• Sonuç bulunamadı

C. BAZI DİNDARLIK ÇEŞİTLERİ

4. Gösterişçi Dindarlık

Gösteriş insanlar görsünler diye bir davranışta bulunmayı, iki yüzlülüğü, içten pazarlılığı, bir şeyin veya bir davranışın taklidini/sahtesini yapmayı ifade eder. İnsanlar üzerinde insanların görme ve görselliğe verdikleri önemi kullanarak etkili olur. Gösteriş bir bakıma görmenin himayesine girerek insanlar nezdinde yer bulur. Bu noktada denilebilir ki göze gelen/görünen şeye yani görünüşe önem verildiği ölçüde toplum içinde gösterişçilik revaç bulur.92 Din ve dindarlıkta kötü ahlâk örneği olan gösteriş veya gösterişçi dindarlık, zenginlik, mal, mevki, itibar, statü, tatminkarlık gibi hedeflere ulaşmak gayesiyle insanlara göstererek ibadet yapmaktır. Dinin emirlerini Allah için değil de, insanlar için yapmaktır.93 Dini literatürde “riya” kavramıyla ifade edilen bu dindarlığı dinler kabul etmez ve yasaklar.Bu kişi açısından ahlaki bir zafiyettir.

88 H.Kamil Yılmaz, Tasavvuf ve Tarikatlar, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2000, s.17 89 A.Yaşar Ocak, Türkler, Türkiye ve İslâm, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, s.135 90 Hayri Kırbaşoğlu, “İlmihal Dindarlığının İmkanı Üzerine”, s.112

91 İlhami,Güler, “Ehli Sünnetin Dindarlık Kriterleri ve Türkiye’de Dindarlığı”, s.102 92 Ejder Okumuş, Gösterişçi Dindarlık, s.29-30

III.BÖLÜM

NURETTTİN TOPÇU’DA DİNDARLIK VE DİNDAR TİPLER

A. NURETTİN TOPÇU’DA DİNDARLIKLA İLGİLİ KAVRAMLAR VE DİNDARLIK ÇEŞİTLERİ

a. Din ve Dindar

Topçu yaşadığı dönemin sosyal problemleri arasında en büyük problem olarak din ve dindarlığın yanlış anlaşılmasını gördüğünden bu iki kavramın anlamı üzerinde durmuştur. Topçu dünyanın o günkü içersinde bulunduğu buhranın dini yanlış anlamaktan kaynaklanan bir din buhranı olduğunu ifade etmektedir.94

Topçu dinin tanımını yaparken, bulunduğu toplumda dine yüklenen bazı yanlış anlamlardan dolayı öncelikle dinin ne olduğundan değil, dinin ne olmadığından işe başlıyor.

Topçu’ya göre din müspet ilim değildir. Dinin hakikatleri deney ile açıklanamaz ve dinde deneyle kontrolü yapılabilen evrensel kanunlara ulaşılamaz. Matematikte olduğu gibi dinde aklın yapısına bağlı prensipler yoktur. Dinin prensipleri vicdanın yapısına bağlıdır. İlham ve inançlarla beslenir.

Din ilim olmadığı gibi ilim tarihi de değildir. Dini yaşayışın tekniği diyebileceğimiz ibadet şekilleri ve bunlara ait şartlar üzerinde asırlardan beri ortaya konan bilgiler, dinin kendisini ifade etmez. Dinler tarihi de dinden ayrıdır. Bütün dinlerin yer yer birbirine benzeyen taraflarının anlaşılması yine sadece ilmin sınırları içinde kalır.

Din bir mantık sistemi değildir. Aklın prensipleri ile ilahi hakikatleri kavramaya çalışmak boşuna olduğu gibi, aklın anlamaktan aciz olduğu dini hakikatlerin inkarı da aklın sınırlarını bilmeyişten ileri gelen kibirle cehalet karışığı bir şaşkınlıktır. Akıl bir merdivendir. Akılsızlıkla Allah’a varılmaz. Ancak akıl merdivenlerinin tüm basamaklarını aştıktan sonra kalp ve ilham kanatlarına ihtiyaç vardır.

