grubunda yer almaktadır. Deneklerin

%13.06‘sı geniĢ aile yapısına sahiptir. Deneklerin %15.34‘ü parçalanmıĢ aileye sahiptir. Aile içi disiplinin uygulanmasında %57.38 çocuk babalarından dayak yediğini belirtmiĢlerdir. Bunun yanı sıra deneklerin %3.97‘si babası tarafından uyarıldığını, %60‘a varan çocuk ise üvey anne veya üvey babası tarafından dövüldüğünü belirtmiĢtir.

Çocuk suçluluğu üzerine yapılan araĢtırmalar ailesi tarafından ihmal edilen çocukların suça yönelme olasılıklarının yüksek olduğunu göstermektedir.

Bu konuda Uluğtekin‘nin (1991) yaptığı bir çalıĢmanın bulgularına göre;

çocuklarına karĢı ilgisiz, sevgi ve Ģefkatten yoksun bırakan ya da onları açık bir Ģekilde reddeden annelerin %33, babaların %31 oranında çocuklar suça itilirken; bu Ģekilde davranmayan annelerin %17 ve babaların %16 oranında çocuklarının suça itildiği bulunmuĢtur.

120

Aynı çalıĢmada erkek çocukların suçluluğuna anneden çok babaların katkıda bulunduğu da belirtilmiĢtir. Bu araĢtırmada antisosyal bir davranıĢ olarak nitelendirilen evden kaçma davranıĢı ile reddeden, ihmal eden, aĢırı kısıtlayan, ilgisiz ana baba davranıĢları arasında iliĢki olduğu saptanmıĢtır.

Saldırgan ve suça yönelik davranıĢlar fiziksel istismar ve ihmal ile en sık birliktelik gösteren sorunlar olarak bulunmuĢtur.

Yavuzer (1993)‘in yaptığı çalıĢmada Ģahsa karĢı iĢlenen suçların %91, 3‘ünün, tüm suç türlerinin %86, 9‘unun ailesindeki disiplin anlayıĢının dayakla cezalandırma olduğu belirtilmektedir.

Tartar‘ın (1993) çocuk suçluluğu üzerine Ġstanbul ve çevresinde yaptığı araĢtırmadaki veriler suça eğilimin en fazla ergenlik yaĢlarında ortaya çıktığını gösterir. Çocukların yaĢ gruplarına bakıldığında 12-18 yaĢ arasında olanların

%93 oranında olduğu görülmüĢtür. Suça eğilimli çocuklardan %42.1‘inin ailesinde 5 veya daha fazla kardeĢ sayısı olduğu görünmektedir. 102 denek içerisinde tiner, bali, esrar, hap vb. gibi maddeleri kullanan bireylerin oranı

%29.4‘tür.

Peker (1994: 54), yaptığı araĢtırmada arkadaĢ çevresinin etkisinde kalarak suç iĢleyenlerin oranının uyuĢturucu kullananlarda ve fiili livata suçu iĢleyenlerde %100, ırza geçme suçu iĢleyenlerde %66, 6, hırsızlık suçu iĢleyenlerde %44.8, gasp suçu iĢleyenlerde %39, 1 gibi yüksek oranlarda olduğunu tespit etmiĢtir.

Öter‘in (1994) yaptığı araĢtırmada çocukların daha çok 16 ve 17 yaĢları arasında suç iĢlediği görülmüĢtür. Suçlu çocukların %55‘i mala iliĢkin, %14‘ü cinsel, %32‘si ise Ģahsa karĢı suç iĢlemiĢlerdir. Suça yönelmiĢ çocukların

%39‘unun altı ve daha fazla kardeĢe sahip oldukları önemli bir bulgu olarak karĢımıza çıkmaktadır.

