• Sonuç bulunamadı

Gebe Kadının Kaçınmaları-Uygulamaları

BÖLÜM 2 : GĐLAN’DA GEÇĐŞ DÖNEMLERĐ

2.1.1.5. Gebe Kadının Kaçınmaları-Uygulamaları

Çocuk sahibi olmak için başvurulan çareler hatırlandığında kadınların hamilelik döneminde ne derece dikkatli olmaları gerektiği gerçeği anlaşılacaktır. Zira önceden de zikrettiğimiz gibi önemli olan sadece hamile kalmak, çocuk doğurmak değil, onu sağlıklı bir şekilde dünyaya getirip, büyütüp yetiştirmektir (Polat,2003 :66).

Kadın gerek gebeliği, gerekse lohusalığı süresince çevresinde bir çeşit hasta olarak kabul edilir ve ona göre davranması istenir. Bu durumda kadın gebeliği boyunca bağlı bulunduğu kültürel ortamın geçerli saydığı işlemlere uymak zorundadır (Örnek, 2000: 135).

Gebe kadın doğacak çocuğun olumsuzluklardan etkilenmemesi için bazı eylemlerden kaçınır, bebeği olumlu etkileyecek bazı eylemleri ise uygular (Artun, 2005: 132).

Gebe kadının yediği şeylerin, sık sık baktığı insanların, hayvanların da çocuğun huyuna, vücut yapısına, yüz özelliklerine etkide bulunacağı sanılır. Bunun için kadın, doğacak çocukta kusur niteliğinde bir iz bırakması mümkün olan şeyleri yemekten, böyle kimselere bakmaktan kaçınır. Hele özürlü kimselerle alay etmesi çok tehlikeli sayılır, bunun sonucu olarak çocukta aynı kusurun olacağına inanılır. Çalınan şeylerin, gizlice alınan yiyeceklerin de doğacak çocukta bir iz bırakacağına inanılır (Boratav, 1984: 146-147).

Anne karnındaki çocuğu olumlu ya da olumsuz etkileyeceğine inanılan birtakım benzetmeli (analojik) işlemler vardır. Gebe kadın bunlardan kaçınmaya ya da yerine getirmeye çalışır. Ayıya, maymuna, deveye bakmaz, balık, tavşan, paça, kelle yemez, cenazeye bakmaz, gizli, saklı bir şeyi alıp yemez. Bu kaçınmaların dışında yapmak istenilen bazı davranışlar da vardır. Aya, gökyüzüne, güzel kimselere bakar, gül koklar, ayva, elma, yeşil erik, üzüm yer (Örnek, 2000: 137-138).

Urfa’da gebe kadınlar ayıya, tavşana bakmaz, bakarsa çocuk baktığı hayvana benzer. Can eriği yemez, yerse çocuğun başında erik büyüklüğünde çıban olur (Nahya, 1984: 75).

Afyon Bayat’ta ana rahminde gündüz döllenen çocuğa, "Gündüzleme" adı verilir. Böyle bir çocuğun aileye ve topluma yararlı olmayacağı inancı egemendir (Aydın, 2001: 40).

Erzurum’un köylerinde, hamile kadının akşam namazından sonra dışarı çıkması iyi sayılmaz. Akşam namazından sonra kapı önüne, eşiğe ve evin dışına sıcak su serpemez. Çünkü bu yerlerde bulunan cinler yanar ve sakat kalırlar, kendilerine karşı kin beslerler, yarın doğum yapınca çocuğa musallat olur, ciğerini söküp götürürler. Bütün inanç ve normları, hem gebe kadının hem de çocukla alakalı bir takım pratikleri ihtiva eder. Bu pratik ve inanmaların temelinde eski Türk inançlarının büyük tesiri olduğu aşikârdır (Türkdoğan, 1982: 588).

Samsun’da kadınların hamilelik dönemleriyle ilgili inanışlardan bazıları şunlardır: Hamile kadın cenazeye bakarsa doğacak çocuğunun benzinin sarı olacağına inanılır. Kadın aşerdiği dönemlerde ciğer, çilek, zeytin, salça ve nar gibi yiyeceklerden yedikten sonra ellerini yıkamadan yüzüne ya da vücudunun herhangi bir yerine değdirirse, doğacak olan çocuğunun da vücudunun aynı yerinde yediği gıdanın rengine benzer bir

iz oluşur. Kadın aşerdiği dönemlerde kime zıt olursa çocuğu ona benzer. Hamile kadın elma yerse doğacak çocuğu güzel olur, ayva yerse çocuğun benzi sarı olur. Đğne hamile kadına elden verilmez, yere konularak verilir. Eğer elden verilirse doğacak çocuk çok zayıf doğar. (Şişman, 2002: 446).

Kandıra Türkmenlerinde gebe kadının çocuğunun güzel olması için uyguladığı pratiklerden bazıları şunlardır:

Çocuğun güzel olması için bozgunlukta güzele bakılır. Anne çocuğun kendisine benzemesini isterse aynaya bakar. Çocuğun gözleri mavi olsun diye denize bakılır. Çocuk kara gözlü olsun diye zeytin yenilir. Sarımsak yenilirse çocuk beyaz olur. Ayva ve yumurta yenilirse çocuk gamzeli olur. Bebek annenin karnında oynadığında aya bakılırsa, ay gibi güzel bebek olur. Anne en çok kime bakarsa, çocuk ona benzer. Bu yüzden güzele, sevilen, beğenilen birine bakılır. Çocuk kime benziyorsa annenin o kişiyi çok sevdiğine inanılır. Babaya benzerse çocuk, sen en çok o sülaleyi seviyorsun denilir. Çocuğun iyi huylu olması için anne iyi huylu insanlarla güzel insanlarla görüşür. Hamile kadın "Allah bana iyi huylu, hayırlı evlat ver." diye dua eder.