Din sanat değildir. Güzel seslerle Kur’an okunması dindarlığın ifadesi değil, sadece dindarlığın göstergesi olabilir. Hele bu işleri bir meslek haline getirmek dini alelâde alışveriş sermayesi yapmak din dışı bir harekettir.

Din efsane değildir. Dinlerde yer yer olabilen mitolojik inançları dinle karıştırmak hayali realiteyle karıştırmaktır. İslâm dünyasında da yüzyıllar boyunca biriken sayısız efsanelerle, dinin hakikatlerini karıştırma olayı insanlardaki masal yapma ihtiyacı ile yüklü hayal gücünün zorunlu mahsulüdür.

Din bir telkin psikolojisi değildir. Gerçekte dinde telkinin rolü büyüktür. Ancak bu olayda telkincinin ihaneti, yani samimi imanın dışında telkinde bulunması, kendisine telkin yapılan kimseyi otomatlaştırır. Gerçek dini önder hem hakikatin telkinini yapar hem de bu işte belli bir noktaya kadar götürdükten sonra gayeye ulaşma gücünü telkin yaptığı kişinin kendi içsel denemesine terk eder.

Din bir iddia değildir. Onda insanoğlunun kibri ile yüklü iddiaları yer almaz. Bir dinin başka bir dine üstünlüğünü söylemek diğer dinlerin küçüklüğünü iddia etmek dini yüceltmez ve dine değer katmaz.

Din bir dünya saltanatı değildir. Onun siyasetle ilişkisi olamaz. İlişkisi olması onun içten çökmesi demektir. Dini makam, ikaz, irşad ve Hakk’a işaret yeridir. Yumruk ve süngü idareciliği değildir.

Din bir meslek değildir. O insanlığın cevheridir. Bir kısım insanların din adamı diye ayrı bir içtimaî sınıf meydana getirmeleri, dinin bir dünya sanatı haline gelmesine yol açmıştır. Hepimiz din adamıyız, hep Allah yolunda olmamız gerekiyor. Din bir irşad mesleğidir diyebiliriz. Dini hayatın yaşanmasında para ve maaşın yeri olmamalıdır. 95

Din bir günah-sevap nizamnamesi veya sıkı bir kaideler mecellesi değildir. Biz nasıl davransak da gayesine doğru kâh dosdoğru ve selametle kâh engellerle karşılaşıp durmadan ilerleyen ruhi bir hayattır.96

Topçu döneminde dini kendisi ile karıştırılan unsurlardan ayırt etmek için dinin ne olmadığından sonra dinin ne olduğu konusu üzerinde durur.

Topçu’ya göre din psikoloji ile başlayıp yine psikoloji ile nihayetlenen mukadderatımızın metafiziğidir. Onun felsefeden ayrıldığı yer, dinin metodu yargılayıcı akıl değil de, onu yer yer kullanmasını bilen ruhsal tecrübedir.97 Psikoloji ile metafiziğin karışımıdır. Dini yaşayış psikoloji ile yani kendini düşünme ile başlar. Böylece elde edilen nefsin bilgisinden Rabbin bilgisine yükseltici bir metafiziğe ulaşılır.98

95 Nurettin Topçu, a.g.e., s.158-162

96 Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan – Mevlâna ve Tasavvuf, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2002, s.95 97 Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1998, s.163

Dinin konusu ruhtur, beden ise ruha yüktür. Din bedene saadet ve bolluk getirmek davasında değildir. Bilakis ruhu bedene hakim kılmak davasındadır. 99 Maddi varlığımızın, manevi varlığımıza teslim oluşudur. Böyle bir teslim oluşta beden bütün kuvvetlerini ve bütün hareketlerini ruhun teslimine sokar. Onun emrettiği disiplinin kaidelerini kabul eder.100 Din ruh için kuvvet kaynağıdır. Din hayatı ruh dünyasında yapılan bir atletizmdir.101

