• Sonuç bulunamadı

3.2001 KRİZİNİN BANKACILIK SEKTÖRÜNE ETKİLERİ 3.1.Kriz Döneminde Türk Bankacılık Sistemine Genel Bir Bakış

3.4. Kriz Sonrası Türk Bankacılık Sektörünün Yeniden Yapılandırılması “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” çerçevesinde “Bankacılık Sektörünün Yeniden

3.4.3. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı

Kasım 2000 ve Şubat 2001’deki finansal krizlerden sonra “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” başlığı altında yine IMF destekli makro düzeyde yeni bir program hazırlanmış ve 14 Nisan 2001’de kamuoyuna açıklanmıştır. Bu program 1999 sonunda IMF ile yapılan Stand-by anlaşmasının bir uzantısı olmakla beraber yeni programda enflasyonla mücadele öncelikli hedef olmaktan çıkmış, mali istikrarın sağlanması daha öncelikli hedef haline gelmiştir. Nisan 2001 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nın temel hedefi; sabit döviz kuru sisteminin terk edilmesi nedeniyle ortaya çıkan güven bunalımı ve istikrarsızlığı süratle ortadan kaldırarak kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasına yönelik altyapının oluşturulması çerçevesinde kamu borçlarının sürdürülemez boyutlara varmasına neden olan “borç dinamiğini kırmak” olarak açıklanmıştır (Hazine Müsteşarlığı, 2001).

Erçel’e (2000) göre, programa bakıldığında Ortodoks istikrar programlarının temel özelliklerini görmek mümkündür. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının temel ilkeler çerçevesinde hedefleri şunlardır:

 Dalgalı kur sistemi içinde enflasyonla mücadeleyi kesintisiz ve kararlı bir biçimde sürdürmek

 Bankacılık sektöründe kamu ve TMSF bünyesindeki bankalar başta olmak üzere hızlı ve kapsamlı bir yeniden yapılandırılması, böylece bankacılık kesimi ile reel sektör arasında sağlıklı bir ilişki kurmak

 Kamu finansman dengesini bir daha bozulmayacak bir biçimde güçlendirmek

 Toplumsal uzlaşmaya dayalı, fedakarlığın tüm kesimlerce adil bir biçimde

paylaşılmasını öngören ve enflasyon hedefleri ile uyumlu bir gelirler politikası sürdürmek

 Bütün bunları etkinlik, esneklik ve şeffaflık ile sağlayacak yapısal unsurların yasal altyapısını oluşturmak

Türkiye ekonomisi, 1990’lı yıllarda yaşadığı yüksek enflasyon ve bir türlü aşılamayan ekonomik istikrarsızlık sorunu ile mücadelesini, tezin ikinci bölümünde anlatılan 2000 Yılı Enflasyonu Düşürme ve İstikrar Programının başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından gelen “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” ile sürdürmüştür.

Ana hedef itibariyle, öncelikle parasal sermayenin krizden çıkış programın niteliğinde olmakla birlikte Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nın temel felsefesi, Türkiye’nin gerekli yapısal reformları yapması durumunda küreselleşme sürecine daha sağlıklı bir biçimde uyum sağlayabileceği, dünya ekonomisinin sunduğu fırsatlardan daha etkin bir biçimde yararlanabileceği, daha hızlı büyüyebileceği ve gelişebileceğidir.

2001 krizini takiben uygulamaya konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı temelde ekonomide istikrar sağlamayı ve yapısal zaafları güçlendirmeyi amaçlamıştır. Bu çerçevede bankacılık sektörüne dönük önemli bir yeniden yapılandırma, kontrollü kur yerine serbest kur rejimi, başlangıçta örtük ve 2006 başından itibaren açık enflasyon hedeflemesi uygulaması, uzun vadede gerçekleştirilecek olan yapısal reformlar ve disiplinli maliye politikası programın temelini oluşturmuştur.

Ayrıca, 1999 yılı sonunda imzalanan Stand-by ile 2000-2002 yılı faiz dışı fazla hedefleri Kasım ve Şubat krizinden sonra ek niyet mektupları ve Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı çerçevesinde yeniden ele alınmış ve daha yukarı revize edilmiştir. Buna göre % 3,7 olan faiz dışı fazla hedefi 18 Aralık 2000 tarihli niyet mektubunda % 5’e, Şubat 2001 krizinden sonra ise % 5,5’e çıkarılmıştır (İnan, 2006: 59).

Programın Temel Amaç ve Araçları Ekonominin Yeniden Yapılandırılması i. Yasal Düzenlemeler

İstikrar programının temel amacı dalgalı kur politikasına geçilmesinden sonra ortaya çıkabilecek güven bunalımının aşılması ve istikrarsızlığın önlenerek, kamu mali disiplininin sağlanması olarak belirlenmiştir. Ekonomide yeniden yapılanma anlayışı çerçevesinde hazırlanan istikrar programına siyasi olarak tam destek verilmesi, kaynak tahsisi sürecinde şeffaflık ve hesap verilebilirliğin sağlanması, rasyonel olmayan müdahalelerin geri dönüş olmayacak şekilde önlenmesi, iyi yönetişim ve yolsuzlukla mücadelenin güçlendirilmesi hedeflenmiştir.

