• Sonuç bulunamadı

B urada ne Gelenbevî’nin eserlerine yapılan şarh ve haşiyeler­

den, ne de genel konuları içerisinde Gelenbcvî’den bahseden ve bu kitabın sonuna koyacağımız bibliyografyada isimlerini anacağımız eserlerden söz edeceğiz. Sadecc Gelcnbcvî üzerine yapılmış iki bilimsel araştırm adan bahsedeceğiz. Bunlardan birisi Değerli H ocam Osman K ESK İO Ğ LU ’nun 1965 ylında A nkara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinin XIII. cildinde yayımlanan "İSMAİL G E LEN B EV Î (1143-1205 H./173Ü-1791 M.) ve SUBUT-İ H İL A L MESELESİ" başlığım taşıyan makaledir,

K ESK İO Ğ LU bu makalesinde, Gelenbevî’nin hayatından ve eserlerinden kısaca bahsetm ekte ve eserlerinin bir listesini vermek­

tedir. M akalede Gelenbevî’nin, "aklî ve naklî ilim lerde genişliğine ve derinliğine bilgi sahibi olduğu” vurgulanarak, "Burhan ve Celâl Hâşiyesi gibi eserleriyle İlmî ve dinî konulardaki kudretini tanıttığı gibi m atem atik alanında da dirayetini göstermiştir, bu konuda da eserleri vardır. M atem atik alanındaki kudreti onu âdeta ef- saneleştirircesine, Logaritm a Cetvellerinin bulucuları arasına sokmuştur" denilmektedir.

M akalenin esas konusu olan "Subut-i Hilâl” meselesi üzerine yazar, "Hicrî K am erî aybaşlarınm tesbiti, R u ’yet-i Hilâl denilen hilâlin görülmesi olayına istinat etm ekledir. Hilâlin görüldüğü an, Hicrî-Kam erî ayın birinci günüdür, şeklinde târif olunması sebebiyle, aybaşlarınm başlangıç günleri bir astronom ik olaya bağlanmış bulunm aktadır. İşte bu olayın hangi gün vuku’a

geleceği, yâni bu astronom ik problem in çözümü, asırlardan beri Türk ve İslâm asironom larmı yakmdan ilgilendirmiştir diyerek,

"Büyük Türk A stronom lan’ndan M uham m ed b M usa al-Harizmî, Uluğ Bey, Kadızâde ve Ali Kuşçu tarafm dan meselenin incelen­

diğini ve nihâyet Uluğ Bey ekolü tarafm dan iki kriter vaz edilerek esaslı bir neticeye bağlandığmı" ilâve ediyor.

KESKİO ĞLU konu ile ilgili olarak Gelenbevî H oca’mn fikir­

lerini değerlendirirken de şunları söylüyor: Rahm etli Gelenbevî H oca, nakle ve akla dayanan İlimlerde derin bilgi sahibiydi. Yeni aybaşını tesbit etm ede astronom i hesaplarına dayanm akta ve bu suretle hilâlin sübutunu kabul etm ekte idi. Çünkü astronomik hesapların kesin olduğunu biliyordu. Eski Fukahadan bir kısmının Subut-i H ilârd e bu hesapları kabul ettiklerini de biliyordu.

Riyaziyeci idi. Yaptığı hesaplara göre ayın görülmesi mümkün değildi. Fakat iki şahit ayı gördüklerine şahitlik yapıyordu, hesaplar kat’î, şahadet ise zannî idi. Yakın ile şek, kat’î ile zannî teârüz edince, zannîyi reddedip kesin olanı almak bir Fıkıh kaidesi idi. O ndan önce başta İm am Sübkî olmak üzere, nice âlimler böyle demişler ve bunu yapmışlardı. Gelenbevî de buna uyarak şahitlerin şahadetini red, İlmin dediğini kabul etti. Fakat zamanın Şeyhu’l-İslâmının bunu anhyacak vasıfta bir adam olmadığını, bize M eşihatin Çıkardığı İlmiyj'e Salnâmesi söylüyor. H astalara muska yazan kalemi İle Geİenbevrye sert bir tekdirnâm e yazdı... .