Topçu’ya göre din, mecburi inançlar sistemidir. Bu mecburilik vicdana bağlanır ve böylelikle ferdi mesul kılar. Topçu bu mesuliyetin adına “Allah korkusu” der. Onu, her görünüşünde sonsuzluğun huzuruna çıkaran kuvvet olarak tanımlar.102

Dini hem zeka, hem duygu aleminin üstünde bir irade hadisesi olarak izah eden Topçu, dini bizim irademizi Allah’ın iradesine bağlayıcı bir hareket olarak görür.103

Topçu dini bir mektep olarak da görmektedir. Bu mektep her sahada kemâl sahibi insan yetiştiren bir mekteptir.104 Bu mektep insanın bütün hareketlerini sonsuzluğun huzurunda düzenleyici büyük hareketli ve bütün hareketlerimizi bu büyük harekete bağlayıcı kaidelerin bulunduğu mekteptir.105

Topçu’ya göre dinin dünyası aşk ve ilhamın dünyasıdır. Duygularla akıl dini hayata disiplin ve düzen sağlayıcı dış unsurlardır. Onlar dinin özüne götürmezler. Dinde akıl sadece bir disiplin gücüdür. Esas olan imandır. İman dışardan bilgi vermez. Onda dışardan edindiğimiz bilgiler birer semboldür. İman ruhu varlıkta birleştirmek suretiyle bizzat onun hayatını yaşatır. O aşkın eseridir. Aşkın olmadığı yerde imanda yoktur, sadece taklit vardır.106

Topçu’ya göre dinin gayesi, insanın yaratılışının dışında aranmamalıdır. Bu gaye insanı sadece gerçek saadete kavuşturmaktır. Halkın her günkü hayat mücadelesi içinde madde hırslarıyla bunalan varlığına ruh aşısı yapmak ve büyük ruhları ise maddenin dünyasından ruhun dünyasına yükseltmektir.107

Topçu’ya göre din ictimaî bir kurumdur. İslâm dini milletimizin ruh ve ahlâk kaynağıdır.108 Yaşayan milli kültürün kaynağı dindir, milletin malı olmasa bile milletin

99 Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan – Mevlâna ve Tasavvuf, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2002, s.58 100 Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, Dergâh Yayınları, İstanbul ,1999, s.282

101 Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1998, s.152 102 Nurettin Topçu, Ahlâk Nizamı, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1999, s.78

103 Nurettin Topçu, İradenin Davası – Devlet ve Demokrasi, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1998, s.64 104 Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, Dergâh Yayınları, İstanbul ,1999, s.28

105 Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1998, s.53 106 Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan – Mevlâna ve Tasavvuf, s.147

107 Nurettin Topçu, a.g.e., s.62

kuruluşunun esas kaynağıdır. Büyük dinler milletlerin kuruluşundan önce varolurlar ve bu kuruluşu hazırlarlar.109

Topçu’nun eserlerinde özellikle üzerinde durduğu ikinci kavram dindar kavramıdır. Dönemindeki şekilci dindarların samimiyetsizliğinden yakınan Topçu’ya göre sadece ibadetlerle dindar olunmaz. Dindarlık bütün hareketlerimizde insanlarla her temasımızda olması gereken bir hadisedir.110 Dindar gerçek sahibi olan Allah’a ümitleri ve hüsranlarıyla acıları ve neşvesiyle sürur ve sükuna gark edici hali içinde teslim olandır.111

