• Sonuç bulunamadı

Göçün birçok türü bulunmaktadır. Bazı yazarlar göç türlerini farklı biçimlerde sınıflandırmaktadır. Ancak her bir göç türü kendi sınırları içerisinde keskin bir yapıya sahip değildir. Bir göç türü farklı görülen bir başka göç türünü içinde barındırabilmektedir. Bu çalışmada göç türleri; ülke sınırına, irade esasına, yerleşme süresine, göçün yoğunluğuna, yasallık durumuna göre göç türleri başlıkları altında açıklanmıştır.

1.4.1. Ülke Sınırına Göre Göçler

Ülke sınırına göre göçler, iç göç ve uluslararası (dış) göç olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İç göç, bireylerin belirli bir ülke içinde alt-ulusal sınırları aşarak gerçekleştirdikleri göç türüdür. İç göçte köy, kasaba, ilçe veya iller arasında hareket söz konusudur. Bu durumda ülkenin nüfusunda artma veya azalma olmamaktadır. Ancak ülkenin ekonomik ve kültürel yapısını değiştirmektedir (Kuyaksil ve Özdemir, 2015: 38).

Bireyler bölgesel avantaj ve farklılıklardan yararlanmak isterler. Bu nedenle daha çok kırsaldan (az gelişmiş bölge) kentlere (gelişmiş bölge) göç hareketinde bulunurlar.

Örneğin, Türkiye’de 1950’li yıllarda sanayileşme ve kalkınma hareketine bağlı iç göç olmuştur. Bu yıllarda tarımda makineleşmenin gelişmesi sebebiyle kırsal bölgede yaşayan insanlar işsiz kalmıştır. Dolayısıyla endüstrinin geliştiği ve ticaret merkezleri bulunan kentlere doğru göç edilmiştir (Özdemir, 2018: 1338).

Uluslararası (dış) göç ise bulunduğu ülke sınırlarını aşarak başka bir ülkeye yapılan göç hareketidir. Dünyanın belirli bölgelerinin daha gelişmiş olması ve bölgelerarası gelir düzeyinin yüksek olması bireyleri göçe teşvik etmektedir. Dolayısıyla göç hareketi doğudan batıya doğru olmaktadır. Uluslararası göçle birlikte göç veren ülkenin nüfusunda azalma, göç alan ülkenin nüfusunda artma meydana gelmektedir. Bu göç türünde bireyin bir yıldan fazla süreyle göç ettiği yerde bulunması gerekmektedir.

Uluslararası göç genellikle çalışmak ya da iyi bir eğitim görmek için yapılmaktadır (Kocadaş, 2016: 12-15).

1.4.2. İrade Esasına Göre Göçler

İrade esasına göre göçler; gönüllü (serbest) göç ve zorunlu (mecburi) göç olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Gönüllü göç, bireylerin hür iradesiyle gerçekleştirdiği göç

türüdür. Gönüllü göçlerin çoğu ekonomik nedenlidir ve belirli bir plan doğrultusunda gerçekleşmektedir. Aile bireylerinden birisinin iş sebebiyle başka ülkeye gitmesi ve o ülkede düzenini kurduktan sonra eşi ve çocuklarını da yanına almak istemesi örnek olarak verilebilir. Bir ülkenin çalışma yaşında olan genç nüfusun kıt olmasından dolayı başka ülkelerden işgücü talebinde bulunması gönüllü göçe örnektir. Yenilik yapma, macera arama gibi nedenler de gönüllü göç yapılabilir. Emekli olan bireyler, geri kalan ömrünü daha iyi geçirmek için farklı bölgelere gitmek isteyebilir (Dönmez Kara, 2015: 27).

Zorunlu göç, bireylerin hür iradesiyle olmayıp savaş, kıtlık, etnik ve dini çatışmalar, doğal afetler, politik istikrarsızlık vb. nedenlerle yaşadıkları bölgeyi istemsiz biçimde terk etmesidir. Bireyler özgürlüklerini ve geçimleri tehlikeye girdiği için göç etmek zorunda kalmaktadır. Bu nedenle mülteci ve sığınmacıların göçü zorunlu göç sayılmaktadır (Yüceşahin ve Özgür, 2006: 16). Kalkınmaya bağlı uygulanan politikalar ve projeler sonucunda da bireyler göçe zorlanmaktadır. (Aksel, 2015: 122).

