• Sonuç bulunamadı

FON YÖNETİMİ İŞLEMLERİNİN GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ ULUSLARARAS

Bankalar fon yönetimi işlemlerini ulusal döviz, para ve sermaye piyasalarının yanısıra; uluslararası döviz, para ve sermaye piyasalarında da gerçekleştirmektedir. Uluslararası piyasalarda yapılan işlemler hem organize hem de organize olmayan piyasalarda gerçekleşebilmektedir.

A. Uluslararası Döviz (FX) Piyasası

Döviz piyasası, farklı ulusal paraların birbirine dönüştürülmesini sağlamaktadır. Bu piyasalar dünyanın en geniş hacimli piyasalarıdır. Bunun en önemli nedeni piyasaların belirli bir zamanın olmamasıdır. Bu piyasa dünyada 24 saat açıktır; sabah Sidney ve Tokyo’da açılıp, zaman içerisinde Hong Kong ve Singapur’a kaydıktan sonra devreye Bahreyn girmektedir. Ardından da Avrupa piyasaları olan Frankfurt, Zürih ve Londra piyasaları açılmaktadır. İşlemlerin oldukça yoğun gerçekleştiği Londra piyasası hareketlendikten sonra, New York ve Chicago faaliyete başlamaktadır. Bu piyasaları daha sonra Los Angeles ve San Francisco takip etmektedir46.

Günün 24 saati faaliyet gösteren döviz piyasasının işlem hacmi, dünya ticaret hacminin 50 katını aşmış bulunmaktadır. Döviz piyasalarında ulaşılan işlem hacmi; yatırım, korunma ve spekülasyon amaçlı hareketlerin önemini açıkça ortaya koymaktadır. Döviz piyasaları coğrafik olarak birbirinden uzak olsa da, haberleşme araçları ile bu sorun giderilmiştir. Türkiye coğrafi konumu nedeniyle sabah erken saatlerde Uzakdoğu piyasası, saat 10.00-15.00 arası Avrupa piyasası ve 16.00’dan itibaren de Amerika piyasasında işlem yapabilmektedir.

Uzakdoğu piyasasında en önemli merkezler Tokyo, Singapur, Hong Kong ve Bahreyn’dir. Uzakdoğu piyasasında işlemler JPY (Japon Yeni), USD ve EUR ağırlıklı

olmaktadır. Günümüzde arbitraj yapmak isteyen yatırımcılar faiz oranı düşük ülkelerden borçlanıp, faizi yüksek ülkelere borç vererek (carry-trade) aradaki farktan gelir etme çabasındadırlar. Bu faktör, faizi en düşük ülke olan Japonya’nın para birimini daha da önemli hale getirmiştir. Böylece USD/JPY ve EUR/JPY pariteleri piyasalarda carry-trade açısından bir gösterge durumuna gelmiştir47.

Şekil 15. Uluslararası Spot Çapraz Döviz Kuru Ekranı

Kaynak: Reuters Veri Dağıtım Ekranı

Avrupa piyasasında en önemli merkezler ise Londra, Paris, Frankfurt ve Zürih’tir. Londra piyasası, saat avantajından dolayı en hacimli ve hareketli piyasadır. Şekil 15’te

47 Carry-trade, düşük faiz getiren bir para biriminden borçlanıp bu parayı yüksek faiz getiren başka bir para

uluslararası spot çapraz döviz kuru ekranı görülmektedir. Uluslararası döviz kuru işlemlerinde, farklı para birimlerine ilişkin parite değerleri alım ve satım şeklinde çift kotasyon olarak girilmektedir. Bu piyasada en çok işlem gören para birimleri EUR, USD, JPY, GBP ve CHF’dir.

Amerika’da en önemli merkez, kuşkusuz New York Borsası’dır ve Amerikan piyasasındaki hareketlenme özellikle 1970’lerden sonra USD’deki değer kaybıyla başlamıştır. Özellikle 1980’den sonra New York Borsası, Londra Borsası ile rekabet eder hale gelmiştir. Chicago Borsası da (CBOT) mal fiyatları anlamında oldukça önem arz eder. Amerika tarafında da en çok işlem gören para birimleri USD, EUR, JPY, GBP ve CHF’dir.

