• Sonuç bulunamadı

Gayri Müslimlerin Nikâhı Hakkındaki Fetvası

2.3. MOLLA FAHREDDİN’İN FETVALARI

2.3.5. Gayri Müslimlerin Nikâhı Hakkındaki Fetvası

Molla Fahreddin, kendisine gönderilen mektuba mukabil yazdığı cevap niteliğindeki mektubunu soru cevap şeklinde yazmıştır. Bu mektup üç soru ve bunların fetvalarını içermektedir. Biz de bu fetvalarla ilgili mezheplerin görüşlerini araştırıp tetkik ettik. Yaptığımız araştırmanın sonucu şöyledir.

Birinci soru, bir Müslüman’ın Gayr-i Müslim birinin nikâhını kıymasıyla ilgilidir. Bu nikâh sahih mi sahih değil mi? Molla Fahreddin, özetle şunları söylemiştir:

Bu nikâhın kıyılması ancak iki yolla mümkündür: Birincisi, nikâhı kıyılacak gayr-ı Müslimin Müslüman birine (örneğin imama) nikâhı kıymak üzere vekâlet vermesi, ikincisi ise, Müslüman (örneğin imamın) birinin, nikâhı kıyılacak kişilere nikâh lafızlarını telkin etmesi. Birinci yol ile kıyılan nikâh sahih değildir. Çünkü vekil olan kişi, gayr-i Müslim bir kadına veli olabilmelidir. Onun velisi olamadığına göre vekili de olamaz.153 Hanefi mezhebinde de aynı şart aranmaktadır.154 Çünkü nikâhtaki vekâletin şartları nikâhtaki velayet şartları gibidir. Zira veli olabilen kişi vekil de tayin olunabilir. Bu yüzden nikâhta velayet konusunu ele almamız gerekir.

“Velayet”, sözlükte, sevmek, yardım etmek, idare etmek ve düzenlemek manalarına gelmektedir. İslam hukukunda ise, velayet, Başkası üzerindeki tasarruf ve söz hakkını ifade etmektedir. Başkasının icazetine (izin vermesine) bağlı olmaksızın bizzat tasarruf yetkisine sahip olmak demektir.155 Bu yetkiye sahip olan kimseye veli denir.156

Nikâh akdinde veli olmanın şartları şunlardır. 1- Ehliyeti tam olmak (akıl, baliğ, hürriyet). 2- Din birliği (gayri Müslim’in Müslüman’a, Müslüman’ın gayrı Müslime velayeti sahih değildir). Bu iki hususun, gerekliliği konusunda İslam hukukçuları ittifak etmişlerdir. 3- Erkek olmak (Hanefiler dışında cumhurun görüşü) 4- Adalet (Hanbelî ve

153 Büceyremî, Süleyman b. Muhammed b. Ömer el-Büceyremî (v. 1221/1806), Tuhfetü’l-Habîb

alâ Şehi’l-Hatîb, Dârü’l-Fikr, yy.,1995, III, 393.

154 Kâsânî, Alauddin Ebu Bekir b. Mesud b. Ahmed (v. 587/1191), Bedâiu’s-Senâi’ fî Tertîbi’ş-

Şerâi’, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiyye, 1986, II, 239.

155

İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, II, 406. 156

Komisyon, Dinî Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2010, Velâyet Mad. s. 690.

80 Şafiî mezheplerine göre)157

Bu şartlara bakıldığında Müslüman birinin gayrı Müslimlerin nikâhını kıyması caiz değildir. Çünkü velayet şartlarının ikincisi olan din birliği olmazsa velayet de olmaz. Dolayısıyla Müslüman birinin Yezidi birine veli olması düşünülemez.

Molla Fahreddin, sorulan bu soruya çok farklı bakmış olacak ki, buna vermiş olduğu cevap da o nispette farklı olmuştur. Bizce öncelikle yapılması gereken şu soruların cevaplandırılmasıdır: Gayr-i Müslim oldukları bilinen Yezidiler, ehli kitap mıdır? İslam hukukunun gayr-i Müslim olan toplulukların nikâhlarına yaklaşımı nasıldır?

