• Sonuç bulunamadı

FSEK m.14/III’teki Eserin Sahibinin ġeref ve Ġtibarını Zedeleyecek ġekilde Umuma

FSEK m.16/III’teki Eser Sahibinin ġeref ve Ġtibarını Zedeleyen veya Eserin Hususiyetini Bozan DeğiĢtirmeleri Men Etme Yetkileri

Bu başlık altındaki yetkileri (FSEK m.14/III, m.15/III ve m.16/III) eser sahibinin ölümünden sonra kimlerin kullanacağı m.19‟da sınırlı şekilde belirtilmiştir. Bunlar, m.19/I uyarınca yetkili olanlar, malî hak sahipleri ile Kültür ve Turizm Bakanlığı‟dır. Bu üç yetkiden ikisi eser sahibinin şeref ve itibarını zedeleyen kullanımları önlemeye yöneliktir (m.14/III ve m.16/III). Buna göre şayet eser, eser sahibinin şeref ve itibarını zedeleyecek şekilde umuma arz ediliyorsa veya eserde yine onun şeref ve itibarını zedeleyecek biçimde değişiklikler yapılmışsa, eser sahibi kayıtsız ve şartsız yazılı izin vermiş olsa bile, bu tarz bir umuma sunumu veya değişikliği, eser sahibinin ölümünden sonra ilgili kişiler men 269

Erel, s.286. 270BeĢiroğlu, s.556.

61

edebilecektir. Üçüncü yetki ise eser sahipliğinin ihtilaflı olduğu durumlarda asıl eser sahibinin tespit edilmesini mahkemeden isteme yetkisidir (m.15/III). Örneğin eser sahibi öldükten sonra onun geride kalan eşi esere bir başkasının adının konulduğunu görünce, ölen eşinin hakiki eser sahibi olduğunu tespit için dava açabilir. Bu manevi hakların içerikleri konusunda yukarıda açıklama yaptığımız için o kısıma atıfta bulunmakla yetiniyoruz272.

Eser sahibi öldükten sonra bu üç yetkiyi kullanabilecek kimseler kanunda sayılanlardan ibarettir. FSEK m.19‟a göre, bu manevi yetkileri m.19/I‟de sayılan güvenilir kişiler eser sahibinin ölümünden itibaren 70 yıl içinde kendi namlarına kullanabilirler. Bunlar salahiyetlerini kullanmazlarsa mali hak sahipleri meşru bir menfaatleri olduğunu ispat ederek bu yetkileri mali haklarının devamı müddetince kendi namlarına kullanma imkânı elde ederler. Bunlar da yoksa ya da haklarını kullanmıyorlarsa veyahut eserin koruma süresi dolmuşsa, memleket kültürü için önemli olan eserler bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığı bu üç yetkiyi kendi namına kullanabilecektir.

Bu kişilerin eser sahibi öldükten sonra onun şeref ve itibarını zedeleyen kullanımlara karşı çıkabilmesinin nedeni, doktrinde, bu şahısların eserin hususiyet ve mahiyetinin korunmasındaki menfaatleri olarak açıklanmıştır273. Buna göre kanun nazarında, eser sahibinin şeref ve itibarını ihlal eden her hareket eserin korunmasıyla görevli kişilerin haklı menfaatlerini de ihlal etmiş olmaktadır274. Gerçekten de telif hukukunda eserin yaşatılması birinci planda olduğundan eser sahibinin şerefine gelen bir saldırı, aslında esere yapılan bir saldırıdır. Kanunda manevi hakları kullanmaya yetkili kılınan kişilerin kendi namlarına harekete geçebilmelerinin sebebi de esere yapılan saldırıları önlemekteki, eserin korunmasındaki menfaatleridir275. Mali hakkı devralanlar bakımından meşru menfaat 271 Erel, s.287. 272 Bkz: Birinci Bölüm, I, C, 1, 2 ve 3. Başlıklar. 273Arslanlı, s.90. 274Arslanlı, s.90.

275Arslanlı, s.91; aksi fikirde: Serozan (Miras), s.314-315 ve Serozan/Engin, s.98-99, 372 vd, Yazar FSEK

m.19‟da belirtilen şahısların, kişilik hakkının ölüm sonrasındaki art etkisinden bahisle, kendi öz haklarının ihlaline değil düpedüz ölenin kişilik haklarının ihlaline dayandıklarını belirtmektedir. Ölenin kişilik hakkının ihlalinin, mirasçıların kişiliğini ihlal ettiği görüşüne nazaran postmortal kişilik varsayımının daha tutarlı olduğunu ifade etmektedir. Bununla birlikte post mortem hak teorisinin sağlam bir temeli olmadığını ifade etmiştir, bu nedenle ceninin doğum öncesi bölümsel hak ehliyeti varsayımına koşut bir ölüm sonrası bölümsel hak ehliyeti varsayımına veya daha da soyut olan öznesiz hak varsayımına başvurulduğunu

62

ölçüsü öngörülmüşken, Bakanlık için bu ölçü kültür varlığının korunması, kamu menfaatidir276.

