• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM I. PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK

1.3. Psikolojik Dayanıklılık Sınıflandırmaları

1.3.3. Fredrickson’ın Sınıflandırması

Negatif duygulanım ile daha uyumlu sonuçlar ortaya koyan geleneksel eylem eğilimi teorilerinin pozitif duygulanım ile aynı uyumlu sonuçları vermediği yazında ifade edilmektedir. Bu bağlamda Fredrickson (2001), genişlet-oluştur teorisi ile pozitif duygulanım ile karşılaşılan zorlu olaylar karşısında bireylerin düşünme-harekete geçme kapasitelerinin genişletilmesine ve bireysel dayanıklılık kaynaklarının oluşturulmasına işaret etmektedir. Genişlet-oluştur teorisi; bireylerin düşünme-harekete geçme kapasitelerini arttırmakta, negatif duygulanımın kalıcı etkilerini değiştirmekte, psikolojik dayanıklılığı beslemekte ve psikolojik dayanıklılık oluşturarak daha güçlü bir iyi olma halini tetiklemektedir (Fredrickson, 2001; Fredrickson & Joiner, 2002).

Mutluluk, huzur, aşk, gurur ve ilgi gibi pozitif duygulanım unsurlarının da zorlu olaylar karşısında bireylerin psikolojik kaynaklarını geliştirip

genişletebileceği öngörülmektedir (Fredrickson, 2001). İfade edilen bu hususlara ek olarak pozitif duygulanım yardımıyla artan psikolojik dayanıklılık gibi bireysel psikolojik kaynakların etkilerinin daha kalıcı olacaklarının da altı çizilmektedir. Kısaca genişlet ve oluştur teorisi, bireyin düşünme-harekete geçme kapasitesini genişletmekte ve bireysel dayanıklılık kaynaklarını oluşturmaktadır (Fredrickson, 2001; Fredrickson ve diğ., 2003).

Psikolojik dayanıklılıkla ilgili olarak pozitif duygulanımın katkıları; 1) negatif duyguların yarattığı fizyolojik sonuçların kaybolması ile eski sağlıklı hale geri dönme,

2) stres yaratan durumlarda karar vermeyi sağlayan bilişsel yeteneği genişletme ve

3) bireysel psikolojik kaynakları oluşturma şeklinde ifade edilebilir (Fredrickson ve diğ., 2003).

Pozitif davranışları temel alan genişlet ve oluştur teorisine göre, pozitif duygulanım bireyin fiziksel, zihinsel ve sosyal kaynaklarını geliştirmesini sağlayabilir (Fredrickson, 2001). Şayet negatif duygulanımın düşünme-harekete geçme kapasitesini daralttığı ve pozitif duygulanımın da bu özelliği genişlettiği kabul edilirse; pozitif duygulanımın negatif duygulanımın yarattığı kalıcı olumsuz etkileri de geri alabileceği öngörülebilmektedir (Fredrickson, 2001). Fredrickson (2001) bu durumu geri alma hipotezi olarak adlandırmaktadır.

Pozitif duygulanımın bireylerin psikolojik durumlarını iyileştirebileceği, fiziksel durumlarına katkıda bulunabileceği ve pozitif duygulanım paralelinde elde edecekleri tecrübelerle negatif duygulanımın daha önceden yarattığı olumsuz etkilerin üstesinden gelmelerine yardımcı olabileceği yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur (Fredrickson, 2000). Yine yapılan bazı çalışmalarda bireylerin zorlu hayat tecrübeleri karşısındaki yeniden toparlanma kabiliyetlerinin pozitif duygulanım ve pozitif etkiler paralelinde arttığı da belirtilmektedir (Aspinwall & Samantha, 2002). Bu bağlamda bazı bireylerin pozitif duygulanımın sağladığı avantajı daha iyi değerlendirdikleri kabul edilebilir.