Ebeveynlerin birinin ölmüĢ olması veya boĢanmıĢ olmalarına dayalı parçalanmıĢ aile olgusuna bakıldığında, suça yönelmiĢ çocukların daha yüksek

121

oranda parçalanmıĢ ailelerden geldikleri görülmüĢtür. Ailenin boĢanma yoluyla parçalanmıĢ olması, ölüm olgusuna göre daha fazla olmasına karĢın 44 çocuktan sadece 6‘sının ailesinde boĢanma olgusuna rastlanmıĢtır. Suçlu çocukların okul yaĢantılarına bakıldığında daha fazla sınıfta kalarak, baĢarısız oldukları kanıtlanmıĢtır. Çocukların %63.64‘ü ailesinin okul ve ders durumlarıyla hiç ilgilenmediklerini ifade etmiĢlerdir.

Erkan‘ın (1995) araĢtırmasındaki tespitlerine göre; ıslahevindeki çocukların yaĢ durumlarına bakıldığında, ıslahevlerinde bulunan çocukların büyük oranının 15-18 yaĢ ve üzeri olduğu görülmektedir. Annelerin %35'i, babaların ise %30'u okuma yazma bilmemektedir. ParçalanmıĢ aile üyesi olan küçüklerin oranı %14‘tür.

AraĢtırmaya göre suçların %72'ini hırsızlık suçu oluĢturmaktadır. Suça itilen çocukların kardeĢ sayısı dört ya da dördün üstünde olanların oranı

%66.5'tir. Suça itilen çocukların %43'ü aile içi ortamının huzursuz olduğu aile yapısına sahip olduklarını belirtmiĢlerdir. Çocukların %11.5‘i ailelerini çok fakir olarak, %37‘si ise fakir olarak değerlendirmektedir.

Suça itilen çocukların %26.5‘inin ailesinde suç iĢleyen birisinin olduğu, suç iĢleyenlerin arasında en yüksek oranı %15.5 ile baba oluĢturduğu belirlenmiĢtir. Suça itilen çocukların babalarının %38.5‘i alkol bağımlısı gözükmektedir. UyuĢturucu madde bağımlısı olanların oranı ise %5.5 olduğu belirtilmiĢtir. Suça itilen çocuklardan uyuĢturucu madde kullanma alıĢkanlığı olanların oranı %13.5‘tir. Suça itilen çocukların %63.5‘i sınıfta kalmıĢtır.

Okulda baĢarısız olan çocukların %80‘i aynı zamanda evden kaçan çocuklardır. AraĢtırmaya katılan çocukların %34.5‘i okulda ceza almıĢtır.

Yapılan araĢtırma %56.5‘inin memnun, %43.5‘inin ise memnun olmadığını ortaya koymuĢtur. Yapılan araĢtırmaya göre suç iĢeyen çocukların %93.5‘i bir arkadaĢ grubuna sahiptir. Suça itilen çocukların %62.5 gibi büyük bir oranı suç iĢlemiĢ diğer çocuklarla arkadaĢlık kurmuĢlardır. Suç iĢleyen çocukların %65.5‘i

122

gelir sağlayan bir iĢte çalıĢtıklarını beyan etmiĢlerdir. (Aksoy, Ögel, 2004: 45-56 içinde Erkan, 1995)

Dokuz Eylül Üniversitesi‘nce Türkiye genelinde 11-16 yaĢ grubunda yer alan ilköğretim öğrencilerinin katılımıyla yapılan araĢtırma sonuçlarına göre, öğrencilerin %44`ünün Ģiddete maruz kaldığı ve bu Ģiddet olaylarında, dayağın

%31‘lik oranla öne çıktığı belirtilmektedir.

ġiddete maruz kalan öğrencilerin %47`sini erkeklerin oluĢturduğu saptanırken, bu çocukların %76, 55`inin anne ve babasının arasında Ģiddetli geçimsizlik olduğu ve annenin baba tarafından dövüldüğü ortaya çıkmıĢtır.