K ESKİO ĞLU Hocam ız makalesinde, Gelenbevî’nin Yenişehir- Feneri Mevle^âliği Kadısı iken, zamanın Şeyhu’l-İslâmı M ustafa Efendi ile arasında geçen yukarıdaki hâdise ile alâkalı olarak, Fatın H oca’nm şu sözlerini de naklediyor: "Pederim M erhum, bu tezkere, Gelenbevî’nin şevval gurresini ispat ile şahitlerin şahadetini, rü’yetin mümkün olamıyacağı hakkm daki kendi hesabatına istinaden reddeylem esi üzerine yazılmış şedid tevbihât ve tenkıdâtı muhtevî olduğunu ve bundan m üteessiren vefat eylediğini ve bilahere Yenişehir Müsellimi tarafından şahitler

tazyik edilerek filhakika yalan yere şahadet etmiş olduklarının itiraf neticesi anlaşıldığını nakleylemişti(^“).

D iğer a raştırm a d a adı geçen fakültenin S istem atik F elsefe ve M antık K ü rsü sü n d e 1978 >ılmda tarafım ızdan yapılan "G E L E N - B E V f’nin M A N T IK A N LA Y IŞI" konulu d o k to ra tezidir. Y akında basılacağını um duğum uz b u çalışm a, öğrencisi olm akla h e r zam an kıvanç duyduğum P ro f.D r.N ecati Ö N E R ’in yönetim inde yapılm ıştır. A d ın d a n d a anlaşılabileceği gibi söz konusu araştırm a G elen b ev rn in yalnız b ir yönünü, M antıkçı G e lcn b ev ry i konu a l­

m aktadır.

Araştırm anın giriş bölüm ünde Gelenbevî’nin hayatı ve eser­

lerine kısaca yer verildikten sonra, Türk-İslâm Kültür Dünyasında Getenbevî’ye kadar yapılan mantık çalışmaları Özetlenmektedir.

D a,ıa sonra Gelenbevî’nin mantık anlayışı iki ana-başlık altında ele alınmaktadır:

- Gelenbevî M antığının Mukaddimesi - G elenbevî’d e M antığın E sas P roblem leri.

B irinci ana-başlık altın d a G elen b ev fn in iUm(^'^)ve M an tık F el­

sefesi, D elâlet ve M antık-D il İlişkisi k o n u ları İncelenm ekte; ikm cı ana-ba§hk a ltın d a ise K lâsik M antığın h em en b ü tü n konuları (Kav­

ram , T anım , Ö n erm e , Kıyas ve B eş S an al) geniş b ir şekilde tahlil edilm ektedir.

Sonuç bölüm ünde bunların oldukça mufassal bir değerlendir­

mesinin yapıldığı araştırm a şu cümlelerle sona erm ektedir: İşte ana ballarıyla izahına çalıştığımız bu özellikleriyle, G denb evî’nin mantıkla ilgili incelediğimiz eserlerinde, her ne kadar onun bu konuda önemli yeniUikler getirmediğini söyleyebıhyorsak da, m eselelere bakış açısı ve bunlara getirdiği tertip ve izah yönünden

9 2 Bkz: M .F a tın , R u 'y e t-i HÜâl M e selesi, S e b riü 'r-R e şa d . C.22, s. 72. Islan b u l- 1339.

9 3 B u ra d a ilim , bilgi an la m ın d a d ır.

öncekilerin bir kopyası, bir taklitçi nakilcisi olmaktan da uzaktır.

Bununla beraber Türk-îslâm mantıkçılarının son halkalarından biri olarak, kendisinden hem en yarım asır sonra başlayan Tanzimat Devrinde, eskiye bağlılığı savunan anlayışta müessir olması, eserlerinin m üteaddit defalar basılmış olması, eserlerinin birçoğuna şarh ve haşiyeler yapılmış olmasıyla Gelenbevî, İslâm M antık tarihinde haklı olarak işgal ettiği değerli yerini koruyacaktır."