Topçu’ya göre din adamı demek dindar insan demek değildir. O dindarlığı bir zümreye has kılmaz. Ona göre toplumun din hayatında üzerine görevler almış kimseler dindardır. Allah ve kul huzurunda cemaatin dini yaşayışından mesuliyet yüklenmiş olan her insan dindardır.112 Bu yönüyle ruhları sefaletten kurtarma yönüyle ön safta yer almayan bir din adamı mesuliyetsiz haliyle dindar değildir.113 Ona göre gerçek din adamı “Bağrı başlu gözü yaşlu” hizmet ehli, varlığından soyunmuş ve hayat kervanının en sonunda yürüyen bir neferdir.114

Dini bilgi kaynağı değil de kuvvet kaynağı olarak izah eden Topçu’ya göre dindar adam başkalarından çok şey bilen değil, daha çok kuvveti olan insandır. Bu kuvvet imanın kaynağından alınır, ibadet yani kulluk iman sahibinin halidir. Hatta onun olgunlaşmasında her hali ibadet olur.115 Dindar adam her an sonsuzluğun huzurunda bulunan ve her hareketi için ondan gelen emri dinleyen, bu emri vicdanında ve onunla birlikte cemaatin vicdanında olan kitapta arayan adamdır.116

Gerçek bir dindar için din düşmanı yoktur. Sadece lütuftan mahrum olan gafil ve zavallılar vardır.117 Düşmanlarını affetmeyenler, kin ile dini birleştirenler Topçu’ya göre gerçek ve bütün dindar olamazlar.118

Dini davranışı ibadetlerle kısıtlı tutmayan Topçu’ya göre dindar gibi davranmak; ayağı toprağın üstündeyken gözlerini Allah’a kaldırıp, O’ndan ilham ve işaret istemektir.119 Topçu’ya göre dindar olarak yaşamak devrinin ve cemiyetinin dışında yaşamak olarak

109 Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, s.93 ve Kültür ve Medeniyet, s.18 110 Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, s.140

111 Nurettin Topçu, Ahlâk Nizamı, s.296

112 Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan - Mevlâna ve Tasavvuf, s.69 113 Nurettin Topçu, a.g.e., s.74

114 Nurettin Topçu, a.g.e., s.64 115 Nurettin Topçu, Ahlâk Nizamı, s.83

116 Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, s.53

117 Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan - Mevlâna ve Tasavvuf, s.80 118 Nurettin Topçu, Taşralı, s.258

algılanmamalıdır.120 Dindar gibi yaşamak cemiyetin içinde, ondan kopmadan dinin verdiği mesuliyetle cemiyetin hizmetinde bulunarak yaşamaktır.

b. İman

İman kelimesi kök itibariyle “barış, emniyet” anlamı taşır ve iman bu noktada kişinin kendi imanında emin olma ve kendi kendisiyle barışık veya ahenkli olma durumunu temsil eder.121 İman tasdik demektir. Allah Kur’an’da onu o şekilde kullanmıştır ki, tüm itaat fiilleriyle, itaatsizlikten kaçış eylemlerinin adıdır. Yani iman Allah’a hizmet amacı ile itaat fillerini yerine getirmek ve itaatsizlik eylemlerinde bulunmamak demektir.122

Topçu’nun fikir dünyasında iman; varlık ve düşüncenin bütün kuvvetleri ile kendi konusunu kucaklayan benliğin kabarıp büyümesi halidir.123 İman ümit ile kendisine çevrildiğimiz mutlak kuvvetin ruhumuzu doldurmasıdır. İman insanda barınarak kendinden emin olan mutlak kuvvettir, ümidin ulaştığı vuslattır. Dua ve bütün güzel sanatlar ümidin eseri olduğu gibi büyük hamiyet ve fedakarlıklar büyük ahlâki hamleler de imanın eseridir.124

Allah’ın kainat üzerinde sahip sıfatıyla mutlak saltanatını kabul etmek imanda ilk ve en basit harekettir. Bundan sonra daha ileri bir iman hareketi olarak insanın bizzat kendi üzerinde Allah’ın hakimiyetini kabul etmesi gerekir 125 ki bu en zor olandır. Gerçek iman budur.

