• Sonuç bulunamadı

Ey kent, a#ır, karanlık, nezleye tutulmu", sen Charles Baudelaire (2006: 152)

Belli bir co#rafi sınır içerisinde ortak dil, kültür ve de#erlerin mevcudiyetini modern projeler aracılı#ıyla sa#lamla"tırma gayesindeki ulus devlet, hayal edilmi"

cemaatini, “hayal edilmi" mekânlar”la birlikte var etmektedir (Gupta & Ferguson, 1992: 10). Bu anlamda “sahiplenme ve ait olma duygularının be"i#i olan vatan[ın]”,

kar"ılı#ını yalnızca fiziki bir gerçeklikten de#il duygusal bir ba#dan da alabilece#i göz önünde bulundurularak, “etik evrenimizde kategorik mu#lâklıklarla ba#lı yargılar üretebilen kavramlardan biri”si olarak kar"ımıza çıkması sebebiyle,

“herkesin muhayyilesinde öz(n)el olarak "ekillenen ve netle"en” bir kavram oldu#u iddia edilebilir (Nalçao#lu, 2002: 294). Bu noktada mekânın kimli#ini, “hiyerar"ik olarak düzenlenmi" bir sistem içerisindeki özgül konumu ile bir topluluk ya da yerellik olarak temsil etti#i kültürel yapının kesi"imi olarak” yorumlayan Akhil Gupta ve James Ferguson’un tanımını ölçüt almak anlamlıdır (1992: 10).

Modernle"me yolunda ko"ar adım ilerleyen ulus devlet için “modern mimari ve

"ehircilik, tanım gere#i, yeni ve bütünüyle modern bir millet yaratmaya yönelik arzunun en güçlü görsel simgeleridir” (Bozdo#an, 2008: 78). Bunun ba"lıca sebebi ise, kentli sakinlerin modernle"mesine esin kayna#ı olup, onları dönü"üme zorlayan modern kentin (Berman, 2009: 186) “sistematik olarak tasarlanmı" ve örgütlenmi"”

yapısı aracılı#ıyla, istenmeyen kar"ıla"maların önüne gerekli seti çekiyor olu"udur (Berman, 2009: 207). Dolayısıyla, ulus devletin bekasının hizmetinde “bireysel ve kolektif olanı milli karaktere” yükseltirken, farklıla"an uzamı “yuva”ya indirgemekten kaçınmayan milliyetçi ideoloji için kent (Alonso, 1994: 386) ihlali olası kılan dinamik yapısıyla aynı zamanda bir tehdit unsurudur.4

Kentin cisminde vücut bulan ilksel yuva, modern zamanların modern öznesine sadakatte kusur göstermemi" görünse de, “güvenli#in co#rafyasının kentsel merkezin mabedinden ev içine” kaymasının önüne geçilememi"tir (Sennett, 1999:

38). Bu geçi"in ça#ımız dünyasındaki maddi temelleri sorunsalla"tırılmadan önce

4 Marshall Berman’ın Katı Olan Her!ey Buharla!ıyor adlı çalı"masında yer verdi#i Baudelaire analizi kent alanının ihlali mümkün kılan do#asına dair açıklayıcı bir çerçeve sunmaktadır (2009: 181-232).

üzerinde durulması gereken nokta ise, modernli#in gündelik olanla kurdu#u ili"kidir:

“(…) gündelik ve modernlik. Biri, di#erini çevreler ve üstünü örter; ona ı"ık tutar ve onu gizler. Bunlar zamanın ruhunun iki yüzüdür” (Lefebvre, 2007: 35). Dolayısıyla modern devletin modern kentinin modern bireylerinin gündelik hayatı, kent imgesi aracılı#ıyla egemen ideolojinin maddi tezahürlerini bir yandan görünmez kılarken, beri yandan da yeniden yapılanı"ına dair ele"tirel bir yakla"ımı olası kılmaktadır. Geç modernle"me deneyimini ya"amı", “üniter, tekelci, tamamlanmı"” bir sistemden söz edilemeyecek ülkeler özelinde bakıldı#ında, bilgi ve ideoloji arasındaki sınırın daha da silikle"ece#i açıktır (Lefebvre, 2007: 39). “Kendisine uygun bir kentsel çerçeve içinde programlanmı" bir gündelik hayat”la kar"ı kar"ıyayızdır; “toplumun sibernetikle"tirilmesi, yerle"im alanının düzenlenmesi, etkili aygıtların kurulması, kentsel bir hayatın uygun bir modele göre (karar mercileri, iktidarın hizmetindeki dola"ım ve haberle"me) yeniden olu"turulması” yoluyla kendisini gösterecektir (Lefebvre, 2007: 78). Nihayetinde elimizde "öyle bir tablo vardır:

…sadece bir ideolojinin de#il, bir ikameler dizisinin olu"turulması söz konusudur.