1.4.3. Yerleşme Süresine Göre Göçler

Yerleşme süresine göre göçler, geçici göç ve kalıcı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Geçici göç, bireylerin yaşadığı bölgeyi belli bir amaçla terk etmesine ve belli bir süre sonra kendi ülkesine geri dönmesine denir (Özmete ve Arslan, 2018: 191).

Geçici olarak göç edenlerin göç sürelerini tahmin edebiliyor olması önemlidir. Geçici göç sayılabilmesi için ikamet edilen yerden en az üç ay ve en fazla bir yıl süreyle ayrılmak gerekmektedir (Uzunalioğlu, 2019: 7). Bu göç türü daha çok çalışmak ve eğitim amacıyla yapılmaktadır. Geçici göç mevsimlik göçün benzeri niteliğindedir. Ancak mevsimlik göçü de kapsayan daha geniş bir göç türüdür. Yabancı ülkede uluslararası şirketler bünyesinde belli bir süre istihdam edilen uzman göçmeler, eğitim görmek için giden öğrenciler, sanatçılar ve askerler geçici göçe örnektir (Kritz ve Keely, 1981: 14).

Kalıcı göç, bireylerin yaşadığı bölgeyi süresiz olarak terk ederek başka bölgede yaşamasıdır. Kalıcı göç sayılabilmesi için bireylerin en az bir yıl başka bölgede ikamet ediyor olması gerekmektedir. Bu göç, gönüllü ya da zorunlu nedenlerden dolayı yapılmış olabilmektedir (Sayın vd., 2016: 2). Örneğin, Almanya’da yaşam koşulları, eğitim ve sağlık olanaklarının iyi olması nedeniyle birçok Türk o ülkeye yerleşmiştir. Türkiye’ye 1785-1800 yılları arasında Balkan, Kafkas ve Kırım’dan ve 1989 yılında ise Bulgaristan’dan gelen göç hareketleri kalıcı göçtür (Çavuşoğlu, 2007: 123-124).

1.4.4. Yoğunluğuna Göre Göçler

Yoğunluğuna göre göçler, bireysel göç ve kitlesel göç olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Tek başına veya aileyle birlikte gerçekleştirilen göç hareketine bireysel göç denir. Bu göç hareketinin finansmanı bireyin kendisi tarafından karşılanabileceği gibi örgütler veya devletin desteğiyle de gerçekleşebilmektedir (Oral ve Çetinkaya, 2017: 2).

Yang (2000) çalışmasında, yaş ve eğitim düzeyi gibi bireysel beşeri sermaye özelliklerin bireysel göçü etkilediğini söylemektedir. Bunun yanında erkeklerin kadınlara göre daha fazla bireysel olarak göç etme olasılığının olduğunu ifade etmektedir. Evli olmanın bireysel göçün planlanmasında olumsuz etkisi bulunmaktadır. Ayrıca bireysel göçmelerin amacının ekonomik getiriyi en üst düzeye çıkarmak olduğu da çalışmada belirtilmiştir (Yang, 2000: 769).

Çok sayıda bireyin katıldığı ani göç hareketine kitlesel göç denir. Kitlesel göç, bireysel göçün bir sonucu olarak kabul edilmektedir. Çünkü az sayıda öncü birey başka bölgeye göç edince bölgenin çekici yönlerini ülkelerinde bulunan akraba ve arkadaşlarına iletişim yoluyla aktarır. Böylece bölgeye göç edenlerin sayısı ani bir şekilde artış göstermektedir (Petersen, 1958, 263). Kitlesel göç akımları daha çok komşu ülkelere doğru gerçekleşmektedir. Bunun sebebi göçmenlerin zorlayıcı nedenlerle ülkelerini aceleyle terk etmiş olmaları ve durumlar iyileşince ülkelerine geri dönme olanaklarının daha kolay olmasıdır (Koçancı ve Namal, 2017: 237).