Topçu’ya göre iman iki şekilde gözükür. Çokluğa çevrilen estetik iman ve birliğe çevrilen dini iman. İnsan ruhunun tabi ilerleyişiyle birinciden ikinciye geçilir.126 Her sanat faaliyeti, dünyadaki şekillere din dışı şeylere tapınmadır. Sanatkar bu din dışı şeylerden gerçek, sözünü ettiğimiz mistik imana varır.127 Lakin çoğu zaman sanatkarlar kendi mıntıkalarından asla ayrılmayarak sonuna kadar sanatın kendi dini ve kendi haline tapınışı ile yaşarlar.128 Dini iman ise sanatçının imanı olan estetik imanı da kapsayan, samimi dindar olan herkesi içine alan imandır. Sanatçının imanı yetersiz ve mükemmel olmayan “çokluk”a

120 Nurettin Topçu, a.g.e., s.62

121 Muntasır Mîr, Kur’ân’î Terimler ve Kavramlar Sözlüğü”, Çev. Murat Çiftkaya, İnkilab Yayınları, İstanbul,

1996, s.98

122 Toshihiko Izutsu, İslam Düşüncesinde İman Kavramı, Çev. Selahaddin Ayaz, Pınar Yayınları, İstanbul, 2000,

s.87

123 Nurettin Topçu, İradenin Davası – Devlet ve Demokrasi, s.60 124 Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet, s.149

125 Nurettin Topçu, Ahlâk Nizamı, s.84 126 Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet, s.131 127 Nuretin Topçu, İsyan Ahlâkı, s.150

imandır. Oysa dini iman Bir’e, ferdi iradelerin kendisine can attığı Yegane İrade’ye imandır.129

Topçu’ya göre imanın tam olmadığı yerde yalan ve belagat yayılmaya başlar. İmanın hiç olmadığı yerde para ve kılıç kullanılır. “İnsanlar hakikate en doğru yoldan ulaştıran imana sahip olmadıkları için hukuk sistemleri icat etmişler, din yerine mecburiyeti koymuşlardır.”130

c. İbadet

Genel olarak ibadet Allah’a inancı ve bağlılığı simgeleyen bütün davranışlar olarak tanımlanabilir. İbadet, Allah’la kurulan tabiat üstü ilişkinin görünür varlığı, belli sözler, jestler ve davranışlar sistemi şeklinde tezahürüdür.131

Topçu’ya göre ibadet ve inanç arasında sıkı bir ilişki vardır. İkisi birleşince dini hayat meydana gelir. İman ruhi bir yaşayıştır. İbadet ise Allah’a karşı yapılan bir takım hareketlerdir. İman dinin öznel, ibadet ise nesnel yönüdür. İbadet imanımızın varlığından doğarak sanki onun, benliğimizden fışkırıp dış dünyada gerçekleşmek isteyen iradesi gibi bir şeydir.

Dini hayatın özü imandır. İmanın gözüktüğü yerde ibadet hayat bulur. İman tohumunun ekildiği kalpte iman ağacının filizlenmemesi imkansızdır. Bu sebepten ibadetle beslenmeyen iman ağacının güdük kalacağı kesindir. İbadet ile hayat kazanmayan imanın kuvvet ve samimiyetten mahrum kalacağını belirten Topçu samimi imanı olmayan kişilerin sımsıkı ibadetlerine bağlı olmasını; bunların ibadetlerinin Allah’a çevrilmesi gerekli gerçek dini ibadet olmadığını sadece ahiret hayatına ait azap tehditleriyle ebedi saadet vaatlerinin kendilerine yaptırdığı birer vazife ve alışkanlık olduğunu söyleyerek izah eder.132 Bunun sonucu olarak da ibadeti tam olan yalnız Ahlâki yönden zafiyetleri olan şekilci bir dindarlık anlayışı ortaya çıkmaktadır.

