• Sonuç bulunamadı

BANKALARIN KARŞILAŞTIKLARI FİNANSAL VE FİNANSAL OLMAYAN

OLMAYAN RİSKLER

Risk yönetimi kavramı, kurumların karşı karşıya olduğu tüm riskleri kapsamaktadır. Ancak fon yönetimi bankaların bilançolarına yansıyan, nakit ya da nakit benzeri varlıkların yönetiminde ortaya çıkan riskler ile ilgilidir. TBB riskleri kredi riski, piyasa riski ve operasyonel risk olarak başlıca üç grupta incelemiştir. Kredi ve piyasa riskini finansal risk, operasyonel riski de finansal olmayan risk şeklinde iki ana gruba ayırmıştır69.

Bankaların maruz kaldığı riskler oldukça çok sayıdadır. Bu çalışmadaki risk sınıflandırılması Türkiye Bankalar Birliği (TBB) ve Basel’in yaptığı gruplamalar esas alınarak gerçekleştirilmiştir. Ancak çalışmadaki risk sınıflandırması, literatürdeki diğer çalışmalar doğrultusunda genişletilmiştir. Çalışmada riskler TBB’nin sınıflandırdığı

şekilde; kredi ve piyasa riskini finansal risk, operasyonel riski de finansal olmayan risk

olarak iki ana gruba ayrılarak incelenmektedir. Çalışmada TBB’nin ayrımına ek olarak, finansal risk grubuna Basel tarafından dikkate alınan likidite riski eklenmiştir. Finansal olmayan risk grubunda ise operasyonel risk kavramına yer verilmiş ancak itibar riski, ülke riski ya da yasal risk gibi diğer riskler, diğer finansal olmayan risk başlığı altında

67 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), “Bankaların İç Denetimi ve Risk Yönetimi

Sistemleri Hakkında Yönetmelik”, 08.02.2001 Tarih ve 24312 Sayılı Resmi Gazete, 2001, s. 14.

68

Nejat Yüzbaşıoğlu, Risk Yönetimi ve Bankaların Denetimi, BDDK Risk Yönetimi Konferansı Bildiri

Kitabı, Ankara, 2003, s. 55.

Bankaların Karşılaştıkları Riskler

gösterilmiştir. Literatürdeki çalışmalar ile desteklenerek, esas temeli Basel ve TBB çalışmalarına dayanarak oluşturulan bankaların karşılaştıkları risk sınıfları aşağıdaki

şekilde gösterilmiştir.

Şekil 20. Bankaların Karşılaştıkları Risklerin Sınıflandırılması

Her bankanın portföyüne ve risk yönetim uygulamalarına göre piyasa, kredi, operasyon riskinin görece büyüklüğü değişir. Genelde gelişmiş piyasalarda ticari bankaların aldığı en büyük risk, kredi riskidir. Türk bankalarının genelinde kredi portföylerinin bilanço içerisindeki görece küçüklüğü nedeni ile en büyük risk sınıfı, kredi riski olarak değerlendirilememektedir. Türk bankalarının genellikle taşıdıkları en büyük riskin, vade uyuşmazlığından kaynaklanan faiz riskini ve döviz kurunun oynaklığından etkilenen kur riskini kapsayan piyasa riski olduğu görülmektedir.

Şekil 21. Gelişmiş Piyasalardaki Finansal Risk Dağılımları

Finansal Riskler Finansal Olmayan Riskler

Kredi Riski Likidite Riski Piyasa Riski Operasyonel Risk Diğer Finansal Olmayan Riskler

15% 15% 5% 70% 50% 45% 15% 35% 40% 80% 30%

Ticari Banka Yatırım Bankası Hazine Yönetimi Varlık Yönetimi Piyasa riski

Kredi Riski

Operasyonel Risk

Kaynak: Phillippe Jorion, VaR: The New Benchmark for Managing Financial Risk, 2nd Edition, McGraw Hill, New York, 2000, s. 450.