Gebe kadın doğacak çocuğun sağlıklı ve güzel olması için bir takım kaçınmalarda bulunur. Bunlardan bazıları şunlardır:

Ayıya, maymuna, deveye çocuk çirkin olur diye bakılmaz. Mübarek gecelerde gebe kadın kocasıyla yatmaz. Gebe kadın çocuk kemiksiz olur diye balık yemez. Çocuğun dudağı yarık olmasın diye tavşana bakılmaz. Çocuğun benzi sarı olmasın diye cenazeye bakılmaz. Doğan çocuk cenaze geçerken uyutulmaz. Beşiğin yeri çocuk uyuşuk, tembel olmasın diye değiştirilir. Ciğere, ete bulaşmış bir elle vücudun herhangi bir yerine dokunulmaz. Gebe kadın sakız çiğnemez, çocuğun ağzında sakız gibi bir et parçası olacağına inanılır. Doğacak çocuğun huyunu etkileyecek düşüncesiyle annenin sinirli ve gergin olmaması gerekir. Kötü huylu çocuklar kınanmaz, kınanırsa doğacak çocuğun da ona benzeyeceğine inanılır. Kötü insanlar görünce yol değiştirilir, görmezden gelinir (Altun, 2004: 115-116).

Gaziantep’te hamile kadının çirkin şeylere bakmaz, güzel şeylere bakar. Hamile ciğer yemez. Çocuk kıllı olur diye tüylü meyve yemez. Çocuğun gözü kırmızı olmasın diye

hamile balığa bakmaz. Yılana bakılmaz, çocuk sivri dilli, hain, suskun olur. Yılan süründüğü için çocuk geç yürür. Çilek yenirse çocuk lekeli olur (Yüksel, 2007: 83).

Özbek Türklerinde doğum yapacak kadın "düğün eti" yemez, yemesi halinde doğacak çocuğunun 9 ay 9 gün 9 saat sonra değil de, 10-11 ay sonra dünyaya geleceğine inanılır. Özbekistan'da iki kat ayal (çift canlı kadın) doğum yapıncaya kadar saçını kesmez. Resim çektirmesi halinde ömrünün kısalacağına inanılır. Anneler doğum esnasında yalnız bırakılmazlar. Yanına, ekmek, soğan, sarımsak, biber, tuz, bıçak, kamçı, ısırık (üzerlik) konulur (Kalafat, 1997: 250-251).

Gilan’da karnındaki bebeğin annenin bütün davranışlarından etkileneceği yönündeki düşünce sebebiyle, anne adayının bazı davranışlardan kaçınması veya yapması gerektiği düşünülür. Hamilelik süresince tek başına dışarı çıkmaz. Eğer çıkması gerekiyorsa yanına bir yakınını alarak çıkabilir. (K1, K4, K10, K17, K23, K28)

Gebe kadın, gebelik süresince kötü bilinen şeylere bakmaz, gizli olarak hiçbir şey yemez. Doğacak olan çocuğun yüzünde leke gibi bir iz belireceğine inanılır. (K1, K4, K10, K15, K17, K23, K28)

Doğacak çocuğun obur ve açgözlü olmaması için gebe kadının imrenmemesine dikkat edilir. Yanında yenilen şeyden gebe kadına da ikram edilir. (K1, K4, K10, K15, K17, K23, K28)

Kimseyi taklit etmez ve kötü şeylere şaşmaz. Böyle davranırsa doğacak çocuğun da aynı özellikli olacağına inanılır. (K10, K17, K23, K28)

Hamile kadınların ölünün yanına gitmesi, cenazeyi görmesi, karanlıkta yalnız kalması yasaklanır. Çünkü o korkar, üzülür, yoğun düşünceye dalarsa karnındaki çocuğun zarar görebileceğine, cenazeyi gören kadının çocuğunun solgun yüzlü olacağına inanılmaktadır. (K1, K4, K23)

Sağlıklı bir doğum olması için hamile kadın bir iki ay öncesinden kendini hazırlar. Bunun için yedinci aydan sonra uzun yolculuğa çıkmaz, kocasıyla birlikte olmaz. (K15, K17, K23)

Çocuğu olumsuz yönde etkileyeceği düşüncesiyle kaçınılan bu davranışların aksine, çocuğu olumlu yönde etkileyeceği düşüncesiyle bazı davranışlar da yapılır. Bu davranışlardan bazıları şunlardır:

Hamile kadın aya veya gökyüzüne ve güzel kimselere bakarsa, doğacak çocuğunun güzel yüzlü olacağına baktığı kimseye benzeyeceğine, gül koklarsa, çocuğunun güzel kokacağına inanılır. (K1, K4, K10, K11, K15, K17, K23, K28)

Özellikle anne karnında çocuğun tekme attığı hissedildiğinde, fiziksel ve huy olarak beğenilen kişilere ve güzelliği simgeleyen ay gibi nesnelere bakılır. (K1, K4, K10, K11, K15, K17, K23, K28, K30)