Konuyla alakalı olarak Davut Okçu, yapmış olduğu araştırmada özetle şunları söylemektedir: “Yezidiliğin doğuşuyla ilgili çok farklı iddialar mevcuttur. Bazı araştırmacılar, Yezidiliğin Yezid b. Uneys tarafından, bazısı Sait b. Cer tarafından bazısı, Yezit b. Muaviye tarafından, bazısı da Adiyy b. Musafir tarafından kurulduğunu iddia etmektedirler. Araştırmacıların bir kısmı ise, Şeyh Adiyy dedikleri bu şahsın a) Manastırda yaşayan biri olduğunu ve bunun Müslüman olduktan sonra Müslümanlık ve Nasturiliğin karışımı bir din oluşturduğunu, b) Şeyh Adiyy’nin talebelerinden Marunî inancına mensup Aden’nin böyle bir inancın doğuşuna ön ayak olduğunu, c) Ateş ruhu anlamındaki Azer ile aynı olduğunu, d) Bir Kürt kabilesine mensup olup manastır çobanının oğlu iken manastırı ele geçiren bir şahıs tarafından kurulduğu ileri sürülmüştür.”158

Yaptığımız araştırmalar sayesinde ulaştığımız sonuca göre, Yezidilik ilahi bir din değil, bilakis bazı dinlerin karışımı şeklinde ortaya çıkmış bir inançtır.

Yezidilerin kendi aralarında gerçekleştirdikleri muamelelerin kaide ve kuralları olduğu gibi, evlenmenin de kaide ve kuralları olmuştur. Örneğin kız ve erkek aynı sınıfa ve aynı kabileye mensup olmaları gerekmektedir. Onların nikâh merasimine bizzat katılan Davut Okçu, adı geçen eserde şunları ifade etmektedir: “Yakın tarihe kadar Siirt, Batman ve Mardin üçgenin de nikâh duasını kimse bilmiyordu. Nikâh akdi ancak Müslüman imamlardan rica edilerek İslami kurallara göre yapılmaktaydı. Bilahare

157

İbn Abidîn, a.g.e., II, 428-429. 158

81

bölgede birkaç kişi Şengal’da ki yezidi bilginlerine giderek durumu anlatmış, bilginler de tedbir olması açısından kendilerine nikâh ile alakalı erkânı ve nikâh duasını öğretmişlerdir.”159

Nikâhta okunan dua, güneş, ay, ezdâ ve yezid kelimeleriyle başlayıp bazı dualarla devam etmektedir.

Netice olarak şu söylenebilir: Yezidilik, İslamiyet, Hıristiyanlık, Mecusilik, Sabiilik ve Hindistan dinlerinden alınmış olan bazı inanç ve ibadetlerle oluşturulmuş bir inanıştır. Dolayısıyla yezidiler, ne Müslüman ve ne de ehli kitap olan Yahudi ve Hıristiyan değillerdir.

İslam hukukçularının ehli kitap olanlar ile evlenmeye bakışı, şöyledir: Şafiî mezhebine göre, kitap ehli olanların nikâhları, şartlarını yerine getirip getirmedikleri araştırılmadan160

sahih olduğuna hükmedilir.161 Hanefilerde de, İslam hukukunun nikâh şartlarını taşısın taşımasın, onların yanında sahih olan nikâh akdi, sahih kabul edilmiştir. Bunlar Müslüman oldukları takdirde, yeni bir nikâh akdine gerek olmaksızın önceki nikâh üzere devam ederler.162

Hanbelîlerin bu konudaki görüşleri Hanefi âlimlerin görüşü gibidir.163

Malikîlere göre ise gayrı Müslimlerin, Müslümanların nikâhta riayet etmesi gereken şartlara riayet etmedikleri takdirde nikâhları sahih değildir.164