Uluslararası döviz alım-satım işlemlerinde ülkeler arasındaki saat farklılıkları ve dolayısıyla takas işlemlerinin valörü önemlidir. Genel ilke olarak uluslararası döviz alım- satım işlemlerindeki ödemeler, iki iş günü valörlü olarak gerçekleşmektedir. Bu işlemler spot işlem kabul edilmektedir. Döviz alım-satım işlemlerinde valör iki iş gününden fazla ise, bu işlem forward işlem kabul edilmektedir.

B. Uluslararası Para ve Sermaye Piyasaları

Parasal araçların ait olduğu ülkenin yasal düzenleme ve kısıtlamalarına bağlı olmaksızın işlem gördüğü piyasalara, uluslararası para piyasası denilmektedir. Uluslararası para piyasasında ülke riski ve politik risk kavramları ortaya çıkmaktadır. Ülkedeki parasal düzenlemeler, siyasi gelişmeler ve yasal sınırlamalar önemlidir. Dolayısıyla uluslararası para piyasalarında bu risklere bağlı olarak; kredi işlemlerinde faiz oranına ek bir risk marjı, yani fark söz konusu olmaktadır.

Uluslararası para piyasalarında mevduat ve kredi işlemlerinde genel olarak LIBOR + fark şeklinde faiz oranı belirlenmektedir. LIBOR oranına eklenen fark, ülke riskinin bir göstergesidir. Türkiye’deki bankaların yurtdışından sağladıkları sendikasyon

kredileri EUR para piyasasından temin edilmektedir48. Hangi ülkenin para piyasasından borç alınması söz konusu ise, o ülkeye ilişkin LIBOR, EURIBOR, TRLIBOR gibi faiz oranları baz faiz olarak alınmaktadır. Şekil 16’da uluslararası para piyasası LIBOR ekranı görülmektedir.

Şekil 16. Uluslararası Para Piyasası LIBOR Ekranı

Kaynak: Reuters Veri Dağıtım Ekranı

1. Bankalararası Para Piyasası

YP cinsinden fonlama ve fon fazlalarını değerlendirmede en yaygın piyasa, bankalararası para piyasasıdır. Örneğin; bir banka ihracatçıdan aldığı EUR’ları beş gün sonra vadesi gelecek olan bir EUR ithalatına ödeme için kullanacaksa, EUR’u ödeme valörüne kadar uluslararası Interbank piyasasında plasman yaparak değerlendirebilir.

Başka bir örnekle açıklamak gerekirse, aynı bankanın dört gün sonra GBP cinsinden borç ödemesi varsa, ancak bankaya yapılacak GBP girişleri sekiz gün sonra ise; banka ya elindeki başka bir dövizi FX piyasasında GBP’ye çevirebilir ya da dört gün sonraki valörle kullanmak ve sekiz gün sonra ödemek üzere bankalararası para piyasasından borçlanabilir. Bu piyasada para cinslerine ve vadelere göre uygulanacak faiz oranları, bankalarca Reuters ekranlarında yayınlanmaktadır. Şekil 17’de TRY için vadelere göre uygulanacak faiz oranları ICAPTRY kodu ile valörlü para piyasası işlemleri ekranında görülmektedir. ICAP kodunun sonuna eklenen para birimi ile; söz konusu para birimine ilişkin valörlü para piyasası oranları görüntülenebilir. Bu oranlar ile fon yöneticisi elindeki parayı hangi para piyasası işleminde değerlendireceğine karar vermektedir.