Ticari ve yatırım bankalarının karşılaştığı risklerin yüzdesel dağılımına bakıldığında en yüksek paya kredi riski, daha sonra piyasa riski ve en az paya operasyonel riskin sahip olduğu görülmektedir. Hem ticari bankaların hem de yatırım bankalarının fon yönetimi bölümünlerinin karşılaştığı en yüksek paya sahip risk türü %80’lik pay ile piyasa riskidir70. Türkiye’deki bankaların karşılaştığı en önemli risk grubunun da piyasa riski olması nedeniyle, piyasa riski üçüncü bölümde model konusu olarak incelenmektedir.

A. Bankaların Karşılaştıkları Finansal Riskler

Bankalarda karşılaşılan riskler, başlıca finansal ve finansal olmayan risklerdir. Finansal risk grubunun altında piyasa, likidite ve kredi riskleri yer almaktadır71.

1. Piyasa Riski

Piyasa riski; bankalarca alınan pozisyonlarda finansal piyasadaki dalgalanmalardan kaynaklanan faiz, kur ve hisse senedi değişimlerine bağlı olarak ortaya çıkan faiz oranı riski, hisse senedi pozisyon riski ve kur riski gibi nedenlerle zarar etme olasılığıdır72. Piyasa riski, piyasadaki fiyat hareketleri sonucunda finansal varlıkların

70 Phillippe Jorion, VAR: The New Benchmark for Managing Financial Risk, 2nd Edition, McGraw

Hill, New York, 2001, s. 450.

71 Yüzbaşıoğlu, s. 62. 72 Cournet ve Sauders, s. 190.

değerlerinde yaşanacak değişimler nedeniyle maruz kalınabilecek zarar olasılığı olarak tanımlanabilir. Tanımda yer alan fiyat hareketleri; faiz oranlarındaki, kur değerlerindeki, hisse senetleri ve kıymetli maden fiyatlarındaki değişmeleri içermektedir73.

BDDK’ya göre piyasa riski; bankaların alım satım hesapları içerisinde, getirisi faiz oranı ile ilişkilendirilmiş finansal araçlarda ve bankanın bilanço kalemlerinde yer alan tüm varlık ve yükümlülüklerinde faiz oranı, hisse senedi ve döviz kurundaki dalgalanmalar nedeniyle meydana gelebilecek zarar riskidir74.

a. Kur Değişim Riski

Kambiyo ya da kur riski, bankanın döviz cinsinden aktif ya da pasif kalemleri üzerinden kur dalgalanmalarına karşı taşıdığı riskleri kapsamaktadır. Söz konusu risk; ülke parasının diğer YP karşısında değer yitirmesi ya da kurumun döviz pozisyonunda mevcut YP’lerin birbirleri arasındaki değerlerinde meydana gelen değişmeler sonucundaki zarar olasılığıdır75.

Bir bankanın bilançosunda YP cinsi varlık ve yükümlülüklerin olması durumunda; döviz miktarına ve döviz kurlarında meydana gelen değişmenin yönüne göre, TL cinsinden bankanın varlık ve yükümlülüklerinde artış ya da azalışlar meydana gelebilmektedir. Örneğin; YP’nın ulusal paraya göre değer kazanması durumunda, YP varlıkları yükümlülüklerine göre daha fazla olan bir bankada kâra neden olurken, YP’nın değer kaybetmesi durumunda tersi söz konusu olacaktır. Kur riski, banka bilançosunda YP aktiflerin YP pasiflerden az olması durumunda yüksektir. Bu duruma açık (short) pozisyon, tersi duruma ise kapalı (long) pozisyon denilmektedir.

73Steven Tapiero, Risk and Financial Management: Mathematical and ComputationalMethods, John

Wiley&Sons, New Jersey, 2004, s. 67.

74 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), “Piyasa Riskinin Dahil Edildiği Sermaye

Yeterliliği Rasyosunun Standart Metoda Göre Hesaplanmasına İlişkin Örnek”, BDDK Araştırma Dairesi, Mart, 2007, s. 2.

