• Sonuç bulunamadı

Partilere Göre Üst Düzey Değerler

3.3 Ölçek Boyutlarında Farklılaştıran ve Birleştiren Değerler

3.3.2.1 Güçlü İktidar ve İstikrar İçin Güvenlik

Araştırma kapsamında Türkiye’de son dönemde farklı örnekler üzerinden tartışılan yaşam tarzı konusunun oy verme davranışını etkileyip etkilemediği anlaşılmaya çalışılmıştır. Analizler yaşam tarzının değişmesi endişesinin, “istikrar ve düzen odaklı güçlü iktidar

beklentisi” boyutunda yüzde 69,63 ile en fazla destek gören ifade olduğunu ortaya koymuştur. Hak ve özgürlükler kavramının gündelik hayata taşındığı maddede siyasetin yaşam tarzı üzerindeki etkilerinin oy verme davranışını nasıl şekillendirdiği anlaşılmaya çalışılmıştır.

Toplumsal bir varlık olarak insan, hukukun tanıdığı haklar çerçevesinde hiçbir zorlama ve müdahale olmadan ve engellenmeden serbestçe hareket edebilir. Özgürlüğün “negatif” ve “pozitif” olmak üzere iki şeklinden söz eden Isaiah Berlin’in sınıflandırmasında negatif özgürlüğe denk gelen bu yaklaşıma göre birey, bir kişi veya grubun müdahalesi olmadan istediğini yapabilir (Berlin, 1958’den akt. Heywood, 2015:197). Birey üzerindeki müdahalesizlik anlamında dışarıdan gelecek sınırlandırmaların bulunmaması, dilediği gibi hareket edebilmesidir. İnsanın yaşama tarzı üzerinde dış müdahalenin bulunmaması anlamında negatif özgürlük, insanın özel yaşamında müdahaleden uzak kalmasını öngörür. Pozitif anlamdaki özgürlük ise Barry’e göre, “bir kimsenin, şunu değil de bunu yapmasını veya şu değil de bu olmasını tayin edebilen denetimin veya müdahalenin kaynağı nedir veya kimdir?” sorusunun cevabında saklıdır (Barry, 2012:347’den aktaran Urhan, 2016:114). Buna göre pozitif özgürlük, bireyin müdahalesi ile belirli bir hedefin ya da kazanımın başarıyla gerçekleştirilmesi anlamına gelir. Negatif özgürlük “bir şeyden özgür olma”, pozitif özgürlük ise “bir şeyi yapmaya özgür olma” anlamındadır (Heywood, 2012:197). Siyasi yönetim açısından ele alındığında, siyasi iktidarın bireylerin yaşamlarına yönelik müdahalesi, hareket

118

alanını vatandaşın haklarını kısıtlayacak ve yaşam alanını daraltacak şekilde genişletmeye yönelik girişimleri, demokratik ya da otoriter yönetim anlayışı konusunda önemli ipuçları verir.

Bu çerçevede negatif özgürlük alanı olarak görülen yaşam alanına yönelik müdahalelerin, oy verme davranışı üzerindeki etkisinin anlaşılmaya çalışıldığı bu ifadeye ilişkin demografik veriler şöyledir. Cinsiyet ve yaş faktörü anlamlı bir fark yaratmamış, yani kadın-erkek, yaşlı-genç farkı olmaksızın katılımcıların yüzde 69,63’ü “yaşam tarzına yönelik müdahaleler oyumu etkiler” ifadesini onaylamıştır.

Şekil 56. “Yaşantımın, yaşam tarzımın değişeceğine yönelik endişem oy verme kararımı etkiler” (M37) ifadesinin demografik değişkenlere göre sütun grafiği

Veriler, her eğitim seviyesindeki katılımcının yaşam tarzına yönelik değişiklik endişesinin oy verme davranışını etkileyeceğini ortaya koymuştur. Eğitim seviyelerinin bu ifade özelinde ayırt edici olup olmadığına bakıldığında, ilkokul mezunlarında bu yöndeki endişe yüzde 68,14 iken lisansüstü mezunlarında yüzde 71,13’e yükselmiştir. Yani eğitim seviyesin yükselmesiyle paralel şekilde yaşam tarzına yönelik endişelerin oy verme davranışına etkisi da yükselmiştir.