Okuyucularımın hoşgörüsüne sığınarak, yaptığımız bu araştırmayı değerlendiren Sayın Prof.D r.M ubahat K Ü Y E L ’in şu ifadelerini de burada zikretmek istiyorum: "Aday (A.BINGÖL), XVIII.yüzyıl Osmanlı bilim adamı Gelenbevî’yi, onun mantık meselesine bakış açısının, bu m eseleleri tertibinin ve izahının öncekileri taklitten uzak yönünü onun A rapça yazılmış mantık eserleriyle Fârâbî, İbn Sînâ, Ebherî, Razî, Kazvînî, Taftazânî’nin bazı mantık eserleriyle yapmış olduğu karşılaştırm alarla ortaya koyarak, Tanzim at’taki eskiye bağlı anlayışta nasıl bir birleştirm e halkası olduğunu göstererek, İslâm M antık Tarihindeki yerine otur- tabilmiştir. Orjinal bir konuyu ana kaynaklara dayanarak in­

celemeyi başarmıştır...''.

E- GELENBEVl’NlN ESERLERİNDEN ÖRNEKLER

Çok çeşitli alanlarda eserleri bulunan Gelenbcvî için bir ihtisas alanı seçmek gerekirse, ilk akla gelen onun mantıkçı ve matematikçi oluşudur. Orijinal teliflerinin daha çok bu iki alana ait olması da bu düşüncemize haklılık kazandırm aktadır. Bu bakım dan biz bu başlık altında, bir fikir vermesi açısından yeterli olacağı inancıyla onun iki eserinden m etinlere yer vermeyi uygun gördük.

M etinlerden birisi, bu vesile ile tarafım ızdan Türkçe ye çevirisi yapılan KİYAS R ÎSA LESİ’dir. Diğeri de G eienbevrnin çok az sayıda Türkçe eserlerinden biri olan A Z L A -4 M USEL- LESAT'ım n M ukaddim esi olacaktır.

I KIYAS RİSA LESİ(')

"RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA"

Ham d, gerçek övgü, yıldızları kara ve denizin karanhklarm da doğru yolu gösterm eleri için var eden, güneşi ışık saçsın ve insan­

lar İşlerini ona göre ayarlasmlar diye o yıldızlar içerisinden seçip ayıran Allah’adır. Salâl ve selam, Peygamberlerin ve nebilerin en faziletlisi Hz.M uham m ed1e onun ailesi ve yakın dostları üzerine olsun. Ki, onlar birbirlerine karşı son derecc şefkatli,

inanmayan-B u çev irid e 1278 H ./1862 M . y ılın d a l^asılm ış o la n Arap<;a m etin esas a lın m ışlır.

lara karşı da hayrete düşürecek derecede musamahasız dav­

ranırlar. H esap ve yargı gününe kadar iyilikten ayrılmayanlara da salât ve selâm olsun.

Allah’a ham d ve onun elçisine salât ve selâm dan sonra (şunu ifade edeyim): Dostlarım ve arkadaşlarım büyük âlimlerden öğrenerek elde ettiklerimi alıp başkalarına aktarsınlar diye bana devamlı olarak gelip gittiler. Fakat denizler kadar engin fikir ve görüşleri almanın güçlüğü ile karşılaştılar. Bunun üzerine, içinde Aİlah korkusu taşıyan büyük müelliflerin, her biriyle ayrı ayrı bir gönül bahçesinin yeşerdiği, kalplerin hayat bulduğu eserlerinde yer verdikleri fikirlerini kendileri için bir araya getirm em i benden is­

tediler. Bu isteğe uydum ve yerin ve göğün yegâne sahibi Allah’tan yardım dileyerek ve beni karanlık köşelerden aydınlığa çıkarıp Bol­

luk ve Beka Evine girdirsin diye, onun rahm et ve ikram kapılarından birini bana açmasını um arak sür’atle işe koyuldum.