AraĢtırmaya katılan çocuklardan %31,55`inin dayağa maruz kaldığı, eĢyalarına zarar verilenlerin oranının %8,52 gaspla karĢılaĢanların oranının %4, 27, cinsel bir davranıĢa zorlananların oranının ise %1,74 olduğu anlaĢılmıĢtır. AraĢtırma,

%17, 01 ile Ģiddet olaylarının, daha çok evde geçtiğini ortaya koyarken, bunu

%14,19 ile okul, %12,09 ile de sokak izlemektedir.

Türkeri (1995) tutuklu ve hükümlü ergenlerle ilgili yaptığı çalıĢmasının sonuçlarına göre; suça itilen çocuklardan %61.5 kent doğumludur. Suça itilen çocukların doğum yerini kent olarak beyan eden toplam 232 çocuktan %39‘u gecekondu bölgesinde, %61‘i ise kent merkezinde doğmuĢlardır. Suça itilen çocuklardan %75.3‘ünün anne ve babası birlikte yaĢamaktadırlar.

Suça itilen çocukların büyük çoğunluğu üç ve daha fazla kardeĢe sahiptir (%99.1) Suça itilen çocukların aile ve sosyal çevresinde suç iĢleyenlerin oranı

%51.7‘dir. Suça itilen çocukların yakın çevresinde suç iĢleyenler komĢuları ve arkadaĢları bulunmaktadır. Bunların %59.2 komĢuları, %40.8 ise arkadaĢlarıdır.

Suça itilen çocukların önemli bir oranı %45.4 okuldan kaçtıklarını beyan etmiĢlerdir. (Aksoy, Ögel, 2004: 3-17 içinde Türkeri, 1995)

ÖğülmüĢ (1995) 276, (164‘ünün genel lise mezunu, 112‘si ise endüstri meslek lisesi mezunu) üniversite birinci sınıf öğrencisi üzerinde yaptığı araĢtırmanın sonuçlarına göre, okullarda en sık görülen ilk beĢ olaydan;

123

Birincisi ―öğrencilerin paralarının çalınması ya da özel eĢyalarının kaybolması (%76.40)‖,

Ġkincisi ―masa ve sandalyelerin kasıtlı olarak kırılması, üzerinin kazılması ve çizilmesi, tekme atarak duvarları kirleten öğrencilerin bulunması (vandalizm) (%74.60)‖,

Üçüncüsü ―okul sınırları dıĢında meydana gelen ve bazı öğrencilerin yaralanmasıyla sonuçlanan kavgalar (%64.90)‖ olarak sıralanmıĢtır.

Dördüncüsü ―öğrencilerin yanında bıçak, muĢta, sis, sopa, zincir vb. gibi bir alet taĢıması %64,5

BeĢincisi ise ―öğretmenin öğrenciler tarafından tartaklanması ya da dövülmesidir. %58,3

KolbaĢı‘ının (1995) yaptığı araĢtırmaya göre; suçlu çocuklardan %36.7‘nin annesi, %17.6‘sının babaları okumamıĢ görülmektedir. %52.9‘unun annesi ilkokul mezunu olup, babaların ise %61‘i ilkokul mezunudur. Suçlu çocuklarda yapılan bu araĢtırmada %48.3‘ü üç ve üzeri kardeĢe sahiptir. AraĢtırmaya katılan ergenlerden %27.9‘u arkadaĢları arasında alkol, sigara ve uyuĢturucu kullananların olduğunu belirtmiĢlerdir.

AraĢtırmaya göre çocukların %14.7‘si ailesinin kendisiyle ilgilenmediğini,

%7.3‘ünün ailesinin kendisini dövdüğünü söylemiĢlerdir. AraĢtırmaya katılan ergenlerden %22‘si kendi sorunlarının hiç dinlenmediğini belirtmiĢtir.