Gelir düzeyine ilişkin veriler incelendiğinde, tüm gelir gruplarında “yaşam tarzına yönelik müdahaleler oyumu etkiler” diyenlerin oranı yüzde 69,66, “etkilemez” diyenlerin oranı ise yüzde 11,17’dir. Gelir farklılaştıkça eğilimler ne yönde değişiyor diye baktığımızda ise

119

1400’den az gelire sahip olanların yüzde 67,27’lik katılma durumu üst gelir grubunda (6300’den fazla) yüzde 79,78’e yükselmiştir. Bu açıdan üst gelir grubundakilerin oy verme davranışı üzerinde yaşam tarzlarının değişeceğine yönelik endişelerin daha etkili olduğunu söylemek mümkündür. Meseleyi önemsemeyenler ise her gelir grubunda yaklaşık yüzde 10 seviyesinde kalırken, özellikle bu oran eğitim seviyesi arttıkça azalma eğilimi göstermiştir.

Ülke genelinde yaşam tarzının değişmesine yönelik endişelerin oy verme davranışını doğrudan etkilediği saptanmıştır (%69,61). İller içerisinde bir farklılık olup olmadığı incelendiğinde, bu endişenin en yüksek olduğu illerin Trabzon (%87,33), Kayseri (%86,85), ve Bursa (%79,95) olduğu görülmüştür. Bu şehirlerdeki her beş kişiden dördü yaşam tarzına müdahale edilebileceği düşüncesinin oy verme davranışını etkilediğini belirtmiştir. Bu ifadeye “katılıyorum” diyenlerin Türkiye çapında yüzde 69,63 olduğu düşünüldüğünde, seçmenin neredeyse 2/3'ünün yaşam tarzına sahip çıkma eğiliminde olduğu gözlenmiştir. Bu konuda görece daha az endişe duyan iller ise İstanbul (%57,74), Erzurum (%59,46) ve Malatya’dır (%60,54). Sadece Malatya’da yüzde 18,38’lik bir “katılmıyorum” oranı göze çarparken diğer bölgelerdeki oranlar daha düşüktür.

Araştırmaya katılanların yüzde 65,71 ile bu boyutta en fazla destek verdiği ikinci ifade ise şöyledir; “Toplumsal yaşamı kontrol edecek her türlü yetkiyi sonuna kadar kullanacağına

inandığım partiye oyumu veririm” (M23). Eski Yunan ve Roma başta olmak üzere tarihin

bilinen en eski dönemlerinden itibaren özgürlük ve otorite sürekli birbirine karşıtlık içinde bulunan iki kavram olagelmiştir (Mill, 2004:40’dan aktaran Urhan, 2016:113). Ancak bu kadar eski olan bir diğer şey ise tüm toplumların hangi gelişmişlik ya da demokratiklik seviyesinde olursa olsun kendi işleyişlerini düzenlemek ve istikrarı sağlamak için sosyal kontrol mekanizmaları tesis etmesidir (Bilgin, 2005:221). Gündelik hayatı kontrol etmeye yönelik düzenlemeler ise otoriter ve demokratik yönetimleri birbirinden ayıran temel unsurdur. Zira demokrasilerde toplumsal yaşam içindeki temel hak ve özgürlüklerin korunması büyük önem taşımaktadır. Ancak bazı durum ve koşullarda bu hak ve özgürlüklerden taviz vermek yeğ tutulabilir. Güvenlik endişesi ile toplumsal yaşamın kontrolüne destek arasındaki ilişkiyi anlamaya yardımcı olan sosyal düzen odaklı bu ifadeye katılım konusunda kadınlar ve erkeklerin, yaşlılarla gençlerin hemfikir olduğu saptanmıştır. Görüş farklılıkları ise eğitim, gelir ve yaşanılan yer değişkenlerinde ortaya çıkmıştır.