O, bana kâfidir. O, ne güzel vekil, ne güzei sahip ve ne güzel yardımcıdır.

Bil ki, m eşhur tanımıyla KIYAS, sözlerden (önerm elerden) m ürekkep bir sözdür ki, her ne vakit o sözlerin doğruluğu kabul olunsa ondan bizzat diğer bir söz (önerm e) laznn gelir.

Kıyas ya, kendisinde m utlak olarak sonucun zikredilmemesiyle, ÎKTİRANLI KIYAS’tır, ya da eğer onda (öncüllerinde) sonucu zikredilirse İSTİSNALI KIYAS’tır. îktiranlı Kıyas, ya yalnız yüklemli önerm elerden m ürekkep olur ki, bu Y Ü K LEM LÎ ÎKTİRANLI KIYAS adım alır; ya da mutlak anlam da yüklemliler- den başka önerm elerden m ürekkep olur ki, bu da ŞARTLI ÎKTİRANLI KIYAS olur. Öyleyse biz bunları fasıllarda (bölüm lerde) ayrıntılarıyla anlatalım.

BU FASIL YÜKLEMLİ İKTİBANLI KIYASLAR HAKKINDADIR

Ö nce şunu bil; Kıyasta ortaterim , hiç kuşkusuz, sonucu gerek­

tiren terim dir. V e o, sonucun konusu olan küçük terim le birleştirilir, böylece küçük önerm e (öncül) elde edilir. Sonucun yüklemi olan büyük terim le birleştirilir, bu suretle de büyük önerm e elde edilir. Bu taktirde orta terim, ya küçük önerm ede yüklem, büyük önerm ede konu olur: O birinci şekil kıyastır, ya bunun aksi, (yâni küçük önerm ede konu, büyük önerm ede yüklem) olur: O da dördüncü şekildir. Şayet orta terim her İkisinde de yüklem olursa, O ikinci şekil, her ikisinde de konu olur­

sa O da üçüncü şekil kıyastır

Birinci şekle gelince, onun (sonuç vermesinin) şartı, küçük önermenin olumlu, büyük önerm enin tümel olmasıdır. Bu şeklin sonuç veren m odlan (darpları) dörttür:

Birincisi, iki tüm el önerm eden meydana gelen ve bir tümel önermeyi sonuçlandıran m oddur;

H er insan konuşandır, H er konuşan gülendir,

Öyleyse her insan gülendir, kıyası gibi

İkincisi, küçük önermesi tümel olumlu, büyük önerm esi tümel olumsuz olan kıyastır. Bu kıyas tüm el olumsuz bir önermeyi sonuçlandırır;

H er insan konuşandır.

H iç bir konuşan taş değildir,

Öyleyse hiçbir insan taş değildir, kıyasında olduğu gibi.

ü ç ü n c ü mod, küçük önerm esi tikel olumlu, büyük önermesi tüm el olumludan oluşan kıyastır. Tikel olumlu bir önermeyi sonuçlandırır:

Bazı hayvanlar konuşandır, H er konuşan insandır,

Öyleyse bazı hayvanlar insandır, kıyası gibi.

D ördüncüsü, küçük önerm esi tikel olumlu, büyük önermesi tüm el olumsuz olan kıyastır. Bu kıyas tikel olumsuz bir önermeyi sonuçlandırır.

Bazı hayvanlar konuşandır, Hiçbir konuşan at değildir

Öyleyse bazı hayvanlar at değildir, kıyasındaki gibi.

H er dört m odda da görüldüğü gibi, kuşkusuz birinci şeklin tas­

viri, küçük önermeyi elde etm ek için sonucun konusunu konu, orta terim i yüklem ve büyük önermeyi elde etm ek için de sonucun yüklemini yüklem, orta terimi konu yapm andır.