Her ne kadar kanun koyucu intikal eden manevi yetkileri sınırlı şekilde saymışsa da sayılmayan diğer yetkilerin de ilgili kişiler tarafından kullanılabileceğini belirtmiştik277

. Örneğin FSEK m.17/II hükmüyle eserin malikinin eseri bozup, yok edemeyeceği düzenlenmiştir. İlgili kişiler eser sahibinin ölümünden sonra eserin, malik tarafından yok edilmesine karşı çıkabilirler. Bu imkânı zaten FSEK m.16/I ve FSEK m.16/III de vermektedir. Ancak m.16/III‟te eser sahibinin ancak şeref ve itibarını zedeleyen değişikliklerin önlenebileceği hükme bağlanmışken, m.16/I ve m.17/II‟de şeref ve itibarın zedelenmesi koşulu aranmamıştır. FSEK m.17/II eserin bütünlüğünün korunmasını malik açısından özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Manevi hakların da kendi içindeki bütünlüğü göz önüne alındığında kanunun saymadığı bu hakları da ilgili kişilerin kullanabileceği düşünülmektedir. Öte taraftan mali hak sahiplerinin manevi hakları kullanmadaki menfaatleri göz önüne alındığında278, örneğin mali bir hak olan temsil hakkını kullanacak olan kişinin FSEK m.17/III‟teki eserin tek ve özgün olması durumunda malikten sergileme amacıyla eserin istenebileceği hükmüne dayanarak eseri talep edebilmesi gerekir.

belirtmiştir; Serozan (Postmortal), s.321 vd, mirasçıların kendi öz kişilik haklarının yansıma yoluyla ihlal edilmiş olduğuna dayanabilecekleri görüşü Türkiye‟de yaygın ve baskın görüştür, oysa bu görüş ölenin konumuyla ve çıkarıyla mirasçının konumunun ve çıkarının ayrıştığı olasılıklarda etkin bir kişilik koruması sağlayamaz, ölüye karşı her saldırı her zaman mirasçının öz kişilik hakkına bir saldırı oluşturmayabilir; ayrıca bkz, Özel, Çağlar: “Medeni Hukuk Açısından Ölüm Anının Belirlenmesi ve Ceset Üzerindeki Hakka İlişkin Bazı Düşünceler”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:51, S:1-4, Y:2002, s.60‟ta şu ifadelere yer vermiştir: “Kişiliğin bazı etkileri ölümden sonra da sürer. Kişinin bedensel varlığının yeryüzündeki kalıtı olarak cansız beden kalır. Bunun yanı sıra kişiliğin toplumsal görüngülerinden olan şeref, saygınlık, giz alanı gibi değerler hukuksal korunmadan yararlanarak etkilerini sürdürürler. Söz konusu hukuksal korumadan yararlanma, ölenin kişiliğinin sürmesinden ya da geriye bazı kalıntıların kalmasından kaynaklanmaz. Çünkü hukuk düzeni yaşayanlar için getirilmiştir. Ölü ise artık insan topluluğunun bir üyesi değildir. Bu yüzden de korumanın konusunu yaşayanların ölüye karşı besledikleri hürmet ve saygı duyguları oluşturur.” ; Aksu, s.153-155, yazara göre, eser sahibinin ölümüyle manevi hakların gerçekte sona ermediğini ve sadece bu hakkı kullanma yetkisinin yasada belirtilen kişilere yasa gereği geçtiğini kabul etmek, manevi hakkın önce sona erip sonra tekrar mirasçıların kişiliğinde bağımsız bir hak olarak doğduğunu kabul etmekten daha uygun bir çözümdür, ayrıca yazar fikri hakkın iki yönünün birbiri ile olan ilişkisinin yoğunluğu ve bunların birbirine olan etkilerinin de bu şekilde bir koruma sisteminin benimsenmesinde önemli etken olduğunu ifade etmiştir; kanaatimizce anılan görüşlerden yalnızca birine katılmak güçtür, ancak kanunun ölen eser sahibinin yakınlarına nevi şahsına münhasır bir hak verdiği düşünülebilir.

276Arslanlı, s.91; Tekinalp, s.166.

63

FSEK m.19‟daki kişilerin kullanabileceği manevi yetkilerin sınırlı şekilde sayılması neticesinde bu yetkilerin eser sahibinin ölümüyle son bulacağını, ilgili kişilere geçmeyeceğini düşünmek mümkün değildir. Zira eserin varlığının ve bütünlüğünün korunması, eser sahibinin, mali hak sahibinin ya da diğer ilgili kişilerin menfaatine olduğu kadar toplumun da menfaatinedir. Kaldı ki eser üzerindeki haklar eser sahibinin ölümüyle son bulmayıp o öldükten sonra da bir süreliğine de olsa korunabildiklerine göre kanunun bu şekilde sınırlı sayım yapması kanaatimizce hatalı bir durumdur.