Ancak bu hükümler, gayri Müslim olup ehli kitap olanlar içindir. Ama gayri Müslim olup, yezidîler gibi kitap ehli olmayanların nikâhları ise, geçersizdir. Çünkü bunların takip ettikleri ilahi bir kanun yoktur. Bunun içindir ki, Müslümanlar ile ehli kitap olmayan kâfirler arasında nikâh akdi sahih değildir. Yezidiler de ehli kitap olmadıklarından dolayı kendi aralarında da kıydıkları nikâh akitleri geçersizdir.165

Molla Fahreddin, gayri Müslim birinin nikâhını, telkin yoluyla (nikâh akdinde kullanılan sözleri evlenecek olanlara, nikâh sırasında öğretmektir.) kıymanın caiz olabileceğini, ancak kıyan kişinin günahkâr olacağını söylemiştir. Çünkü onların nikâhını kıyan kişi, bir nevi onların küfrüne rıza göstermiş gibi olur. Daha sonra Molla Fahreddin, bu meseleyi Fethü’l-Muʻîn kitabındaki şu meselelerle kıyaslamıştır: şarap

159 Okçu, a.g.e., s. 17. 160

Remlî, Nihâyetu’l-Muhtâc, VI, 298. 161

Bekrî, İʻânetu’t-Tâlibîn, II, 296. 162 İbn Âbidin, Reddü’l-Muhtâr, II, 530. 163

Merdâvî, el-İnsâf fî Marifeti’r-Râcihi mine’l-Hilâf, VIII, 152. 164

Sâvî, Bulğetü’s-Sâlik li Ekrebi’l-Mesâlik (Haşiytu’s-Sâvî alâ’ş-Şerhi’s-Seğir) II, 422. 165

82

fabrikasına üzüm satmak caiz değildir. Çünkü fabrikanın satın aldığı üzümden şarap yapacağı muhakkaktır. Fabrikaya üzüm satan kişi, dolaylı yoldan şarabın imalatına rıza göstermiş sayılır. Aynı şekilde köse olan (bıyık ve sakalsız) birini, sapıklığıyla meşhur olan birine satan kişi, bu sapığın sapıklığına dolaylı yoldan rıza göstermiş sayılır. Molla Fahreddin konumuz olan nikâh mevzusunu da şu şekilde düşünmüştür: Gayrı Müslim olan Yezidilerin nikâhlarına yardımcı olan kişi sonuç itibari ile onların nüfuslarının çoğalmasına rıza göstermiş sayılmaktadır. Dolayısıyla buna rıza gösteren kişi günahkâr olmaktadır.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz, Molla Fahreddin, İslam hukuku konularını en ince ayrıntısına kadar özümsemiş olacak ki, buradaki gayrı Müslimlerin nikâhlarının kıyma meselesini, nikâh babındaki vekâlet konusuyla ilişkilendirmiştir. Gayri Müslimlerin nikâhlarını kıyma konusunu vekâlet konusuyla ilişkilendirmek, ancak konulara hâkimiyet sağlandıktan sonra mümkün olabilir. Molla Fahreddin, harika ve kıvrak zekâsıyla bu neticeye varmış ve fetvasının sonunda böyle bir nikâha cevaz vermemiştir. Telkin yoluyla nikâhın kıyılmasına ise kıyas yoluyla cevaz vermemiştir. Bu durumu, içki fabrikasına üzüm satma ve köse (sakal ve bıyığı olmayan kişi) olan bir köleyi sapıklığıyla meşhur olan birine satmaya kıyas etmiştir. Bunlar caiz olmadığı gibi ehl-i kitap olmayanların nikâhları da caiz değildir. Çünkü bu evlilikten doğacak olan çocukların gayr-i Müslim olacakları kesinliğe yakın bir zan ile bilinmektedir. İslam dini ise, şüpheli şeylerden kaçınmamızı istemektedir. Şu hadisi şerifte de şüpheli olan şeylerden kaçınmamız gerektiği bildirilmiştir: “Helal olan şeyler ve haram olan şeyler bellidir. Bunların dışındakiler ise, şüpheli olan şeylerdir. Kim bu şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini kemale erdirmiştir.”166