İkinci şekil kıyasa gelince, onun sonuç vermesinin şartı, olum­

luluk ve olumsuzluk yönünden öncüllerin m uhtelif olmaları ve büyük önermenin tümel olmasıdır. Bu şeklin sonuç veren modiarı yine dörttür:

Birincisi, küçük önerm esi tüm el olumlu, büyük önermesi tümel olumsuz olan kıyastır, sonucu tüm el olumsuz önerm edir.

H er insan konuşandır.

H iç bir at konuşan değildir,

Öyleyse hiçbir insan at değildir, gibi.

İkinci m odda öncüller birincinin aksinedir. Sonuç yine tümel olumsuzdur.

H içbir insan at değildir, H er kişneyen attır,

Öyleyse hiçbir insan kişneyen değildir, kıyası gibi.

Üçüncüsü, küçük önermesi tikel olumlu, büyük önerm esi tümel olumsuz olan kıyastır. Bu kıyas tikel olumsuz önermeyi sonuçlandırır;

Bazı hayvanlar konuşandır, H içbir at konuşan değildir,

Öyleyse bazı hayvanlar at değildir, gibi.

D ördüncüsü, küçük önermesi tike! olumsuz, büyük önermesi tüm el olumlu önerm eden meydana gelen kıyastır. Sonuç bir önceki gibi tikel olumsuzdur;

Bazı hayvanlar kişneyen değildir.

H er at kişneyendir,

Öyleyse bazı bayanlar at değildir, kıyası gibi.

Sözün özü, ikinci şekli belirleyen şey,^sonucun konusunu konu, orta terimi yüklem yaparak küçük önermeyi ve sonucun yüklemini konu, orta terim i de yine yüklem yaparak büyük önermeyi elde e t­

mendir.

Ü çüncü şekil kıyasın sonuç vermesinin şartı, küçük önermenin olumlu, iki öncülden birin de tümel olmasıdır. Bu kıyasın sonuç veren m odları altıdır;

Birincisi, iki tümel olumlu öncülden meydana gelen kıyastır ki, tikel olumlu bir önermeyi sonuçlandırır;

H er insan hayvandır, H er insan konuşandır.

Öyleyse bazı hayvanlar konuşandır, kıyası gibi.

77

ikinci mod, küçük önermesi tümel olumlu, büyük önermesi tüm el olumsuz olan kıyastır, sonuç tikel olumsuzdur;

H er insan hayvandır, Hiçbir insan at değildir,

Öyleyse bazı hayvanlar at değildir, kıyasında olduğu gibi.

Üçüncüsü, küçük önerm esi tikel olumlu, büyük önerm esi tümel olumlu olan kıyastır. Tikel olum lu önermeyi sonuçlandırır.

Bazı hayvanlar attır, H er hayvan cisimdir,

Öyleyse bazı atlar cisimdir, gibi.

Üçüncü şekil kıyasın dördüncü modu, küçük önermesi tikel olumlu ve büyük önermesi tümel olumsuz olan kıyastır; tikel olum­

suz bir önermeyi sonuçlandırır;

Bazı hayvanlar attır.

Hiçbir hayvan cansız-varhk değildir

Öyleyse bazı atlar cansız-varhk değildir, kıyası gibi.

Bu şeklin beşinci modu, küçük önerm esi tüm el olumlu ve büyük önermesi tikel olumlu olan kıyastır. Tikel olumlu bir öner­

meyi sonuçlandırır.

H er at hayvandır.

Bazı at kişneyendir,

Öyleyse bazı hayvan kişneyendir, gibi.

Ü çüncü şekil kıyasın sonuç veren altıncı m odu, küçük öner­

mesi tümel olumlu ve büyük önermesi tikel olumsuz olan kıyastır.

Bu kıyasın sonucu yine tikel olumsuz bir önermedir.

78

H er insan konuşandır, Bazı insan kâtip değildir,

Öyleyse bazı konuşan kâtip değildir, kıyasında olduğu gibi.