“Gizil yapı”, i"levler ve kurumlarla aynı sayıda bir ikameler zincirinden olu"ur.

“Sistem” “alt sistemler”in altında gizlenir: kar"ılıklı ve çe"itli ikamelerin sistemidir. (…) Seçkinlerin kültürü, kitle kültürünün ikamesidir; bu örnekler ço#altılabilir. (…) Toplum için oldu#u kadar Kent gibi çok önemli toplumsal unsurlar için de sorun, bütünü gözden uzak tutmaksızın ve (özellikle) bükülmeleri, bo"lukları, çatlakları ve delikleri unutmaksızın, organikiçi e#retilemelerden kaçınmaktır (Lefebvre, 2007: 85).

Milli ideallere sadık kolektif hayal alanında, söz konusu “bo"luklar”, “çatlaklar” ve

“delikler”, ulusal homojenli#i tehdit eden ö#elerde vücut bulacaktır. Bu anlamda, artan dozlarda "iddet (ya#malama, taciz, terörist saldırılar, vb.) ve güvensizlikle kodlanmaya ba"lanan günümüz kent imgesiyle kar"ı kar"ıya kalan ulusal anlatıların, modern kente tayin ettikleri çerçevedeki ta"kınlı#ın muhatabı ve ma#duru olmaları

dikkate de#erdir (Jaguaribe, 2005: 68). Küreselle"menin belirleyicili#inin etkisini hissettirmeyi sürdürdü#ü mevcut ko"ullarda, olanla de#il de temsille ilgili bir mesele haline gelen gerçekli#in, modernlikle örtü"tü#ü dayatması yürürlükten kalkmı"tır;

gerçekli#in de#il “gerçe#in "oku”nun zamanındayızdır (Jaguaribe, 2005: 70). Bu anlamda kentsel marjinal diyebilece#imiz ulusal kimli#in çeperlerine yerle"mi"

Öteki’yle kar"ıla"manın sebep olaca#ı sarsıntı: “Duygusal anlamda yüklü imgeler ve anlatıların do#alla"tırılmı" sıradanlı#ını kırmak için negatif bir görüntü sunarken kurtarıcı bir tefekkürü dayatmaktan ziyade katartik uyanı"ı yo#unla"tıran bir deneyim sunar” (Jaguaribe, 2005: 72). Toplumsal yapının özünde bulunan toplumsal ili"kilerin bir yıkım tarafından parçalanırken hareketsiz ve edilgen olmadıklarını belirten Lefebvre ise, bu ili"kilerin karma"ık bir devingenlik içerisinde yeniden üretildi#ini belirtmektedir (2007: 43).

Beatriz Jaguaribe’in Brezilya’ya özgü bir kentsel birim olan favelalar hakkındaki argümanı farklı co#rafyalardaki muadilleri için de yararlı bir kavrayı"

sunmaktadır. Favelaların “gerçe#in "oku”yla beraber anılması gerekti#ini yazan Jaguaribe, bunun sebebini, kentin dokusundaki benzer mekânların modern kentlerin milli karakterine, hikâyelerine ve imgelerine kar"ıt birer mücadele alanları olmalarıyla açıklar. Zira bu mücadele, kentlere egemen milli karakteri ve uzantılarını tartı"maya açık hale getirecektir (2005: 79). Bülent Diken ve Carsten B. Laustsen, egemen etnik gruba ait milli (kentli) özneler nazarında “aslında "ehirden olmayan, marjinal” insanların yuvası olan favelayı, “e"ik mekan” olarak de#erlendirmekten yanadır (2010: 105). Zira favelalar, “toplumsal”ın kurulu"unu niteleyen temel kar"ıtlı#ın cisimle"mesine vesile olmaktadır (Diken&Laustsen, 2010: 106). “Tarihsel olarak kapsama ve dı"lama sınırlarını belirleyen ‘duvarlarla’ çevrili bir mekân olarak

tahayyül edilmi"” kent (Diken&Laustsen, 2010: 106), favelalar aracılı#ıyla, kendi gerçekli#ini “ba"arısız simgeselli#iyle ortaya koyar ve asla bir Bütün olamaz”

(Diken&Laustsen, 2010: 109). Dolayısıyla, “"ehrin ne olmadı#ına dair bir fantezi”

olarak de#erlendirilen favela, “"ehir gerçekçili#ini hem sekteye u#ratır hem de bu gerçekçili#in in"asında etkin bir rol oynar” (Diken&Laustsen, 2010: 110).