Ergenlerden %10.2‘si anne ve babasının ayrı yaĢadığını ifade etmiĢtir. Yapılan araĢtırmaya göre %25 oranındaki çocuk okulu sevmediğini, %33.8‘i öğretmenlerden dayak yediğini, %41.1‘i okul personellerinin kendilerinin sorunuyla uğraĢmadıklarını belirtmiĢtir. (Aksoy ve Ögel, 2004: 79-85 içinde KolbaĢı, 1995)

Ceyhan ve arkadaĢları (1995) Ankara cezaevinde bulunan çocukların suça

124

itilme nedenlerini araĢtırmıĢtır. Ankara cezaevinde bulunan 83 çocuğun %93‘ü 16- 18 yaĢ arasındadır. Çocukların %92‘si öz anne ve babası birlikte yaĢamaktadır. Çocukların ailelerinin ekonomik durumlarına bakıldığında

%16‘sının ekonomik düzeyi düĢük, düzeyde olduğu anlaĢılmıĢtır.

Çocukların %5‘inin hiç kardeĢi yokken, %64‘ünün 3 veya daha fazla kardeĢe sahip oldukları gözlenmiĢtir. Çocuklardan %3‘ü anne ve babasının uyuĢturucu madde kullandığını belirtmiĢtir. Çocuklardan %49‘u alkol, %7‘si uyuĢturucu kullandığını belirtmiĢtir. %28‘inin ailesinde hüküm giyen biri olduğunu, %38‘i arkadaĢlarının suça karıĢmasında etkisi olduğunu, %22‘si televizyon programlarından etkilendiğini belirtmiĢtir. (Aksoy, Ögel, 2004: 142-146 içinde Ceyhan, Boğagil, Tekin, Gökçek, Can Ö, 1995)

Kaner (1996) çalıĢmasında ana-babanın doğrudan ve dolaylı kontrolleri ile suç kabul edilen davranıĢlara etkilerine cinsiyet farklılığını da gözeterek açıklık getirmektedir. AraĢtırmada Kaner, suç kabul edilen davranıĢların 15 yaĢından 17 yaĢına doğru arttığına, buna karĢılık anababa denetiminin erkek çocuklarında 15 yaĢından 18 yaĢına doğru gidildikçe azaldığına dikkat çekmektedir.

Kaner kızlara göre erkelerde suç kabul edilen davranıĢların daha yüksek olduğunu, bu davranıĢın yaĢla birlikte azaldığını, kızların erkeklere göre daha çok doğrudan kontrole maruz kaldıklarını, bu kontrolün ergenlerin yaĢı büyüdükçe azaldığını ve hem doğrudan hem de dolaylı kontrollerin her iki cinsiyette de suç davranıĢını etkilemede önemli olduğunu ortaya koymuĢtur. Bu durumda ana-baba kontrollerinde cinsiyet farkı olduğunu, belirli tipteki kontrollerin yaĢa ve cinsiyete göre değiĢtiğini, ana-babanın kontrollerinin suç davranıĢına etkisinin yaĢa ve cinsiyete bağlı olduğunu belirtmektedir.

Çırak‘ın (1996) yaptığı araĢtırma kapsamına alınan çocukların

%62.2'sinin gecekondu da, %27.4'ünün ise köy evinde oturdukları saptanmıĢtır.

AraĢtırmaya alınan suça itilen çocukların %45.2'sinin suç iĢleyen arkadaĢlarının olduğu ortaya çıkmıĢtır. Suça itilen çocuklar üzerinde yapılan bu araĢtırmada

125

%12.6'sının hiç okula gitmediği, %8.5‘nin okulu sevmediği, %12.6'sının öğretmenlerini sevmediği ve geri kalan %14.7sinin arkadaĢlarına uyum sağlayamadığı için kaçtıkları belirlenmiĢtir. Çocukların %87'sinin 4 ve daha fazla kardeĢe sahip oldukları tespit edilmiĢtir.

Suça itilen çocuklar üzerinde yapılan bu araĢtırmada ebeveynlerinin

%16'sının ayrı yaĢadığı anlaĢılmıĢtır. Suça itilen çocukların %65'inin ise gelir düzeyinin yetersiz olduğu belirlenmiĢtir. Suça itilen çocukların bu araĢtırmada babalarının %27'sinin, annelerinin ise %72'sinin okuma yazma bilmediğini ortaya koymuĢtur. Buna karĢın babaların %6'sının, annelerin %2'sinin lise ve dengi okul mezunu olduğu saptanmıĢtır. AraĢtırma kapsamına alınan çocukların ailelerinin %29‘unda suç iĢleyen diğer bir kiĢinin olduğu, %71'inde ise suç iĢleyen diğer bir kiĢinin olmadığı saptamıĢtır.

