• Sonuç bulunamadı

‘toplum ötesi gelecek’ ya da ‘kent ötesi gelecek’ bağlamında da konuşmak mümkün olacaktır. Korkular ve belirsizlikler her türlü gerçekliği olası bir sorun haline getirmektedir. Kaçışlarımız gerçekliklerden olmaktadır. Çünkü gerçeklik artık çok korkutucu bir hal aldı ve bunun bir sonucu olarak da mutluluk gerçekliğin dışındaki yalıtılmışlıklarda aranan bir şey olmaktadır.

2.8. Modern Dünyanın Güvenliğinden Yükselen Belirsizliklere

Bernstein, modern zamanlarla antik evreler arasındaki en büyük farkın riskin kontrol edilebilirliği noktasında olduğunu dile getirir. Ona göre geçmiş çağlarda insanlar, tanrıların kaprislerine muhatap oluyordu ve bu da onların kaderlerini kontrol edemeyecekleri hissinin yaygınlaşmasına ve bir gelenek haline gelmesine neden oluyordu. Bu koşullarda risk alabilmek söz konusu olmuyordu. Fakat modern ekonominin yükseldiği dünyada insanlar risk alabilmeyi de öğrendiler ve bir bakıma kaderlerine hükmedebileceklerine dair güvenleri yükselmişti (Bernstein, 2011). Bu açıdan modern insan, geleceği kurgulayabileceğini düşünen insan oldu. Ama bu özgüvenin olmadığı geçmiş evrelerde bireyler risk alabilmek ya da geleceği kontrol edebilmek koşuluna sahip değillerdi. Hatta bu koşulların ürünü olarak bireyler risk alamadıkları için tanrıların sunduğu kadere razı oluyorlardı. Böylesi bir evrede gelecek geçmişin aynısıydı. Birey, onun karşısında pasifti ve bu açıdan gelecek karşısında bireyler aktör olamadıkları için onu kahinlerin ve falcıların öngörülerine bırakıyorlardı. Fakat modern bilimin öncüleri özellikle doğayı kontrol çabalarıyla kaderin değişmezliğini sorguladılar. Bizler artık geleceğin kontrol edilebilir olduğuna inanan yeni bir bilimsel öğretiyle birlikte ‘girişimci toplumlar’ olduk (Bernstein, 2011).

Çağdaş piyasanın temellerinde riskin kontrolü vardır. Artık riskin kontrolü ya da başka bir ifadeyle söylersek, geleceği kontrol çabası hayatın her yerinde. Kamu sağlığı, aile politikaları, sigorta primleri ve dahası… Artık ‘risk yönetimi’ hayatın her yerinde ve karar alma sürecimizin en önemli parçalarından birisi niteliğindedir. Hatta modern zamanların karmaşık görünümünü mümkün kılan en belirgin unsurlardan birisidir. Çünkü ‘riski kontrol çabası’ hayatı basitlikten alıkoyuyor. Geleceğin geçmişin aynısı olması yönündeki ‘rutin beklentileri’

25

Buradaki vurgu Giddens’ın ‘gelenek ötesi toplum’ (2010a) saptaması dikkate alınarak yapılmıştır.

80

hayatımızdan çekip alıyor. Modern zamanların karmaşasının nedenlerinden birisi de ‘riski ve dolayısıyla geleceği kontrol çabası’ olmaktadır. Mistik değerlerin düştüğü bu dünyada akıl ve bilim yeni karar enstrümanları haline gelince ‘cüret eden insan’ karar alabilme niteliğiyle birlikte daha belirgin figür haline geldi. Bu açıdan ‘risk alabilen insana’ dair modern dönem tahlilimiz bizlerin gelecek algısıyla yakından ilintilidir. Modern kültür bireyi öne çıkartırken ona karar alabilme potansiyelini de yeniden yükledi. Bu da Rönesans sonrası dünyanın mümkün kıldığı kültürel arka planla da yakından alakalıydı. Risk alan girişimciler ‘yeni zenginlerin’ en açıklayıcı özelliği oldu. Bu açıdan geleceğin ‘tercih ve kararlarımıza’ açık süreçler olduğuna inanır olduk. Rakamlar ve istatistiklerin yükselen değeri bu yeni dünya ile yakından alakalıydı. Şans artık saygın bir faktör olmaktan çıkmış ve bu dünyanın sınırları içinde gerçekleşen her şey kontrol edilebilir olanın sınırları içindedir (Bernstein, 2011).