Kentsel düzlemde kar"ımıza çıkan bu dı"lanmı" alan, “biz-onlar” ikili#ine de ev sahipli#i yapmaktadır. Lefebvre bu ikili#i "öyle betimler: “Kendini belirtmek için alçakgönüllülükle, aynı zamanda ötekini belirtme ve bireysel olanı peçeleme avantajını ta"ıyan ‘edilgen cümle’ kullanılır. ‘Biz’ genellikle gözüpek görülür;

kendisini sakınmasızca ileri sürer. Öteki genellikle ‘onlar’dır” (2007: 136). Ancak Diken ve Laustsen “biz-onlar” ikili#inin arasındaki “toplumsal ba#ın bir parçası olan kapsayıcı jestin” altını çizerler. Bu durumun gerekçesi ise “egemenlik ba#ı”nın içerisi ile dı"arısı arasında ayrım yapmayı"ıdır (Diken&Laustsen, 2010: 112). Ancak söz konusu durumun, olumlayıcı bir kapsayıcılıktan ziyade tabiiyeti me"ru kılmak suretiyle yerle"ik bir hal aldı#ı ihmal edilmemelidir. Chambers’ın tespitine sadakatle

"öyle özetleyebiliriz durumu: “Köken ve gelenek söylemi yeniden yazılırken bir metropol mitinin terimleri tersyüz edilmektedir, ama bu arada aynı baskıcı iktidar e#ilimleri, konumlandırmalar, öznellik, faillik ve ilgili hegemonya biçimleri bilmeden yeniden üretilmektedir” (2005: 96).

Ana Maria Alonso, egemen etnik aidiyetin temsil etti#i grubu milli kimli#in omurgası kabul edip, milli kimli#in dı"ında kalan Ötekiliklerin onun çevresi olarak kabul edilebilece#ini yazar (1994: 394). Alonso’nun argümanını bir adım ileri götürerek modern kentin sakini olan milli öznenin temsil etti#i kentli, merkezi konumu “medenile"tirilemeyen” göçmen grupların ya"ama alanlarıyla, çevreyle

birlikte okumak, örgütlü modern kentin kuralını ihlal eden kar"ıla"maların anla"ılmasında faydalı olacaktır. Bu do#rultuda, Edward Shils’in mekansal olarak konumlandırılmı" bir kavram olmadı#ının altını ısrarla çizdi#i merkezi, topluma hükmeden semboller, de#erler ve inançların yansımasını görebilece#imiz kent ve kentlilik olarak ele almak, otoritenin mevcudiyetini olumlamak bir yana, tekilli#ini ve homojenli#ini tartı"malı hale getiren, kentin marjinal sakinlerinden olu"an çevre ile arasındaki ili"kinin niteli#ini gözler önüne serecektir (1975: 5-10). Toplumun farklı alt gruplarını nihai olarak bir arada tutan "eyin “onu meydana getiren bölümlerin aritmetik toplamından” ziyade “yapısal toplamı” oldu#unu belirten Shils’e kulak verecek olursak, bu analojinin sa#layaca#ı perspektif, kentsel gerçekli#in gündeli#i aracılı#ıyla egemen anlatıya sadık ideolojinin çatlaklarına kar"ı ele"tirel bir pozisyonu mümkün kılacaktır (1975: 53). Bu minvalde, Türklük tahayyülünün beslendi#i kültürel, siyasal politikaları anlamak ve kent düzlemindeki yansımalarının izlerini takip etmek, kentin ve milli idealin merkezi ve çevresi arasındaki ili"kinin/ili"kisizli#in sinemasal gösterenlerini anlamlandırmak açısından kaçınılmazdır.

BÖLÜM II

MODERN!TE KISKACINDA B!R K!ML!K ARAYI"I:

TÜRKLÜK, KEMAL!ZM VE “ÇEVRE”S!