Şekil 17. Valörlü Para Piyasası İşlemleri Ekranı

Kaynak: Reuters Veri Dağıtım Ekranı

Bankalararası piyasada yapılan plasmanlar en az bir milyon USD ya da muadili tutarlar için yapılmaktadır. Vadeler ise on iki saat ile altı ay arasında değiştiğinden,

piyasadaki işlemler genellikle kısa vadelidir. Bankalararası piyasa, uluslararası para piyasasının fon dağılımını etkin bir şekilde gerçekleşmesinde önemli rol oynamaktadır49.

2. Amerikan Hazine Bono ve Tahvilleri

Amerikan Hazinesi tarafından çıkarılan bir yıla kadar vadeli olanlara Treasury Bill, 2-10 yıl vadeli olanlara Treasury Notes, 10 yıldan uzun vadeli olanlara Treasury Bonds denilir. Treasury Bill kısa vadeli hazine bonosudur ve vadeye kadar oluşan faiz anaparadan iskonto edilerek satılmaktadır. Treasury Note ve Treasury Bond ise iskonto yöntemiyle değil, altı ayda bir yapılan kupon ödemesi ile fiyatlanmaktadır. Treasury Bill, Note ve Bond yatırım araçlarının faiz oranları, aynı zamanda piyasada bir gösterge olarak da kullanılmaktadır. Şekil 18’de ABD tahvil ve bono işlemlerine ilişkin kupon ödemesi, vade, alış-satış fiyatı, alış-satış getirisi gibi bilgileri içeren ekran görülmektedir.

Şekil 18. ABD Tahvil ve Bono Piyasası Ekranı

Kaynak: Reuters Veri Dağıtım Ekranı

49 TSKPAB, s. 231.

İngiltere ya da Almanya gibi gelişmiş ülkeler, borçlanma senetleri

çıkarmaktadırlar. İngiliz devlet tahvilleri Gilt, Alman devlet tahvilleri ise Bund olarak adlandırılmaktadır. Bu tahvillerin piyasada bir gösterge olma durumu söz konusu değildir.

3. EURO-Piyasalar

Uluslararası finansal piyasalar EUR piyasa olarak tanımlanmakta ve temelde ikiye ayrılmaktadır. Birincisi EUR para (EUR currency) piyasasıdır ve genelde kısa vadeli fon alışverişi yapılmaktadır. İkincisi eurobond piyasasıdır ve bu piyasa belirlenen para birimini kullanmayan ülkelerde satılan tahvillerin alınıp satıldığı piyasadır. USD cinsinden bir devlet tahvilinin Avrupa’da ya da başka bir uluslararası finansal merkezde çıkarılması durumunda; söz konusu bu tahvil eurobond olarak adlandırılmaktadır. Eurobond piyasaları, kendi ülkeleri dışında bulunan tahvillerin alınıp satıldığı piyasalardır.

Şekil 19. Gelişmekte Olan Ülkelere İlişkin Eurobond Piyasası Ekranı

Kaynak: Reuters Veri Dağıtım Ekranı

Eurobond piyasası, uzun vadeli fonların sağlandığı uluslararası sermaye piyasası görünümündedir. Şekil 19’da gelişmekte olan ülkelere ilişkin eurobond piyasası ekranı görülmektedir. Şekilde Türkiye’nin USD ve EUR cinsinden yurtdışında ihraç ettiği eurobondlara ilişkin vade, kupon ödemesi, alış-satış fiyatı, alış-satış getirisi ve getiri değişim bilgileri yer almaktadır. Reuters’ın ülke eurobondlarını yayınladığı bu sayfada sadece Türkiye’nin değil; Güney Afrika, Endenozya, Filipinler, Rusya, Brezilya gibi ülkelerin eurobond fiyat ve getirleri görülebilmektedir. Eurobond, aynı anda birçok finansal merkezde geniş yatırımcı kitlesine sunulur. Bu tahviller sabit faiz, değişken dalgalı faiz (FRNS), hisse senedine dönüştürülebilir tahvil özelliği ile birçok para birimi üzerinden ihraç edilebilir50.