Kısaca söylemek gerekirse, üçüncü şekil kıyasların tasviri, küçük önermeyi elde etm ek için sonucun konusunu yüklem, orta terimi konu ve büyük önermeyi elde etmek için soaucun yüklemini yüklem, orta terim i de yine konu yapmandır.

D ördüncü şekle gelince, bu şeklin sonuç vermesinin şartı, küçük önerm e tikel olumlu olursa büyük önerm e tümel olumsuz olmalıdır. Bunun dışında iki tikel ve iki olumsuz önerm e öncüllerde biraraya gelmemelidir. Bu şeklin sonuç veren modları, bir görüşe göre beştir:

Birincisi, iki tümel olumludan meydana gelen kıyastır. Tikel olumluyu sonuçlandırr;

H er insan hayvandır, H er gülen insandır,

Öyleyse bazı hayvanlar gülendir, g ib i

İkincisi, küçük önermesi tümel olumlu, büyük önermesi tikel olumlu olan kıyastır ki, tikel olumlu bir önermeyi sonuçlandırır;

H er insan hayvandır, Bazı beyazlar insandır.

Öyleyse bazı beyazlar hayvandır, kıyası gibi.

Ü çüncü mod, küçük önermesi tüm el olumsuz ve büyük öner­

mesi tüm el olumlu olan kıyastır. Tüm el olumsuz önermeyi sonuçlandırır;

Hiçbir insan at değildir, H er konuşan insandır,

öyleyse hiçbir at konuşan değildir, gibi.

D ördüncüsü, üçüncünün aksinedir ve tike! olumsuz bir öner­

meyi sonuçlandırır;

H er insan konuşandır, H iç bir at insan değildir,

Öyleyse bazı konuşanlar at değildir, kıyasında olduğu gibi.

Bu şeklin beşinci modu, küçük önerm esi tikel olumlu, büyük önermesi tümel olumsuz olan kıyastır. Bir önceki m odda olduğu gibi tikel olumsuz bir önermeyi sonuçlandırır;

Bazı hayvanlar insandır,

Hiç bir cansız-varhk hayvan değildir,

öyleyse bazı insanlar cansız-varhk değildir, gibi.

Dördüncü şekil kıyasların kısaca tasviri, küçük önermeyi elde etmek için sonucun konusunu yüklem, orta terimi de konu yap- mandır. Büyük önermeyi elde etmek için de, sonucun yüklemini konu, orta terimi yüklem olarak almandır.

H er dört şeklin tasvirinden ortaya çıkan şudur: Sonucun konusu yalnız küçük önerm ede, sonucun yüklemi de yalnız büyük önerm ede bulunmaktadır. O rta terim ise her ikisinde yer almak­

tadır.

ZEYL (Ek): Hiç şüphesiz birinci şekil, tabiî düzen (nazm-ı tabiî) üzerinde olduğu için, sonucu açık ve seçik olan şekildir.

O nun dışındakiler açıklamaya m uhtaçtır. İkinci şekil, küçük öner­

mesinde orta terimin yüklem olmasıyla birinci şekille ortaktır.

Üçüncü şekil, orta terim in büyük önerm esinde konu olmasıyla birinci şekle benzerlik arzeder. D ördüncü şeklin ise birinci şekille hiçbir ortak yanı yoktur. H akikaten o, kıyasın tabiatm dan uzaktır.

Şekillerde modların tertip tarzına gelince, bu kolaydır. Ufak bir düşünm e ile ortaya çıkar. Bunların dışında sonuç veren (mod- larm) açıklamasını istersen, daha geniş kaynaklara m üracaat et.

