• Sonuç bulunamadı

2.4. Frankfurt Okulunun Genel Anlamda Değerlendirilmesi

3.1.6. Frankfurt Okulu’nda Edebiyat

Frankfurt Okulu üyelerinin üzerinde durup önem verdikleri bir alan da edebiyattır. Okul üyelerinin tamamına yakını edebi çalışmalarda bulunmuşlardır.

Okul üyelerinin bu çalışmaları arasında en önemlileri, Adorno’nun Kafka, Beckett ve Proust çalışması, Löwenthal’in 18. Yüzyıl İngiliz edebiyatını popüler kültür açıdan ele alması, Almanya’daki toplumsal gelişmelerle birlikte Dostoyevski’nin fazla okunur hale gelmesi ile birlikte kurulduğu ilişkilerin ele alındığı çalışmalar, sosyolog ve filozof kişiliğinden daha çok edebiyatçı olan Benjamin’in Baudelaire ve Proust üzerine olan çalışmaları olarak gösterilebilir. Bütün bu çalışmalar içerisinde en önemli çalışma Adorno’nun Kafka ve Beckett çalışması, Benjamin’in Baudelaire isimli çalışması olmuştur. Frankfurt Okulu, sanat için belirlediği sorumluluğun, modern sanat ve edebiyat tarafından yüklenilebilir olduğunu ileri sürmüştür. Okul üyelerine göre, edebiyatta bilhassa roman için realizm gerçek anlamda olumsuzluk veren bir olgudur, olmuştur.480

Adorno’ya göre roman realizmden ayrılmak istemiyorsa, var olanı söylemeye, yazmaya devam etmek arzusundaysa yalanın suç ortaklığını yapmaktan vazgeçmelidir. Burada romanın işlevselliği, önemle üzerinde durulması gereken konular, bireylerin arasındaki bağların şeyleşmesiyle insani niteliklerin basitleşmesinin, düzen için kolay, karşı gelinmeyen bir olanak sunması olduğudur.

Bunu sağlayan araçlar da yabancılaşma ve nihayetinde insanın kendine olan yabancılaşmasıdır. Bunun için en uygun sanatlardan biri romandır. Roman adeta yabancılaşmanın estetik bir aracı olmuştur. Bunun nedenine bakıldığında insanlar

479 Held, David, Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas, Berkeley:

University of California Press, 1980

480Dellaloğlu, Besim F., Frankfurt Okulu’nun Sanat Anlayışı, Sanat Toplum Bağıntısı Açısından Bir Araştırma, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Şubat, 1994, s. 114.

158

birbirinden uzaklaştıkça birbirlerine gizemli hale gelmektedirler. Gizemi ortaya çıkartma romanın en belirgin kaynağıdır.481

Frankfurt Okulu sanat alanlardan edebiyatı önemsemiştir. Okula göre edebiyat sanatın Aydınlanma’ya karşı öngörülen bir görevi yapmaya yetkin olması bakımından önemli bir estetik bütünlük olarak görülmüştür. Edebiyatın, bireyin kendisine ve topluma karşı yabancılaşmasını en iyi anlatabilecek olan sanat dalı olabileceği düşünülmüştür. Edebiyat yabancılaşmanın sürekli hale gelmesiyle bireylerin birbirlerine karşı gizemli yapılarının çözlmesinde önemli bir alandır.482 Bireyin kendi varlığına ve tüm insanlara karşı duyumsayacağı derin bir yabancılaşma edebiyatla gün yüzüne çıkartıldığında bu durum insana ve insanın öz varlığına bağlı bir hakikati arama gücü verecektir. İnsanın içsel dünyasına inmek edebiyatla gerçekleşebilir. Bunu da bu anlamda roman başarabilir.483

Edebiyat alanında Adorna’ya göre Kafka modern edebiyat alanının en önemli kalemlerden birisidir. Adorno, Kafka’yı döneminin en etkin yazarı olarak ilan etmiştir. Kafka’nın etkisi üzerinde çok hissedilen Adorno’ya göre Kafka’nın bütün cümleleri gerçeğe uygundur kaleme aldığı her cümlesi anlamlıdır. Hem gerçeklik olgusu hem de yazınsal anlam simgesi birbirlerinin içinde yok olmamışlardır.

