• Sonuç bulunamadı

Partilere Göre Üst Düzey Değerler

3.3 Ölçek Boyutlarında Farklılaştıran ve Birleştiren Değerler

3.3.3.1 Güçlü Liderlik İçin Güçlü Otorite

Her toplumda belirli kişilik özellikleri öne çıkması, değerli kabul edilmesi ve bu özelliklerin o toplumsal yapıya mensup bireylerin liderlik algısı üzerinde etkili olması söz konusudur (Kışlalı, 2002:147). Bu bağlamda Türkiye’nin siyasi kültüründe güçlü lider arayışı ve özleminin egemenliğinden bahsetmek mümkündür. Türkiye’de güçlü lider özleminin 2000’lerde yükselişe geçmesinde 90’ların koalisyon dönemlerinin, etkisiz hükümetlerin, yolsuzluk skandallarının, siyasetteki kirlenmenin etkisi büyüktür. Genelde olduğu gibi sorunların arttığı ve baş etmenin zorlaştığı dönemlerde bir kurtarıcı beklentisi artmaktadır. Bunun siyasetteki karşılığı ise güçlü lider ve lider merkezlilik olarak somutlaşmaktadır. Güçlü bir lidere yönelik beklentilerden biri otorite, birlik ve beraberliği sağlama gücüdür. Nitekim ölçekte yer alan “Parti içindeki farklı sesleri tek bir yumruk haline getiren lidere oyumu

veririm” (M20) ifadesi otorite, sosyal güç, iç uyum değerleri etrafında oy verme eğilimi ve bir siyasi liderden beklentileri anlamaya yönelik bir ifadedir.

Analizler “güçlü liderlik beklentisi” boyutunda yüzde 64,09’luk katılım oranıyla ilk sırada yer alan bu ifadeye katılım açısından cinsiyet, yaş, eğitim, gelir ya da bölge değişkenlerinin hiçbirinin anlamlı bir fark yaratmadığını ortaya koymuştur. Liderliği parti üzerindeki hakimiyet, otorite ve kişisel karizma üzerinden tanımlama eğilimi açısından kadınlarla erkekler, yaşlılarla gençler, yüksek eğitimlilerle diğer gruplar, üst gelir grubuyla alt gelir grubu, metropolde yaşayanlarla taşrada yaşayanlar arasında bir uyum söz konusudur.

144

Şekil 73. “Parti içindeki farklı sesleri tek bir yumruk haline getiren lidere oyumu veririm” (M20) ifadesinin demografik değişkenlere göre sütun grafiği

Toplumun her yaş, eğitim, gelir, cinsiyet ve bölgesinde yaşayanların benzer tepkiler ortaya koyduğu bu ifadeyi anlamak açısından Türkiye toplumuna yakından bakmaya ihtiyaç vardır. Bu noktada Weber’in itaat yoluyla istikrarın sağlandığı hiyerarşik bir ilişki olarak otorite tanımı yol gösterici olabilir (Çelebi, 2010:177). Weber’in karizmatik otorite kavramı, siyasal liderin üstün kişisel özelliklerinden ve toplumun lidere duyduğu güven, saygı ve hayranlıktan doğan liderlik gücünü anlatmaktadır. Bu otorite tipinde lider, kitlelere neye ve ne biçimde itaat etmeleri gerektiğini söylerken kitleler de liderle özdeşleşir ve lidere duydukları güven ölçüsünde onun sözlerini yasa kabul etme ve uygulama eğilimindedir (Çelebi, 2010:172). Çünkü lider, tüm erdemleri somutlaştıran, tüm iyiliklerin sembolü olarak algılanmaktadır (Bilgin, 2005:274). Liderlik burada otorite, güç ya da iktidar sahibi olmaktan farklı bir anlam taşımaktadır. Karizmatik liderlerin topluluk ya da grup üzerindeki etkisi yasal bir güce, bir statüye sahip olmasına ya da ekonomik kaynakları elinde tutmasına bağlı değildir. Kitle üzerindeki etkisi zorlamadan ziyade iknaya, güven duygusuna, kitlelerin rızasına, insanlarla kurdukları ilişki ve iletişim biçimine bağlıdır (Bilgin, 2005:225).

Türkiye toplumu genel olarak uyuma ve ahenge önem veren bir toplumdur. Kavram olarak uyum, farklı ve karşıt olanların düzenli bir birlik oluşturması anlamına gelir. Ancak bu

145

uyumun nasıl sağlandığı önemli bir soru olarak karşımıza çıkar. Türkiye’de toplumu oluşturan unsurlar arasında farklılıklardan ziyade benzerlikler üzerinden bir bütün oluşturmak bunu sağlarken de uzlaşı kültüründen ziyade bağımlılık kültüründen hareket etmek anlayışı egemendir. Bunun siyasete yansıması ise çoğu zaman güçlü siyasi lidere aşırı bağlılık, inanç, güven ve mutlak itaat şeklinde olmaktadır.

