• Sonuç bulunamadı

A. Yönü İtibariyle Göç Tipleri

2. Dış Göçler

Buraya kadar insanların niçin, doğup büyüdükleri, birçok yönüyle bütünleştikleri topraklarını, memleketlerini, köylerini, yurtlarını ve yuvalarını terk etmek durumunda kaldıklarını anlatmaya çalıştık. Bu sebepler ve gerekçelerin hemen hepsi, insanların göç ettikleri yerin başka bir ülke olmasında da değişmemektedir. Hatta insanların göçün yönünde başka ülkeleri tercih etmelerinde ilave pek çok sebep de sıralanabilir. İşte her ne gerekçe ile olursa olsun insanların bir ülkeden başka bir ülkeye, çalışma, yerleşme veya barınma maksadıyla yaptıkları göçlere dış göç diyoruz.

Burada yapılan başka bir ülke tercihinin arkasında yatan temel faktörler ise; itici sebeplerin iticilik özelliklerinin çok güçlü olmaları ve bunun yanında da çekici sebeplerin, ülke içindeki benzer özelliklere sahip alanların çekici sebeplerine göre daha avantajlı olmalarıdır. Yoksa zaten köyünden, memleketinden yeni ayrılmış bir insanın, çok çok uzaklara ve büyük ölçüde yabancı olduğu bir yaşam ortamına gitmeyi kolay kolay kabul etmesi pek akıllıca değildir.

Göç konusunda söz sahibi olmuş birçok sosyal bilimci, dış göçleri sınıflandırırken, yukarıda çokça değindiğimiz göç sebeplerinden bir nebze farklı olarak ortaya çıkan bazı sebeplere göre sınıflandırmak yoluna gitmiştir. Bunlar:

— Savaşlar, etnik-dini-siyasi baskılar, doğal afetler, sınırların değişmesi vb.

gerekçelerle yapılan sığınma göçleri,

— İki ülke arasında yapılmış olan antlaşmalar gereği yapılan karşılıklı nüfus değişimi, yani mübadele göçü,

— Ülkesinde yeterince iş imkânı ya da ekonomik yeterlilik bulunamadığından dolayı, özellikle gelişmiş ülkelerin istihdam açığını gidermek amacıyla aradığı işçi ihtiyacını karşılayacak şekilde düzenlediği imkânlardan yararlanma ve çalışma maksatlı yapılan iş göçü,

— Bir ülkenin okumuş, yetişmiş, kalifiye sayılabilecek düzeydeki insanlarının;

uygun çalışma ortamı bulamama, ekonomik açıdan tatmin edilememe veya teknolojik alt yapıların çalışma açısından yetersiz olması gibi çeşitli nedenlerle, başka ülkelere göç etmeleri suretiyle gerçekleşen beyin göçüdür.

a. Sığınma Göçü

Savaşlar, iç karışıklıklar, etnik-dini-siyasi baskılar, doğal afetler, sınırların değişmesi, açlık-kıtlık veya ekonomik durumun çok kötü olması gibi çeşitli gerekçelerle, insanların komşu veya komşu olmayan başka bir ülkeye sığınması şeklinde ortaya çıkan göçlere sığınma göçü denir. Sığınma göçlerindeki en etkili faktörler, terk edilen ülkedeki itici faktörlerdir.

Dünya’da ve ülkemizde bu şekilde gerçekleşmiş ve günümüzde de bazı dönemlerde gerçekleşen çok sayıda sığınma göçü bulunmaktadır. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş savaşı sonrasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun kaybettiği topraklarda kalan yüz binlerce insan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sığınmıştır. Yine II. Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa’daki Nazi zulmünden kaçan binlerce Yahudi, Filistin’e göç etmiştir.