Eurobond, finansman sağlamak isteyen hükümet ya da şirketler tarafından, yurtdışında, 5 – 30 yıl vadeli olarak yabancı para cinsinden ihraç edilen ve hiçbir ülke

mevzuatına tabi olmayan tahviller olarak tanımlanabilir. Eurobond en az iki üyesi farklı ülkelerde kayıtlı bulunan bir sendika tarafından üstlenilmekte (underwriting), ihraççının ülkesi haricinde en az bir ya da daha fazla ülkede arz edilmekte ve başlangıçta ancak bir mali kuruluş tarafından edinilebilmektedir. Eurobondun başlıca özellikleri; uluslararası bir konsorsiyum aracılığıyla ihraç edilebilmesi, eurobond yatırımcılarının bilgili kurumsal yatırımcılar olması, birden fazla ülkede eş anlı olarak ihraç edilmesi, tek bir ülke yasasına tabi olmaması, dönüştürülebilir para cinsinden ihraç edilmesi, takas süresinin en az T+3 işgünü olması ve altı ay ya da yılda bir faiz ödemeli olmasıdır.

4. Türev Piyasaları

Türev piyasaları kavramı, forward, futures, options ve swap işlemlerinin tamamını içermektedir. Bu tür işlemler vadeli işlemlerdir. Vadeli işlemlerin ortak özelliği; ilerideki bir tarihte teslimatı yapılmak üzere herhangi bir malın ya da finansal aracın, bugünden alım satımının yapılmasıdır. Değeri başka bir finansal varlığın ya da malın değerine doğrudan bağlı olan finansal araçlar, türev araç olarak adlandırılmaktadır.

Türev araçlar korunma, spekülasyon ve arbitraj amacıyla alınıp satılabilmektedir. Korunma amaçlı işlemler; mevcut ya da gelecekte oluşabilecek risklerin borsadaki sözleşmeleri kullanarak azaltılması ya da giderilmesidir. Spekülasyon amaçlı işlemlerde yatırımcı, sözleşmeleri fiyat hareketlerinden kâr elde etmek amacıyla alıp satmaktadır. Arbitraj işlemleri herhangi bir risk alınmaksızın, fiyat ya da faiz hadlerinde oluşan dengesizliklerden faydalanarak, farklı sözleşmelerin ve işlemlerin eşanlı olarak yapılmasıyla, belirli bir kârın garanti edildiği işlemlerdir. Türev piyasaların temelini oluşturan futures işlemler organize borsalarda yapılmakta, bunun doğal bir sonucu olarak da vade, sözleşme büyüklüğü, alınacak teminatlar, fiyat adımları gibi işlem ölçütleri ilgili borsalar tarafından belirlenmektedir51. Opsiyonlar ise hem borsalarda hem de OTC piyasalarda işlem görmektedir. Her iki piyasada gerçekleştirilen opsiyon işlemleri, özellikleri bakımından farklılık göstermektedir.

51 Brealey M. Marcus, Fundamentals of Corparate Finance, 3rd Edition, McGraw Hill, London, 2001, s.

a. Organize Opsiyon Piyasaları

Organize borsalarda işlem gören başlıca opsiyon çeşitleri hisse senedi opsiyonları, döviz opsiyonları, endeks opsiyonları ve futures opsiyonlarıdır. Borsalarda gerçekleştirilen opsiyonlarının özellikleri şöyle özetlenebilir52;

• Tüm dönüştürülebilir dövizler USD’ye karşı fiyatlandırılmaktadır. Uygulama fiyatları, sabit belli aralıklarla kote edilmekte ve bir birim döviz karşılığı USD cinsinden belirtilmektedir53,

• Opsiyonlarda sözleşme büyüklükleri (sözleşme tutarları) standarttır. Standart sözleşme büyüklükleri, opsiyonların işlem gördüğü borsalar arasında da farklılık göstermektedir54,

• Opsiyonların vadeleri; genellikle üç aylık aralıklarla mart, haziran, eylül ve aralık aylarının 3. çarşamba günü dövizlerin teslimi olacak şekilde, standart vadeler olarak belirlenmiştir,

• Borsalardaki döviz opsiyonları peşin döviz kurları (piyasa kurları) üzerine düzenlediği gibi, futures sözleşmeleri üzerine de düzenlenmektedir,

• Opsiyon satıcısı, işlem yaptığı borsaya başlangıçta sözleşme değerinin belli bir yüzdesi tutarında marj yatırmaktadır.