Topçu’ya göre ibadet bir din içinde tertiplenmiş beden hareketlerinden faydalanarak ilahi denemeleri birleştirmeye yarar. Eski dinlerdeki ibadete başlamadan önceki yıkanma, İslâmiyette abdest alma hareketleri ruhi ibadet haline ve bu halde yüksek tasavvurları yaşamaya kabiliyetli bir bedenin hazırlıklarını ifade eder. İbadetler bir vasıtadır ve dini gaye

129 Mustafa Kök, Nurettin Topçu’da Din Felsefesi, s.49-69 ; Nurettin Topçu, İsyan Ahlâkı, s.150-176 130 Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, s.244

131 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1998, s.233 132 Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan – Mevlâna ve Tasavvuf, s.191-192

için zorunludur. İbadetsiz din olmadığını belirten Topçu, ibadetsiz bir dindardan da söz etmenin mümkün olmayacağını belirtmektedir.133

Gerçek ibadet sonsuzluğa çevrilen isteğimizdir.134 İbadeti sırf şekli planda bir takım ritüeller olarak algılamayan Topçu, ibadeti kişinin kendi kalbine çevrilmesi, bedenin ve bütün isteklerin kalbe dolması olarak tarif eder. Topçu kalp ile yapılmayan sadece şekilde kalan ibadetlerin faydasız bir yorgunluk olduğunu söyler. Bunların bir alışkanlık ve bir itaatten öte gitmeyeceğini söyler.135 Ona göre içine huzur ve teslimiyetle kapanmasını bilen insanın her hali ibadettir.136 İbadet şevk ve aşk ile yapılmalıdır. Korku prensip veya alışkanlık zoru ile değil de hakikat alemine uzanan aşk ve iştiyak ile yapılmalıdır.137 İbadetlerdeki beden hareketlerinin ruh üzerinde etki sağlamak için olduğunu söyleyen Topçu’ya göre 138 ibadet kazanç sevdası ile yapılmamalıdır. Yapılan ibadetler kulu Allah’a yaklaştırmalıdır. Değilse ruhlar ibadet etmiş olmaz sadece vücut bir takım hareketler yapmış olur.139

Topçu’ya göre ayin halinde mevlitler, ihtişamlı dualar, pazarlıklı Kur’an okumalar bir ticaret kaynağıdır. İbadet değildir.140

Topçu’da ibadette düşüncenin yeri de önemlidir.İbadet ile düşünce beraberdir. İbadet düşünceyi reddetmez, onu kuşatır. Akışının kuvvet ve süratini arttırır ve kişiyi Allah’a götürür.141 Kutsal kitabın ruhu ve manası üzerinde durmak ve düşünmek asıl ve gerçek ibadettir.142 Topçu’da ibadet sadece cami ile sınırlı olmayıp müminin tüm sosyal yaşantısını hayatının her yönünü kuşatması gereken bir olgudur.143

c.a. Namaz

Her müslümanın belli kurallar çerçevesinde günde beş vakit eda ettiği farz bir ibadettir. İslâm’ın şartlarından biri olan namaz insanın, Allah karşısında kendi benliğini hem yok etmesini hem de bağımsız bir fert sıfatıyla kendisini ispat etmesini simgeler.144

Namaz kişinin ruhunu huzura kavuşturmalıdır. Ruhu vecde getirmelidir. Böyle olmazsa kişi için sadece bir yorgunluk olur.145

133 Nurettin Topçu, a.g.e., s.187

134 Nurettin Topçu, Var Olmak, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1999, s.32 135 Nurettin Topçu, a.g.e., s.126

136 Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan – Mevlâna ve Tasavvuf, s.39 137 Nurettin Topçu, Taşralı, s.264

138 Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, s.157 139 Nurettin Topçu, Taşralı, s.257,258