1989 yılındaki Bulgar zulmü nedeniyle bu ülkede yaşayan on binlerce soydaşımız, Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmıştır. Yine 1990’lı yıllarda gerçekleşen Körfez Savaşı ve Irak’ta uygulanan etnik- siyasi baskılar nedeniyle, birçok insan Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmıştır.

b. Mübadele Göçü

Bir antlaşmanın esaslarına dayanılarak yapılan, ülke nüfuslarının karşılıklı olarak yer değiştirilmesi olayına mübadele göçü denir. Örneğin Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan ile yapılan anlaşmalarla ülkemizde yaşayan Rumlar ile Yunanistan’daki Türkler arasında yer değiştirme göçleri yaşanmıştır. 30 Ocak 1923’te Türkiye ve Yunanistan’ın Lozan’da imzaladığı “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi’ne İlişkin Sözleşme ve Protokolü” nün birinci maddesi şöyledir:

“Türk topraklarında yerleşmiş bulunan, Rum Ortodoks dininden Türk uyruklularla Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyrukluların, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiçbiri, Türk hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye; Yunan hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönüp orada yerleşemeyecektir. Bu protokol; İstanbul’da oturan Rumları ve Batı Trakya’da oturan Türkleri kapsamayacaktır.” (Gürbüz;2006,85)

c. İş Göçü

Ekonomik gelişmenin yavaş olduğu ülkelerde iş olanaklarının az olması, bu imkânların geliştiği ülkelere ve bölgelere doğru göçlere neden olmaktadır. İşsizlik nedeniyle yapılan göçlere iş göçü ya da işgücü göçü denir. İşgücü göçleri mevsimlik, kısa süreli veya uzun süreli olabilir. Örneğin ülkemizde yaz mevsiminde pamuk işçilerinin Çukurova’ya gelmesi, mevsimlik işgücü göçüdür.

II. Dünya Savaşından sonra yıkılan Avrupa ekonomisini yeniden kurmak için 1952–1954 yılları arasında Almanya, Fransa, Belçika, Avusturya, Hollanda gibi ülkeler, kalkınma hamlesi başlatmış, bu hamle sonucu yetersiz gelen işgücünü karşılamak için dış ülkelerden işçi talebinde bulunmak zorunda kalmışlardır. 1952’de Federal Almanya yabancı işçi çalıştırmaya başlamıştır.

Avrupa’da yukarıda sayılan gelişme hamlesi başlatan ülkeler de Almanya’yı takip ederek yabancı işçi çalıştırmaya başlamışlardır. Bunlara karşılık ise, gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde yaşanan işsizlik sonucu, birçok ülke de dış ülkelere işgücü göçü vermeye başlamışlardır. Avrupa’da Yunanistan, İspanya, Portekiz, Yugoslavya, İtalya vb, Afrika’da Cezayir, Fas, Tunus, gibi sömürge devletleri de Avrupa ülkelerine işgücü vermişledir. Bu gün ise dünyada başta Asya, Afrika, Güney Amerika’nın gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeleri, başta Avrupa, Kuzey Amerika, (ABD, Kanada) ve Avustralya’ya işgücü vermektedir.

“Türkiye’den Avrupa ülkelerine yönelik ilk iş gücü göçü 1958–1961 yılları arasında yaşanmıştır. Bu yıllarda ilk olarak bazı uzmanlar, stajyer olarak Almanya’ya gönderilmiştir. Ancak, bu yıllarda göç çok sınırlı kalmıştır. Türkiye’nin Batı Avrupa’ya yönelik asıl iş gücü göçü kervanına katılması 1960’lı yılların başında olmuştur. 1961 yılında Almanya ile yapılan iş gücü göçü anlaşmasından sonra, diğer ülkelerle de peş peşe aynı içerikli anlaşmaların yapıldığını görmekteyiz.” (Mutluer;2003,36)

Tablo 1: Avrupa Ülkeleri İle Yapılan İşçi Göçü Anlaşmaları ve Tarihleri Ülkeler Anlaşma Tarihleri Ülkeler Anlaşma Tarihleri

1980’li yıllara kadar devam eden bu işgücü göçünde yaklaşık 1,3 milyon işçi bu ülkelere göç etmiştir. Bu yıllardan sonra ise, göç olayları hem sayısal hem de mekânsal açıdan değişme göstermiştir. Batı Avrupa ülkelerinin işçi alımın bırakmasıyla göçlerin yönü değişmiştir. 1980’lerden sonra altyapı ve inşaat hizmetleri için göçler, Ortadoğudaki S.Arabistan, Libya, Ürdün, Kuveyt gibi Arap ülkelerine yönelmiştir.