Şamiloğlu’na (2007) göre, kamu ve TMSF bünyesindeki bankaların yüksek tutarlı nakit açıklarını gidermek amacıyla günlük olarak piyasalara fon ihtiyacı için başvurmaları hem piyasaların dengesini hem de mali bünyelerini bozmuştur. Bu olumsuzluğun giderilmesi için kamu bankalarına Hazine’den alacaklarına karşılık olarak piyasa koşullarına uygun faizli Hazine kağıdı verilerek, görev zararı alacaklarının tümünün en

kısa sürede ortadan kaldırılması planlanmıştır. 2001 yılı içinde Hazine, kamu ve fon bankalarına mali durumlarını güçlendirmek amacıyla 10,3 katrilyon lira tutarında kağıt vermiştir.

ii. Bankalar

Bankacılık sektörü Kasım 2000 krizi sonrasında faiz riski, Şubat 2001 krizi sonrasında ise hem faiz hem de kur riski ile karsı karşıya kalmıştır.

Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının Para Politikasının temel çizgisi kamu ve fon bankalarının mali yapılarını iyileştirme operasyonlarının TCMB bilanço kalemlerinden Net İç Varlıklar üzerine getirdiği sınırlamalar olmuştur. Bu çerçevede kamu bankalarının görev zararlarının hızla iç borca dönüştürülmesi planlanmamıştır. Ekonomide büyümeyi ve firmaların tekrar karlı şekilde faaliyetlerini sürdürmelerine olanak sağlamak üzere kapsamlı bir kurumsal yeniden yapılandırma programının uygulanması gerekmiştir. Bunun yanında krizin mali sistem üzerindeki etkisini ve kurumsal sektörün mali sektörde oluşturduğu sorunları gidermek amacıyla mali sektörde de çeşitli düzenlemeler yapılması gerekmiştir. 4743 Sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 31 Ocak 2002 tarih ve 24657 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun'la getirilen belli baslı düzenlemeler şunlardır:

i. 4389 sayılı Bankalar Kanununa eklenen Geçici 4 üncü madde hükmü uyarınca üç

aşamalı denetimden geçecek olan tüm özel sermayeli ticari bankalara, bir defaya mahsus olmak üzere ve belirli şartlar çerçevesinde sermayenin güçlendirilmesi amacıyla ana sermayeye katılım veya sermaye benzeri kredi temini (katkı sermaye)şeklinde destek sağlanabilmesi öngörülmüştür.

ii. Mali kriz sonucunda ödeme gücünü büyük ölçüde yitiren ve ekonomiye katma değer yarattığına inanılan reel sektör firmalarının faaliyetlerini sürdürmeye devam etmeleri ve ödeme güçlerini yeniden kazandırmalarına yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Bu çerçevede Türkiye Bankalar Birliği tarafından "Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarının” hazırlanması öngörülmüş ve bu anlaşmaların Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından onaylandığı tarihten itibaren üç yıl içinde banka alacaklarının "Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmelerine bağlanarak, gerektiğinde borçluya ek finansman desteği de

sağlamak suretiyle yeniden yapılandırılması veya yeni itfa planına bağlaması mümkün hale getirilmiştir.

iii. Bankalar, özel finans kurumları ve diğer mali kurumların alacakları ile diğer varlıkların satın alınması ve yeniden yapılandırılarak satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esasları BDDK tarafından belirlenecek varlık yönetimi şirketlerinin kurulması öngörülmüştür. "Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik" BDDK tarafından onaylanarak 1 Ekim 2002 tarih ve 24893 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Tablo 55. 2000-2002 Yılları Arasında Türkiye’de Faaliyet Gösteren Bankalar

2000 2001 2002 (Kasım) Ticaret Bankaları 61 46 41 Kamu Bankaları 4 3 3 Özel Bankalar 28 22 21 Fondaki Bankalar 11 6 2 Yabancı Bankalar 18 15 15

Kalkınma ve Yatırım Bankaları 18 15 14

Kamu Bankaları 36 3 3

Özel Bankalar 12 9 8

Yabancı Bankalar 3 3 3

Kaynak: (TBB, 2007)

Bu anlatılanlara ek olarak, yaşanan krizlerden olumsuz yönde etkilenen bazı özel bankaların bir an önce sağlıklı bir yapıya kavuşmalarını sağlayacak düzenlemeler başlatılmıştır. BDDK sermaye yeterliliği kriterini de dikkate alarak özel bankalar ile sermaye artırımı ve yeniden yapılanma planları üzerinde belirli bir takvime dayalı anlaşmalar yapmıştır. Bankaların dönem karlarını sermayeye ilave etmeleri sağlanmıştır. Makul bir geçiş dönemi tanınarak bankaların mali olmayan iştiraklerinin özkaynaklara oranı daraltılmıştır (Serdengeçti, 2000: 13).