• Sonuç bulunamadı

4.2. Nitel ve Nicel Analiz

4.2.4. Baskı ve Denetim

4.2.4.1. Fiziksel koşullar

Görüşme yapılan kadınlardan 4 tanesi sığınakların fiziksel koşullarının özellikle güvenliği sağlamaya dair düşünülmüş olan yapıların (demir parmaklık, kamera, dikenli tel, film kaplı camlar, vb.) kendilerini suçlu ve baskı altında hissetmelerine neden olduğunu belirtmiştir. Kadınlardan bir çoğu sığınaklar için “cezaevi” benzetmesini kullanmışlardır. Görüşmeler boyunca cezaevi ve hapishane benzetmesi kadınlar tarafından sıkça kullanılmış, İlk Adım Merkezleri için de kullanılan “toplama yeri” ifadesi dikkat çekmiştir.

G1: “E toplama yerindekiler de yani zaten kameralarla izleniyor, ediyor. Yani demir parmaklıklı. Kimsenin ne olduğunu bilmediği ücra bir yerde, kuytu bir köşede böyle özel bir cam, işte film, filmlerle camları kapatılmış araçla gidiyorsun. İşte şoför ve bir tane uzman eşliğinde oraya götürülüyorsun sanki suçlu yakalamışlar da hapse götürüyorlar gibi. Ondan sonra işte oraya gidiyorsun hapishane gibi zaten dışarıdan baktığımızda. Çevredeki herkes meraklı gözlerle bakıyor, oranın ne olduğunu kimse bilmiyor. Zaten oraya gittiğinizde şey oluyor ‘Ne yaptı da geldi acaba?’, ‘Kadın bir halt etmiş, oraya gelmiş, ailesinden kaçmış’

G3: “Kapımız kilitlenmiyordu, o da çok enteresan...Güvenliği sağlıyorlar gibi gözüküyor ama bence hiçbir güvenliği yok. Sadece amaç bize baskı, hani dışarı çıkmayacaksın, şu saatte şöyle, camdan bakmayacaksın. İşte şunu yapmayacaksın.”

G5: “İlk Adım diyorlar. Duvarların etrafı yemyeşil. Demir parmaklıklarla örgülü. Çok uzakta, dışlanmışlık var. Uzakta, çevresinde çok nadir binalar olan bir yer. İki metreye yakındı parmaklıklar.”

Feminist yaklaşımla yürütülen sığınakta kalmış 2 görüşmeci; sığınakta parmaklık gibi yapıların olmadığını, güvenliği sağlamak için alternatif yollar bulunduğunu ifade etmiştir.

G6: “Öyle parmaklık vesaire falan yoktu. Kapımız açıktı. Sadece kod isim kullanıyorduk. Onunla içeri girebiliyorduk yani. İçerideki sormak zorunda dışarıdakine.”

G8: “Gittik, binaya hayret ettim. Parmaklık yok. Kapıyı çaldık, bize kapıyı açtılar normal.”

Sığınak Değerlendirme Anketi’ne katılmış olan 10 kadından 7 tanesi “Sığınağın fiziksel koşulları (demir kapı, kilit, parmaklık vb.) nedeniyle kendimi baskı altında hissettim” ifadesine katıldıklarını belirtmişlerdir. Çalışmaya feminist model ile yürütülen bir sığınakta kalmış olan 2 kadın ise sığınakta bu türlü durumların olmadığını belirtmişlerdir. Bu nedenle bu ifadeyi yanıtsız bırakmışlardır. Bu 2 katılımcı dışarıda tutularak, çalışmaya katılan kadınların bu ifadeye katılım durumlarının şiddeti 8,6 olarak hesaplanmıştır.

4.2.4.2. Kurallar

Sığınakta kalan kadınların tümü kuralların belirli kısımlarından ya da tümünden duydukları rahatsızlığı dile getirmişlerdir. Eşyaların aranması, uyku saatleri, yemek saatleri, giriş çıkı saatleri, izinlerle ilgili sıkı denetim, sigara saatleri, uyku banyo ve çay saatleri, telefonlara ve paralara el konulması, tutanak tutulması, ortak alanların kullanımı ile ilgili kurallar nedeniyle kendilerini son derece baskı ve denetim altında hissettiklerini dile getirmiş ve sığınak için sık sık cezaevi benzetmesi kullanmışlardır.