Bankanın tek bir döviz cinsinden varlık ve yükümlülükleri var ve birbirine eşit ise, o banka açısından herhangi bir kur riski söz konusu olmayacaktır. Ancak bankanın TL değerleri eşit olan, ama farklı para birimlerinin bileşiminden oluşan varlık ve yükümlülüklerinin olması durumunda, banka açısından yine kuru riski söz konusu olacaktır. Kur riskinin olduğu durumlarda parite riski de söz konusu olabilmektedir. Kur riski sadece ulusal para ve YP arasındaki çapraz kurunun değişmesinden dolayı oluşurken, parite riski o kurumun aktif ve pasifinde taşıdığı YP’ların kendi aralarındaki paritenin değişiminden kaynaklanmaktadır.

Kur riski, alacak ve borçların değerlerinin YP cinsinden farklı olması nedeniyle kârlılaşılabilecek zarar olasılığıdır. Bilançodaki döviz bazındaki varlık ve yükümlülüklerin eşit olmaması, kur riskinin en önemli nedenidir. Kur riski, özellikle gelişmekte olan ülkelerde döviz kurlarındaki oynaklığın yüksek olması nedeniyle önem taşımaktadır76.

b. Hisse Senedi Fiyat Değişim Riski

Hisse senetleri anonim ortakların ihraç ettikleri, anonim ortaklık sermaye payını temsil eden kıymetli evrak niteliğine sahip senettir. Hisse senetleri sermaye piyasasında fon alışverişine aracılık eden önemli bir menkul değerdir. Pay senedinin sermaye pazarında sahip olduğu fiyat, o pay senedinin borsa değerini oluşturmaktadır. Borsa değeri, borsa koşullarında arz ve talebe göre oluşan bir fiyat olup pay senedinin gerçek değerinden farklılık gösterebilir77.

Hisse senetleri finansal piyasalarda en yüksek riske sahip yatırım araçlarındandır. Hisse senetleri ekonomik, siyasal, psikolojik, dışsal ve dönemsel pek çok unsurun etkisi altında bulunmaktadır. Bu unsurların hisse senedi değerini etkileme derecesi farklılık gösterebilmektedir. Gelişmiş ülke ekonomileri ile karşılaştırıldığında, Türkiye sermaye piyasasındaki hisse senetlerinin oldukça yüksek sistematik risk taşıdığı söylenebilir.

76 Holland, s. 116.

Bundan dolayı faiz oranı ve döviz kurundaki değişiklikler, İMKB’deki hisse senedi fiyatlarını hemen etkileyebilmektedir.

c. Alım-Satım Amaçlı Faiz Riski ve Yapısal Faiz Riski

Faiz riski; bilançonun aktif kalemiyle pasif kalemi arasında vade ya da faiz bazında bir uyumsuzluk olması, ya da değişken faizli yükümlülüklerin gelecekteki nakit akımları ve kâr-zarar üzerinde belirsizliğe yol açması halinde ortaya çıkmaktadır78. Faiz riski, faiz oranlarındaki hareketler nedeniyle bankanın finansal durumuna bağlı olarak maruz kaldığı risktir. Faiz riskinin hem banka gelirleri hem de bilanço içi ve bilanço dışı kalemlerin ekonomik değerleri üzerinde etkisi vardır. Bir banka açısından bakıldığında; faiz oranı riski ya fon yönetimi tarafından yapılan alım-satım işlemleri sonucunda, ya da bilançonun aktif ve pasif bölümleri arasındaki vade uyuşmazlığı nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bankaların fon yönetimi bölümleri gün içerisinde fiyatı faiz oranlarındaki değişime göre değişen birçok finansal ürünü alıp satarlar. Bu finansal ürünler içerisinde en geniş yer tutanlar, hazine bonoları ve tahvillerdir.