Fakat Bernstein, modernizmin insanın kendisine dair oluşturduğu özgüven ortamının I. Dünya Savaşı ile belirgin düzeyde kırıldığını söyler. Artık insanlar kesinlik yerine belirsizlik koşullarına kapılmaya başladılar. Çünkü modernitenin kontrole dayalı olarak oluşturduğu tüm güven ortamı bir anda dağıldı ve bizler yeniden güvensizlik ve belirsizlik koşullarına savrulduk. “I. Dünya Savaşı felaketinden sonra, bir gün insanoğlunun gereksinim duyduğu her şeyi bilebileceği ve belirsizliğin yerini kesinliğin alacağı düşü yok olmuştu. Tersine, zaman içinde gelişen bilgi patlaması, daha belirsiz, dünyayı da daha anlaşılmaz kılmaktan başka bir şeye hizmet etmemişti” (Bernstein, 2011; 232-233). Bernstein modernizimle ortaya çıkan pozitif havanın büyük savaş yıkımı sonrasında yerini negatif algılara bıraktığını ifade ediyor. Çünkü özgüven patlaması büyük yıkımla sonuçlanınca modernizme duyulan güven de yerinden sarsılmıştı. Risk ve belirsizlik yavaş yavaş aynı kategorideki kavramlar olarak beraber anılmaya başladılar. Bilgi artık geleceğe dair bir kesinlik vermiyor, sadece kestirebilmek adına ihtimaller vaat ediyordu. Bilgi ve sayıların artık kesin hükümler olmadıkları anlaşılmaya başlanmıştı. Hem de çok acı tecrübeler vasıtasıyla.

Bu açıdan Bernstein, insanların çoğu zaman akılcı olmasa bile, belirsizlik koşullarında sırf düzen vaadi sunduğu için kararlarını bu doğrultuda aldıklarını dile getiriyor. Çünkü insanlar için en büyük korku faktörü kaynağını belirsizlikten almaktadır. Dünyanın belirsiz olarak algılandığı yerde ürkütücü ya da korkutucu diyebileceğimiz koşullar vardır. “Gerçek yaşam olgularının, risk ve getiriyi her zaman akılcı bir şekilde karşı karşıya getiren yatırımcı tarifine uyduğuna kimse

81

gerçekten inanmaz. Belirsizlik ürkütücüdür. Bütün gücümüzle akılcı davranmaya çalışırken, hoş olmayan sürprizler karşısında duygularımız bizleri sık sık sığınak aramaya iter. Böyle durumlarda akılcı reçetelere uymamakla sonuçlanan her türden hile ve oyuna başvururuz” (Bernstein, 2011; 319). Bu açıdan ona göre bizlerin salt rasyonel davranan yaratıklar olduğumuz görüşü gerçeği yansıtmamaktadır. Kontrol ve güvenlik çoğu zaman rasyonel olmasa da bizlerin sıklıkla tercih ettiği güzergâh olmaktadır. Özellikle neoliberal piyasa koşulları bunları daha görünür hale getirdi. Çünkü dünyanın geleneksele dair kalıcı imgelerinin geçersizleştiği evrede belirsizlikler arttıkça korkuların da daha arttığı gözlemlenmektedir.

Risk, korku ve belirsizliklere dair bu bölümdeki tartışma ortamı ve kavramsal çerçeve bizim neoliberal kentin yeni mekânsal kapasitesinin ürünü olan ‘güvenlikli siteleri’ tahlilimizdeki yönlendirici bakış açısı olacaktır. Bizler yeni kent koşullarının yüklendiği belirsizlik, risk ve korku denklemindeki kapasitesinin tüm ilişki sistemlerini derinden etkilediğini düşünüyoruz. Güvenlikli siteler de hiç şüphesiz ki bu yöndeki en önemli kentsel çıktılardan birisi olmaktadır. Bu açıdan söz konusu bölüm, bundan sonraki bölümlerde ele alınacak her türden tartışma koşulunun içine sinecek bir kavramsal harita ve de bakış açısı olacaktır.

Bölümü Bitirirken

Bu bölümde farklı düşünürler bağlamında risk, korku ve belirsizliklere dair literatür taraması yapılarak çalışmamıza sağlayacağı katkının kavramsal ve de düşünsel boyutu irdelenmiştir. Kavramsal düzeyde başlayan tartışma ‘ilkel ve modern’ evre arasındaki farklılıklarla derinleştirilmeye çalışılmıştır. Bölümün ilerleyen aşamalarında da modern hayatın (bilhassa modern ve de geç modern olmak üzere) gündelik koşulları açısından nasıl bir yaşam pratiğine dönüştüğünün vurgusu yapılmaya çalışılmıştır. Yapılan vurgulamalarla çalışmanın ‘geç modern kent’ ve ‘geç modern birey’ yönlü ileride gerçekleştireceği tartışmalarının teorik arka planı da bu noktada inşa edilmiş olmaktadır. Bu yönüyle bölüm boyunca oluşturulan kavramsal çerçevenin çalışmamızla ilişkili olan noktalarının vurguları da sıklıkla yapılarak çalışmada kullanılacak kavramsal haritanın da temeli bu bölümde atılmış olmaktadır. Bu bölümün bir başka önemli noktası da çalışmamız açısından taşıdığı merkezi önem nedeniyle ilerideki tüm tartışma perspektiflerine sirayet edecek ve hatta yönlendirecek bir zenginlik sağlamasıdır. Çünkü bu bölüm araştırmanın bakış açısını yönlendiren çıkış noktalarından olması yönüyle

82

literatürünün sağlayacağı çerçeve anlamlı bir kavramsal harita sunmaktadır. Ayrıca bu bölümün bir başka önemli noktası da tüm bu çabanın tezin ilerleyişi açısından ‘tutarlı bir dil düşünce birlikteliği’ inşa edebilmesine de önemli düzeyde katkı sağlayarak tezin analizlerinin istikrarlı akışı için katkı sağlayacak olmasıdır.

83