Sığınak Değerlendirme Anketi’ne katılmış olan 10 kadından 7 tanesi “Sığınaktaki kuralların yerinde ve gerekli olduğunu düşünüyorum” ifadesine katılmadıklarını belirtmişlerdir. Çalışmaya katılan kadınların bu ifadeye katılım durumlarının şiddeti 4,5 olarak hesaplanmıştır. Feminist sığınakta kalan kadınlar ise sığınaktaki kuralları tamamen yerinde ve gerekli bulduklarını ifade etmişlerdir. Bu ifadeye benzer olarak yine ankette bulunan “Sığınak kurallarının güvenliği sağlamaktan çok beni denetlemek için olduğunu hissettim” ifadesine çalışmaya katılna 5 kadın katılım göstermiştir. Tüm kadınların bu ifadeye katılım şiddeti ise 5,3 olarak hesaplanmıştır. Feminist sığınakta kalan 2 kadının ise bu ifadeye katılım şiddeti ek olarak ayrıca hesaplanmış ve 0.5 bulunmuştur. Yine bu bulgularla birlikte değerlendirilebilecek olan bir diğer ifade de “Sığınakta eşyalarım aranırken incinmiş hissettim” ifadesidir. Çalışmaya katılan kadınlardan 5 tanesi bu ifadeye katılım gösterirken, Feminist sığınakta kalan 2 kadın sığınağa yerleşirken eşyalarının aranmadığını ifade etmiştir. Kadınların bu ifadeye katılım şiddeti ise 6,1 olarak hesaplanmıştır. Ayrıca yine kurallarla ilgili olarak ankette yer alan “Sığınaktaki bazı kural ve uygulamaların onur kırıcı olduğunu düşünüyorum” ifadesine 10 kadından 7’si katılmıştır, katılım şiddeti ise 5,9 olarak hesaplanmıştır. Feminist sığınakta kalan 2 kadının ise bu ifadeye katılım şiddeti ek olarak ayrıca hesaplanmış ve 0 bulunmuştur.

G1: “Bütün eşyalarımız didik didik aranıyor. Sütyenlerimize varana kadar çıkarttırıldığında dedim burası, yani öncekiler daha hafif şeylerle geçmişti. Burası çok daha şey, çok kötüydü yani. Yine aynı yüksek duvarlar, güvenlikler, bütün eşyalarımıza el koyuluyor, sadece kıyafetlerimiz…Yani böyle bir baskı hissediyor insan üzerine. Baskı gibi bir şey. Bir iğnenin, bir ipin bile verilmemesi ya da içeri girerken sütyeninin içine kadar aranıyor olması...Uyku saatinde uyumak zorundasın, yersen bu, yemiyorsan yemek yeme.”

G2: “Ne bileyim hani ilk böyle bir şey yaşadığım için biraz kendimi hani ilk kapalı yerdeyim, hani izin alıp çıkmak zorundayım, biraz cezaevinde gibi bir şey hissettim öyle anımsattı bana. Kalmış da değilim ama biraz hani nasıl hani tamam kural olmuş tabi ki bizim için iyi ama biraz sanki daha fazla kurallı gibi hissettim. Ama mecbur olduğum için de kabullenmek zorunda kaldım diyelim...Hani gizliliğimiz, işte telefonumuzu herkese vermeyişimiz, olduğumuz yeri söylemeyişimiz, hem kendimizi, hem de kalan diğer insanların, kadınların can güvenliğini riske atmamak için tabi ki iyiydi. Ama hani iç kısımda nasıl, giriş

çıkışlarda hiçbir zaman aranmaktan hoşlanmadım gerçekten. Ama sonra sonra işte orada da sıkıntı yaşadım ama bir kaç ay geçince alışmaya başlamıştım hani sıkıntı olmadı.”