Gelişmiş borsalarda standardize edilmiş döviz opsiyonlarının avantajları kısaca

şöyle belirtilebilir55. Piyasaların likit olması büyük hacimlerindeki taleplerin kolayca karşılanabilmesini sağlamaktadır. Ayrıca opsiyon satıcısının yükümlülüğünü yerine getirmeme şeklinde tanımlanan kredi riski, borsalardaki opsiyonlarda sözkonusu olmamaktadır. Bunun dışında işlemlerin yürütüldüğü bu borsalarda, opsiyon primleri kolaylıkla elde edilebilmekte; fiyat değişimleri ise anında Reuters’dan izlenebilmektedir.

52 Barry Howcroft ve Christopher Storey, Management and Control of Currency and Interest Rate,

McGraw Hill, New York, 1996, s. 56.

53

Hull, s. 87.

54 Marcus, s. 22.

Bu avantajlarının yanısıra, borsalarda işlem yapmanın başlıca kısıtı ise; işlemlerin borsa düzenlemelerine tabi olmasından dolayı döviz tutarı ve vade gibi konularda belirlenen standartlara uyma zorunluluğudur.

b. Organize Olmayan Opsiyon Piyasaları

Organize olmayan opsiyon piyasalarında döviz opsiyonları ve faiz opsiyonları, faiz tavanları, faiz tabanları ve faiz kuşakları işlem görmektedir. Bu piyasaların belli başlı özellikleri şu şekilde özetlenebilir56:

• Opsiyonların sözleşme büyüklüğü, uygulama fiyatı ve vadeleri tümüyle müşteri ve banka arasındaki anlaşmayla belirlenmektedir. Bu piyasalarda yapılan opsiyonlar, borsalarda standardize edilmiş opsiyonlara göre taraflara daha fazla esneklik sağlamaktadır,

• Opsiyon primi, sözleşme tutarının belli bir yüzdesi olarak kote edilmekte ve sözleşme yapıldıktan iki gün sonra ödenmektedir. Prim de iki taraf arasında yapılan sözleşme sonucu belirlenmekte ve sadece taraflarca bilinmektedir. Bu prim dışında ödenmesi gereken ek bir komisyon ya da masraf yoktur,

• Bu opsiyonlar, borsalardaki standartlarla karşılaştırıldığında daha kısa, uzun ya da ara günleri içeren vadelerle düzenlenebilmektedir.

Borsalarda gerçekleşen standart özellikli opsiyonlara göre, bu tür opsiyonlar alıcılara önemli esneklikler sağlamaktadır. Bu nedenle OTC piyasa opsiyonları, borsalardaki opsiyonlara göre daha pahalı opsiyonlardır. Diğer yandan firma (opsiyon alıcısı), bankanın yükümlülüğünü yerine getirmemesi riskiyle (kredi riski) karşı karşıyadır. Firmalar kendi gereksinimlerine göre düzenlenen, esnekliğe sahip, ancak görece daha pahalı olan bu tür opsiyonları yapmayı tercih etmektedir.