Faiz oranına ilişkin risk çeşitlerini başlıca dört grupta açıklamak olanaklıdır. Bunlar; gelir riski, yeniden fiyatlama riski, opsiyon riski ve temel risk olarak sayılabilir79.

• Gelir Riski, bir yıl ya da bir yıldan kısa vadeli faize duyarlı aktif ve pasif fiyatlarındaki değişimin oluşturduğu risktir. Gelir riski, alım-satım riski olarak da adlandırılabilir. Fiyatlandırmadaki uyumsuzluklar, bankanın gelir eğiminin ve

şeklinin değişmesine yol açar. Bu risk; gelir eğrisindeki beklenmeyen

değişmelerin, bankanın gelirlerinde ters yönde etkiler oluşmasıyla ortaya çıkar.

• Yeniden Fiyatlama Riski, aktiflerden vadeleri boyunca elde edilen gelirlerin farklı faiz oranlarında yeniden yatırıma dönüşmesi sırasında ortaya çıkan risktir. Yeniden fiyatlama riski, yapısal faiz riski olarak da adlandırılabilir. Yapısal faiz

78 Faik Çelik, “Türk Bankacılığında Risk Yönetimi Yönetmeliği Dönemi ve Piyasa Riski Ölçüm

Metodları”, İktisat-İşletme ve Finans Dergisi, Eylül, 2001, s. 62.

79 Salih Yavuz, “Risk Yönetimi İçeri Aktif Pasif Yönetimi Dışarı”, Bankacılar Dergisi, Türkiye Bankalar

riski, bankanın varlık vadelerinin yükümlülüklerine göre daha uzun olması nedeniyle karşılaşacağı risktir.

• Opsiyon Riski, bankanın içerisinde olduğu opsiyon sözleşmelerinin değerindeki değişim riskidir. Opsiyon; sahibine herhangi bir tarihten itibaren belli bir süre içerisinde, belirli bir faiz üzerinden borçlanma ya da borç verme hakkıdır. Sabit faiz düzenin yerini değişken faize bırakmasıyla faiz riski ortaya çıkmıştır. Faiz opsiyonları bu riski ortadan kaldırmak için geliştirilmiş türev ürünlerdendir. Faiz opsiyonları ile ileriye yönelik faiz riski ortadan kaldırılarak, kâr potansiyeli korunabilmektedir.

• Temel Risk, faiz oranlarındaki dalgalanmaların aktif ve pasif kalemlerine aynı ölçüde yansımaması durumunda oluşmaktadır. Diğer bir ifadeyle, faize duyarlı aktifler ile faize duyarlı pasiflerin getiri oranları arasında bağlantı olmadığını gösteren risktir. Bu risk, benzer fiyatlandırma şekilleriyle farklı araçlara uygulanan oranlar üzerinden kazanılan ya da geri ödemeler arasındaki negatif korelasyondan kaynaklanan risktir. Faiz oranları değiştiğinde, bu farklılıklar benzer vadeleri olan varlıklar ve yükümlülükler arasındaki kazançlarda beklenmedik değişmelere neden olabilmektedir.

Faiz riskinin etkisi, net faiz geliri ve ekonomik değerdeki değişimle ölçülebilir. Geleneksel bir yaklaşım olan net faiz geliri, bankanın o dönemki gelir tablosunun nasıl etkileneceğini göstermektedir. Gelir tablosundaki etkiler; bankanın kredi notunu ve güvenilirliğini, dolayısıyla paranın maliyetini artırabilir. Faiz riskinin bankanın ekonomik değeri üzerindeki etkisi, gelecekteki nakit akışlarının bugünkü değerinin faiz oranlarındaki değişimlerden etkilenmesi sonucunda oluşur. Faiz oranının değişmesi, bankanın gelirleri ve ekonomik değerleri üzerinde ters etkiler yaratacaktır. Bu durum bankanın maruz kaldığı faiz riski etkisinin belirlenmesinde üç ayrı, ancak birbirini bütünleyici yaklaşımın oluşmasını sağlamaktadır80.