G3: “Kurallardan mesela, saatinde uyu, saatinde uyan. O da gerçi belki olması gerekiyor. Şimdi herkes, ne bileyim saat 10’da dolaşamaz herhalde. Ama yine de bir düzen, yani daha iyileştirebilirdim sanıyorum. Mesela saat, başka, şu anda aklıma gelmiyor ama. Mesela paramızı bile şey yapabiliyorlardı, yani paramız bile onların elindeydi. Ne kadar harcayacağız, nereye gideceğiz. Ben mesela bunları şey yapmazdım, bunları değiştirirdim…Ama her şeyimize müdahale ediyorlardı. Ne kadar para vereceklerine onların karar vermesi. 7 milyon liraya su çocuğa simit ve su alırsın yani. Onun parası. Sadece bir cezaevi. Evet orası kadın konukevi. Bizim sığınabileceğimiz bir yer ama faydalanabileceğimiz hiçbir şey yok. Sadece uyuyacağız kalkacağız o kadar...Bize sigarayı bile taneyle veriyorlardı ya biz sigara kullanıyoruz. Çok enteresan yani. Evet her şeyimiz kısıtlıydı. Yani şimdi istediğim zaman su içemez miyim? Yemek yiyemez miyim? Oradan çıkınca şimdi her şey bir ferah yani. Çok şükür rabbim dedim yani. Yemin ediyorum hani akşamı görmüyorduk çünkü camdan bakamadığımız için gündüzü de pek görmüyorduk. Pencereden de bakamıyorduk. Perde açılmıyordu. İlk gecenin karanlık olduğunu gördüm. İlk o benim dikkatimi çekti mesela. Sabahı gördüm akşamı gördüm. Düşün onu bile insan özlüyor. Çok tuhaf bir şeydi. İnanın bana. Yemin ederim cezaevinde gibiydim.”

G4: “Kalabalıktı yani baya telaş içinde. Ben iki gün kimseyle görüşmüyorsun, konuşmuyorsun. Telefonlar alındı mesela. Merak ediyorum. Çocuğumu merak ediyorum, ne yaptı, ne etti onları da düşünüyorsun tabi ki. Ondan sonra şey yaptılar ben habire talep ediyorum ben burada duramam hani...Orası hapishane. Hapishane gibi yani düşün. İçeri giriyorsun dışarı bakamıyorsun, cama fazla yaklaşamıyorsun. Kilitli her şey. Her şeyine çantana varana kadar her şeyin aranıyor. Hepsi not alınıyor, yazılıyor yani ne var ne yok.”

G5: “Bütün eşyalarım, iç çamaşırına varana kadar didik didik edildi. Üzerinde ziynet eşyan varsa; telefonun, takın, paran neyin varsa alıyorlar. Telefonla görüşmen yasak. İnternetle iletişim yasak. Herhangi bir iletişim aracını kullanman yasak. Birini arayacağın zaman belirli bir saat telefon molası var. Sabah saati miydi, akşam saati miydi, bir saat molası var. Günde iki saat olması lazım. Sabah bir, akşam bir olması gerekiyor. Günde 3 öğün yemek molan var. İlk adımda sabah, öğle, akşam...Belli bir saatten sonra, 6’dan sonra sonra kesinlikle içeri girmek yasak. 6’dan sonra gelen bir kadın…Dışarı çıktın gezebiliyorsun, dolaşabiliyorsun, ama sebep, mazeret öne sürerek. ‘Benim canım sıkıldı, dışarı çıkıp geziyorum’ diyemiyorsun. Sebebin olacak. ‘Hastaneye

gideceğim’ diyeceksin. Yalan edeceksin. İlk 15 gün bir yere çıkmamıza izin vermediler. Hiçbir yere çıkmama izin vermediler. Hiç kimseyle görüşmeme izin vermediler. Zaten benim görüşecek bir ailem var. Görüşecek sadece bir ablam vardı. Annemle bir telefon hakkım var. O da 15-20 dakika. Zaten görüştün, görüştün. Görüşemedin, görüşemedin. Girişin, çıkışın sayım yapılıyor. Sabah sayım yapılıyor, akşam sayım yapılıyor. Kapısı, penceresi kilitli. Demirler parmaklıklarla çevrili. Sabah kim çıkar?”