120

Şekil 57. “Toplumsal yaşamı kontrol edecek her türlü yetkiyi sonuna kadar kullanacağına inandığım partiye oyumu veririm” (M23) ifadesine eğitim ve gelire göre katılım oranı

Eğitim değişkeninin “düzeni sağlamak için her türlü yetki kullanılabilir” önermesine destek konusunda nasıl bir fark yarattığı incelendiğinde, eğitim seviyesi ile bu ifadeye destek arasında negatif bir ilişki olduğu görülmüştür. Yani eğitim seviyesi yükseldikçe toplumsal yaşamı kontrol etme eğilimine destek azalmıştır. İlkokul mezunlarında “katılıyorum” diyenlerin oranı yüzde 69,54 iken, eğitim seviyesi yükseldikçe bu destek kademeli olarak düşmüş ve lisansüstü mezunlarında yüzde 52,82’ye inmiştir. Bu bağlamda eğitim düzeyi toplumsal yaşamın kontrolüne karşı çıkma tepkisini artırıcı bir unsur olarak yorumlanabilir. Nitekim “önce güvenlik” anlayışına “katılmıyorum” diyen lisansüstü mezunlarının (%23,94) oranı da ilkokul mezunlarının (%11,55) iki katından fazladır. Dolayısıyla eğitim düzeyi arttıkça otoriter eğilimlere karşı olumsuz tutum da, yaşam biçimine müdahale konusundaki kaygılar da artmıştır. Gelir düzeyinin nasıl bir fark yarattığı incelendiğinde eğitimle benzer bir tabloyla karşılaşılmıştır. Gelir seviyesi yükseldikçe toplumsal kontrole yönelik destek kısmen zayıflamıştır.

Şehir açısından değerlendirildiğinde, Trabzon’daki katılımcıların yüzde 89,33’ünün “düzeni sağlamak için her türlü yetki kullanılabilir” ifadesini onaylarken, bu oran Malatya’da yüzde 57,30 seviyesindedir. Araştırma yapılan diğer şehirlerde de destek oranı oldukça yüksektir. Tekirdağ (%77) ve Kayseri’de (%74,65) her dört kişiden üçü “katılıyorum” diyerek desteğini göstermiştir. Öyle ki Tekirdağ (%46,5) ve Bursa’da (%45,34) neredeyse her iki kişiden biri “tamamen katılıyorum” diyerek toplumsal kontrol konusundaki desteğini net şekilde ortaya koymuştur.

Bu konudaki genel eğilimleri anlamaya yardımcı olacak bir diğer ifade ise güçlü iktidar beklentisine odaklı bu boyutta araştırmaya katılanlar tarafında en fazla desteklenen yedinci ifadedir; “Ülke birliğini sağlamak için gerektiğinde temel hak ve özgürlüklerden taviz

verebilecek partiye oy veririm” (M27). Devletlerin en eski ve en kapsamlı işlevi egemenliği altında yaşayan insanların güvenliğini sağlamaktır (Çelebi, 2010:183). Kimi dönemlerde düzen ve istikrarın korunması için toplumu bir arada tutan değerlerin ön plana çıkarılması söz konusuyken kimi zaman da devlet tarafından anayasal güvence altına alınan ve hatta

0 50 100 İlkokul Ortaokul Lİse Ön Lisans /Lisans Lisansüstü Katıl a Durumu Orta Düzeyde Katıl a Katıl a a Durumu 0 50 100 ’de az 1400-3500 3501-6300

’de fazla Katıl a

Durumu Orta Düzeyde Katıl a Katıl a a Durumu

121

devletin müdahale edemediği özgürlüklerin güvenlik uğruna sınırlanması söz konusu olabilmektedir.