80 Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yapısal Faiz Oranı Çalışma Grubu, “Basel II Yapısal Faiz Oranı Risk

• Gelirler Yaklaşımı: Faiz oranlarındaki değişmenin büyüme ya da açıklanan gelirler üzerindeki etkisidir. Burada, net faiz geliri önemli bir gelir bileşenidir. Azalan gelirler sermaye yeterliliğini azaltır, piyasadaki güveni sarsar ve likiditeyi zayıflatarak kurumun finansal istikrarını tehdit edebilir.

• Ekonomik Değer Yaklaşımı: Piyasa faiz oranlarındaki değişim, banka varlık ve yükümlülüklerinin ekonomik değerini de etkileyebilecektir. Bir finansal aracın ekonomik değeri, beklenen nakit akışlarının bugünkü değerini ifade eder. Ekonomik değer yaklaşımı; faiz oranlarındaki değişmelerin gelecekteki bütün nakit akışlarının, bugünkü değeri üzerindeki olası etkilerini dikkate almaktadır. Bu da faiz oranlarındaki değişmenin uzun dönemli olası etkileri konusunda, gelir yaklaşımına göre daha geniş bir bakış açısı sunmaktadır.

• Gizli Kayıplar: Faiz riskinin düzeyi belirlenirken geçmişteki faiz oranlarının bankanın gelecekteki olası performansına olan etkisi de gözönüne alınabilir. Özellikle piyasada göze çarpmayan araçların hali hazırda, geçmişteki faiz oranı hareketlerinden kaynaklanan bazı gizli kayıp ve kazançlar taşıdıkları dikkate alınabilir.

d. Emtia ve Kıymetli Madenler Riski

Emtia; organize piyasalarda alım/satımı yapılabilen tarım ürünleri, petrol, gaz, elektrik ve altın hariç (Basel ve BDDK düzenlemelerinde döviz kuru riski ile birlikte ele alınmıştır) kıymetli madenler gibi fiziksel ürünler olarak tanımlanmaktadır. Emtia fiyatı değişim riski, genellikle piyasada oluşan arz üzerinden belirlenir81. Diğer bir ifadeyle, arzın oynaklığı fiyatı belirlemektedir. Bu yönüyle emtia fiyatı değişim riski, diğer risk türlerinden ayrılmaktadır.

2. Likidite Riski

Değişen koşullar, geleneksel yaklaşımlardan farklılaşan yeni bir likidite yönetimi anlayışını ortaya çıkardı. Daha önceki fon yönetimi yaklaşımları, likidite gereksiniminin

bilançonun aktif kısmından karşılanması temeline dayanırken; bu yeni yaklaşım artan kredi talebi ve likidite gereksiniminin pasifler yoluyla karşılanması esasına dayanıyordu82.

Likidite riski iki tür riskten oluşmaktadır. Bunlar, fonlamaya ilişkin likidite riski ve piyasaya ilişkin likidite riskidir. BDDK tarafından fonlamaya ilişkin likidite riski; nakit giriş ve çıkışlarındaki düzensizlikler ve vadeye bağlı nakit akımı uyumsuzlukları nedeniyle fonlama yükümlülüğünün uygun bir maliyet ile yerine getirememe riski olarak belirtilmiştir. BDDK tarafından piyasaya ilişkin likidite riski ise; bankanın piyasaya gerektiği gibi girememesi, sığ piyasa koşulları nedeniyle pozisyonlarını yeterli miktarda ve uygun fiyatta kapatamaması ve bu pozisyondaki zarar etme riski olarak belirtilmiştir83.