Genel olarak her eğitim seviyesinde benzer tepkilerin ortaya konduğu bu ifade özelinde lisansüstü mezunlarında “katılıyorum” diyenler azalırken (%65,05’ten %57,04’e geriliyor) “katılmıyorum” diyenler diğerlerine göre artış göstermiştir (%13,47’den %23,24’e yükselmiştir). Gelir açısından bakıldığında belirgin bir fark yoktur, sadece 6301 ve üzeri gelir grubunda yer alanlar tepkilerini “tamamen katılıyorum” (%48,02) şeklinde daha net ifade etmişlerdir. Alt gelir grubundakilerde (1400’den az) “tamamen katılıyorum” diyenlerin oranı yüzde 25,1 iken, üst gelir grubunda bu oran ikiye katlanmıştır. Araştırmaya dahil olan tüm bölgelerde güçlü lidere destek büyüktür. Bölgeler içerisinde Trabzon, katılımcıların tamamına yakınının (%87,33) “farklı sesleri tek bir yumruk yapacak lidere oy veririm” ifadesine destekle dikkat çekmiştir.

Lider üzerinden başarının tanımlandığı ve oy verme davranışına doğrudan yansıdığını anlatan bir diğer ifade ise şöyledir; “Benim için bir partinin liderinin kim olduğu o

partiye oy vermemde belirleyicidir” (M16). Oy verme davranışı üzerinde liderin kişisel karizmasının etkisini ölçmeye çalışan bu ifadeye katılım oranı yüzde 56,95’tir. Veriler cinsiyet değişkeninin anlamlı bir fark yaratmadığını kadınların da erkeklerin de yarısından fazlasının “liderin kim olduğu vereceğim oyu doğrudan etkiler” görüşünde birleştiğini göstermiştir. Ancak diğer demografik değişkenlerde anlamlı farklılıklarla karşılaşılmıştır. Partiye değil lidere oy verme eğilimi yüksek eğitimlilerden diğerlerine, yüksek gelirlilerden alt gelir gruplarına, gençlerden yaşlılara gidildikçe artmıştır.

Eğitim düzeyi ile lidere oy verme anlayışı arasında negatif bir ilişki söz konusudur, çünkü eğitim yükseldikçe parti lideri üzerinden oy verme eğilimi düşmüştür. Kademeli olarak ilkokul mezunlarından lisansüstüne doğru liderin belirleyiciliğinin azaldığı saptanmıştır. İlkokul düzeyinde lidere göre oy verenlerin oranı yüzde 64,07 iken lisansüstü mezunlarında üçte bir oranında azalmış ve yüzde 42,25’e düşmüştür. Buna karşın katılmayanların oranı ilkokul mezunlarında yüzde 15,54 iken lisansüstü mezunlarında ikiye katlanmıştır (%35,91). Bu verilerden hareketle daha ilkokul, orta okul gibi temel eğitim seviyesindeki kişilerde lider figürünün çok daha fazla önem arz ettiğini ve oy verme davranışını etkilediğini söylemek mümkündür.

146

Şekil 74. “Benim için bir partinin liderinin kim olduğu o partiye oy vermemde belirleyicidir” (M16) ifadesine eğitim ve yaşa göre katılma oranları

Benzer bir durum gelir için de geçerlidir. Çok keskin olmamakla birlikte gelir seviyesi yükseldikçe “partiden ziyade lidere oy veririm” diyenlerin oranı düşmüştür. 1400’den az gelire sahip olanlarda yüzde 59,12 olan oran 6301’den fazla gelire sahip olanlarda yüzde 48,88’e inmiştir. Bu verileri üst gelir grubundakilerin yarıya yakınının lider odaklı düşünmediği, liderliğin oy verme davranışında diğer gelir gruplarına göre daha az belirleyici olduğu şeklinde yorumlamak mümkündür.

Yaş açısından değerlendirildiğinde, 45-59 ve 60 yaş üstü katılımcıların lidere oy verme eğiliminin arttığı gözlenmiştir. Yani lidere olan inanç ve bağlılık diğerlerine göre daha fazladır. Gençlerde (18-29 yaş grubunda %56,72 ve 30-44 yaş grubunda %53,03) nispeten düşük olan oran 60 yaş üzerinde yüzde 62,63’e çıkmıştır. Yaş ilerledikçe bireylerin daha fazla muhafazakarlaşması bu durumu açıklamaya yardımcı olabilir. Bölge açısından bakıldığında, Bursa ve Batı Marmara’da lidere bağlılık nispeten düşükken Kayseri, Zonguldak, Trabzon’da lidere bağlılık artmıştır.