G7: “Giriş çıkışı hani yetişkinler için, tabi ki oranında güvenliği her şeyi vardı. Mesela ben bilmiyordum izin alıp da çıkıyorsun. Bir gün kadın benimle hadi dışarı çıkalım dedi. Ben de hani bilmiyorum izin almak gerekiyor, evimiz gibi istediğimiz gibi çıkıp girebiliyoruz. Meğer o izin almış bana söylemiyor. O benden önce orada kalmış, ikinci gelişiydi onun. Şimdi biz çıktık kadın bana diyor ki, ‘Sen izin aldın mı, güvenlikten ya da müdürden?’ ‘Yok dedim izin mi alınıyor’? Hemen döndüm, kadın bana söyler söylemez. Hemen arkamdan tutanak yazılmış. Hemen müdüre söylemişler X izinsiz çıktı diye…Bir de sigara kuralı vardı, günde 6 tane hak veriyordu. İster iç, ister içme, ister bir saatte iç, ister gece yarısına kadar sürdür. Ama hakkın bittiyse daha da yok. Çok içen bir insan için 6 tane yetmiyordu. O da diyordu ki dışarıda istediğin kadar iç, ama burada hakkını tüketme. Bazıları orada hakkını tüketince krizde geçiriyordu. Ya X hanım dedi ‘Benim kuralım bu, ister kabul et ister kabul etme, çıkışını verirsin.’ O da sigara içen bir insandı. Ama o kendine kural koyuyordu.” G8: “İşte kıyafetlerimiz falan arandı ama benim hiç özelim, mahremim hiçbir şeyim olmadı yani. Sonra kalıyorsunuz, işte yemek saatleri var, akşam 5’te bir daha temizlik yapıyorsunuz. Sonra işte çay saati var ve çay saatlerinde sigara molası var. Aslında sigara saat başı 10 dakika. Ateş görevlidedir ama söndürmeyin geliyorum, söndürmeyin geliyorum diye döndürürler. Buna göz yumarlar. Bu çok iyi bir şeydi. 11’de son sigara söndürülür, 11’den sonra banyo yapamazsınız, sabah 7 de kalkarsın. Odaların lambaları kapanır, kimse kimsenin odasına giremez. Çiğniyorduk bu yasağı gerçi bazen göz yumuyorlardı ama ödümüz kopuyordu temizlik personelinden. Sigara saat başıydı, yemekler saatliydi. Saati kaçırırsanız tekrar yiyemezdiniz. Mutfakta bulaşık makinası vardı, ocak vardı. Biz onları asla kullanamazdık. İkinci bir tabak istediğimizde terslenirdik, istemezdik. Yemekhane personeli kötü davranıyordu ve artan yemeği çöpe döküyorlardı. İkinci tabağı istememize rağmen bu çok zorumuza gidiyordu. Hafta sonu dışarı çıkmak için giriş çıkış saatleri belirlidir. Çıkmak için dilekçe yazmak zorundasınız, dışarıda başıma gelecek her şeyden, her tehlikeden kendim sorumluyum diye. Ve akşam 6’dan sonra giriş yasaktır. Nereye gideceğimizin hesabını vermek ve ayrıca onları ikna etmek zorundasınız.”

Feminist ilkelerle yürütülmesi amaçlanan bir sığınakta kalmış olan görüşmeciler; diğer birçok sığınak deneyimin aksine kuralların insaflı ve yapıcı olduğundan bahsetmiş, birçok sığınakta yapılan eşya arama, telefonlara el konulması, giriş-çıkış ya da yaşam saatleri kısıtlamalarının olmadığı ifade etmiştir. Orada olan tek kuralın “şiddetsizlik ve gizlilik” olduğunu belirtmişlerdir.

G6: “Gittim, çok güzel bir yerdi. Karşılanmam çok güzeldi. Sonra böyle tahmin ettiğim gibi bir olay ile hiç karşılaşmadım. Ne kapalı kapılar, ne başında duran bir kişi, istediğin zaman girip, istediğin zaman çıkmak. Aynı bir ev ortamı gibi rahattık. Hiç aranmadım ben. Öyle bir şey hiç başıma gelmedi. Telefonumuzu, paranızı yanımızda tutabiliyorduk. Ben güvenlik açısından sorumlulara teslim edebiliyordum yani. Yani kasasında koymasını gerektiğini. Birikim yapabiliyordum ben. Daha rahat hissediyordum yani orada, onların kasasında. Bazı arkadaşlar hani farklı şekilde yaklaşabiliyorlardı. Dolaplarımız da kilitliydi ama kendimizin şeyiydi…Kurallar çok yapıcıydı. Olması gerekenler. Mesela hiçbir şekilde ben, ailem, vallahi hani ben olduğum sığınağın yerini bilmiyordu. Tamam ailemizle görüşme olanağımız, telefonumuz elimizden alınmıyordu. Sadece bizden istedikleri, sorumlunun benden istediği şöyleydi, ‘Ben senelerdir burada çalışıyorum ama benim oğlum nereye gittiğimi bilmiyor. Benim oğlum da bir gün şiddet uygulayan biri olabilir diye ona bu yerin adresini vermedim. Ama sizden tek bu şeyi istiyorum.’

G8: “İstediğimiz her şeyi yapabileceğimizi ancak iki tane kural olduğunu söylediler; şiddetsizlik ve gizlilik. Evin bir anahtarı olduğunu, son çıkanda kalacağını anahtarın falan. Allahım nasıl yani dedik. İşte dolapta, mutfakta bir şeyler var, yiyebiliyor muyuz dedik, ‘Tabi ki sizin onlar…’