Birbirleriyle aralarında kayda değer bir açıklık söz konusudur. Kafka’nın kaleme aldığı düzyazısı simgesel olmaktan daha fazla allegoriktir. Bu düşüncesinde toplumun dışlanmış olanının yanında bulunma düşüncesi vardır. Kafka’nın eserlerinin soyut anlamda vurguladığı nokta hali hazırda bulunanın karanlığını, yine kendi özüyle yolunu kaybetmeye doğru çeker. Kafka’nın bütün cümleleri adeta yorumla beni der. Adorno’ ya göre sanatçıların kendi eserlerinin anlamalarını gibi bir mecburiyet yoktur. Kafka’nın eserlerine bakıldığında yazarın eserinin içine saldığı felsefenin eserin metafizik temeliyle eşit duruma gelme yanlışından kendilerini korumuşlardır. Eğer eser öyle bir eser olsaydı, ilgi çekmez, okunmaz, kendi düşüncesinin içinde boğulup kalır, gelişmezdi. Eserin kastettiği noktadaki ilk kural, her şeyi sözcük, sözcük, sözcüğün kastettiği anlamıyla almalı, her şeyi anlaşılabilir

481 Adorno, Theodor W., Noter sur la Litterature, Flammarion, Paris, 1984, s. 39

482 Dellaloğlu Besim F., Frankfurt Okulu’nda Sanat ve Toplum, Say Yay., İstanbul, 2007, s. 107

483 Adorno, Theodor W. Edebiyat Yazıları, Çev.: Sabir Yücesoy, Orhan Koçak, Metis Yay. İstanbul, 2008

159

kavramlarla kapatmamalıdır. Kafka’nın güçlü olduğu nokta yazılarında olan metinsel alanındaki gücü olmuştur. Sanatı sadece gerçekliği kabul etmemekle kaleme aldığı için, geçmişteki var olan kurallara karşı suçlu konuma düşmüştür. Gelecek, toplumun düşüncesini direkt olarak gözler önüne sermez; ama onu oluşma aşamasındaki yeni olanın sonu görünen bugünden, saflaştırdığı artık niteliğindeki ürünlerden kurar.

O’na göre bilginin temeli, kaynağı güçtür. Eserlerinde en fazla sınırsız güce karşı çıkar. Kafka’nın eserlerindeki kapalılık özelliği, düşünceyi geçmişin, soyut olma durumu karşıtlığına kadar götürmekle yetinmez, eserin kendisini geçmişten değeri hafif olan, ağır olmayan bir incelikle incelemeye sürükler.484

Adorno’nun edebiyat alanlarında en çok sevdiği yazar Beckett’tir. Beckett, Kafka ile beraber Adorno’nun gözünde modern edebiyatın önemli savunucusudur.

Adorno Beckett’in yazıları ile Paris varoluşçuluğunun bir kısım ortak noktaları bulunur. O’nun yazılarının içinde anlamsızlığın sınıflamalarının izleri, durumu, seçimi ve de onun zıtlığı hepsi bir aradadır. Fakat Beckett’in yazıları az biraz geleneksel, hiç cesareti barındırmayan, yine oluşmuş durumda bulunan etkiye karşı, çok itinalı olan şekil, söylenmiş olanı yakalar, onu değiştirir ve onu etkiler.485

Adorno, felsefenin ya da teorinin olabilirliği probleminin Beckett’te bir bıkma eğilimine sebep olduğu görüşünde olmuştur. Geç dönem aşamasındaki burjuva insanının akılsallığı anlaşılmayı kabul etmemiştir. Burjuva toplumunun kendi aklıyla yön verdiği, yola getirdiği, savunduğu, ekonomi politika incelemesinin, eleştirmesinin yapıldığı dönem iyi bir dönem özelliği sergilemiştir. Beckett yalın ses bağlantısıyla, dilin yargılamaya dayanan kısmını önermek yerine, onu anlamlandırmayı gayelerken, anlamını yitiren şımarıklığın egemen olduğu, soytarı ritüelleri tarzında kendi manasızlığının bir aracına dönüştürür.486

Adorno ve Benjamin’in geliştirdiği edebiyat yaklaşımına göre, edebiyat toplumsal durumları göstermez. Toplumsal olanı yansıtmak yerine topluma örnek olacak şekilde yol gösterir.487

484Adorno, Theodor W. Prisms, MİT, Pess, Cambridge, Massachusetts, 1992, ss. 247-261.

485 Adorno, Theodor W., Noter sur la Litterature, Flammarion, Paris, 1984, s. 202.

486Adorno, Theodor W. Notes sur la Litterature, Flammarion, Paris, 1984, ss. 202-224.

487Köksal, Alver, AÖF, Edebiyat Soyolojisi Dersi, Eleştiri Kuramları, 5.Ünite

160