Gürsel (1997) ise 13-19 yaĢ grubunda suça eğilimin araĢtırmasında çeĢitli saptamalarda bulunmuĢtur. Ona göre; hükümlü gençlerin yaĢadıkları kiĢilerle fiziksel saldırıya maruz kalma oranı %10.6‘dır. Hükümlü gençlerin

%44.4‘ünün dört ve üzeri kardeĢi vardır.

Oral (1997), yaptığı çalıĢmada çocukların %65‘ inin anne ya da babası tarafından fiziksel istismara uğradıklarını belirlemiĢtir. Bilir ve ark. (1986), 16.000 çocuk üzerinde yaptıkları alan çalıĢmasında fiziksel istismar oranını

%33.5 bulmuĢtur. Psikiyatri polikliniğine baĢvuran çocuklarda yapılan bir araĢtırmada ise %36 oranında fiziksel ve duygusal istismar saptanmıĢtır. (Oral ve ark., 2001)

Çokdinleten‘inin ―Çocuk Suçluluğu Ve Suçlu Çocuklar.‖ (1997) isimli araĢtırmasında ulaĢtığı sonuçlar Ģunlardır: AraĢtırmaya katılan %70 oranındaki çocuk 17 ve 18 yaĢ gurubuna dahil olması, yetiĢkinliğe geçiĢ evresi olarak nitelendirilen ergenliğe denk gelmektedir. AraĢtırmaya göre deneklerin %36‘sı kır kökenlidir. Özellikle cinsel suç iĢleyenlerin %72.7‘si kır doğumludur.

AraĢtırmaya göre deneklerin büyük çoğunluğu kalabalık ailelerden gelmektedir.

Sadece %21‘lik oranı ailesinin 2 veya 3 kiĢiden oluĢtuğunu belirtmiĢtir.

126

Bunun dıĢında aynı çatı altında yaĢayan insanlar 5 ile 9 kiĢi arasında değiĢmekte, hatta %16‘sında bu durum 9 ve üzerine çıkmaktadır. Deneklerin sevgililerine laf atılması halinde gösterecekleri tepki sorulduğunda %47‘sinin Ģiddete baĢvurmaya eğilimli olduğu gözlenmiĢtir. Deneklerin kendilerine ya da yakınlarına yapılan kötülüğe karĢı tutumları sorulduğunda deneklerin %40‘ının Ģiddete baĢvurma eğiliminde olduğu görülmüĢtür. (Aksoy, Ögel, 2004: 90-97 içinde Çokdinleten, 1997 )

BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu (1997) ergenlerin sık karĢılaĢtıkları sorunları betimlemeye yönelik 13-18 yaĢ arası 2400 ergenin katılımıyla gerçekleĢtirdiği çalıĢmasında ise, ergenlerin karĢılaĢtığı en önemli üç sorunun sigara, kötü arkadaĢlar edinme ve iĢsizlikten oluĢurken aile içinde ve okulda Ģiddete maruz kalmanın son sıralarda yer aldığı belirtilmiĢtir. Öğrenci olan ergenler, boĢtaki ve çalıĢan ergenlere göre, aile içinde dayakla daha az karĢılaĢmaktadırlar. Ailenin sosyoekonomik düzeyi yükseldikçe, ergene yönelik fiziksel Ģiddet azalmaktadır. Kırsal ve kentsel kesimler arasında ise fiziksel Ģiddet açısından anlamlı bir farklılık görülmemektedir

Kabasakal ve arkadaĢlarının (1997) araĢtırmasında suça itilen

Kabasakal ve arkadaĢlarının (1997) araĢtırmasında suça itilen