140 Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet, s.83 141 Nurettin Topçu, a.g.e., s.127

142 Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan – Mevlâna ve Tsavvuf, s.90

143 Nurettin Topçu, Büyük Fetih, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1998, s.28 144 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, s.239

Namaz konusunda Topçu, dini yaşayış ve anlayış olarak örnek aldığı Mevlâna’nın görüşlerini benimser; “Ona göre ibadetin bir özü, bir de sureti vardır. Asıl ibadet bu özdür, suret bir kalıptan ibarettir. Ona göre namaz bu suretten ibaret değildir. Bu suret namazın kalıbıdır. Bu namazın başı vardır. Sonu vardır. Başı ve sonu olan her şey kalıptan ibarettir. İbadetlerin özü ve canı ise keyfiyete sığmaz, sonsuzdur, başı ve sonu yoktur. Namaz vecd ve istiğraktır, kendinden geçmedir.”146

c.b. Hac

Tazim edilecek makamları ziyaret kastında bulunma, Arafatta belli bir vakitte bir miktar durmaktan, daha sonra Kabe’yi usulüne uygun olarak tavaf etmek suretiyle ziyaret etmekten ibarettir.147

Topçu’ya göre haccın manası, ruhsuz bedenlerin sırf mekan değiştirmek şeklinde muayyen bir beldeye gitmiş olmaları değildir. Haccın İslâm kongresi olan gerçek Ahlâki ve ictimai gayesinin yanında büyük mistik değerini bilmek gerekir ki bunu; dini, aşk ile kalbin ebediliğe götüren yolu olduğunu bilen ve yaşayan gönüller bilir.148 O mübarek beldelere giderken şuurumuzla ve ideallerimizle gitmemiz gerekir.149 Aşksız ve şuursuz sadece oraları gezip gelmek gerçek manada hac ibadetini yerine getirmiş olmak demek değildir.

c.c. Oruç

Müslümanların Ramazan ayı boyunca şafaktan başlayarak, güneşin batımına kadar yeme, içme ve cinsi münasebetten uzak durmasıdır. Bedene uygulanan bu maddi perhiz ruhun güçlenmesi içindir. Savm ve sıyâm kelimeleri savaşın şiddetine karşı mukavemet edebilmeleri için atların düzenli olarak az beslenmesi anlamına gelir ki bu da oruçta ruhî disiplinin ve ahlâkî dayanıklılığın esas olduğunun bir göstergesidir.150

Oruç, içimizdeki nefs denen canavarı köstekleyerek zapteden ve böylelikle içimizde ilahi unsur olan merhamet meleğinin serbestçe yaşayışını sağlayan bir disiplindir. Ruhu, nefs ile bedene esir olmaktan kurtarır. Ona hürriyet sağlar. Oruçlu halde serbest kalan ruhun fetihleri başlar. Bu ruh nefs ülkesini aşar, ötesine geçer ve başka ruhlara ulaşır, yücelir ve güzelleşir.

145 Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan – Mevlâna ve Tasavvuf, s.61

146 Nurettin Topçu, a.g.e., s.149,150

147 Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet Yayınları, İstanbul, 1998, s.127 148 Nurettin Topçu, a.g.e., s.61

149 Nuretin Topçu, Kültür ve Medeniyet, s.58

Topçu’ya göre oruç, bize merhamet dersi verir. O bizim merhametsizlikle tıkalı olan can gözümüzü açar. Merhamet duygusunu yitirmiş olan bir toplumda fakirlerin sırtından zengin olanlar zevk içinde yaşarken fakirlerin ve sefillerin durumu içler acısıdır.151 Bu uçurumu kapatacak olan merhamet duygusudur. Merhamet duygusunu geliştirecek olan ise oruçtur ibadetidir.

c.d. Zekat

Kelime anlamı temizlik olan zekat; kazanılan ve sahip olunan malın belli bir

Benzer Belgeler