• Sonuç bulunamadı

1.3. Esnek Üretim Coğrafyasına Düzenleme Yaklaşımı

1.3.3. Fordist Birikim ve Düzenlemeden Esnek Birikim ve Bölgesel

1.3.3.1 Fordizm ve Kriz

Fordizm, tarihsel ve teorik olarak bağlantılı fakat göreceli olarak farklı iki olgu ile karakterize edilir: Spesifik birikim modeli ve spesifik düzenleme tarzı (Lipietz 1986:26). Birincisi, bir sermaye birikim modeli olarak, emeğin aşırı uzmanlaşması, firma yapısında hiyerarşi ve dikey bütünleşmeye bağlıdır.

38 Fordist sistem, her işçinin dar anlamda tanımlanmış bir işi sürekli olarak yaptığı, bir işleyiş ile verimlilik artışı sağlamaya yönelmiştir. İşgücünün tek bir işi yapmaktan sorumlu olmasına bağlı olarak, Fordizm’de aşırı uzmanlaşma ve işbölümü söz konusudur. Ancak bu uzmanlaşma Adam Smith döneminin rekabetçi kapitalizminden daha basit ve yetenek geliştirme fırsatı yaratmayan hatta aksine yeteneksizleştirmeye uzanan bir iş tanımına dayanmaktadır. Üretim, özel amaçlı makineler ve niteliksiz işgücü kullanılarak sürekli kayan bir üretim hattı üzerinde yapılmakta, makine ile işçi arasında sabit bir ilişkinin kurulduğu bu hat farklı ritim ve işlemleri kontrol ederek çıktının standartlaşmasını sağlamaktadır. Üretimde ayrıntılı işbölümü ve standart mal üretimi, rekabetin esasını da aynı maldan çok sayıda ucuza üretme esası üzerine kurmuştur.

Verimlilik artışı yalnızca yukarıda bahsettiğimiz gibi, işbölümü ile değil organizasyon yapısı ile de pekiştirilmeye çalışılmıştır. Firma yapısında hiyerarşik bir örgütlenmeyi öngören bu organizasyon yapısında, üretim ile üretim öncesi ve sonrasında birimlerin birbirinden koparılmış ve dikey haberleşme ve kontrol esası üzerine oturtulmuştur. Böylece karar alma tamamen atölyenin dışına taşınmış, işçilerin üretimdeki kontrolleri kaldırılmaya çalışılmıştır. Bu koşullarda verimlilik artışı sağlanması karşılığında, ücretler yüksek tutularak işçilerin tatmin edilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Fordist sistemin diğer sac ayağını oluşturan sermayenin niteliğine bakıldığında ise, ağır ve sabit sermaye yatırımlarının ölçek ekonomilerine dayalı düşük birim maliyeti avantajı sağlamayı hedeflediği görülmektedir. Devletin oligopolcü eğilimlere göz yumması, Fordist dönem boyunca ölçek ekonomilerine daha da derinlik kazandırmıştır.

Bir düzenleme tarzı olarak Fordizm, yoğun birikimin neden olduğu verimlilik kazançlarına kitle tüketiminin sürekli adapte olmasını öngörür (Lipietz 1986:26). Diğer bir ifadeyle, başka ürünler için kullanılmayan, pahalı özel amaçlı makinelerin kullanıldığı piyasalarda istikrar, standart tüketim kalıplarının olmasına, geniş ve istikrarlı pazarların varlığına bağlıdır. Çünkü pazarlar hem büyük miktarlarda üretilmiş standart malların yutulmasına elverecek kadar geniş olmalı, hem de büyük ölçekli yatırımın amorti edilebilmesine yetecek süre için istikrarlı olmalıdır (Yentürk 1993:44).

39 Fordizmin ulusal düzenleme tarzı, refah devletidir5. Keynesyen politikalar büyük sermaye yatırımlarının sürekliğini, toplam talep üzerindeki yönetimi ile sağlarlar. Talep yönetiminin başarısı, ekonomideki kontrol gücüne bağlıdır. Dolayısıyla içe dönük ve kapalı bir ekonomi (Jessop 1993:1), Fordist rejimin işlerliği açısından ulus devletlerin yapılanmasını şekillendirmiştir. Nitekim söz konusu dönemde sosyal güvenlik kurumları, asgari ücret, işsizlik sigortası tahsisi ile bireysel riskler sosyalleştirilmiş ve buna bağlı olarak tasarruflar azaltılarak tüketimin artması sağlanmıştır. Bütçe açıkları, yüksek devlet harcamaları ve devletin yeniden dağıtım mekanizmalarına müdahale ederek, ücretleri ve satın alma gücünü yükselttiği, tüketimin teşvik edildiği ve tüketici kredilerinin yaygınlaştırıldığı genişletici politikalar ile geniş ve istikrarlı pazarlar oluşturulmaya çalışılmıştır (Yentürk 1993:44-45; Goodwin 2001:74).