Likidite riski bankaların varlık ve yükümlülüklerinin farklı vadelerde olmasından kaynaklanmaktadır. Likidite riski altında yatan asıl sorun, bankalar tarafından mevduat sahiplerinin ne zaman ve ne miktarda geri çekeceklerinin ve kredi talep edenlerin de ne zaman ve ne miktarda paraya gereksinimlerinin olacağının bilinmemesidir84. Likidite riski, sahip olunan varlıkların nakit talebini karşılayamaması riskidir. Bu risk özellikle nakde gereksinim duyulduğu zaman varlıkların satılamaması ve paraya çevrilememesinden kaynaklanmaktadır. Varlıkların vadelerinin, yükümlülüklerin vadelerinden daha uzun olması durumu, likidite riskini artırmaktadır. Bankanın likidite riski, hem vadesi gelen nakit çıkışlarını karşılayabilme hem de yeni işlemlere girebilme yeteneği ile ölçülebilir. Bankanın gerçek likiditesine bağlı faktörler; mevduatın yapısı ve oynaklığı, mevduat dışındaki pasiflerin vadeleri, kredi taleplerindeki mevsimsel özellikler, kredi portföyünün vadesi, çeşitli aktiflerin pazarlanmasına yönelik ikincil piyasaların varlığı ve bankanın ek fonlar için borçlanma kabiliyetidir 85.

82 John A. Haslem, Bank Funds Management: Text and Readings, Reston Publishing Co., Virginia,

1986, s. 123.

83 Burak Akan, “Likidite Riski Yönetim Prensipleri”, Bankacılar Dergisi, Türkiye Bankalar Birliği,

Sayı:54, 2007, s. 76.

84 Joel Bessis, Risk Management in Banking , John Wiley&Sons, London, 1998, s. 7. 85 Bessis, s. 8.

Likidite bulundurulmasının başlıca nedenleri; mevduatın çekilmesiyle oluşan net fon çıkışlarını tekrar yerine koyma, beklenen fon girişlerinin gerçekleşmemesini karşılama, olası sorumluluklar söz konusu olduğunda yeni fonlar bulma ve bankanın yapmak istediği yeni işlere girebilme gereklilikleridir. Geniş anlamıyla ilk gereklilik fon riski, ikinci gereklilik zaman riski, üçüncü ve dördüncü gereklilikler talep riski olarak nitelenmektedir86.

Bankacılığın temellerindeki değişikliklerden kaynaklanan likidite sorunları ise başlıca seküritizasyon, türev ürünler ve yoğunlaşma sorunları olarak sayılabilir87:

• Seküritizasyon: Seküritizasyon kavramı, menkul kıymetleştirme olarak da bilinmektedir. Piyasadaki gelişmeler bankaları teminatlı finansmana daha fazla bağlamaya yöneltirken, Basel II’de varlık bazlı kanalların gelişmesine destek olmuştur. Bunlar; fonlama likidite riskinin azaltılması ve piyasanın likiditesi için olumlu gözükmesine karşın, içerdiği ciddi riskler mevcuttur.

• Türev Ürünler: Kredi türev araçlarının gelişmesi, seküritizasyon işlemleri gibi, daha uzun vadeli risklerin, bu tip riskleri almak isteyen başka piyasa oyuncularına devredilmesine olanak sağlar. Ancak kriz dönemlerinde en az likit araçlar olacağı söylenebilir.

• Yoğunlaşma: Pazarın işlem yapan kişi (dealer) tarafının yoğunlaşmasıdır. Büyük bir oyuncunun pazardan çıkması ve ayrılması olasılığı bir endişe ve kaygı nedeni olabilir.

3. Kredi Riski

Kredi riski temel olarak, bankanın kredi alacaklarını zamanında ve tam olarak tahsil edememesi riskidir. Bir bankanın kredi müşterisinin, sözleşme koşullarına uygun

şekilde yükümlülüklerini karşılayamama olasılığı da, kredi riski olarak tanımlanmaktadır.

Bankaların, ödünç alanların kredibilitesi konusunda doğru karar vermesini gerektirir.