Günümüz finansal koşullarının daha riskli hale gelmesi nedeniyle finansal risk yönetim tekniklerinin kullanımının yaygınlaştığı görülmektedir. Finansal risk yönetim

tekniklerine olan talebi belirleyen temel değişken, finansal risktir ve finansal riskler giderek artmaktadır. Fon yönetimi bölümlerinin işlemlerinin gerçekleştiği piyasalara ve işlemlere bakıldığında; piyasa riskini oluşturan faiz, döviz kuru, hisse senedi ve türev ürün fiyatlarındaki değişiklikler bankanın karlılığı ve riskliliği açısından büyük öneme sahiptir. Bankacılık risklerini ayrıntılı bir biçimde tanımlayan, bunların ölçülmesine dönük kapsamlı yöntemler sunan ve tüm bunların yanında, risk ölçüm süreçlerinin etkinliğinin sağlanmasına dönük önlemler içeren Basel II Uzlaşısı, bankacılık sektörü açısından önemli bir gereksinimi karşılamaktadır. Gelişen ve değişen koşullar riskin üstlenilmesinin tek başına yeterli olmadığını, asıl başarının riskin iyi yönetilmesi ile olanaklı olduğunu göstermiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

FON YÖNETİMİNDE KARŞILAŞILAN FİNANSAL RİSKLER VE FİNANSAL RİSK YÖNETİMİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER

1990’li yıllardan itibaren piyasalarda finansal araçların oynaklığının artması sonucu finansal risk önemli bir kavram olarak ortaya çıkmıştır. Finansal risklerin etkin yönetimini sağlamak için güvenilir ölçü ve yöntemlerin uygulanması bir zorunluluk haline dönüşmüştür. Bu bölümde bankaların, karşı karşıya oldukları riskler tanımlanmış, sınıflandırılmış ve ölçüm yöntemleri incelenmiştir. Bankadaki fon yönetimi bölümlerinin bankanın nakit ve nakit benzeri varlıklarının etkin yönetimini amaçlaması nedeniyle, fon yönetimi bölümlerinin karşılaştığı en önemli risklerden biri piyasa riskidir. Bu riskler, doğru yönetilmediğinde bankaların fon yönetimi bölümlerinin kazandıklarını çok kısa sürede kaybetmelerine neden olabilmektedir. Bu yüzden piyasa riski ölçüm yöntemlerinin tümü ve özellikle Basel II uzlaşısında içsel ölçüm yöntemi olarak yer alan RMD yöntemi incelenmiştir. RMD hesaplamasında kullanılan tüm ölçüm yöntemleri ve piyasa riskinin temel ölçüsü olan oynaklık parametreleri RMD çerçevesinde ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

I. BANKACILIKTA RİSK YÖNETİMİ KAVRAMI, AMACI VE TÜRLERİ

Bankalar kârlılığa ve likiditeye ilişkin kararlar alırken, mevcut belirsizliği gidermek üzere öngörüde bulunurlar. Öngörü ile gerçekleşmenin aynı yönde olmaması da, riski meydana getirmektedir. Bankacılık, doğası gereği risk faktörü içermektedir. Yaşanan krizler, tüm bankaların gelişim sürecinin temelinde risk ve riskin yönetilmesi konusunun ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.

Küreselleşme ve teknolojideki gelişmeler nedeniyle finansal sistemlerin bütünleşmesi hız kazanmış; bu da bir ülkenin yaşadığı ekonomik sıkıntıların, diğer ülkelere ulaşmasına neden olmuştur. Küreselleşme ile artan krizler nedeniyle ülkeler, kendi finans piyasalarına ilişkin düzenlemelerin yeterli olmadığının farkına varmış ve

bazı uluslararası düzenleyici otoriteler tarafından bankaların karşılaştıkları risk yönetim sürecine ilişkin düzenlemeler uygulamaya konulmuştur.

A. Bankacılıkta Risk Yönetimi Kavramı

Risk, beklenen bir sonucun belirsizlik derecesi olarak tanımlanmaktadır. Başka bir ifade ile risk, olayın ya da olaylar grubunun ortaya çıkma olasılığıdır. Risk kelimesi genelde istenmeyen bir durumu ifade etmektedir. Bu nedenle risk, belirsizliğe karşı maruz kalınan durum olarak da tanımlanabilir57. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) göre risk; bir işleme ilişkin parasal kaybın ortaya çıkması ya da bir giderin, ya da zararın vuku bulması nedeniyle; ekonomik faydanın azalması olasılığı olarak tanımlanmaktadır. Risk az iken geleceği öngörümleyebilme gücü yüksek, risk çok iken geleceği öngörümleyebilme gücü düşük olmaktadır58.