1.4.5. Yasallık Durumuna Göre Göçler

Yasallık durumuna göre göçler; düzenli (yasal) göç ve düzensiz (yasa dışı) göç olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Düzenli göç, bireylerin bir ülkeye yasal yollarla giriş yapmasına denir. Her ülkenin yasal düzenlemeleri farklılık göstermektedir. Dolayısıyla göçmenler göç ettikleri ülkede yasal açıdan sıkıntı yaratmayacak şekilde gerekli prosedür ve belgelerle giriş yaparak oturma izni alırlar. Çalışmak, eğitim görmek ve yaşamak amaçlı düzenli göç yapılmaktadır. Ayrıca uluslararası emekli göçleri de düzenli göç sayılmaktadır (Akıncı vd., 2015: 63).

Bireylerin herhangi bir ülkeye yasadışı şekillerle giriş yapmasına düzensiz göç denir. Düzensiz göçmenler göç ettikleri ülkeye kaçak olarak girerler. Vize almalarına rağmen süresi dolduktan sonra da o ülkede ikamet ederler. Ayrıca çalışmak için gerekli izin ve belgelere sahip olmamalarına karşın kaçak olarak çalışırlar. Bu durumda sığınmacı ve mülteci hareketleri düzensiz göçe örnek verilebilir. Düzensiz göç

küreselleşme ile artış göstermektedir ve dünya genelinde düzensiz göçmen sayısı verilerine ulaşılamayan derecede çoktur. Ülkemizde düzensiz göç hareketi, 1980’li yıllarda bavul ticareti yapmak için İstanbul’a gelen Polonyalılar ile başlamıştır. Ardından SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinden gelen kaçak göçmenlerle devam etmiştir (İçduygu, 2004: 24-34).

1.4.6. Diğer Göç Türleri

Diğer göç türleri olan transit göç, mevsimlik göç ve beyin göçü olmak üzere üç göç türü bulunmaktadır. Transit göç, göçmenlerin asıl hedefledikleri ülkeye gitmek için yaşadığı ülke ile hedef ülke arasında kalan bir ülkede geçici bir süre kalınmasına denir.

Bu göç türü, genellikle düzensiz göçün alt dalı sayılmaktadır. Türkiye, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlaması nedeniyle transit ülke konumundadır. Örneğin, Afgan bir göçmenin Avrupa’ya göç etmesi için Türkiye’de geçici bir süre kalması gerekmektedir (Tepealtı, 2019: 126).

Mevsimlik göç, bireylerin her yıl belirli aylar içinde yaşadığı bölgeden başka bir bölgeye göç etmesine denir. Mevsimlik göç, geçici göç türü sayılmaktadır. Periyodik olarak her yıl tekrarlanabilen göç türüdür. Tarım, hayvancılık ve yaylacılık faaliyetleri yılın belli dönemlerinde gerçekleştirilmektedir ve dönem sonunda yaşanılan bölgeye geri dönülmektedir. Ülkemizde çay ve fındık toplama zamanında Karadeniz’e göç edilmesi, dinlenmek için bağ evlerine gidilmesi, turizm işçiliği için Antalya’ya gidilmesi mevsimlik göçe örnek verilebilir (Koçak ve Terzi, 2012: 170).

Diğer göç türlerinden bir diğeri de beyin göçüdür. İyi eğitim almış ve alanında uzmanlaşmış bireylerin çeşitli nedenlerle göç etmesine beyin göçü denir. Yaşadığı ülkesinde istihdam imkânlarının sınır olması, tatmin edici ücret verilmemesi, yaratıcı gücün teşvik edilmemesi, manevi açıdan yeterince değer görememesi gibi nedenler, bireyleri göçe itmektedir. Beyin göçü genellikle gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru olmaktadır. Birey açısından bakıldığında göç etmek kârlı sayılabilir.

Gelişmiş ülkelerde daha yüksek ücret alacak, kültürü artacak, daha iyi şartlarda çalışma imkânına sahip olacak, eğitim ve araştırma olanaklarından yararlanacak, yenilik ve buluş merkezlerine yakın olacaktır. Ancak bu durum göç veren ülke ekonomisini negatif etkilemektedir. Göç alan ülkede ise sosyal hasılayı arttırmaktadır (Erkal, 1980: 73-78).

Ülkemizden Prof. Dr. Aziz SANCAR, ABD’ye göç ederek 2015 yılında “DNA Onarımı”

hakkında bilimsel çalışmalar yaparak Nobel Kimya Ödülü alması beyin göçüne örnek verilebilir.