“Güvenlik mi? Özgürlük mü? Ne için neden vazgeçersin?” sorusuna cevap aradığımız bu ifade, ülkenin birlik ve beraberliği ya da mevcut toplumsal düzeni söz konusu olduğunda bireyin yaşamını düzenleyen temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ne kadar sıcak baktığı ya da karşı çıktığını anlamaya yöneliktir. Toplumsal yaşamda düzen olağan, istikrarlı ve öngörülebilir davranış biçimlerini ifade ederken toplumsal karmaşa alışılmadık, rastgele ve saldırgan davranış biçimlerini ifade etmektedir. Bu çerçevede düzen hem tehdit, şiddet ve bunların korkusundan âzade olmak anlamında fiziksel güvenlik hem de düzenli ve alışkın olduğumuz koşulların neden olduğu rahatlık ve istikrar anlamında psikolojik güvenlik anlamına gelmektedir (Heywood, 2015:33). Güvenlik ile özgürlükler arasındaki sınırın oy verme davranışına etkisini anlamaya yönelik bu ifade, ayrıca muhafazakar devlet anlayışına olan desteği de ortaya koymaktadır. Zira muhafazakarlar devleti, muhtemel bir kargaşadan toplumu korumak için ihtiyaç duyulan otorite ve disiplin ile ilişkilendirerek geleneksel olarak güçlü bir devleti tercih ederler (Heywood, 2015:32). Bu yaman çelişkiye yani güvenlik beklentisinin özgürlük arayışını nasıl etkilediğine ilişkin görüşler şöyledir;

Şekil 58. “Ülke birliğini sağlamak için gerektiğinde temel hak ve özgürlüklerden taviz verebilecek partiye oy veririm” (M27) ifadesine eğitim ve bölgeye göre katılım oranı

Araştırma sonucunda devlet otoritesini eyleme geçiren bir araç olarak iktidarın ülke birliği ve düzenini sağlamak için hak ve özgürlüklere müdahale edebileceği anlayışına destek açısından kadınlarla erkekler, üst gelir grubuyla alt gelir grubu arasında anlamlı bir fark olmadığı gözlenmiştir. Eğitim çoğu zaman olduğu gibi bu konuda da fark yaratan bir unsur olarak karşımıza çıkmıştır. Eğitim ile bu ifadeye destek arasında negatif bir ilişki vardır. Eğitim seviyesi düştükçe “güvenlik söz konusu olduğunda özgürlüklerden taviz verilebilir” diyenlerin oranı artarken (ilkokul mezunlarında %42,65), eğitim seviyesi yükseldikçe bu

Temel haklar, devlet tarafından korunan ama aynı zamanda devletin müdahale edemediği düşünce, din ve vicdan özgürlüğü, meslek seçme özgürlüğü gibi özgürlükleri kapsar (Çelebi, 2010:182).

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 Katıl a Durumu Orta Düzeyde

Katıl a Katıl a aDurumu

İlkokul Ortaokul Lİse Ön Lisans /Lisans Lisansüstü 0% 50% 100% Erzurum Trabzon Malatya Gaziantep Kayseri Ankara Zonguldak Antalya Bursa İsta ul Tekirdağ İz ir Katıl a Durumu Orta Düzeyde Katıl a Katıl a a Durumu

122

yöndeki destek azalmıştır (lisansüstü mezunlarında %30,99). Benzer şekilde hak ve özgürlüklerden taviz verilemeyeceğini düşünenlerin oranı eğitim seviyesi düştükçe azalırken (ilkokul mezunlarında %34,88), eğitim seviyesi yükseldikçe (lisansüstü mezunlarında %48,59) artmıştır.

Yaş arttıkça “güvenlik gerekçesiyle özgürlüklerden taviz verilebilir” diyenlerin oranı sınırlı da olsa artmıştır. 18-29 yaş aralığında yüzde 34,92’den 60 yaş üstünde yüzde 44,38’e yükselmiştir. Şehir açısından bakıldığında, ifadeye destek verenlerin en fazla olduğu yerler Tekirdağ (%54,73), Kayseri (%52,58) ve Bursa (%49,16) olarak sıralanmıştır. Buralardaki katılımcıların yarısı güvenlik ve ülke bekası söz konusu olduğunda temel hak ve hürriyetlerden belirli ölçüde de olsa vazgeçilebileceğini söylemiştir. Bu ifadeye katılım anlamında en düşük destek (%18,18) ve en yüksek itiraz (katılmama durumu %45,45) Erzurum’dan gelmiştir. Erzurum’u katılmama durumuyla Malatya (%44,32) ve İzmir (%42,40) takip etmiştir. İki doğu ve bir batı şehri özgürlüklerden taviz verilemeyeceğini söyleyen şehirler olarak karşımıza çıkmıştır.