Pozitif duygulanıma paralel olarak bireyler arasında farklılaşan bir diğer husus ise psikolojik dayanıklılıktır (Fredrickson, 2001). Psikolojik dayanıklılığı yüksek bireyler, tıpkı bükülebilen ancak kırılmayan metaller gibi pozitif duygulanım yardımı ile stres yaratan tecrübelerden kolaylıkla sıyrılabilir veya süratle ayak uydurabilirler (Lazarus, 1993). Genişlet-oluştur teorisi de bireylerin stresli durumlar karşısında yeniden toparlanma kapasitelerinin pozitif duygulanımla daha da güçlenebileceğine işaret etmektedir (Fredrickson, 2001). Ayrıca Tugade ve Fredrickson (2004), yaptıkları çalışmada pozitif duygulanımı yüksek bireylerin yüksek psikolojik dayanıklılık seviyelerine paralel olarak, stresli durumlar karşısında bu bireylerin kalp damar seviyelerinin de psikolojik dayanıklılıkları düşük bireylere kıyasla daha çabuk normale döndüğünü tespit etmişlerdir. Bu bağlamda yukarıda ifade edilenlerden pozitif duygulanımın psikolojik dayanıklılığı beslediği kabul edilmektedir (Fredrickson, 2001).

Pozitif duygulanım temelli bir teori olan genişlet-oluştur teorisi tekrar eden pozitif duygulanımın uzun vadede psikolojik dayanıklılığı geliştirebileceği ifade edilmektedir (Fredrickson ve diğ., 2003). Yazında bu ifade ile paralel olarak psikolojik dayanıklılığın bireylerin basit uyum süreçlerinin bir sonucu olarak bu özelliğe sahip olduklarına (Masten, 2001) ve bu özelliğin olumlu olaylar ile gelişebileceğine işaret eden çalışmalara rastlamak da mümkündür (Lazarus, 1993). Sonuç itibariyle pozitif duygulanım bireylerin dikkat, algı, esneklik ve yaratıcı düşünce yeteneği gibi psikolojik kaynaklarını geliştirmekte ve iyileştirmektedir. Gelişen bu kişisel özelliklerle birlikte bireysel dayanma, karşı koyma ve direnme kaynaklarının da gelişeceği kabul edilmektedir (Fredrickson, 2001). Bu sayede bireylerin psikolojik kaynakları güçlendikçe iyi olma hallerinin de güçleneceği öngörülebilir. Böylelikle bireylerin geleceğe daha olumlu bakacakları, normal olaylardan bile olumlu anlamlar çıkarabilecekleri ve karşı karşıya kalmaları muhtemel stres yaratan durumlar karşısında pozitif duygulanımın etkisi sonucu güçlenen psikolojik kaynakları sayesinde psikolojik olarak daha dayanıklı bir hale gelecekleri ifade edilebilir (Fredrickson, 2001). Ayrıca geleceğe dair pozitif beklentiler de bireylerin

yüksek seviyede psikolojik dayanıklılık göstermelerine sebep olarak gösterilmektedir (Fredrickson, 2001).

Psikolojik dayanıklılık ile pozitif duygulanım arasındaki ilişki yapılan çeşitli çalışmalarla ortaya konmuştur. Bu bağlamda psikolojik olarak dayanıklı bireylerin hayata iyimser, zevk sahibi ve enerji dolu yaklaşımları ve yeni tecrübeler yaşamaya olan merakları yüksek pozitif duygulanımın özellikleri olarak kabul edilebilir (Block & Kremen, 1996). Ayrıca psikolojik dayanıklılığı yüksek bireylerin, stresle baş edebilmek için bu yönlerini kullandıkları ve bunun bir sonucu olarak bireylerin hayatlarında karşılaştıkları olaylara daha pozitif baktıkları da yazında ifade edilmektedir (Block & Kremen, 1996). Bu sayede yakın çevrelerinde bulunan bireylere de bu pozitif etkiyi aktarabilen psikolojik olarak dayanıklı bireyler, böylelikle dahil oldukları çevrenin de psikolojik dayanıklılıklarını arttırmış olmaktadırlar (Coutu, 2002).

Düşük seviyede psikolojik dayanıklılığa sahip bireylerin, hayatlarında olumlu etkiler yaratacak pozitif duyguları daha az hissedecekleri, pozitif duygulanımın etkisinde daha az kalacakları ve bu durumun da zincirleme olarak tekrar psikolojik dayanıklılık seviyelerine olumsuz olarak yansıyacağının da altı çizilmektedir (Fredrickson ve diğ., 2003; Fredrickson, 2004). Bu ifade psikolojik dayanıklılığın pozitif duygulanımın en önemli yordayıcısı olduğu (Fredrickson ve diğ., 2003) sonucu karşısında daha da anlam kazanmaktadır.