1990’lı yılarda ise Bağımsız Devletler Topluluğuna işçi göçleri olmuştur.

Yurt dışındaki Türk işçilerinin ülke ekonomisine büyük katkıları vardır.

Biriktirdikleri paraları ülkemize göndermeleri döviz açısından ülkemizin en önemli gelir kaynaklarındandır. Yine 2000’li yıllara kadar Türkiye’nin dış ticaretinin yaklaşık

%20’sine gurbetçi dediğimiz bu vatandaşlarımız kaynaklık etmiştir.

d. Beyin Göçü

Bir ülkenin okumuş, yetişmiş, kalifiye sayılabilecek düzeydeki insanlarının;

uygun çalışma ortamı bulamama, ekonomik açıdan tatmin edilememe veya teknolojik alt yapıların çalışma açısından yetersiz olması gibi çeşitli nedenlerle, başka ülkelere göç etmelerine beyin göçü diyoruz. Beyin göçünü, amiyane bir tabirle, “az gelişmiş ülkelerin nitelikli kişilerinin, gelişmiş ülkelere göç etmesidir” şeklinde de tanımlayabiliriz. Beyin göçüne, İstanbul’un fethi ile Avrupa’ya kaçan bilim adamlarından tutun, Nazi Almanyası’ndan ABD’ye kaçan bilim adamlarına kadar birçok örnek vermek mümkündür.

Gelişmiş ülkelere göç eden, hekim, mühendis, bilim adamı ve diğer uzmanların yetişmesi için harcanmış olan milli kaynaklar toplamı, göçü kabul eden gelişmiş ülkelerin, göç veren az gelişmiş ülkelerdeki kalkınma programları için yaptıkları yardımları çok aşmaktadır. Bu yönüyle beyin göçü, göç veren ülkeler açısından en büyük kayıp olarak kabul edilen göç türüdür. Ekonomisi gelişmemiş ülkelerin yüksek paralar harcayarak yetiştirdiği elemanlar bu şekilde ellerinden kaçmaktadır. Tabii ki bu durum da ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının artmasına neden olmaktadır. Zor şartlarda yetiştirdikleri kaliteli elemanları beyin göçü ile kaybeden gelişmekte olan ülkelerin de kalkınmaları yavaşlamaktadır. Beyin göçü, özellikle 1960’lı yıllardan itibaren artmaya başlamıştır. Beyin göçünün başlıca nedenleri olarak:

— Sanayileşmiş ülkelerin ödedikleri yüksek ücretler,

— Çalışma şartlarının kolaylığı, teknoloji ve gelişmelerden en iyi şekilde yararlanma imkânı

— Göç gönderen ülkede iyi yetişmiş kişilerin kendi alanı ile ilgili uygun iş bulmakta zorlanmaları veya kariyer yapma imkânı bulamamaları gösterilebilir.

İnsanlar başka bir ülkeye göçü genelde ekonomik, mesleki, eğitimsel veya akademik sebepler dolayısıyla cazip bulurlar. Beyin göçünün çekiciliği daha çok, kişinin istediği başarı ve yeterliliğe kendi ülkesinde sahip olup olamamasına bağlıdır.

İyi ücret ve iyi kariyer fırsatları elde edememek, talebin başka ülkelere doğru kaymasının en önemli sebepleri arasında yer alır. Yüksek yaşam standardı, bilimsel mükemmeliyet, sosyal demokrasi, yükselme olanağı da insanları beyin göçüne teşvik eden sebeplerdendir.

Genel olarak baktığımızda, beyin göçü alan tüm ülkelerin insan hakları ve sosyal adalete önem veren ülkeler olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Çocuklara uygun eğitim fırsatları sağlayan, göçmenlere iyi davranan, tam vatandaşlık hakları veren, ekonomik ve politik haklar sağlayan ülkeler yaşam ve kariyer kurmayı hayal eden herkes için bir cazibe merkezi konumundadır. En çok Beyin göçü veren ülkeler: Hindistan, Pakistan, Çin, Filipinler, Cezayir, Fas, Tunus, İran, Nijerya, orta Asya devletleridir. En Çok Beyin Göçü alan ülkeler: A.B.D. Kanada, Avustralya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç, Norveç, vb.dir.