BU FASIL ŞARTLI İKTİRANLI KIYASLAR HAKKINDADIR

Bu kıyaslar beş kısımdır:

Birinci kısmı, iki bitişik şartlı önerm eden m ürekkep olan kıyastır. Bu tür kıyaslar da, tıpkı yüklemli iktiranlı kıyaslarda olduğu gibi, her dört şekilde de sonuç verirler. Bu şekillerin mod- lan ve şartlan daha önce geçtiği gibidir. A ncak ortaklık, "Cüz’-î Tam" da (yânî, şarth öncüllerin m ukaddem veya tâlilerinin konu ve yüklemlerinde değil, kendilerinde) tasavvur olunur. Çünkü orta terim, küçük önerm ede "tâlf (artbileşen), büyük önerm ede

"Mukaddem" (önbileşen) olursa o, birinci şekil kıyastır. Bunun aksi olursa o da dördüncü şekildir. O rta terim her ikisinde de talî olursa o, ikinci şekil kıyastır. Şayet orta terim her ikisinde de mukaddem olursa, o da üçüncü şekildir.

Birinci şeklin örnekleri:

1. Mod:

H er zaman güneş doğarsa gündüz mevcut olur.

H er ne zaman gündüz mevcut olursa yeryüzü aydınlık olur, Öyleyse her ne zaman güneş doğarsa yeryüzü aydınlık olur.

2. Mod:

H er ne zaman güneş doğarsa gündüz mevcut olur,

H er ne zaman gündüz mevcut olursa gece karanlık değildir, Öyleyse her ne zaman güneş doğarsa gece karanlık değildir.

3. Mod:

Bazen güneş doğarsa hava soğuk olur.

H er ne zaman hava soğuk olursa ondan korkulur, Öyleyse bazen güneş doğarsa havadan korkulur.

4. Mod:

Bazen güneş doğarsa hava soğuk olmaz,

H er ne zaman hava soğuk olmazsa ondan korkulmaz, Öyleyse bazen güneş doğarsa havadan korkulmaz.

îk in d şeklin örnekleri:

1. Mod:

H er ne zaman güneş doğarsa gündüz mevcut olur,

H er ne zaman gece karanlık olursa gündüz mevcut değildir, Öyleyse her ne zaman güneş doğarsa gece karanlık değildir.

2. Mod:

H er ne zaman gece karanhk olursa gündüz mevcut değildir.

H er ne zaman güneş doğarsa gündüz mevcut olur,

Öyleyse her ne zaman gece karanhk olursa güneş doğmuş değildir.

3. Mod:

Bazen güneş doğarsa hava soğuk olur,

H e r ne zaman yaz sıcak olursa hava soğuk değildir, Öyleyse bazen güneş doğarsa yaz sıcak değildir.

4. Mod:

Bazen güneş doğarsa hava soğuk değildir,

H er ne zaman kış şiddetH olursa hava soğuk olur, Öyleyse bazen güneş doğarsa kış şiddetli değildir.

Ü çüncü şeklin örnekleri:

1. Mod:

H er ne zaman güneş doğarsa yeryüzü aydınlık olur.

H er ne zaman güneş doğarsa gündüz mevcut olur.

Öyleyse bazen yeryüzü aydmhk olursa gündüz mevcut olur.

2. Mod:

H er ne zaman güneş doğarsa yer yüzü aydınlık olur, H er ne zaman güneş doğarsa gece mevcut değildir,

Öyleyse bazen yeryüzü aydmhk olursa gece mevcut değildir.

3. Mod:

Bazen güneş doğarsa hava soğuk olur,

H er ne zaman güneş doğarsa gündüz mevcut olur, Öyleyse bazen hava soğuk olursa gündüz mevcut olur.

4. Mod:

Bazen güneş doğarsa hava soğuk olur,

H er ne zaman güneş doğarsa yeryüzü karanlık değildir.

Öyleyse bazen soğuk olursa yeryüzü karanlık değildir.

5. Mod:

H er ne zaman güneş doğarsa hava soğuk olur, Bazen güneş doğarsa yeryüzü aydınlık olur,

Öyleyse bazen yeryüzü aydınhk olursa hava soğuk olur.

6. Mod:

6. Mod:

Benzer Belgeler