86 Adem Akdemir, Likidite Riski, Ezgi Yayıncılık, İstanbul, 2005, s. 52. 87 Akan, s. 76.

Ancak, ödünç alanların kredibilitesi zaman içerisinde azalabilir. Dolayısıyla bankanın maruz kaldığı en temel risk, ödünç alanın sözleşme koşullarına uymaması durumudur. Ayrıca borçlunun kredi derecesindeki ani değişimler de kredi riski olarak nitelendirilebilir.

Bankaların kredilerine ilişkin geri ödeme yükümlülüğünün yerine getirilememesine, ödeme uyuşmazlığı ve teminat riski de denilmektedir. Borçluların anaparayı ve faizini zamanında ödememeleri, banka açısından hem likidite hem de kâr/zarar sorunu yaratmaktadır. Geri dönüşü olmayan krediler, banka iflasına varan sonuçlara neden olabilmektedir88.

Basel Komitesi’nce kredi riskinin etkin işlemesini sağlayacak unsurlar, bankanın üst yönetiminin kalitesi ve bankanın karar alma süreçlerinin doğru şekilde işlemesidir. Buna ek olarak; kredi borçlusunun kredi talebinin hangi amaç ve plan için talep edildiğinin incelenmesi, borç geri ödemesinde kullanılacak fon kaynaklarının araştırılması, farklı senaryolarda kredi geri ödeme performansının ölçülmesi ve firmanın nakit akımındaki değişimlerin de dikkate alınarak risk analizi yapılması, kredi geri ödemelerindeki geri dönüş oranına olumlu yansımaktadır.

Kredi riskinin azaltılması için belirli sektörlere ve kişilere yoğunlaşan kredilerin önlenmesi, kredi açılacak müşterilerin detaylı incelenmesi, kredilere limit getirilmesi, kredinin tahsis edilmesi kararını veren kişi ve bunu takip eden karar organının düzenli olarak denetlenmesi yoluyla bankanın kredi kararlarında etkin davranması gerekmektedir. Bankalar, risklere karşı kendilerini en basit yöntem olan çeşitlendirme yoluyla korumaktadır.

B. Bankaların Karşılaştıkları Finansal Olmayan Riskler

88 Güran Yahyaoğlu, “Bankacılıkta Risk Yönetimi”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt 83, Sayı 1, İstanbul,

Bankaların maruz kaldığı finansal olmayan riskler; opersyonel risk ve diğer finansal olmayan riskler başlıkları altında incelenmiştir. Operasyonel riske yasal risk dahil edilmiş, ancak strateji ve itibar riski hariç tutulmuştur.

1. Operasyonel Risk

BDDK’nın 8 Şubat 2001 tarihinde yayınlanan Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri hakkındaki yönetmeliğinde operasyonel risk; banka içi kontrollerdeki aksamalar sonucu hata ve usulsüzlüklerin gözden kaçmasından, banka yönetimi ve personeli tarafından zaman ve koşullara uygun hareket edilememesinden, banka yönetimindeki hatalardan, bilgi teknolojisi sistemlerindeki hata ve aksamalar ile deprem, yangın, sel gibi felaketlerden kaynaklanabilecek kayıp ya da zarara uğrama olasılığı şeklinde tanımlanmıştır. Basel Komitesi ise operasyonel riski; yetersiz ve başarısız içsel süreçlerden, personel ve sistemlerden ya da dışsal olaylardan kaynaklanan, doğrudan ya da dolaylı zarar olarak ifade etmiştir89.

Bankalar teknolojiyi yoğun olarak kullanan kurumlar olduklarından teknolojiye yüksek yatırım yapmaktadırlar. Özellikle internet bankacılığı ve telefon bankacılığı gibi yoğun teknolojik altyapıya gereksinim duyan işlemler kullanmaktadırlar. Bu nedenle sistemsel faaliyetleri içeren teknolojik risk oldukça önemlidir.

Yasal risk; yasal düzenlemeler ile ilgili eksik, yanlış bilgi ya da belge nedeniyle karşılaşılan risktir. Yasal düzenlemeler ve mevzuat ile ilgili değişiklikler bankacılık