Fordizmin uluslar arası düzenleme tarzı ile ilgili olarak ise İkinci Dünya Savaşından sonra yaşanan hızlı büyümenin beraberinde, Batı Avrupa ve Japonya’ya yönelik yeniden inşa kredileri, az gelişmiş ülkelere sanayileşmeleri için yapılan yardım ve krediler dünya pazarının oluşması ve gelişimine katkıda bulunduğu söylenebilir.

Yardım ve kredi yöneten uluslar arası kredi kuruluşlarının (IMF, Dünya Bankası) ve uluslar arası para sisteminin istikrara kavuşmasını sağlayan kurum ve yapılarda dönemin ürünleridir (Yentürk 1993).

Kentsel ve bölgesel gelişme çalışmalarında düzenleme ve birikim arasındaki ilişkinin analizi, kentleşmenin veya bölgeselleşmenin spesifik süreçlerini, genel toplumsal ve ekonomik gelişme hareketi ile ilişkilendirmemize olanak sağlar. Peck ve Tickell (1995) bu bağlamda kent ve bölgesel gelişme yapısının, kapitalist büyüme ve kriz süreçlerinin tarihi ve coğrafi evrimi içinde, ancak anlaşılabilir olduğunu ve bunlardan etkilenip, koşullandığını ortaya koymaktadır (Goodwin 2001:76). Bu bağlamda pek çok yazar, kapitalist büyüme ve kriz dönemlerinin, kent ve bölgesel gelişme arasındaki ilişkinin izini sürmek üzere düzenleme yaklaşımını kullanmaktadır.

Örneğin, Fordist dönemde, işyerlerinden uzak Amerikan tarzı konutlar ve ek olarak

5 Jessop (1993:1) Keynesyen refah devletinin, ekonomik ve toplumsal yeniden üretimi ile ilgili olarak iki farklı amacından bahsetmektedir. Birincisi, talep yönetimi aracılığı ile göreli olarak kapalı bir ekonomide tam istihdamı sağlamaktır. İkincisi ise, kitle üretimine uygun kitle tüketim normları geliştirmektir, ya da basit bir ifade ile piyasada arz-talep dengesini sağlamaktır.

40 otoyollar yeni tüketim kalıplarının oluşmasına zemin hazırlamıştır. Refah devletinin kent merkezleri ve çevresindeki yerleşim alanlarına uyguladığı refah politikaları, bu tüketim kalıplarının olgunlaşmasına yol açmıştır. Bu tüketimin sürekliliği, bankacılık sistemlerinin dayanaklı tüketime olanak veren kredi mekanizmaları üretmesiyle daha da perçinlenmiştir. Nihayetinde toplumsal barış, işçilerin tüketici kalabalıkları olarak topluma entegre edilmesi ile sağlanmış, kapitalist çatışma ve karşılıklar böylelikle ötelenmiştir.

1970’lerde yaşanan kriz Fordizmin yaşam koşullarını daraltmıştır. Burada etkili olan nedenlerden birisi, geniş ve istikrarlı pazarlar yüksek satın alma gücü oluşturmada, etkili olan iktisadi ve siyasi işleyişin krizle birlikte işlevini yerine getirememesidir. Kriz sonrası koşullar (ABD hegomanyasında çöküş, Keynesciliğe karşı monetarizm..vb) küçük değişken pazarları ve talepte azalmayı beraberinde getirmiş ve tüketici tercihlerinde standartlaştırma karşıtı gelişmeler değişkenlik ve farklılaşma ile pekişmiştir. Bir diğer neden ise sermayenin teknik bileşiminde daha fazla makineleşme ve işin daha fazla ayrıntılandırılması ile verimliliği arttırmanın mümkün olmayışı, sermayenin getirisinin düşmeye başlamasıdır. Yani Fordist üretim sisteminin kendi içsel işleyiş koşullarının tıkanıklığa uğraması söz konusudur.