Bankacılıkta risk yönetimi anlayışının önemi, son yıllarda hem Dünya’da hem de Türkiye’de finans kesiminde yaşanan krizler sonucu artmıştır. Risk yönetimi güçlü olan bankalar, aldıkları riskleri ayrıntılı olarak inceleyip, olası kayıpları önceden belirleyerek önlemler almaktadırlar. Bu nedenle güçlü risk yönetimine sahip olan bankalar, piyasaların yaşadığı olağanüstü durumlarda karşılaşılabilecek kayıpları azaltırken, kârlılığı artırabilmektedir.

Aktif ve pasif nitelikteki varlıkların değerlerinde beklenmedik değişimlerin ortaya çıkması olasılığı şeklinde tanımlanabilecek olan risk, finansal piyasaların kaçınılmaz bir unsurudur. Finans piyasasında faaliyet gösteren tüm kuruluşların, özellikle de bankaların karşı karşıya oldukları riskleri tanımlamaları, risk ölçüm yöntemleri ile ölçmeleri ve ölçülen risklere karşı uygulanması gereken politikaları oluşturmaları gerekmektedir. Bu sürecin bütünü risk yönetim sürecini oluşturmakta ve özellikle ticari bankacılık için çok önemli bir gereksinim olmaktadır.

57

Andy Anderson, Riskler ve Risk Yönetimi, Seminer Notları, Mida Institute, İstanbul, 2005, s. 34.

58 Fikry Gahin, Review of the Literature on Risk Management, American Risk and Insurance

B. Bankacılıkta Risk Yönetiminin Amacı

Her finansal yatırım, riskini de beraberinde getirmektedir. Gelecekte piyasa koşullarının ne olacağının tam olarak bilinememesinden dolayı, söz konusu yatırımların gelecekteki değerleri de tam olarak saptanamamaktadır. Ancak istatistiksel yöntemler kullanılarak yapılan yatırımın beklenen değeri, değişik olasılıklar altında analiz edilebilmektedir59.

Risk yönetimi; kişi ve kurumların finansal pozisyonlarının ne kadar risk taşıdığının belirlenmesi ve bu ölçütün kabul edilebilir bir risk düzeyine çekilmesini sağlamaktadır. Risk yönetiminin amacı, işletmenin kararlılık içerisinde faaliyetine devamı için gerekli düzenlemeleri sağlamak ve organizasyondaki mal ve kişilerin korunması ile işletmenin kazanma gücünü korumaktır. Böylece risk yönetimi, organizasyonda oluşabilecek beklenmeyen kayıpların en düşük maliyetle kontrol altına alınması için gerekli kaynakların ve faaliyetlerin planlanması, organizasyonu, yönetilmesi ve kontrol edilmesi olarak tanımlanabilir60.

Bankacılıkta risk yönetiminin iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan ilki, bankanın finansal performansını iyileştirmek ve böylece kârlılık yaratılmasına katkıda bulunmaktır. Diğer bir amaç ise, bankanın karşılanması olanağı olmayan ölçüde büyük zararlarla karşılaşmasını engellemek ve böylece karşılaşılabilecek zararın kontrol altında tutulmasının sağlanmasıdır.

C. Bankacılıkta Risk Yönetimi Türleri

Bankaların karşı karşıya oldukları riskleri Uluslararası Ödemeler Bankası (Bank for International Settlements-BIS) ve Basel Komitesi, genel olarak piyasa, kredi ve

59

Suat Teker, Evren Bolgün ve Barış Akçay, “Banka Sermaye Yeterliliği: Basel II Standartlarının Bir Türk Bankasına Uygulanması”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Vol:2, 2005, ss. 48-66.